YILDIZ , Çeçenistan’ın gerçekten de Müslümanlar açısından çok büyük bir önemi olduğunu ancak , buna rağmen Müslümanların gerçekten de uzun zamandır Çeçenistan’ı unuttuğunu ve Çeçenistan’ın gündemimizde olmadığını söyledi. Meşru olan bu direnişle yeterince ilgilenmediğimizi söyleyen YILDIZ, bu dinin şahitliğini yapmaya çalışan Müslümanlar olarak bu direnişin Türkiye’deki sesi olmamız gerektiğini söyleyerek paneli başlattı ve ilk olarak sözü Mevlüd UĞURLU’ya verdi.
Daha sonrasın Suat YILDIZ SSCB’in dağılmasından günümüze kadar geçen sürece değindi. YILDIZ, Çeçenistan’ın eskiden beri Rusya için büyük bir önem taşıdığını belirterek genel olarak şunları söyledi:
Tabi bu noktada Rusya’nın bir takım korkularından bahsetmek Rusya’nın Çeçenlere yönelik yaptığı saldırıları anlamak noktasında bizlere yardımcı olacaktır. Rusya’nın ilk korkusu hemen yanı başında bir İslam devletinin varlığıdır. Çeçenlerin ise bulundukları topraklara Allah’ın dinini hâkim kılmaya çalışmaları ise Rusların endişesini oldukça arttırmakta. Diğer bir korkuları ise imam Mansur’un 1780 yılında ortaya attığı Birleşik Kafkasya düşüncesinin olmasıdır. Rusya’nın bunun gibi birçok endişesi bir araya geldiğinde ise Çeçenlere yönelik saldırılarını arttırmakta. Çünkü Rusya Çeçenistan’ı susturduğunda bu korkularının hepsinin ortadan kalkacağını düşünmektedir.
Tarihsel sürece baktığımızda 1990’da Çeçen Milli Komitesi kuruluyor ve daha sonra başına Cevher Dudayev getiriliyor. Dudayev’in amacı Rus yanlısı hükümeti düşürüp yerine gelmek ve içinde bulundukları topraklara Allah’ın dinini hâkim kılmak ve nitekim 1991 yılında Dudayev milli lider olarak seçiliyor ve yapılan seçimlerde oyların yüzde 80 ini Cumhurbaşkanı seçiliyor. İlk amacına ulaşan Dudayev, hemen ardından tek taraflı bağımsızlık ilan eder. Rus yönetiminden sürekli tehditler alır, Rusya olağan üstü hal ilan eder ve bir çok kes hava saldırıları düzenler. 1992’de Çeçenistan ve İnguşistan birbirinden ayrılır, inguşistan Rusya’nın boyunduruğu altında yaşamayı kabul eder, fakat Çeçenler özgürlüğü için savaşmaya devam eder. 1994 yılında Rusya üç koldan Çeçenistan’a girer ve böylece birinci Çeçenistan savaşı başlamış olur. Savaş iki yıl sürer ve bu süreçte bir çok insan hayatını kaybeder, ancak 1996’nın sonlarında istediğini alamayan Rusya yenilgiyi kabul eder. İkinci Çeçenistan savaşı ise 1999 yılında başlar. Rusya’nın Dağıstan’da birkaç köyü bombalaması ve bunun üzerine Dağıstan’ın Şamil BASAYEV’den yardım istemesi üzerine tekrardan savaş başlar. İki yıl içerisinde Çeçenistan nüfusunun 4/3 ünü kaybeder. Saldırılar devam eder ancak direniş de devam eder.
Bu süreçten sonraki savaş taktiği değişmekte. Şöyle ki : Ülkenin başına bir kukla hükümet getirilecek, ülkede geleneksel din anlayışı desteklenecek, tüm dünyaya direniş bitti görüntüsü verilecek, direnişi destekleyen her kim varsa pasivize edilecek ve Çeçenistan davası Müslümanların gündeminden düşürülecek. Gerçekten de bakıldığında bundan sonraki süreç aynen böyle işlemiş ve eli kanlı katiller politikalarını bu şekilde yürütmüşlerdir.
Şu an Çeçenistan’da Kadirov yönetimde ve tamamen Rusya’nın emrinde birisi olduğu da şu sözlerinden anlaşılmaktadır “ Çeçenistan Rusya’nın devredilemez bir parçasıdır. Putin benim idolüm, onu seviyorum, ona saygı duyuyorum. Onun için canımı verebilirim, ona hayatımı borçluyum” diyor, Kadirov. Gerek bu sözlerinden gerekse de ortaya çıkan iğrenç video görüntülerinden Kadirov’un gerçek yüzünü görmekle birlikte, emperyalistlere nasıl hizmet ettiği ise ortadadır. Halkı geleneksel İslam algısına sürüklemekte, camiler inşa edip direnişin bittiği görüntüsünü vermekte ve Çeçen halkının tek düşmanının dağdaki mücahidler olduğu noktasında propagandalar yapmakta. Unutmamamız gereken önemli noktalardan bir tanesi ise Kukla yönetim Kadirov Şu an bütün dünyada meşru gösterilmeye çalışılmakta. Özellikle Türkiye’de bir çok kişi ve kuruluş bunun propagandasını yapmakta ve meşru olmayan bu adamı tüm Türkiye halkına meşru göstermeye çalışmaktadırlar. Özellikle TGTV yakın zamanda bizzat Kadirov’u ülkesinde ziyaret ederek onu meşru kabul etmiştir. Bunun yanında Seyfullah Türksoy, TV5 ten Yavuz Selim Kurt, Hukukçular Derneği Başkanı Kamil uğur, Vakit gazetesi yazarı ve Milli Gazete Yazarı Mustafa Özcan, Kanal7 yönetim kurulu başkanı Zekeriya Karaman, eski milletvekili ve yeni şafak gazetesi yazarı Resul Tosun büyük bir gafletle Kadirov’un meşru gösterilmesi oyununa alet oldular.
Direniş bitmedi devam ediyor
Çeçenistan’da direniş hiçbir zaman bitmedi, hatta aksine daha da büyümekte ve Dukka Umarov’un emrindeki mücahidler her gün yeni stratejiler üretmektedirler. Direnis şu an sadece Çeçenistan’da değil aksine bütün Kafkasya’ya yayılmış durumda. Şu an Kafkaslarda emirlik kurulmuş ve Kafkasya’da cihad eden bütün mücahidler tek bir kişiye yani Emir Dukka UMAROV’a biat etmiş durumdalar. İşte bu durum direnişin bitmediğini ve aksine ne kadar disiplinli bir şekilde devam ettiğini ortaya koymaktadır. Aynı zamanda bu durum bizlere İmam Mansur’un 1780’lerde ortaya attığı Birleşik Kafkasya düşüncesinin oluşum sürecine girdiğini göstermektedir ve inşallah da gerçekleşecektir. Şu an Kafkas dağlarında mücadele eden mücahidlerin sayısı 10.000, 20.000, 30.000 denecek düzeyde ve Emir Duka UMAROV ekonomik anlamda sıkıntıların giderilmesi durumunda bu sayının beş katına çıkacağı haberini vermektedir. Saldırılar bitmedi ama direniş de bitmedi ve halen devam etmektedir. Fakat direnişin bittiği yönünde bir çok propaganda yapılmakta ve direnişe verilen desteğin kesilmesini sağlayıp, Kafkas direnişini gündemimizden silmeye çalışmaktadırlar. Ama hayır biz Kafkas direnişini Allah’ın izniyle unutmayacağız ve orada cihad eden kardeşlerimizin burada sesi olmaya çalışacağız. Desteğimiz ve dualarımız kardeşlerimizledir.”
Program yöneticisi daha sonrasında sözü bir diğer genç panelist Hıdır APAK’a verdi. APAK ise çağdaş dünyanın Kafkasya direnişine bakışı ve ümmetin sorumlulukları konusuna değindi. İlk olarak çağdaş dünyanın tutumuna değinen APAK, çağdaş dünyayı BM, NATO, AB ve Avrupa konseyi gibi birlikler şeklinde özele indirgeyerek şunları söyledi:
“Savaş gittikçe kızışıyor, kalpler parçalanıyor. Durum çok açık, düşmanın vahşice saldırıları bitmek bilmiyor. Dünyadaki bütün düşmanlar bize karşı işbirliği içindeler. Savaş uçakları üzerimize bomba yağdırıyor. Topçu ateşleri dinmek bilmiyor. Sığındığımız dağlar da kar ve buzlarla kaplı. Ey İslam ümmeti! Aranızda Allah’a verdiği sözde duracak kimseler yok mu? İçinizde samimiyetle ve alçak gönüllülükle ellerini rabbine kaldırdığı zaman duası kabul edilecek kimse yok mudur? Ya da bizi dualarınızda da mı unuttunuz. Nerede gece yarılarındaki ısrarlı dualarınız. Şimdi dualarınızda bizi unuttunuz da ne zaman hatırlayacaksınız. Allah resulü şehid olan 70 arkadaşı için dualar etmişti. Bugün binlerce Müslüman kardeşiniz öldürülürken sizin dualarınız nerede? Müslümanların başına bir felaket geldiğini duyduğunuzda Allah’a yakarınız. Onlara merhamet gösterip zafer için dua ediniz. Ruslarla ilk savaşımızdaki dualarınızı unutmuş değiliz. Ey İslam ümmeti! Dualarınızda bizleri unutmayın zafer için bizi desteklemekten vazgeçmeyin”
Suat YILDIZ, artık sorumluluklarının farkına varıp uyanması gerektiğini vurgulayarak panele şu sözlerle son verdi:
“ Yaşasın Kafkas direnişi
Yaşasın İslami direniş liderlerimiz
Yaşasın İslami mücadelemiz
Yaşasın Emir Duka Umarov
Kahrolsun Kadirov
Kahrolsun eli kanlı katiller”