“İlk Kur’an Neslinin İslam Algısı ve Günümüz Müslümanlarının Yaklaşımı”
İman amel bütünlüğü içerisinde, sahih kaynaklardan istifade ederek, sıhhatli bilgiyle teçhiz olmak ve bu bilginin birliktelik ruhunu her zaman diri tutmak gayesiyle düzenlediğimiz İLKAV Alternatif Eğitim Programlarının 2007/2008 dönemi başladı. “İlk Kur’an Neslinin İslam Algısı ve Günümüz Müslümanlarının Yaklaşımı” konulu ilk konferansımız 28 Ekim Pazar günü İLKAV konferans salonunda yapıldı.İlk neslin Kur’an algısını Kuran ayetleri ışığında ele alan Şeyho Duman Hoca şunları söyledi:
“İlk Kur’an neslinin Allah resulünden aldığı emaneti bizlere doğru bir şekilde, o emanete ihanet etmeden, Allah ve resulüne tam teslimiyetle iletmiş olması o neslin altın silsile olmasının en önemli sebeplerindendir. Altın silsileyi oluşturan iki toplum vardır. Bunlar Muhacir ve Ensar topluluğu Mekkeli Müslümanlar dinleri uğruna mal ve mülklerini terk ederek, Medine ye göç etmişler ve muhacir olmuşlardır. Medine Müslümanları da kendilerine sığınan bu muhacirleri bağırlarına basmışlar her türlü yardımı yapmışlar ve “Ensar” adını almışlardır. Allah resulü bu iki grubu İslam kardeşliği ile birbirine bağlamıştır. O nesil Kur’ anı hakkı ile anladıkları için ve Allah’ın emirlerine tam anlamıyla ve doğru bir şekilde bağlanıp hayatlarına hemen tatbik ettiklerinden dolayı, böyle bir övgüye mahzar olmuşlardır. Allah resulü Ümmetine seslenerek şöyle buyuruyor “Ey müminler size bir emanet bırakıyorum ki ona sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız işte o emanet Kur’an dır”.
Konuşmasında cahiliye terimi ve cahiliye dönemi adetleri üzerinde duran Şeyho Duman şöyle dedi: “Putlara tapılıyor, ahlaki yönden toplum tabana vurmuş, kan davaları, ırkçılık, alabildiğine yayılmış, Hıristiyanlarda din bozulmuş ve Allah’a oğul isnat eden bir şirk sistemine dönüşmüş, Yahudiler ise Allah’a insani sıfatlar yakıştırıyorlar.İşte Resul’un bi’setindeki toplumun tablosu. İlk Kur’an neslinin İslamiyet’e ve Kur’ an’a yaklaşımı; herhangi bir menfaat elde etmek için, araştırma yapmak veya kültür düzeylerini yükseltmek için, ya da şiir gibi okuyup zevk almak değildi. O nesil Kur ’anı okurken Allah’ın emrini öğrenmek, içinde bulundukları cahiliyenin izlerinden kurtulmak için öğreniyorlardı. Onlar tek kaynak olan vahiyden beslenmekte ve bu sayede cahiliyenin kirli izlerinden arınmaktaydılar. Biz o neslin Kur’ anı anladığı gibi niçin anlayamıyoruz. Tarihsel süreçte Müslümanların Kur’ an’dan yavaş yavaş uzaklaşıp başka kaynaklara sapmaları, insanların elleri ile yazdıklarını Allah’tan gelmişçesine sunmaları, felsefe, mantık, yunan mitolojisi ve başka din anlayışlarının İslam’a karışarak Müslümanların düşünce dünyasını ifsat etmesi, tarihte Müslümanların yaşadığı önemli sapmalardandır. Bunlardan bazıları – nuru Muhammediye inancı- gibi ile ilk nesil’in kaynağından uzaklaştırmış, bazıları da şu efendi bunu söyledi, bu efendi bunu söyledi mantığı ile, Kur’ an’dan ve sünnet’ten uzaklaşmışlardır. Diğer bir husus ise günümüzde insanlar Mekkeli müşrikler gibi -Allah’ın varlığını inkar etmemekle beraber- ona nasıl aracı koyuyorlarsa günümüz insanları da heva ve heveslerine uyuyorlar, atalarının yaşantılarını yasa kabul edip aşırıya gidiyorlar, mezarlarında saygı duruşunda duruyorlar, insanları onlara şikayet ediyorlar ve Allah’ın hükmü yerine kendi zanlarına dayanan düşünce putu ile insanları yönetiyorlar. O ilk nesilden önceki cahiliyede vahiyle aydınlanmadığı için, karanlıklar içinde heva ve heveslerine uyarak yürüyorlar, içinde bulundukları toplum ne yapıyorsa onu doğru kabul ediyorlar, hayat tarzlarını akıl, heva ve toplum belirliyordu. Onların kız çocukları olduklarında üzüntü ile başlarını öne eğiyorlar ve yüzleri kap kara kesiliyordu. Sanki çok büyük bir suç işlemiş gibi toplumdan kaçıyor, insanlara görünmek istemiyorlardı. Hatta bir çoğu kızlarını sahraya götürüp diri diri toprağa gömmekteydi. İşte insanlar böyle bir zillete düçar olmuşlardır. Gerçekten Yunus suresi 36. ayet de, Hücürat suresi 12. ayet de ve Kur’ an’ın daha bir çok yerinde belirtildiği üzere, insanlar vahiyle aydınlanmadığı zaman küfrün, şirkin ve cahiliyenin koynunda boğulup gidiyorlar. Heva ve heveslerine uyup, ilmi bir kenara koyarak, zanna dayanıyorlar. Allah resulüne arkadaş olmayı tercih edenler, ona nasıl inandı, Allah’ı nasıl birledi ki, diri diri kız çocuklarını toprağa gömen kişiler, gün geliyor vahyin aydınlığı ile Kur’an ahlakı ile aydınlanarak birer adalet timsali oluyorlar. Günümüz Müslümanları ise Kur’ anı yanlış anlamalarından, bazı kavramları kendilerine göre tevil etmelerinden, Kur’ an’dan bir sözü alıp, yüzlerce, binlerce kelimenin içeriğini anlamadan hüküm verdiklerinden dolayı birçok yanılgıya düşmüşlerdir.”
Konuşmasının sonunda günümüz Müslümanlarının vahyin prensiplerine teslimiyet konusundaki yaşadığı zaaflara değinen Şeyho Duman konuyu şu başlıklar altında inceledi:
1.İman konusundaki hassasiyet
2.Lafza tutunup, manayı kaybetmek
3.Tevekkülü yanlış anlamak
4.Kur’ an-ı Kur’ an-ın dediği şekilde anlama zaafı
5. Kur’ anı Kur’ anın dediği şekilde okuma zaafı
6. Kur’ anı Kur’ anın dediği şekilde hayata aktarmak onunla yaşamak ve onun ahlakıyla ahlaklanma zaafı
Şeyho Duman konuşmasını “İlk Kur’an neslinin Kur’ anı doğru anladığı gibi doğru anlamak ve sımsıkı sarılmak” temennisiyle bitirdikten sonra, dinleyicilerden gelen soruları cevaplandırdı.