Hutbe: Zulmedenlere destek vermeyin yoksa size ateş dokunur
“Zulmedenlere yönelip destek olmayın; yoksa ateş size de dokunur. Sizin için Allah’tan başka hiçbir veli yoktur. Sonra yardım görmezsiniz.” (Hud: 113)
Kıymetli müminler, bugün Hicrî Şaban ayının 20’si 1445/Cuma. Rabbimiz bizleri zulmün her türlüsünden ve zulme destek olmaktan ırak eylesin.
Okuduğum âyette zulmün her türlüsünden Allah’tan başkasının hakkı olmadığı halde kendilerini teşri makamında gören kişi ve kurumlara yönelmekten, onları desteklemekten ve onlara payanda olmaktan ateşe sürükleyen bir eylem olduğu için bizleri sakındırıyor.
Bu âyette geçen “terkenû” ifadesi meyletmekten ziyade destek olmak, yandaş olmak, partizanı olmak, yapılanlara ortak olmak anlamlarına gelmektedir. (Bkz. 51/39, 18/74, 11/80) Bu bakımdan şirk olan yasalarla topluma yön vermek, yönetmek adına yapılan seçimlerde ehven-i şer (!) olarak vasıflandırılanlara destek ve yandaş olmak bu âyet kapsamında kişiyi muhatap ve sorumlu kılar.
“Kim güzel bir işe destek (aracı) olursa onun o işten bir nasibi olur. Kim de kötü bir işe destek (aracı) olursa onun da o işten bir payı olur. Çünkü Allah her şeye bir ölçü koyandır.” (Nisâ: 85) âyeti de konuyu anlaşılır biçimde izah ediyor.
Dolayısı ile çok açık olarak çerçevesi çizilmiş Allah’ın hükümleri ile hükmetmeyecekleri belirtilmiş bir sisteme destek olmak, payanda olmak zulümdür ve Allah’a isyandır. Elbette çevremizde meydana gelen bir takım olaylarda da zulmün değişik boyutları işlenmektedir. Bu konuda müminler duyarlı davranmalı ve hakkı temsil konumunda olmalıdır.
Rasul (s) ve ashabı nasıl Mekke şirk devletinde her konuda özellikle zulme uğrayanlara destek ve zulmü engelleme adına örnek, model bir tavır sergilemiş ise aynen bizler de bu sünneti ihya etmek zorundayız. Bunun bir tezahürü bağlamında ülkemizde değişik şekillerde zulme uğrayan hangi dinden, ırktan, meşrepten olursa olsun onların haklarını savunma adına onların yanlarında olmalıyız. Yeterli, insânî hayat şartlarından ve ücretinden mahrum olarak çalıştırılan, gerekli tedbirler alınmayıp denetimler yapılmadan çalışmak durumunda kalıp ölen ya da yaralanan işçilerin, değişik sebeplerle eğitim hakları engellenenlerin, kısacası tüm mazlumların destekçisi olmalıyız.
Yeri gelmişken 28 Şubat’ta Müslümanlara yapılan haksızlık ve dayatmalarne kadar gayri insani idiyse şimdilerde gücü elinde bulunduranlarca tersinden yapılan haksız uygulamalar da aynı şekilde gayri insanidir. Rasul’ün sünneti de bunu gerektirmektedir. Tabi bu zor bir sünnettir. Toplumda yaygın olan hatta sünnet olduğu tartışmalı konularda yiğitlik yapmak kolaydır.
Değerli Müslümanlar, çevremizde bu türlü zulümler icra edilirken İslâm coğrafyasının değişik yerlerinde de küresel İslâm düşmanlarınca da malum yerlerde zulümler olanca hızı ile devam etmektedir. Gazze, Arakan, Doğu Türkistan, Yemen, Suriye bunlardan bazılarıdır.
Gazze’de 5 aydır devam eden soykırım ve katliamı modern dünya seyretmektedir.Artık yapılan bu soykırım ve katliam sıradanlaştırılmıştır. Aylardır süren kara, hava, deniz bombardımanı Gazze’yi harabeye çevirdi. Yüz binler acımasızca katledildi, bir o kadarı da yaralandı. Ama Siyonist katiller, işbirlikçileri ve seyredenleri hâlâ doymadı. Ancak bunların hesabı er ya da geç sorulacaktır bu böyle biline.
Ayrıca yeterli ilaç ve gıdanın insanlara ulaştırılması Siyonistlerce engelleniyor. Bunun sonucunda halk açlıktan ölüm tehlikesi ile karşı karşıyadır. Tüm bunlara rağmen Siyonist çeteler hâlâ umdukları başarıyı elde edemediler. Ne Hamas tünellerini ele geçirebildiler, ne de esirlere ulaşabildiler. Bu durum onları çileden çıkartmaktadır.
Şu an İsrail hükümeti hem içerde, hem de dünya insanlığı karşısında zor durumdadır. Hem İsrail içerisinde hem de dünyada vicdanı hâlâ bozulmamış olanlarca protestolar devam etmektedir. Bunların en yeni ve dikkate değer olanı bir ABD vatandaşı ve askeri olan vicdan sahibi Aron Buşnel’in kendisini benzinle yakmasıdır.
Bu asker artık yapılanlara sessiz kalmanın ve çaresizliğin sorumluluğundan kurtulmak ve dünyanın dikkatini çekmek için, kendisini yakmıştır. Bu kan dondurucu olay tüm dünya insanlığını isyan ettirdi. Rabbimiz “bel hüm adal” (aşağıların aşağısı) diye tarif ettiği durumda olan bu katliamın faillerini ve yandaşlarını ise ancak “haviye”nin(cehennem uçurumu) temizleyeceğini haber vermektedir.
Siyonistler ve yandaşları bu ve benzeri olaylardan belki de kalpleri katılaştığı için ibret almamış olabilirler. Peki ya sözde halkı Müslüman ülkelerin ellerinde yapacakları birçok şey var iken, yapmayıp slogan atan, twitte atan yöneticileri; sizler hâlâ harekete geçmeyecek misiniz? Açlıktan ölen ve ölecek olanların vebalini yarın nasıl vereceksiniz? Hiç düşündünüz mü? Bu öldürülenlerin hesabı “Hangi suçtan dolayı öldürüldü bunlar” diye sizlere sorulduğunda sizi kurtaracak cevabınız var mı?
Mitinglerde yaptığınız açıklamalar ya da sosyal medya paylaşımlarınız sizi kurtaracak mı zannedersiniz? Hatta son bir aydır buna Türkiye de dahil, konu ile ilgili hiçbir yöneticiden bir beyanat bile duyulmaz oldu. Sanki artık savaş sona erdi, siyonist katiller Gazze’yi terk ettiler. Gerçi her bir ülkenin çok önemli, yığınlarca meseleleri bulunmakta, Suudi Amerika ve çömezleri değişim, ılımlılaşma, kadınlara özgürlük, gibi çok önemli konularla meşgul olmaktalar. Kimi yöneticilerde yapılacak seçimlerde daha fazla koltuk elde etmenin peşinde iken şimdi Gazze’yi gündemde tutmak hiç zamanı değil…
Ancak Gazze’nin yiğitleri başka ülkelerden gelecek yardımları hesap ederek bu operasyona kalkışmadılar. Ve Müslüman onuru ile direnmeye ve siyonist katilleri Gazze’den kovana kadar yani İsrail’e diz çöktürene kadar direnmeye devam edecekler inşâAllah.
“Deki: Ey kâfirler pek yakında yenilgiye uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz. Ne kötü yataktır o.” (Âl-i İmran: 12)
01.03.2024
Hazırlayan Hayati İSAOĞLU