1,8K
Hutbe: Ümmet Ancak Kur’ân’a Sarılarak Zilletten Kurtulacak…
“Onlar bir oyun kurdular. Allah da (buna karşılık) bir oyun kurdu. Allah, oyun kurucuların en hayırlısıdır.“ (Âl-i İmrân: 54)
Elazığ/Sivrice merkezli depremde halkımızdan, Elazığ ve Malatya’da 41 insanımızı kaybettik, halkımıza ve vefat edenlerin yakınlarına başsağlığı ve Rabbimiz Allah’tan sabr-ı cemil niyaz ederiz.
ABD’nin, “Yüzyıl’ın Anlaşması” diye adlandırdığı tek taraflı Filistin planı Trump ve Netanyahu tarafından açıklandı.
ABD yönetiminin İsrail-Filistin meselesine güya çözüm bulmak iddiasıyla hazırladığı sözde barış planının ekonomi paketi Filistinlilerin lehine gibi gözükse de siyâsî ayağının Filistin toprakları üzerindeki İsrail işgalini pekiştirecek maddeler içerdiği anlaşılıyor.
– Sözde barış planı, İsrail-Filistin meselesinde iki devletli çözüm ihtimalini ortadan kaldırıyor.
– Batı Şeria’da yer alan Yahudi yerleşim birimleri dışındaki topraklar ile Gazze Şeridi’nde “Yeni Filistin” adlı bir Filistin devleti kurulacak.
– Kurulacak “Yeni Filistin Devleti’nin” ordusu olmayacak, sadece polisin elinde hafif silahlar bulunacak
– Anlaşma, Hamas’ın silah bırakması ve Filistinli grupların İsrail’i “başkenti Kudüs olan Yahudi devleti” olarak tanıması gibi şartlar getiriyor.
– Kurulacak yeni devletin sınırlarının kontrolü İsrail’in elinde olacak.
– Batı Şeria’daki Ürdün Vadisi’nin yanı sıra yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinden 100’den fazlası “İsrail’in egemenliğine” girecek.
– Kudüs’ün tamamı İsrail’e bırakılacak.
– 1948’den bu yana yerinden edilen 6 milyona yakın Filistinli mültecinin geri dönüş hakkına değinilmiyor.
– 50 milyar dolarlık yatırım fonu yer alıyor. (Bu da bölgenin işbirlikçi yönetimlerinden tedârik edilecek)
Değerli kardeşlerim, öncelikle şunu söyleyelim; anlaşma iki taraflı olur. Bu plan bir anlaşma değil tek taraflı bir dayatmadır. O yüzden hiçbir şekilde bu plan için anlaşma ifadesi kullanılmamalıdır. Bu plan, sözde barış planı ama özü itibarıyla tehlikeli sonuçları olacak bir çatışma planıdır.
1967 öncesi topraklarında, Başkenti Kudüs olan, 6 milyona yakın sürgündeki mültecilerinin de yer aldığı, bağımsız bir Filistin Devleti kurulmadıkça, ne İsrail’e, ne ABD’ye, ne AB’ye ne de dünyaya huzur yoktur.
Bu plan, Filistin’i İsrâil’e peşkeş çekme planıdır. Bu safsata sadece bir siyonist projesidir. Son Filistinli veya Filistin/Kudüs davasına sahip çıkan son Müslüman ölmeden bu plan yürürlüğe girmeyecektir.
Planı, hemen Mısır, BAE ve Suudî Arabistan’ın desteklediklerini açıklamaları da tabiiki manidardır. Zaten onlardan bundan başkası da beklenmemelidir. İslâm Ülkeleri diye adlandırılan bu ülkelerin yöneticilerinin isimlerinin başındaki kral, devlet başkanı vb. ünvanlara bakıp aldanmayın, bunlar müstemleke valileridirler. İşte onlar da görevlerinin gereği olarak her zaman yaptıkları gibi hemen Filistin’i sattılar ve hatta bu planın uygulanmasında finansörlük görevi de efendileri tarafından kendilerine verildi. Bu sebepten dolayı da efendileri Trump, verdikleri desteklerinden dolayı Mısır, BAE ve Suudî Arabistan’a teşekkürlerini iletti.
ABD’nin ve İsrail’in gerçekleştirdiği bu hamle, içi boş, plansız, hesapsız bir karar değildir. Ortadoğu coğrafyasında büyük bir kargaşa hüküm sürüyor. Siyonist İsrail en rahat ve en güvenli günlerini geçiriyor. Ümmetin suskunluğundan aldıkları cesaretle taktiklerini değiştirmeden işletiyorlar.
Filistin’e, Kudüs’e ve Mescid-i Aksâ’ya sahip çıkma sorumluluğu İslâm Ümmetinin omuzlarındadır. Bunu Mahmud Abbas gibi işbirlikçilerden ve İsrail, ABD, AB gibi ülkelerle ortaklıklar oluşturan ve onlar tarafından da sürekli istismar edilip kullanılan liderlerden bekleyemeyiz. Sorumluluk Ümmettedir, omuzlarımızdadır. Neye denk düşüyorsak onu yapacağız! Sorumluluğumuzun idrakinde olarak şimdi harekete geçme zamanı! İşgale ve gaspa karşı hiç olmazsa sesimizle-soluğumuzla karşı durma zamanı, direnen kardeşlerimizin yanında olduğumuzu haykırma zamanı! Kudüs ve Mescid-i Aksâ’nın işgal altında olmasının sebebi de, ümmetin zulüm ve zillet altında olmasının sebebi de aynıdır.
Ümmet, uzun tarihî süreçte Kur’an’ı terk edilmiş bırakarak, Rasul’ün ve ilk Kur’an neslinin güzel örnekliğinin mücadele sünnetinden uzaklaşıp önce geleneksel cahiliyeyi üreterek, sonra da modern cahiliye ile uzlaşarak, Allah’ın yardımına müstahak olacak halini kaybetmiştir. Bu süreçte tevhîdî niteliğini ve vahdetini kaybederek parçalanmış, birliğini, zindeliğini ve gücünü yitirerek sömürge olmaya, zulüm altına girmeye ve zillete sürüklenmeye müsait hale gelmiştir.Şimdi, hem öncelikle Ümmetin, sonra da Ümmetin izzetiyle özdeş olan Mescid-i Aksâ’nın da, Kudüs’ün de, Filistin’in de, Ümmetin kurtuluşu ve izzetli günlere dönmesi de Kur’an’ı ve sünneti terk etme büyük sapmasından kurtulmasına bağlıdır. İnşâAllah, Ümmet tarihî süreçte üretip tutunduğu, kendisini zillete düşüren cahiliye iplerini bırakıp, yeniden Hablullah olan Kur’an’a topluca sarılmayı başarabilir ve yeniden vahiyle inşâyı gerçekleştirebilirse, izzetli ve şerefli günler geri gelecek ve tevhid akîdesinde vahdetini sağlamış olan Ümmet’e Allah’ın izni ve yardımıyla hiçbir güç galip gelemeyecektir. İşte o gün, ikisi de kuruluşlarından itibaren hep mazlum yerli halkların kanlarıyla beslenen vampir devletler olan ikiz terör devletleri ABD ve İsrail de, onların destekçileri diğer emperyalist güçler de bu kadar cüretkâr ve cesaretli olmayacaklardır.Filistin, Suriye ve Mısır halklarını katleden, mübarek mescidleri işgal altında tutan terörist İsrail’in de, despot işbirlikçi yönetimlerin de, katil ABD’nin de, ağır yenilgiler aldığı görülecek, bölge halkları üzerindeki tahakküm ve zulümleri inşâAllah son bulacaktır.
Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa 1967’den beri siyonizmin işgali altında. Filistin ve Kudüs meselesinde İsrail, sorunun temelini oluşturur. Mescid-i Aksâ İslâm’ın kutsal mekânıdır ve bu durum her türlü tartışmanın üstündedir. Mescid-i Aksâ'nın statüsü, dînî ve tarihî gerçeklerde olduğu gibi, uluslararası hukuk ve anlaşmalarda da Müslümanlara aittir.
Unutmamak gerekir ki, İslâm dünyası, kendi içinde etnik ve mezhep kavgaları ile enerjisini harcadığı sürece, İsrail, ABD ve şürekâsı tüm insanlığı karşılarına alma pahasına, bu tür faaliyetleri ve cinayetleri işleme cesareti bulacak demektir.
Vakit, Filistin’i, Kudüs ve Mescid-i Aksâ'yı, ümmet bilincini merkezine alan her Müslüman’ın, ses çıkarma vaktidir. Kürt, Arap, Türk, Sünni- Şii gibi sahte çatışmalar yerine, gerçek hedeflere yoğunlaşma vaktidir, Suriye’yi, Arakan’ı, Doğu Türkistan’ı, Filistin’i, Kudüs'ü ve Mescid-i Aksâ’yı kuşanma vaktidir.
31.01.2020
Hazırlayan: Emrullah AYAN