Hutbe: Müslümanların Dünyevîleşme İmtihanı veya Yılbaşı ve Tüketim Dini
“Ey insanlar, Dünya hayatı sizi aldatmasın.”(Lokman: 33)
“Dünya hayatı, aldatıcı zevkten başka bir şey değildir.”(Ali-İmran: 185)
Kıymetli Kardeşlerim,
Dünya ve içerisinde var olan her şey, insanın hayatını en güzel şekilde sürdürmesi için var edilmiştir. Bunca varlık içerisinde insanın bu sebepten dolayı üstünlüğünden söz edebiliriz. Ayrıca insan fıtrî özelliklerini bozmamışsa diğer yaratılan canlı cansız tüm nesnelerle barışık halde yaşayabilir, yaşamalıdır. Zaten çevremize baktığımızda üç kısım ayetten söz edebiliriz. Bir, insanın bizzat kendisi ayettir. İki, dünya ve içerisindeki varlıklar bir ayettir ve nihayet Kur’an bir ayettir. İşte insan Kur’an vahyinin işaret ettiği istikamette hayatını inşa eder ve sürdürürse dünya ve ahiret saadetine ulaşır. Fakat ayet-i kerime’de ortaya konulduğu üzere insan fıtrat ile Kur’an’ın arasını keserse o zaman kopukluk ve sıkıntı oluşur. Fıtratın korunması ancak insan fıtratının Kur’an vahyi ile buluşturulmasıyla mümkündür.
Rabbimiz Kitabında birçok ayetiyle insanın tuğyanından, azgınlaşmasından söz etmektedir. “Hayır! insan azar kendisini müstağni (ihtiyaçsız) gördüğü için” (Alak 6-7) Vahiy’den uzak kalan insanın azması gayet doğaldır. Çünkü o artık hevasını ilah edinmiştir. Hevasını ilah edinen insanın da fıtratı bozulduğu için her tür azgınlığı yapabilir. Günümüzde birçok olayda görüldüğü gibi. Keyfi için her türlü cinayeti işleyenler, dünyayı zindan edenler aslında her türlü huzursuzluğun kaynağıdırlar. Temelde insanın bu yanlış tercihleri bütün bunlara sebep olmaktadır. Bu bakımdan gerek dünya genelinde gerekse yakın çevremizde gelişen olumsuzluklara baktığımızda bu cürümler, azgınlıklar neden ve nasıl olur diye hayıflanmak temel hatayı görememekten kaynaklanmaktadır. Bataklıklar olduğu müddetçe sinekler hiçbir zaman tükenmeyecektir. Sineklerden kurtulmanın en doğru yolu bataklıkların kurutulmasından geçer.
Sorumluluğunun farkında Müslümanlar olarak Kur’an’ın yüklediği bilinçle hareket etmeliyiz. Çaresiz değiliz. Kitâbımız ilk günkü gibi ölü bedenleri diriltme gücüyle bizleri beklemektedir. Bize düşen, fıtratlarından uzaklaşmış olan insanlığı Kur’an ile buluşturmak için gayret göstermek olmalıdır.
Değerli Kardeşlerim,
Tüm insanlık alemine örneklik teşkil etmek gibi önemli bir görevimiz varken, yaşadığımız coğrafyaya, çevremize baktığımızda, gelişen olayları incelediğimizde maalesef umutlarımız kırılmaktadır. Ortadoğu adetâ kan gölü; Batılı ve Doğulu kafirlerin tüm eski ve yeni silahlarını kullandıkları tatbikat alanı. Bölgemiz ise; bir yanda terör ve yolsulluk belasıyla boğuşurken diğer yanda ise dünyevîleşme belasına tutulmuş ve azgınlıkta neredeyse zirve yapmakta.
Geçmişte İslamî mücadelenin ön saflarında bulunan birçok zevat da bugünlerde büyük ihalelerle zenginleşmenin ve yeni mücadele alanları keşfetmenin hazzını yaşmakta. Evet, bunlar uzaktaki insanlar değil, daha düne kadar aramızda bulunup mücadele eden bizim mahallenin mücahidleri idi. Ama Kur’anî ve Nebevî eksenli mücadele alanı zor, uzun soluklu olduğu; belki rant vaadi olmadığı için terk edildi. Yerine iktidar eksenli, gelenekçi, pragmatist, düşünce tarzı tercih edildi.
Her din, genellikle kendi müntesiplerinin zaaf ve hataları yüzünden bozulmuştur. Kitabı korunmuş olmakla birlikte buna İslam dini de dahildir. Tarihi süreç konumuz olmadığı için bu konuya girmiyoruz. Ancak günümüzdeki bozulmanın temelinde Müslümanların kendi zaaflarının olduğunu görmek zorundayız. Rasul (a) 1400 yıl öncesinden haber vererek şöyle buyurmuştu: "Yakında milletler yemek yiyenlerin (başkalarını) çanaklarına (sofralarına) davet ettikleri gibi size karşı (savaşmak için) birbirlerini davet edecekler."
Birisi:"Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak?”dedi.
Rasûlullah (asm), "Hayır, aksine siz o gün kalabalık fakat selin önündeki çerçöp gibi zayıf olacaksınız. Allah düşmanlarınızın gönlünden sizden korkma hissini soyup alacak sizin gönlünüze de vehn atacak"buyurdu.
Yine bir adam: Vehn nedir? ya Rasûlullah diye sorunca:
"Vehn, dünyayı (fazlaca) sevmek ve ölümü kötü görmektir" buyurdu.
Vehn hadisi olarak bilinen bu rivayet sahihtir. (bk. Ebu Davud, Melahim, 5)”
Bugünlerde benzer sevgi ve korkular etrafımızda çokça yaygın değil mi? Hangimiz ölüm gelsin ben hazırım diyebiliyor. Hiçbirimiz diyemiyoruz. Çünkü hesabını kolayca verebileceğimiz bir hayatımız yok. Takvaya dayalı, infak ve ihsanı bol, cimrilikten uzak, israfa kaçmayan değil Nebevi hayat tarzından uzak bir yaşantımız var. Kur’an’da ibret almamız öğütlenen Kârun ve Sâmiri gibiler bizler için ne ifade ediyor. Musa ve Harun (a)’ları okuyup, Karun gibi mi yaşıyoruz yoksa? Kendimizi Allah için hesaba çekelim.
Hayatımızdaki önceliklerimizi, olmazsa olmazlarımızı, konforumuzu, lüks ve israflarımızı sorgulayalım. Kadınlarımız kullandıkları tesettür kıyafetlerinin ne kadar tesettüre uygun olduğunu, ayakkabıdan dış giysiye ve kullandıkları makyaj malzemelerine kadar yaşamlarının her alanını bir sorgulasınlar. Tesettür defileleri her halde bizim mahalleden müşteriler için podyumlarda sergilenmekte değil mi?
Erkeklerimiz, çocuklarımız da bu dünyevileşme belasından kendilerini kurtarabilmiş değiller. Kıyafetlerimiz, giyim tarzımız, harcamalarımız, evlerimiz kısacası tüm konforumuz o hüzünle ve gıpta ile okuduğumuz sahabe(r.a)’lara pek benzemiyor. Bu yaşananların bir tek izahı var o da lanetlediğimiz o dünyevileşme belası adım adım tüm İslam dünyasını sarmış durumda.
Bugünlerde çevremizdeki birçok insanın bilinçsizce gerçekleştirdiği yılbaşı kutlamaları bu hastalığın yansımasından başka bir şey değildir. Sözde dindar bir halk batılılara ait olan aslında dini bir motif bile olmayan bir kutlamaya dükkanını süsleyerek, evinde de olsa eğlenerek, yılda bir de olsa milli piyango alarak katılmaktadır. Bu kutlamalara birçok Muhafazakar, Demokrat Belediye de destek olmaktadır, öncülük etmektedir. Eğlence Merkezleri vatandaşa hizmet için denetlenmektedir. Vatandaşlarımızın yeni yıla huzur ve sükunetle girmeleri için hükümet yetkililerimiz de önlem almaktadır.
Evet, aslında tüm bunlar bir şeye hizmet etmektedir o da tüketim. Artık modern dünyanın yeni ve cazibeli dini var o da tüketim dini. Bu modern dinin ilahı da Batılı ve Doğulu Emperyal güçler, büyük sermayedarlar ve üreticilerdir.
Gelin bu oyunu bozalım her türlü gereksiz tüketime, israfa dur diyelim ve direnelim. Vahyin kılavuzluğunda tüm insanlığa güzel bir örneklik oluşturalım.
01.01.2016
Hayati İSAOĞLU