Hutbe: Hepimiz öleceğiz ve âlemlerin Rabbine hesap vereceğiz
“Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.” (Âl-i İmrân: 185)
Kardeşlerim, bugün Hicrî Cemâziye’l-Âhir ayının 5’i 1446/Cuma
Her nefis ölümü tadacaktır. Mü’minler de ölecek, kâfirler de. Allah’a, Allah’ın elçilerine, Allah’ın kitaplarına iman edip bu imana bağlı bir hayat yaşayanlar da ölecek, iman etmeyip küfür üzere hayat yaşayanlar da ölecektir. Bu, Allah’ın yeryüzünde koyduğu değişmez bir yasasıdır.
Nuh (a.s) da öldü, ona inanmayan toplumu da öldü. Dünyayı cennetleştirip ebedî yaşayacaklarına inanan Âd kavmi de öldü onlara elçi olarak gönderilen Hûd (a.s) da öldü. Semûd toplumu da öldü, Sâlih (a.s) da, İbrâhim (a.s) da gitti toplumu da, Süleyman (a.s) da gitti, Muhammed (S) de gitti. Mülk ve saltanat sahipleri de gitti, hiçbir şeyleri olmayan garibanlar da gitti. Mekke’de Allah’ın elçisine ve mü’minlere hayat hakkı tanımayanlar da gitti, mü’minler de gitti. Yaratılmış olan hiçbir varlığın bu dünyada ölümsüzlük hakkı yoktur. Herkes ölümlüdür. Sadece bâkî olan Allah’tır. Ölümü hayatın içinde kabul etmek zorundayız. Ölümü sürekli hayatımızda canlı tutmak ve her an ölüp Rabbimizin hesabıyla karşı karşıya geleceğimiz şuuruyla bir hayat yaşamak zorundayız. Ama ne yazık ki genelde kâfirler bunu hiç hesap etmezlerken, Müslümanlar da çevrelerinde birisi öldüğü zaman bu âyeti hatırlarlar. Bu âyetin hak olduğunu, ölümün, ölüm sonrası tekrar dirilişin, Haşr’in, Mahşerin, sorgulamanın, cennet ve cehennemin hak ve gerçek olduğunu sadece kabirde bir cenazenin defni esnasında hatırlarlar ve ilân ederler. Mezarın başında söylerler bunu. Ey ölü, ey cenaze, de ki Rabbimiz hak, kitabı hak, Rasulü hak, ölüm hak, diriliş hak, hesap hak, cennet hak, cehennem haktır.
Haydi, sen şimdi bütün bunların hak olduğunu söyle bakalım. Müslümanlar bu hakları sadece mezar başında hatırlarlar ve hatırlatırlar. Bunların hak olduğunu ölene hatırlatırlar ama hayattakilere pek hatırlatmayı düşünmezler. Hâlbuki o kişi ölmüş, gitmiş bu dünyadan. Kabrin başında ölümün hak olduğunu, dirilişin, hesabın, cennetin, cehennemin hak olduğunu hatırlatmanın ne anlamı olacak? Ölülere, mezardakilere, işi bitmişlere hatırlatıyor insanlar bunları da dirilere anlatmıyorlar, hatırlatmıyorlar.
Aman bu validir, emniyet amiridir, askerdir, polistir. Aman bu müdürdür, âmirdir bir zararı dokunur diye korktukları için bu hakları huzurlarında gündeme getirmekten ve bu haklara riâyet ederek bir hayat yaşamasını onlara duyurmaktan korkan, sağlıklarında onların yanlarına yaklaşmaktan korkan Müslümanlar, onları zulüm içinde bir hayata terk eden hoca efendiler bir gün onların cenaze törenlerine çağrılırlar ve orada bunları onlara duyurmaya çalışırlar. Artık ölüp de zarar veremeyecek bir duruma gelince cenazeye bunları söyleyebiliyorlar.
Adam ölmüştür, artık ne o ölenin onlara selâm vermesi, ne de o talkında bulunanın ona bir şeyler anlatması mümkündür. Dünyadayken diyecektin bunu ona, o da dünyadayken bunların hak olduğunu bilerek yaşayacaktı. Dünyada iken Rabbin Allah olduğunu bilerek yaşayacaktı. Dünyada iken kıblenin Washington ve Avrupa olmadığını, Allah’ın Ka’be’si olduğunu söyleyecektin ki adam ona göre bir hayat yaşayacaktı. Adam hayatını, amellerini tamamlamış, defteri kapanmış sen şimdi anlatıyorsun ona bunu. Halbuki böyle değil de hoca efendiler şerrinden korktukları, zulmünden ürktükleri bu adamların dünyadayken evlerine, dairelerine, makamlarına gidecekler ve şöyle uyaracaklardı:
“Ey kendini bir şey zanneden zavallı! Yarın öldüğün zaman beni çağırıp talkın vermemi isteyeceksin. Ama ben sana şu gerçeği bugünden telkin edeyim ki yarın sana kabrinin başında verecekleri talkının hiçbir gerçekliği ve faydası yoktur. Sen şu anda Müslümanca bir hayatın ve amellerin sahibi olmazsan dünyanın tüm hocalarını çağırsalar bile hiçbir değer ifade etmeyecek. Kendini aldatma da Allah’ın istediği şekilde Müslüman ol!
Dinle, sana şimdi hayatta iken söylüyorum ki Allah haktır, tek Rabtır, tek İlâhtır, sadece O’nu Rab ve İlâh bilip sadece O’nu razı etmelisin. Sadece Kulluğunu O’na yapmalısın. O’nun elçisi Muhammed (S) de hak elçidir, hak örnektir. Sadece onu örnek alacak, ona uyacak ve onun gibi bir hayat yaşayacaksın. Allah’ın tüm insanlığa gönderdiği bu Kur’an haktır. Hayatını bu Kitab’a göre düzenleyip amellerini bu Kitab’a dayandırarak yaşayacaksın. Bu Kitab’ın onaylamadığı ameller boştur. Ölüm haktır, hesap-kitap haktır, cennet, cehennem haktır.
Bütün dünya bir gün ölecek ve sen de öleceksin. Bütün insanlar yaşadıkları hayattan hesaba çekilecek, sen de çekileceksin. Fırsat eldeyken aklını başına al da yarın kötü duruma düşme!” diye uyarmalıyız insanları…
“Öleceksiniz, hesaba çekilecek ve kıyamet günü, ecirleriniz size mutlaka ödenecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kurtulmuştur. Dünya hayatı sadece aldatıcı bir geçimlikten ibarettir bunu hiçbir zaman hatırınızdan çıkarmayın!” diyeceğiz.
06.12.2024
Hazırlayan: Emrullah AYAN
Hutbe: Hepimiz öleceğiz ve âlemlerin Rabbine hesap vereceğiz
205
1 yorum
Allah şeyho duman hocamıza rahmet etsin inşallah…
Allah bizleri aff eylesin