Perşembe, Kasım 21, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ 15.02.2013 Cuma Hutbesi

15.02.2013 Cuma Hutbesi

by İlkav Editor
2,6K 👁
A+A-
Reset

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُواْ لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَاناً وَقَالُواْ حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ

“onlar öyle kimselerdir ki halk kendilerine insanlar  size karşı ordu toplamışlar onlardan korkun dediklerinde bu söz onların imanını arttırdı ve Allah bize yeter o ne güzel vekildir mdediler” (Al-i İmran 173)

Kardeşlerim bugün rebiul ahir ayının 1434 Cuma

Ekitap için tıklayın

Rabbimiz günlerimizi mübarek kılsın inşaAllah.

 İslam akidesi ve İslam düşüncesi, Allaha bağlı gönüllerde bu büyük hakikatin yer etmesine neden olurlar. Her şeyin ve insanların Rabbi olan Allah’tan başkasından korkmamak. Bu, Kur’an’ın arz ettiği mü’minlerin bir vasfıdır.

            Şeytan, dostlarının durumunu, olduğundan fazla gösterir. Onlara kuvvet ve kudret kisvesi giydirir. Böylece, kalplere onların fayda ve zarara muktedir güç ve kuvvet sahibi oldukları hissini verir. Ta ki, yer yüzünde şer ve fesat yapılsın, boyunlar onların önünde eğilsin ve kalbler onlara itaat etsin. Hiç kimseden bu durum yüzünden inkâr sesi yükselmesin, hiç kimse yeryüzünde şer ve fesadın kalkması için bu duyguları bir kenara atmayı düşünmesin.

            “İşte şeytan, sizi dostlarıyla korkutuyor. Onlardan korkmayın, benden korkun; eğer Mü'min iseniz. ” (Al-i İmran:175)

            Şeytan, batılın kabarık ve kötülüğün güçlü görünmesinden fayda umuyor; böylece güçlü, kuvvetli, heybetli ve zalim bir görünüm arzederek kimsenin karşı çıkmaya ve galip gelmeye cesaret edememesini sağlıyor. Şeytan, işin böyle olmasından fayda umuyor; böylece dostları korku ve dehşetin perdesi altında, terör ve zorbalığın gölgesinde gözlerinin kestiğini yeryüzünde yapmaya başlarlar. İyiliği kötülüğe, kötülüğü iyiliğe çevirirler; böylece yeryüzünde fesadı, bâtılı ve sapıklığı yayıp hakkın, doğruluğun ve adâletin sesini bastırırlar. Kendilerini, kötülüğü koruyan, iyilikle savaşan tanrılar olarak lanse ederler. Kimsenin onları uyarmasına, karşı çıkmasına ve önderlik makamından uzaklaştırmasına müsaade etmezler.

            Aynı şekilde kimsenin bâtılı küçümseyip hakkı yüceltmeye çalışmasına göz yummazlar. Hileci, aldatıcı ve dönek şeytan, dostlarının ardına gizlenerek, vesveselerinin mahiyetini bilmeyenlerin göğsüne onlarla korku salar. İşte bu noktada, yüce Allah, şeytanın hilesini ortaya çıkarır, bütün yeteneklerinden soyutlar. Artık onu, hilesi, tuzağı bile gizleyemez. Yüce Allah, mü'minlere onun hakikatini anlatarak, ondan sakınmaları için onun tuzağının ve vesvesesinin mahiyetini kavramalarını sağlar. Artık şeytanın dostları, onları korkutamaz ve ürkütemez. Şeytan ve dostları Rabbine  yönelen ve onun gücüne dayanan mü'minleri korkutmaktan uzaktırlar.

            Kendisinden korkulan ve hayat duyulan güç, fayda ve zarara malik bulunan güçtür. Bu da yalnızca Allah'ın gücüdür. Bu güç Mü'minlerin Allah'tan haşyet duymalarını sağlar. Onlar, yalnızca her kuvvetliden daha kuvvetli olandan korktuklarında, onların yanında, yeryüzünde korkulacak hiçbir güç söz konusu olmayacaktır. Şeytanın ve onun dostlarının hiçbir gücü yoktur. “Onlardan korkmayın, benden korkun; şayet Mü'min iseniz…” “Onlardan sakınmayın, benden sakının…” (Bakara 150)

            Kur'an güçleri ve değerleri yerli yerine oturtacak bir ölçü yerleştirmesi için indirilmiştir. Varlık âleminde bir tek gücün bulunduğunu ve onun da Allah'ın gücü olduğunu yerleştirmek için… Aynı şekilde evrende iman değerinden başka değerin olmadığı hakikatini de yerleştirmiştir. Allah'ın kuvveti kiminle beraber olursa, o bitin zahiri kuvvetlerden yoksun olsa bile, onun için bir korku yoktur. Allah'ın kuvveti kimin aleyhinde olursa, bütün güçler ona dayanak olsa bile, onun için emniyet ve huzur söz konusu değildir. Aynı şekilde iman değerine sahip olan, bütün iyilikleri elde etmiş demektir. Onu kaybeden de hiçbir yarar sağlayamaz.

İbadet, akidenin davranışlara yansımasıdır. Akide sağlam olmayınca ibadet de sahih olmaz. Başkasından değil, yalnızca Allah'tan korkmak kolay kolay gerçekleşmeyen bir duygudur. Allah için her şeyden soyutlanmak lazımdır. İster düşüncede, ister davranışlarda olsun şirkin her türlü gölgesinden kurtulmak kaçınılmazdır Allah'tan başka birinden, Allah'tan korlar gibi korkmak inanç ve amelin tamamıyla Allah'ın rızasına uygun olması için, kur'anın yasak durulmasını emrettiği gizli şirkin bir çeşididir. Mü'min, kullardan korkmaz. İnsanlardan korkanlara gelince; Allah, korkulmaya ve sakınmaya daha müstehaktır. “Onlardan mı sakınıyorsunuz? Allah sakınılmaya daha müstehaktır; şayet mü'min iseniz.” (Tevbe:13)

            Mü'min kalbinde Allah korkusundan başka korkunun yer etmesi caiz değildir.

            Kulların sizin üzerinizde hiçbir otoriteleri yoktur. Sizin işlerinizde de hiçbir şeye malik değildirler. Dolayısıyla, onlara önem vermeniz ve benden gelen bir şey için onlra yönelmeniz yakışık almaz. Dünya ve ahiret işlerinizin maliki olmamdan dolayı yalnızca ben korkulmaya müstehakım. “Onlardan sakınmayın, benden sakının.” Burada, Allah'a imanın ve O'ndan korkmanın değeri ortaya çıkıyor. Allah korkusu, zorbaları hakir görmeyi sağlamakta ve korkunç tehlikeler karşısında insanlara cesaret aşılamaktadır. Yüce Allah, iki ayrı korkuyu bir kalpte bir araya getirmez. Allah korkusu ve insanların korkusu… Allah'tan korkan, onun dışında hiçbir şeyden korkmaz. Yalnızca Allah'tan korkulmalıdır, başkalarından değil. İnsanların yüceliğine yakışan da budur. Kılıç ve kırbaç korkusu; aşağılık kişilerin düştüğü bir derekedir. Allah korkusu, daha evlâ, daha yüce ve daha temizdir. Üstelik ALlah korkusu, gizli ve açık vicdanlarla arkadaşlık eder.

            Allah'ı bulan nasıl korkar? Niye korkar ve neden korkar? Allah'ın gücünden başka bütün güçler saçma olduğundan Allah'ın saltanatından başka bir saltanattan korkulmayacağından, mü'minin de korkması mümkün değildir. Mü'minin kalbi yeryüzünde hiçbir gücün sarsamayacağı kadar sağlam olmalıdır çünkü o, emrinde galip ve kulların üzerinde kahredici güce sahip Allah'ın gücüne bağlanmıştır. Bir tehlike anında, sarsılması caiz olsa bile, bu sarsıntının, yenilgi ve kaçışa neden olmasına müsaade edilmemelidir. Bütün eceller Allah'ın elindendir. Dolayısıyla, mü'minin hayatının korkuyla sarsılması caiz değildir. Bu, nefse gücünden fazlasını yüklemek anlamına gelmez. Mü'min insandır ve aynı şekilde karşılaştığı düşman da insandır. İkisi aynı yeryüzünü paylaşıyorlar. Üstelik mü'min üzerinde hiçbir gücün bulunmadığı büyük güce bağlanmasıyla temayüz eder. Sonra o, yaşarsa Allah için yaşar, şayet kendisine şehadet yazılmışsa Allah için şehid olur. Her hâlukârda karşılaştığı düşmanından daha güçlüdür. Bu durum kur'an'da kesin bir hükümdür.

15.02.2013

Emrullah AYAN

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon