Perşembe, Kasım 21, 2024
Ana sayfa CUMA KONFERANSLARI İLKAV’ın 16 Mart Cuma Konferansında Suriye halkının onurlu direnişi gündem yapıldı…

İLKAV’ın 16 Mart Cuma Konferansında Suriye halkının onurlu direnişi gündem yapıldı…

by İlkav Editor
6,7K 👁
A+A-
Reset

İLKAV Yönetim Kurulundan Emrullah Ayan’ın sunumuyla başlayan konferansta, Suriyeli kardeşlerimiz halkın direnişinin sebeplerini ve gelişmeleri anlattılar. Konferans sonunda 18 Mart Pazar günü Suriye Halkıyla Dayanışma Platformunun düzenleyeceği despot Baas rejiminin katliamlarını protesto basın açıklamasına İLKAV’ın da tam destek verdiği ve bütün kardeşlerimizin katılmaları duyurusu yapıldı.

Emrullah Ayan, Ortadoğu ve Suriye halk ayaklanmaları konusuna giriş mahiyetinde şunları söyledi:

“Hepimizce malum yaklaşık 1,5 sene kadar önce Tunus’ta Buazizinin kendisini yakmasıyla başlayan “Arap Baharı” diye isimlendirilen halk ayaklanmaları, direnişleri Tunus, Mısır, Libya, Bahreyn, Yemen ve son olarak ta Suriye’de kendini gösterdi. Bu bahsedilen ayaklanmalar biliyorsunuz, Arap-İslam coğrafyasındaki yönetimler halklarına onlarca yıldır zulmettiler, halklarına işkence ettiler, halklarının yeraltı ve yerüstü zenginliklerini kâh kendileri kullanarak israf ettiler, kâh batılı dostlarına peşkeş çektiler, mazlum bölge halklarını sefalete mahkûm ederken, diktatörlük yönetimlerini lüks ve israf içinde sürdürdüler. Bu yönetimlerini sürdürürken de halklarını şiddet ve zulümle baskı altında tuttular. Hatta zaman zaman bu şiddetlerinin dozunu halkın paralarıyla aldıkları silahları yine halka doğrultarak daha alçakça boyutlara taşıdılar ve birçok katliamlara da imza attılar. Böylece halkı te’dib etmeye, sindirmeye çalıştılar. Bu durum, İslam coğrafyalarında onlarca yıl devam etti geldi. Son 1,5 yıldır bu coğrafyada Müslüman halk kendisine yapılan bu haksızlıklara, zulümlere, işkencelere bu diktatörlüklere, bu baskılara boyun eğmeyeceğini, “artık yeter” anlamına gelen tepkilerini ortaya koymaya başladı. Biraz evvel saydığım bölge ülkelerinde yaniİslam coğrafyasında başkaldırılar başladı.

Bu sürecin son halkası da hemen yakınımızdaki Suriye’de gerçekleşiyor. Yaklaşık 5o yıldır iktidarda bulunan Baas hareketi, Esed ailesi aracılığıyla aynı zulmü, aynı diktatörlüğü, aynı baskı ve şiddeti kendi halkına yöneltiyordu ve yöneltmeye devam ediyor. 1982 de yapmış olduğu Hama katliamı da bunun çok açık örneği idi. Şimdi son gelinen noktada yine aynı şekilde baskı, şiddet ve sindirme faşizminin sürdüğünü görüyoruz. Bu büyük zulümle, halkı tekrar aynı tepkisizliğine döndürüp pasifize edip yine dikensiz gül bahçesi içerisinde rahat müreffeh bir hayatı kendileri için devam ettirmek istiyorlar. Bunun için de önlerinde engel olarak ne görüyorlarsa ortadan kaldırmak istiyorlar. Kadın, çoluk çocuk demeden öldürüyorlar, işkence ediyorlar ve kendi zulümlerinin diktalarının devam etmesi için ellerinden geleni yapmaya devam ediyorlar.

Ekitap için tıklayın

İşte bugünkü Cuma konferansımızı, Suriyeli kardeşlerimizle bu konuyu konuşmaya ayırdık. Kardeşlerimize hoş geldiniz diyorum. Sol yanımda Suriye’nin Halep şehrinden ve uzunca yıllardır Türkiye de ikamet eden Samer kardeşimiz oturuyor. Yine sağ tarafımda Suriye Halep şehrinden OTDÜ de okumakta olanMuhammed kardeşim oturuyor. Konunun içinden olan kimseler olması hasebiyle kendilerinden Suriye’de yaşananlarla ilgili bilgiler alacağız, olayı tahlil etmeye çalışacağız.”

“Şimdi sözü Samer kardeşimize vermek istiyorum; bu bölümde ilk olarak 50 yıllık Baas diktatörlüğünde neler yasandı? Bu dönemde Suriye halkı nasıl bir tavır geliştirdi?”

Samer:Esselamu aleykum;

50 yıl önce Baas rejimi başa geçti, iktidarı ele geçirdi. Sosyalizme dayalı bir yönetim şekliyle basa geçti. Arap ulusalcılığını ve diğer anlayışları da katarak, aslında amaç İslam’dan uzaklaşmaktı. Bütün çalışmalar bu yönde idi. Hatta 70’li yılların sonlarına doğru tekbir getirmek yeri gelince bir suç sayılıyordu. Sabah namazında camiye gitmek yönetim tarafından bir soru işareti oluşturuyordu. Neden bu kadar ibadet yapılıyor? İhvanı müslimine mi üyesiniz gibi algılar söz konusu idi. 1982 senesinde Suriye halkı “La ilahe İllallah Muhammedurresulullah” dedi ayağa kalktı. Bu zulüm yeter, buna son vermek istedik. Bunun üzerine yeryüzünde görülmedik bir vahşet uygulandı. Bu vahşetin uygulandığı yer olarak Hama biliniyor. Fakat sadece Hama değil Hama ile beraber Halep’de Cisruş-Şuur bölgesinde katliamlar yapıldı. Bu katliamlarda öldürülenlerin sayısı 150 bini geçmiştir. Resmi rakamlara göre 40 bin rakamı telaffuz ediliyor. Olayın içindeyiz 150 bini geçtiginden eminiz. Bu olayların şahidiyiz. Uygulanan işkence tarzı iddia ederiz ki yeryüzünde böyle bir şey yoktur. Yani insanlık dışıdır. Bunlar işkence ve insanlık dışı uygulamalarda örnek olmuşlardır. Baba Hafız Esad 2000 yılında ölünce anayasa yarım saatte değiştirildi. Normal şartlarda Suriye de başkan olabilmek için 40 yaşını geçmiş olmalısınız. Beşşar Esad başkan olduğunda yası 34 idi. Yarım saatte anayasa değiştirilebildi. Herkes evet dedi bir şekilde. Aslında nasıl olduğunu herkes biliyordu. Değişik vaatlerle başa geldi. “Biraz daha özgürlük vereceğiz, dininizi uygulamak istiyorsanız biz buna karşı değiliz bizde müslümanız” gibi palavralar söylendi. İçin için biz halk olarak bunların uygulanmayacağını biliyorduk. “Ülkeyi dışa açacağız reformlar yapacağız” vb vaatlerle 11 yıl geçti, daha da kötüye gittik. Belki su soru işareti zihinlerde vardır: “Neden bu kadar beklediniz de ayaklanmadınız.”1982 de kalktık isyan ettik faturası ağır oldu. Düşünün benim sülalemden sene 1980 veya 1981 yılında olması lazım tam olarak hatırlamıyorum. Çünkü o sıralar yurtdışında idim. Beşşar Esad'ın babası Hafız Esad’a bir suikast denenmişti. Bunu yapan benim sülalemden birisi idi. Aynı soyismi taşıyoruz. Sene 2010 Suriye'den Türkiye’ye geçiş yaparken hatta Türkiye vatandaşı olmama rağmen beni alıkoydular. Suikast olayı 1980 de cereyan ediyor, 2010 senesinde alınıyorum. Sorgu sual, akrabam öleli ise 30 seneden fazla oldu. Onun öldüğünü bildikleri halde akrabam olması nedeniyle içeri alındım ve alıkonuldum.

Yani kısaca şöyle diyeyim: Yönetim korkuya dayalı bir yönetim seklidir. Buna bağlı olarak diyebilirim ki bu yönetimin iktidarda kalması imkânsızdır. Çünkü halk olarak bizler korku duvarını yıkmış durumdayız. Ayaklanmamız“Allah “ kelimesiyle başlamıştır. “Allah” dedik katledildik öldürüldük. Zannedersem herkes görmüştür. El-Cezire televizyonunda ordudan ayrılan ve kaçmaya çalışan yakalıyorlar tekme tokat girişiyorlar ve diyorlar ki; Diyeceksin ki Beşşar'dan başka ilah yok bunu bütün dünya görmüştür. Bu hangi inanca sığar? Hangi felsefeye sığar? Hangi bakış açısına sığar? Bu anlayış hiçbir şeye sığmaz. İşin hazin tarafı bunlar galiba inandılar ki “biz ilahız” babadan oğul’a oğuldan toruna iktidarın geçeceğine inanmış bulunmaktadırlar. Ama biz diyoruz ki sloganlarımızda da var “Hz Muhammed gibi bir lideri olan bir ümmet boyun eğmez.” Ne Esed ne başkası bizi bu yoldan döndüremez. Öncelikle şah damarımızdan giriyorlar. Bizim en değerli varlığımız kimdir? Çocuklarımızdır. Çocuklarımızı öldürüyorlar. Soğukkanlılıkla, gözümüzün önünde bunu yapıyorlar. Suçu nedir? Allahuekber demek. Daha dün Halep şehrinde, Emevi camiinde namaz kıldıktan sonra tekbir getirerek bir grup genç çıktı. Allah’ın evi imiş, ibadethane imiş kim aldırır? Silahlarla ateş açıldı. Hedef gözete terek ateş açıldı,resmi makamlara göre 3-4 kardeşimiz şehid edilmiştir. Bunların öldürülme sebebi nedir, neden öldürüldüler? Tekbir getirdikleri için onların tek suçları budur. Zamanında Kuran-ı tahrif etmeye çalışmışlar dilim varmıyor ama söyle söyleyeceğim. bir mağazanın vitrininde şu yazıyordu: Bismillahirrahmanirrahim Kul huvallahu ahad Allahussamed erade en yağızze şa’ben festera minhul esed ‘’İhlâs suresinin baş tarafı verildikten sonra… Halk izzet istedi onlardan esed seçildi ‘’Bunu bile yaptılar bunun ötesi kaldı mı? Bunu bilmiyorum Allah yardımcımız olsun diyorum.

Suriyeli öğrenci Muhammed de aynı konu ile ilgili olarak şunları söyledi: Öncelikle Allah (c.c.) kelamı ile başlamak istiyorum. ‘’Zalimler yakında nasıl bir inkılâpla devrileceklerini bilecekler’’(Şuara 227. Ayet.)

Samer ağabeyin de söylediği gibi “Ben yeni nesilim yinede olanlara vakıfım Suriye’den yeni çıktım. Suriye’deki devrim İslam’la delalet yani küfür ile İslam arasında bir savaş vardı. 50 yıldır sürüyor, şimdide devam ediyor. Ben sadece birkaç noktaya değineceğim ihvan-ı Müslimini aramızda bilmeyen yoktur. Suriye’de bir kanuna göre, bizim kabul etmediğimiz kanunlarına göre 49.madde var. Ona göre sadece ihvan-ı müslimine üye olduğundan şüphelenilen, üye olduğu değil bu kimseler idam ile yargılanıyor ve idam cezası alıyor. Örnek vereyim ben şimdi Suriye’de olsam benim komşum dese ki: Muhammed ihvan-ı müslimine katılmış ‘’Ben hemen yargılanıp. Suriye’de 15 Mart öncesi (biliyorsunuz biz 15 martta ayaklandık) 2010 Haziran ayında üniversitelerde, okullarda nikap yani peçe takmak yasaklandı. Bunu siz de takdir edersiniz ki bu yasak başörtüsüne getirilecekti. Devrim başlıyor ve Esed: “Reform yapacağım.” diyor. Esed’in ilk reformu ne? O ilk çıkardığı yasayı iptal ediyor, geri adım atıyor. Bizi kandırdığını zannediyor. Hâlbuki kendi kendini kandırıyor. Benim başıma gelen başka bir şeyi anlatayım: Türkiye’den Suriye’ye ailemi görmek için giderken çantamı açtılar kitapları gördüler. Görevli bana(resmi ideoloji mensubu biri): “Bu kitaplar ne?” diye sordu. Ben de ders kitaplarım olduğunu söyledim. O da: “Bunlar dini kitap değil mi dedi?”. Siyasi mi diye sormuyor dini kitap değil mi diye soruyor. Suriye’ye dini kitap sokmak yasak. Bu Hafız Esed döneminde başladı. Öyle kâfir bir rejimdir Suriye rejimi. Eylemler başladıktan sonra birtakım sloganlarımız oldu. “eş-şa’bu yuridu ıskatun-nizam”Halk yönetimi devirmek istiyor” anlamına geliyor. Benimde dilim varmıyor ama söylemek zorundayım. Buna karşılık onların söyledikleri şu:”yeskutu rabbuke vela yeskutu esed”anlamı”rabbin düşer Esed düşmez.”İşte bunları söyleyen bir rejim bize hükmediyor.

Yine ben şunu da söylemek istiyorum: şu saydığım nedenlerden dolayı bu başkaldırımız, direnişimiz Amerikan oyunu değil bizim ayaklanmamız zalimin zulmüne küfrüne, dalalete karşı bir deniştir. Allah hepinizden razı olsun.

Emrullah ayan:Şimdi Suriye’nin, Suriye’deki Müslüman halkın uğradığı katliamı anlatan bir slâyt’ımız var.Onunla sizi baş başa bırakıyorum.

E.Ayan: Biran slaytı seyrederken İsrail’in Filistinli kardeşlerimize uyguladığı katliamlar aklıma geldi. Demek ki kâfir ve zalim olunca değişen bir şey yok.Şimdide bu güne nasıl gelindi? Sorusunun cevabını son 1,5 yıllık dönemi biraz daha açarak anlatmasını Samer kardeşimizden rica ediyorum.

Samer:Bugüne nasıl gelindi? Biz Muhammed ümmetiyiz inancınızı yaşamak istedik. Bu kadar kâfirlik yeter, bu kadar firavunluk yeter dedik. Suriye’nin hazinesi nerede ise % 80 lik bir bölümü Esed ailesinin elinde her türlü israfı yapıyorlar. İstedikleri gibi halkın parasını kullanıyorlar. Suriye halkının birçoğu su anda yiyecek ekmek bulamazken onlar binlerce euroluk saatler ayakkabılar vb şeyleri alabiliyorlar. Bütün bunlar vicdansızlık, gerçi onlarda vicdan zaten yoktur. Şirk içerisindedirler. Onlar bu yaptıklarıyla insan sınıfına giremezler.

Tunus’ta başlayan ayaklanma, Mısır, Libya Yemen Suriye hatta Fas Cezayir gibi halklara cesaret veriyor. Diktatörler asar, keser öldürür ama sonuçta Tunus’ta olduğu gibi devrilirler. Tunus’ta 150-200 kadar şehit vermişler ve diktatörü defetmişler ve gördüğümüz gibi yönetim İslam’ı uygulamaya çalışan bir durumdaki bizim de arzumuz budur. Libya biraz zorlandı ama onlarda basardı. Biz Suriyeliler olarak dedikkı bizde insanız bizimde inancımız var, bizde basımızdaki bu diktatörü yıkarız, Firavun düştü bumu düşmeyecek? Düşecek inşaaallah. Ne yazık ki zayiat çok fazla, çok kısa süre önce haberlerde verildi. Humus’ta bir soykırım yapıldı. Şebbihalar diye bir tabir var bunlar paralı asker serseriler hapishanelerden çıkarıldı. Size hem para veriyoruz hem özgürlüğünüzü veriyoruz hem de bir paye veriyoruz. Bulduğunuzu oldurun. Kimi öldürürsen öldür yeter ki öldür denildi. 50-60 kişi öldürüldü öldürülmeden önce kadınlara kocalarının gözleri önünde tecavüz edildi. Olay bittikten sonra üzerlerine benzin dökülerek yakıldı ve öldürüldüler. Şimdi bunu görenlerin insani duyguları kabarmasında ne yapsın.

Bu yola adımımızı koyduk, yola çıktık. Firavun ne yaparsa yapsın 23 milyonluk Suriye 3 milyona düşer. 20 milyon şehid veririz ama onlara müsaade etmeyiz. Dinimizi, Kuranımızı, Peygamberimizi ayakaltına almak isteyen kim olursa olsun karşı koyarız karsı koyamıyorsak ölmeyi yeğleriz. Ölelimde görmeyelim.

İnsanlar toplanıyorlar diyorlar ki“biz karşıyız bunları istemiyoruz” Pazar günü bir toplantı düzenliyoruz. 15 Mart’tan dolayı (ayaklanmanın ilk başladığı tarih) . Buna karşılık Esed’de büyük şehirlerin meydanlarında gövde gösterisi yapmaya başladı. Şimdi gövde gösterilerine insanlar niye çıkıyor veya nasıl çıkıyorlar? Neyi vaat ediyorlar ki bu insanlar meydana çıkıyorlar? Büyükşehirlerde memurlar çalışıyorlar. Bunların çalıştıkları yerler belli. Mesai saatleri belli. Nerede çalıştığı belli. Bu memur işine gidiyor, işe başladığında elinden kimliği alınıyor. Şu meydana gideceksin, gitmezsen eğer ev adresini biliyoruz, çocuklarını öldürürüz. Meydanlara çıkacaksın “Yaşasın Beşşar Esed”diyeceksin. Bunu içinden kabul etmesende yapacaksın diyorlar. Çıkmayan var mı? Var, emin olun öldürdüler. Aslında Suriye Devleti, bu Esed ailesi başa geçtiğinden beri, bana kalırsa kanun dışı bir ülkedir. Çünkü hiçbir yasaya, kanun’a uymuyor. Son olarak inşallah, Allah bize güç verirde bu zulümden kurtuluruz. Hepinizin dualarını bekliyoruz. Allah hepimizden razı olsun.

E.AYAN:Muhammed kardeşimizde aynı soruya binaen kendi izlenimlerini bizimle paylaşacak.

Muhammed:Bugüne nasıl gelindi? Suriye direnişi ayaklanması niye başladı? Allahütealâ’nın hikmetindendir, Allahütealâ sırrını en zayıf varlıklara koyar. Yani en küçük bir sebepten, bir şeyi başlatır. 15 Martta Suriye ayaklanmasının başladığı DERA şehrinde 10 çocuk çıkıyor sokağa ve TV’den seyrettikleri sloganları bağırıyorlar “E-şabu yuridu ıskatunnizam” yani halk bu düzeni düşürmek istiyor diyorlar. Çocukları alıp, tırnaklarını çekiyorlar, çeşitli işkenceler yapıyorlar. Bazı çocukların çeşitli yerlerini kesiyorlar. Haliyle aileleri gidip çocuklarını istiyorlar. Onlarda çocuklarınızı unutun, gidin başka çocuklar doğurun diyorlar. Bu sözleri Beşşar Esed’in Teyzesinin oğlu söylüyor.

18 Martta, bu olaydan 3 gün sonra Suriye’nin tüm mescitlerinde gösteriler başlıyor. Bizim ayaklanmamız camii merkezli bir ayaklanmadır. Biz herhangi bir dünyevi çıkar için çıkmadık. Camiden çıktık ve ilk sözümüz “Allah, Suriye, Hurriyeh” idi. 18 Martta gösterilerin yapıldığı Dera’daki Hz. Ömer Camii bombalandı. İçinde 100’lerce kişi öldü. DERA ‘yı bastırdılar. Ardından HUMUS başladı. Allahütealâ bir yerden bir kıvılcım çıkartıyor. HUMUS dediğimiz şehir hala bombalanıyor. Humus’ta 100’e yakın sahabenin mezarı var, o yüzden de HUMUS hedef alınıyor. HUMUS, HAMA, HALEP bu şehirler bizim dini simgelerimizin yoğun olduğu şehirlerdir.

Dediğim gibi bizim ayaklanmamız camii, mescit ayaklanmasıdır. Camiden çıktık ve hala camiden devam ediyor. Şimdi Suriye’de birazdan Cuma namazı kılınacak. Eve gittiğinizde El-Cezire den izleyin. Tekbirler eşliğinde muhteşem bir gösteri oluyor. Allaha şükürler olsun.
Son olarak bu adam firavun’dur. Allahütealâ ile kendini kıyaslıyor. Benim bir akrabam var, 1993 yılında Hafız Esed’in resmini görüyor ve “Bu adam hiç iyi değil, keşke gitse de yerine başka biri gelse” diyor. Bu adam 7 yıl hapis yattı. Şimdi akli dengesi bozuk olduğu için psikolojik tedavi görüyor. Sırf bu sözleri söyledi diye bunlar başına geliyor. İşte bu günlere bunlardan dolayı geldik. Bu yüzden ayaklanmayı başlattık.

E.AYAN:Son sorum BAAS rejimi, bu Firavun gidecek ondan sonra nasıl bir yapı, bir nizam kurulacak? Halkın bu konudaki isteği nedir?

SAMER:Doğrular birdir. Suriye çok etnikli bir yapıdır. Alevi, Sünni, Şii, Hıristiyan, Yahudi, Ermeni, Dürzî, çok çeşitlilik arz eden bir yapıdır. Ama bugüne kadar hiç öyle bir etnik kavgamız olmadı. Bu durumu yönetim getirmiştir. Kendimize bilen bir halk olarak, isteğimiz çok basittir. Allahın kitabına, Resulünün sünnetine uygun bit yönetim istiyoruz. Bu çok mu? Peygamber efendimiz(s.a.v) zamanında bunun için mücadele vermedi mi? Bizde ona layık olmaya çalışıyoruz. Bu bizin en doğal hakkımızdır diye düşünüyorum. Benim gibi 19-20 milyon Suriyeli de böyle düşünüyor. Allahu Ekber diyorum. İnşallah bu isteklerimiz gerçekleşir. Niyetimiz budur. Rabbimiz yardım edecektir. İstediğimizi de elde edeceğiz. Bu Firavunu da def edeceğiz Allahın yardımı ile. Herkese teşekkür ederim, sağulun.

E.AYAN:Aynı soruyu Muhammed kardeşimize yöneltiyorum? Suriye deki bu rejimden sonrası için halk ne istiyor?

Muhammed:Suriye de Allahın hükümleri ile hükmedilecek. Dediğim gibi biz camiden başlattıysak bu hareketi, bunun bir hikmeti vardır. Esed rejimi Allahın izni ile düşecek. Biz oluşturulan yapay sınırlara da inanmıyoruz. Çok şükür birçok yerde ayaklanmalar başladı. Çok şükür İslami bir bilinç var, inşallah bu ayaklanmalar direnişler Kudüs ü fethetmeye doğru gidecek ben buna inanıyorum ve bunun için çalışıyoruz. “Komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir” sözü yine komşusu ölürken, kardeşi ölürken sessiz kalan kişinin durumu birbirlerine benzer. İnşallah İslam âlemi daha hassas olur. İnşallah İslam âlemi de sizin gibi böyle bir hassasiyet ile yaklaşır konuya. İnşallah bu sıkıntı sona erer. Birçok yerde siyasi iradeyi halk şekillendiriyor. Ben inanıyorum ki Türkiye halkı da bu davamızı destekleyecek ve kardeşlerine arka çıkacaktır.

E.AYAN:Bizde kardeşlerimizin temennilerine katılıyoruz. Bu kabilden zulme sessiz kalınmamasından dolayı, biz İLKAV olarak bütün zalimlere ve despotlara karşıyız. Hatta Şiarımızda “Zalimin kimliğine bakmaksızın karşısındayız, mazlumunda kimliğine bakmaksızın yanındayız” dedik ve her zaman için bunu gündemleştirmeye çalıştık. Hele ki mazlumlar Suriye de ki gibi kardeşlerimiz olunca her zaman için onların yanındayız. Vakfımızın Cuma konferanslarında daha önce Arap – İslam coğrafyasında meydana gelen ayaklanmaları birçok sefer gündeme getirdik. Konferanslar, paneller düzenledik. Bu programları eğer İLKAV'ın sitesine girerseniz bunların aynı zamanda haberleştirildiğini de görürsünüz.

Hepinizden Allah razı olsun.















Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon