Hutbe: Müsrif bir toplumu Kur’an ile uyarmaktan geri durmamalıyız
“Haddi aşan/müsrif bir topluluk oldunuz, diye vazgeçip Zikir'le (Kur'an'la) sizi uyarmaktan geri mi duralım?” (Zuhruf: 5)
Kardeşlerim, bugün Hicrî Muharrem ayının 28’i 1444/Cuma
Okumuş olduğum bu âyetteki kısacık cümleyle uzun bir serencam özetlenmiştir. Yani Muhammed (S)’in Peygamberliğini ilan etmesinden, bu âyetin nazil edildiği zaman arasındaki on yıllık süre boyunca neler olup-bitmişse âdeta tek bir cümleyle ortaya serilmiştir.
Cehalet ve dalâlet içerisinde yüzen bir toplum, ânîden Allah'ın lütfuna mazhar olur ve onları gaflet, cehalet ve dalâletin bataklığından kurtarmak, gerçeklerden haberdar etmek ve hidayetin yolunu onlara göstermek için kendilerine yüce bir peygamber ile mükemmel bir kitap gönderir.
Fakat bu toplumun cahil çıkar grupları hemen bu yüce peygamberi susturmak için ellerinden geleni artlarına koymazlar. Ancak tüm karşı koymalara rağmen "İslâm Daveti" adım adım yayılır, yayıldıkça da daha şiddetli muhalefetlerle karşılaşır. Hatta bu sapıklar, Muhammed (S)’i öldürmeye bile kalkışırlar.
İşte böyle bir atmosfer içerisinde onlara şöyle denir: "Sizlerin bu akılsızlıklarınızdan dolayı kendi rahmet ve keremimizden vazgeçmeyeceğimizi ve bu yüzden nasihat ve hidayet kapımızı kapatarak, asırlardır içinde bulunduğunuz dalâlet üzerinde sizleri serbest bırakacağımızı mı sanıyorsunuz?
Böyle davranmak, öncelikle benim rahmetimle uyuşmaz. Dolayısıyla rahmet ve keremime karşı nankörlüğün, yüz çevirmenin ve bâtıla sarılmanın sonuçlarını hiç düşündünüz mü?"
Şerefli mü’minler! İnsanlar her zaman ellerinde bulunanın kıymetini bilmeyebilirler; bu yüzden değerli şeyleri saçıp savururlar, onlardan gerektiği gibi istifade edemezler. Kur’an çok değerli bir nimettir; insanlar onun kıymetini bilmeseler, ondan uzak dursalar bile peygamberin ve ümmetin mübelliğlerinin görevi Kur’an ile insanları uyarmaktır; Kur’an’ın değerini, vazgeçilmezliğini onlara anlatmaktır.
Rabbimiz, hutbemin başında okuduğum âyette şu uyarıları yapmaktadır:
“Sizler müşriksiniz, sizler bu kitabı kabul etmeyen kâfirlersiniz, sizler münafıklarsınız, sizler Allah’ın kitabına duyarsız kalmış kimselersiniz diye sizden bu kitabı bir yana mı bırakalım? Sizler ölçü tanımaz, sınır tanımaz insanlarsınız diye bu zikri, bu hikmet dolu kitabı sizden uzaklaştırıp bir kenara mı bırakalım?
Sizler hoşlanmadınız diye bu kitabı gündeme getirmekten vaz mı geçelim? Yani sizler böyle benim sizin lehinize açtığım bir rahmet kapısından istifade etmeyerek, nankörlük ederek bu kitabımla ilgilenmiyorsunuz diye, akılsız insanlarsınız diye Biz kendi rahmet ve keremimizden vaz mı geçeceğiz?
Sizler ısrarla sapıklığı ve dalâleti tercih ettiniz diye, Bizim size kitap ve peygamber göndermekten vazgeçerek sizleri bu cehaletinizle, bu sapıklığınızla baş başa bırakmamız, Bizim engin rahmetimizle bağdaşmaz. Sizler, hayrınızı, şerrinizi, menfaatinizi, zararınızı, geçmişinizi, geleceğinizi bilemeyen zavallılarsınız.”
Eğer bize yönelik düşünürsek o zaman şöyle diyeceğiz:
“Ey İslâm düşmanı müşrikler! Ey Kâfirler!” Âyetteki kelimeyle söylersek, “ey müsrifler, ey israfçılar!” Yani ey canları nasıl isterse öylece yaşamayı yeğleyenler, ey sınır tanımazlar, ey keyiflerini putlaştırıp onu Allah yasaları yerine ikâme edenler! Ey kendilerini Allah kitabıyla kayıt altına almaktan, zevklerine sınır koymaktan çekindikleri için ipini kopararak aşırı serbestlik içinde bir hayat yaşamaya alışmışlar!
Ey sere serpe gönlüne göre bir hayat yaşamadan yana olanlar! Sizler iştahlarınızı kaçırdığı için bu kitabın âyetlerini duymaktan nefret ediyorsunuz diye, bizler bu kitabı bir kenara mı bırakacağız? Sizler illâ da bu kitaptan başka kitaplarla yargılanalım, bu kitaptan başka kitaplar okuyalım diye ısrarla bu kitabın gündeme getirilmesinden nefret ediyorsunuz diye, biz bu kitabı ortaya koymaktan vaz mı geçelim? Sizler kendi yasalarınızı ikâme edebilmek için bu kitabın yasalarını reddediyorsunuz diye, biz bu kitabın hayat programını savunmaktan vaz mı geçelim?”
Onların inkârı, şirki tercih etmelerine rağmen, Rabbimiz bu zikrini onlara göndermekten nasıl vazgeçmiyorsa, bizler de bu kitabı gündeme getirmekten, bu kitabın yasalarıyla onları uyarmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.
Anlasınlar anlamasınlar, dinlesinler dinlemesinler, onlara merhametimizden dolayı bu kitabı gündeme getirip onları uyarmak zorundayız. Rabbimiz, gönderdiği kitaplarını tahrif ettikleri, peygamberlerinden nicelerini öldürdükleri halde, rahmeti gereği yeryüzünü bir an bile vahiysiz bırakmamıştır. Bizler de, bu cahilleri, bu kendilerini israf edenleri kitapla uyarmak, ısrarla onların Cennetinden yana olmak zorundayız.
Evet, tevhîdî mücadelede sabır ve kararlılık gösterenler elbette ki Zikr’i bir kenara bırakmayacak ve bu kıymet bilmez müsriflerin korkulu rüyaları olmaya devam edeceklerdir!
26.08.2022