Perşembe, Kasım 21, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Kur’an, Muttakîler İçin Hidayet Kaynağıdır.

Hutbe: Kur’an, Muttakîler İçin Hidayet Kaynağıdır.

by İlkav Editor
4,5K 👁
A+A-
Reset

          Hutbe: Kur’an, Muttakîler İçin Hidayet Kaynağıdır.
          “Elif Lâm Mîm. Bu, kendisinde şüphe olmayan ve muttakîler için de hidayet kaynağı olan bir kitaptır.” (Bakara: 1,2)

          Kur’an-ı Kerim, bu ümmetin canlı kitabı ve öğüt veren rehberidir. Bu ümmetin, kendisinden hayat derslerini aldığı bir medresedir. Eğiten ise hiç şüphesiz Yüce Allah’tır. Ve her tür noksanlıktan münezzeh olan Allah; Kur’an-ı Kerim’in, Hz. Resul (S)’in vefatından sonra ebedî ve canlı rehber olmasını istemiştir. Bu ümmetin tüm kuşaklarını yönetmesi, eğitmesi ve râşid önderliğe hazırlaması için bunu istemiştir. Bu râşid önderlik, O’nun bir va’didir. Kur’an’ın hidayetiyle doğruya yöneldiği, O’nun ahdine bağlı kaldığı, tüm hayat sistemini ondan aldığı, onunla övündüğü, yeryüzünün tüm cahilî sistemlerine karşı onunla üstünlük sağladığı her zaman va’dettiği bir râşid önderlik…
Bu Kur’an, okunaduran mücerred bir söz değildir. O, kapsamlı bir anayasadır. Hem eğitim anayasasıdır hem de pratik bir hayatın anayasasıdır. Bu anayasada, Adem (a.s.)’dan itibaren başlayan tevhid çağrısının deneyimlerine özellikle yer verilmiştir. Yüce Allah onu, bu özelliğiyle İslam ümmetinin her kuşağına bir azık olarak sunmuştur. Bu büyük ve çeşitli mükemmel deneyim birikiminden yararlanarak hem kişilerle hem de hayat pratiğiyle ilgili deneyimleri sunmuştur ki, İslam ümmeti bilerek yoluna devam etsin.
            Öyleyse bu Kur’an’ın okunması gerekir. Geçmiş Müslüman kuşaklardan bilinçlice öğrenilmesi gerekir. Ve düşünmek gerekir ki bu Kur’an’ın buyrukları tüm canlılığıyla ayaktadır. Bugünün sorunlarını çözmek için bugün inmiş gibi ileriyi aydınlatan bir kitap olarak… Yani sadece tecvidle okunan güzel bir söz olarak değil… Yahut geçmişte kalıp hayata tekrar dönüş yapması imkânsız bir araştırma vesikası olarak da değil… Bu Kur’an’ı, pratik hayatımızın hem şimdiki hem de ileriki sorunlarına çözüm bulmak maksadıyla okumazsak ondan kesinlikle yararlanamayız. Tıpkı Kur’an buyruklarına; pratik hayatına uygulamak üzere anında başvuran ilk Müslüman cemaat gibi…
Kur’an’da, Yüce Allah’ın, Müslüman cemaat üzerindeki gözetimini ispatlayan tabloyu görüyoruz. Bu cemaati, Allah’ın gözetiminde yetişirken, O’nun gösterdiği metodla eğitilirken, ilahî gözetimi bizzat hissederken, O’nun yanıbaşlarındaki varlığını küçük-büyük tüm işlerinde, gizli-açık tüm hallerinde gönüllerinde yaşatmanın bilincine varırken ve düşmanların gizli veya açık planlarına karşı ilahî himaye ortamında bulunurken görüyoruz.  Allah’ın, onları himayesine, gölgesine ve sancağının altına alırken görüyoruz. Böyle bir ortamda kendilerini alışkanlıklar ve ahlakî yönden yetiştirirken… Allah’ın korumasına girmiş, dinine sarılmış, ilahî hizbin yeryüzü üyeleri olmuş ve ilahî sancağı yüceltilmiş bir cemaate yaraşır eğitimden geçirirken… Kendilerini tüm dünyaya tanıtan ilahî sancağın altında yetişirlerken görüyoruz.
Bu Kur’an, ilke ve direktifleriyle ilk İslam cemaatini oluşturan bir kitaptır. Bu ilke ve direktifler, aynı ilke ve direktiflerdir. Her zaman ve her yerdeki bir İslamî cemaatin kurulmasında vazgeçilmez ve hâlâ yürürlükte olan ilke ve direktiflerdir. Kur’an-ı Kerim’in verdiği savaş, her zaman ve her ortamda verilecek savaşın aynısıdır. Hatta Kur’an-ı Kerim’in hedef aldığı geleneksel İslam düşmanları da aynı düşmanlardır. Desise, hile ve oyunlarıyla, kullandıkları yöntemleriyle aynı düşmanlardır. Şartların değişmesiyle bu yöntemlerin biçimleri değişmiş; ama karakter ve hakikatleri hep aynı kalmıştır.Dünkü İslam cemaati Kur’an-ı Kerim’e nasıl muhtaç idiyse bugünkü İslam ümmeti de gerek mücadelesinde ve gerekse savunmasında aynı İlahî direktiflere gene muhtaçtır. Sağlıklı bir düşünceye dayanıp insan ve kâinata ilişkin tutumu kavrama konusunda da Kur’an’ın emir ve direktiflerine muhtaçtır. Çünkü bu ümmet, tüm açıklığıyla yolunun işaretlerini ancak Kur’an’da bulabilir. Şu halde Kur’an-ı Kerim, bu ümmetin hayatına hükmeden kitap olmaya devam etmektedir. Bu ümmetin pratik hayatındaki gerçek rehberi odur. Hayat sistemi, toplum düzeni ve her konudaki bakış açısına dayanak olan mükemmel ve kapsamlı anayasa odur. Seçkin sahabe neslini ve onları yöneten önderliği ortaya çıkaran bu İlahî metod; aynı nitelikte başka nesil ve önderlikler yetiştirmeye de kâbildir. Bu, sonsuza değin sürecek olan bir gerçektir. Tabii ki eğer İslam ümmeti bu kaynağa yönelirse, bu Kur’an’a gerçekten inanıp onu kulağa hoş gelen nağmeli kelimeler olmaktan kurtardıktan sonra hayatın rehber ve metodu haline getirirse işte o zaman bu nesiller yetişecektir.
             Kur’an; hiç kuşkusuz Allah’ın insana hitabıdır. Yüce ve tükenmez bir rahmetle insana hitabıdır. Diyor ki insanlara: “Şunu alın, şunu da bırakın. Benim yolum, işte şudur; onu izleyin. Adımlarınız mı gevşedi, işte ipim; ona sarılın. Yanılgıya düşüp günah mı işlediniz; hemen tevbe ediniz; işte kapım, açık bulunmaktadır. Gelin, uzaklara kaçmadan ve her şeyi kuşatan rahmetimden umut kesmeden gelin. Sen ey filanca; sen bizzat şöyle dedin; ama yanlış. Sen şöyle niyet ettin; ama o günahtır. Sen şunu işledin; ama yanlış yaptın. Şimdi buraya; huzuruma gel. Temizlenip tevbe et. Tekrar benim himayeme dön. Ve sen ey filan, sen bizzat! Seni düşündüren işinin çözümü şudur. Kafanı meşgul eden sorunun cevabı şudur. İşlediğin amelin ölçüsü şudur…”
Kur’an-ı Kerim, İlahî bir okuldur. Çünkü kalpleri yaratanın ve her şeyi bir ölçüyle var edenin yapısıdır. Duaları kabul gören başarılı davetçiler, bu okulun mezunudur. Gönüllerini, hiçbir gâileye fırsat vermeden, hiçbir engel tanımadan; yani can veya mal derdine düşmeden, kötü düşünce ve vesveselere kapılmadan. Kendisini Allah’ın davasına adayan kimselerin çıktığı bir okuldur o. Ve o, gönülleri, dünyada yaşıyorken bile Rabbânîleştiren bir hakikattir. Çünkü dünyada yaşıyor bile olsa bu gönüllerin ölçüsü, Allah’ın koyduğu ölçüdür. Övünç duyulup peşinden koşulan değerler, sözkonusu ölçülerden çıkmış değerlerdir.
Bu Kur’an, hiç şüphesiz bir furkandır. Hak ve batılı, hidayet ve dalaleti, farklı hayat sistemlerini ve insanlığın farklı dönemlerini birbirinden ayıran bir furkan… Kur’an’ın tüm hayata uygulanmak üzere getirdiği sistemin müşahhas varlığı, hem ruhun derinliklerinde hem de pratik âlemde kendisini göstermektedir. Bu sistem, insanlığın tanıdığı hiçbir hayat düzenine benzemeyen eşsiz bir sistemdir. İnsanlığın duygu ve hayatında yeni bir dönem başlatan sistemdir.
                                                                                                                               03.02.2017
                                                                                                               Hazırlayan: Emrullah AYAN

 

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon