Pazar, Eylül 8, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Hamd etmek.

Hutbe: Hamd etmek.

by İlkav Editor
1,3K 👁
A+A-
Reset
Hutbe: Hamd etmek.
 
“Onların oradaki duası: «Allah’ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz!» (sözleridir). Aralarındaki esenlik dilekleri, “selâm”; dualarının sonu ise, hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.” (Yunus 10/10)
 
Hadis: “Allah’ım! Seni zikredebilmem, Sana şükredebilmem ve Sana güzelce ibadet edebilmem için bana yardım et.”   (EbuDavud 2/86,  Nesei 3/ 53, Hakim 1/499)    
         
İmam ve aynı zamanda muhaddis Ebû Dâvûd, İbn-i Mes’ud’dan rivayetle (r) Rasulullah (sav)’in Cuma hutbelerini irad ederken selam verdikten sonra sözlerine hamd ve tevhid ile başlayarak şöyle söylediğini nakleder:“Allah’a hamd olsun,O’ndan yardım ister, O’ndan bağışlanma talep ederiz. Nefislerimizin şerrinden, işlerimizin fenalığından O’na sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak kimse yoktur. Kimi de saptırırsa onu hidayete erdirecek kimse yoktur. Şahadet ederiz ki ibadet edilecek tek İlah Allah’tır. O’nun şeriki yoktur ve yine şahadet ederiz ki Muhammed Allah’ın kulu ve elçisidir.”(Ebu Davud, Kitâbü’s-Sünen Cuma, 1097)
Bizlerde her zamanki gibi hutbemize böylece “hamd” ederek, Allah’ı (cc) tevhid ederek başladık. Semi’na ve ata’na, işittik ve itaat ettik diyerek Rabbimize (cc) tekrar tekrar hamd edelim ve bu cuma günü hep birlikte derinden bir tefekkür ile elhamdülillah diyelim.Fatiha Suresindeki ayette (احمد) Ahmedü “hamd ederim” denilmeyip de “el’hamdü”  denilmesinin nedeni bu ifadenin çok daha şümullü ve çok daha kapsayıcı olmasındandır. Lillâhi kelimesinin lam edatı “aidiyet” ifade ettiğinden, hamd; “Allah içindir, yalınızca Allah’a aittir, yalnızca Allah’a mahsustur” şeklinde “hamd’in” yalnızca ancak ve ancak Allah için yapılabileceğini ifade eder.
Her ne kadar Türkçede “hamd”;“Övmek, yüceltmek, ululamak” gibi kelimelerle ifade edilse de, Türkçede övmek olarak bildiğimiz methetmek “hamd’in” yerini tam anlamıyla tutamaz. Gerçi “ham’din” içerisinde kısmen de övgü olmasına rağmen “hamd’i” tek kelimeyle “övmek” diye ifade etmek yeterli değildir. Dolayısıyla nimetlerin tek sahibi ve kaynağı, kuvvet ve kudret sahibiolanAllah’a “hamd” ederken gerek canlı gerekse de cansız varlıklar olsun bunları da sıfatları sebebiyle bir övgüye tabi tutulabiliriz. Ancak hiç bir zaman bunlara “hamd” edemeyiz.
Mesela; “Hasan çok iyidir ama şu huyu şöyle ol­masaydı” veya “Şu halı çok güzel ama rengi şöyle olmasaydı” diyerek onları kısmi anlamda övebiliriz. Ancak onlara “hamd” edemeyiz. Bu itibarla ”hamd”; canlılara da cansızlara da istediği şekli ve istediği değeri veren, kayıtsız, şartsız, sınırsız olup ancak âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.
Bugün yaşadığımız ülkenin vatandaşlarından birine nasılsınız? Diye sorduğumuzda, ya neden sorduğumuzu anlamamış gibi sadece yüzümüze bakacak ya da iyiyim, zımba gibiyim, bomba gibiyim diyecek veya hiç iyi değilim maaş az, kiralar pahalı, yediğimiz bir kuru ekmek bir zeytin gibilerinden bir sürü dert sıralayacaktır.
Allah’ın nimetlerinin hepsini sayamayacağımız halde, hiç şimdiye kadar meyve ağaçları yok. Yerden çıkan sebze ve bitkiler yok, hava yok, güneş yok, ay yok, yıldızlar yok, deniz yok, gemilerin denizde yüzmesi yok, tabiatın düzenli biçimde işlemesi yok, oksijen yok, hidrojen yok, ciğerlerim yok, kalbim yok, İslam yok, Kur’an yokdiyen birini duydunuz mu? İşte bu nimetler gibi sayısız nimetler akla gelmemekte, bunları bize ücretsiz bahşeden Allah’a “hamd” edilmemektedir. Her ne kadar bugün burada “hamd” edilse de edilmese de, başka yerlerde, başka zamanlarda, başka varlıklar tarafından daima Allah tesbih edilmekte, Allah’a “hamd” edilmektedir.
Namazlarımızda Fatiha okuduğumuzda “hamd” âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur diyerek Rabbimize söz veriyoruz. Ancak Rabbimiz “hamd’e” tek layık ve yalnızca hükümranlığın Kendisine (cc) ait olduğunu bildirmesine rağmen, ne yazıktır ki günümüzde âdete “hamd” edilmemiş ve rahmet okunmamış hiç kimse kalmamıştır. Faiz yiyenler, kumarbazlar, dansözler, futbolcular, uçanlar, kaçanlar, siyasiler, şeyhler, şahlar, sarhoşlar, ayyaşlar. Birde bunların anıtları, kabirleri, mezarları,türbelerini bırak heykelleri bile “hamd’den” paylarını almaktadırlar. Peki, o zaman sizlere soruyorum? Neden yeryüzünde bu kadar kilolarca paralar harcanarak tonlarca heykeller dikiliyor? Çünkü onlara “hamd” edilsin diye dikiliyor. Başka ne amacı olabilir?
Öyleyse bizler hayatımıza bakacak olursak, acaba namazlarımızda söz ver­diğimiz gibi ancak Allah’ımı veya Allah’ın övdüklerini mi övüyoruz? Bugün insanlar, namazlarında Allah’a ver­dikleri ahitlerini bozarak imanı olanı değil pa­rası olanı övüyorlar. Namazı olanı değil villası olanı övüyorlar. Takvası güzel olanı değil sesi güzel olanı övüyorlar. Ahlâkı olanı değil mesleği ve şöhreti olanı övü­yorlar. Allah yolunda koşanı değil topta koşanı övüyorlar. İlmi yüce olanı değil arabası pahalı olanı övüyorlar. Velhasıl Allah’ın övmediği bir hukuk sistemini övüyorlar. Allah’ın övme­diği bir faizli ekonomik anlayışını övüyorlar. Allah’ın övmediği bir eğitim sistemini övüyorlar. Allah’ın övmediği bir kılık kıyafet modelini övüyorlar. Allah’ın öv­mediği bir siyasal yapıyı övüyorlar. Allah’ın övmediği bir ha­yat tarzını övüyorlar.
Unutmayalım ki; Allah’ın övdüğü hayat tümüyle Allah’ın söz sahibi olduğu bir hayattır. Allah’ın övdüğü hayat her saniyesine Al­lah’ın egemen olduğu bir hayattır. Allah’ın övdüğü hayat Allah için yaşanan bir hayattır. Allah’ın övdüğü hayatta; az yemek, az uyumak, çok yorulmak, vahyi tanımak, hakkı insanlara tebliğ etmek ve bu uğurda çile çekmek, İdlib gibi zulüm ve çile çekilen yerlerdeki miskinlere, fakirlere, yetimlere, mazlumlara, mustaz’aflara infak etmek vardır. Allah’ın övdüğü hayatta; Allah için sürgün var­dır, sorgulanma vardır, hapis vardır, işkence vardır, maldan ve can­dan, eşten ve dosttan geçme vardır, kan vardır, şehadet vardır.
Bütün bunlardan şunu anlıyoruz ki; demek ki “elhamdülillah” demek ha­yatın İslamlaşması demektir. Elhamdülillahı anlamak Kur’an’ı anla­mak demek­tir. Elhamdülillah  İslamlaşan bir hayatın sonucu olup Kur’an da Allah’ın istediği hayatı ya­şamak demektir. İşte böyle bir hayatı be­nimseyip kabullenerek Allah’a (cc) “hamd” eden kişi “elhamdülillah” demeye hak kazanmış, “hamd’i” Allah’a ait kılmış demektir. Eğer böyle değilse, bir kişi her gün dilini kaybedecek kadar durmadan “elhamdülillah, elhamdülillah, elhamdülillah” dese bile onun bu ifadesi boştur, yalandır, dalga geçmektir.
Rabbimiz Yûnus Suresinin 10/10. Ayetinde: “onların dualarının sonu âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun” sözleridir, buyurmaktadır. Dolayısıyla Cennet nimetleri içerisinde “hamd” sözünü söyleyebilmemiz için “hamd’i” dilimizden ve gönlümüzden eksik etmeyerek yaşadığımız bu dünya hayatında fiiliyatta da göstermemiz gerekir. Onun için “iyilik bize ulaşsa da ulaşmasa da, iyiliği görsek te görmesek te, bize özel olsa da olmasa da diğer varlıklar yararlanıyor olduğundan ve kâinat bundan istifade ettiği için bütün “hamd’ler” sana olsun Rabbim” diyerek her daim “elhamdülillah” diyelim. ELHAMDÜLİLLAH.
 
                                                                                                                                                              10.011.2020
 
                                                                                                                                        Hazırlayan: Şahin ÖZDAŞ

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon