Bugünkü hutbemizin mevzuu“Evrendeki denge, güç ve kuvvet sahibi TEK BÜYÜK olan Allah’a aittir”(cc) konusu üzerine olacaktır inşallah. Muhterem cemaat; Evreni yaratan Allah (C.Celalüh)لْمِيزَانَ وَوَضَعَ رَفَعَهَا وَلسَّمَاء (Rahman-55/7) göğü yükselterek, göğe bir ölçü ve bir denge koymuştur. Yeryüzünü de yaratmış, yeryüzüne de bir ölçü ve bir denge koymuştur. İnsanlar anlasınlar diye de أَرْسَاهَا وَلْجِبَاالَ(Nazi’at-79/32)dağları yeryüzüne çaktığını, adeta sağlam bir şekilde yere çivilediğini beyan buyurmuştur. Dağların yere çakılması bugünkü jeodezik verilerle incelendiğinde; Yer kabuğunun kalınlığı dağların altında 60-70 km’ye kadar varmakta, okyanusların tabanında ise 5-6 km’ ye kadar incelmektedir. Dağların yeryüzünün değişik bölgelerinde, değişik yüksekliklerde kazık şeklinde oluşturulması, o bölgelerin dengesinin devamında son derece önem arz etmektedir. Bu ayet-i celileler ışığında evrene baktığımız zaman mizanın yani ölçünün evrende bir denge unsuru teşkil ettiğini,insan hayatında da her türlü dengeyi çağrıştırdığını rahatlıkla görebiliriz.Onun için Rabbimiz (cc)bizler insanlığa şahit olalım, örnek olalım, model olalım ve Rasul’de (sav) bize şahit, örnek, model olsun diye(Bakara-2/143)ا وَسَطً أُمَّةً dengeli bir ümmet olmamızı, Kur’an-la da dengede durmamızı emir buyurmuştur.Bildiğiniz gibi Tevhid dini olan İslam zaten başlı başına bir dengedir. Onun için Tevhid ehli Muvahhidlerde her daim dengede durur, dengeli hareket eder, dengeli ağlar, dengeli güler. Çünkü dengeli hareket eden insan ademiyete tekâmül eder.Rasulullah (sav)’ınbizlere tavsiyeside “Mutedil olmak, dengeli davranmak”(ibn-i Mace, zühd/28 no:4238)ifrattan ve tefritten kaçınmak yönündedir.Dolayısıyla; Evrendeki bu dengeyi kuran, İnsanı da İslam fıtratı üzere dengeli yaratan Allah’uTeâla’nın(cc) gücü olduğu hakikatini sonradan dengelerini bozan dengesiz insanlar, beyinsiz insanlar, anlayamamış kavrayamamışlardır. Allah (cc) tasavvuru kendilerince uzak görüldüğünden, yakınlarında gördükleri her güç ve kuvveti yeryüzünde asıl egemen güç kabul ederek, onlara yönelmiş, onlara güvenerek onlara intisab etmiş,onların zulümlerini, eziyetlerini uzaklaştırmak yahut ta onların güvenlerini kazanıp şefaatlerine nail olabilmek için,yanlarında kendilerine sığınacak bir yer edinmeye çalışmış, çabalamışlardır. Bazı kereler onların mal ve servetlerini hayatları üzerinde egemen bir güç kabul etmişler,bazı kerelerde onların menakıb dolu ilimlerinin sahte gücüne aldanmış ve bu tağuti güçler karşısında adeta mabetlerdeki kullar gibi huşu içinde,ailece, cemaatçe, kabilece, kavimce, Kelebeklerin lambanın ışığının ve ateşin etrafında dolandığı gibi bunların etrafında dolanıp durmuşlardır. Bakınız! Rabbimiz (cc) Sure-i Fecr’de bu aklı kıt, dengesiz insanlar ve kavimler hakkında bizlere ne buyuruyor……Ad kavmine, direkler gibi yüksek binaları olan, diğer şehirlerde benzeri yaratılmamış olan irem şehrine, o vadide kayaları yontan Semud kavmine ve birde kazıklar sahibi Firavuna Rabbinin ne yaptığını görmediniz mi? Duymadınız mı? Haberiniz yokmu? Yahutta gözünüzde canlandıra bilir misiniz?(Fecr 89/ 6-10)Evet! Bu kavimleri Gözümüzde canlandıracak olursak; İşte Hz. Hud (as)’ın“AD” kavmi; Bunlar Peygamberlerini dinlemeyerek Allah’u Teala’nın(cc) gücünü hesaba katmamışlardı(Fussilet-41/15) Dolayısıyla yedi gün sekiz gece kesintisiz süren, kökünden kopartılmış hurma kütükleri gibi, insanları öteye beriye savuran(Fecr-89/13)…Allah’ın (cc) azab kamçısı olan şiddetli bir kasırga ile helak edilmişlerdi (Hakka-69/6-7) İşte Hz. Salih (as)’ın, “SEMUD”kavmi; Bunlar hem su kıtlığı nedeniyle mevcut suyu biriktirmek ve hem de içerisinde güvenle oturacakları evler inşa etmek için kayaları yontmuşlardı.Bunlara “Hıcr ashabı” denmesinin sebebi kaya kentlerinden oluşan evlerde ikamet etmeleriydi.Sonuçta bunlarda yaptıkları azgınlıklardan son bir azgınlık olan Allah’ın devesinin ayaklarını kırarak(M.O 1.C SF-267)deveyi yerle bir etmişlerdi. Rabbimiz’de (cc) bu yaptıkları karşılığında(Fecr 89/13)…Bunları azab kamçısı olan şiddetli bir sarsıntı cezasına çarptırarak sarsmış, dizlerini kırarak öz yurtlarında dizüstü çöke bırakmış ve yerle bir etmişti(Araf-7/78, Şems-91/26).Tabiri caizse elleriyle yonttukları kayalara toslamışlardı. Bu da bizlere gösteriyor ki; Vahyin yol göstericiliğine ihtiyaç hissetmeden yola çıkan akıl sonuçta kayalara toslar. Onun için: Kayalara, kaya gibi adamlara, putlara, taşlara, paralara, hocalara, şahlara, paşalara güvenipte Allah’a güvenmemenin sonucu rezilliktir, rüsvaylıktır, hüsranlıktır, alçaklıktır. Sure-i celilenin10. Ayetinde ise bizlere hatırlatılan firavun ve askerleridir. Firavun; Dağlara nazire olsun diye piramitler yaptırmış, âdeta insanların gözlerine sokarak kendince İlahlık iddiasını ispatlamaya çalışmıştı.Firavun ve askerleri ise boğularak helak edilmişlerdi.İster; benzersiz ihtişamın adresi İrem şehrine sahip olan “AD” kavmi olsun. İster;Az yağan yağmuru kayalarda açtıkları sarnıçlarda biriktirdikleri için)“(s-m-d)SEMUD” ismiyle anılan kavim olsun isterse de; Kendince Allah’a (cc) meydan okumaya kalkışan firavun ve onun askerleri olsun. Bunların hepsi de Allah’ın gücünü hesaba katmamanın cezası olarak بٍ عَذ اسَوْطَ رَبُّكَ عَلَيْهِمْ فَصَبَّ(Fecr 89/13)Rabbimiz (cc) bunların üzerine azap kamçısını yağdırmış parçalatmış, helak etmiştir.Dolayısıyla Vahyi bilgiler incelendiğinde, özgür irade ve hak karşıtı “tağuti güçlerin” varlığı, her daim var olabileceklerinin de göstergesi olmuştur. Bunlar insanların refah ve mutluluklarını sağlayamadıkları, bu yüzden Siyasi gücü elinde bulundurup kendilerince “الْفَسَادَفِيهَا فَأَكْثَرُوا,الْبِلَادِفِي طَغَوْا الَّذِينَ”(Fecr-89/11-12)ülkelerinde tağutlaşarak kanunlar çıkarıp insanları fesada uğratan, bozan Firavun ve Nemrut’un, iktisadi güç sahibi Karun’un, bürokrasi güç sahipleri Samiri ve Haman’ın’da Allah (cc) tarafından denizde boğularak ve kazandıklarıyla birlikte yerin dibine geçirilerek helak edildiklerini rahatlıkla görebiliriz. Evet;Bakınız ve görünüz ki!Dünya Harun’a-da kalmadı, Karun’a-da kalmadı.250 yıl önceden bugüne geldiğimizde ise;“uydurulmuş karizmalar ve yaptıkları zulümlerdendolayı”halkın baskı altına alınması, kendisine tapınılması veya kendisinden şefaat beklenilmesi ön görülen tağilerden, Marx’lar, Lenin’ler, Stalin’ler, Mao’lar Neron’lar,Hitler, şeyhler,beyler, hocaefendiler, Saddam’lar, Hafız Esad’lar, Habib Burgiba’lar ve eleştirilmeleri yasak daha nice nice kimseler. Evet, kim kaldı? Bir kuzey korede’ki “Kim il sun diktatörlüğü” kaldı. Birde“Bir varmış, bir yokmuş’a” dönmüş olan başka kim kaldı. Sonuç olarak; Bizler diyoruz ki! GMK Bulvarında TCK’yı çıkaranlar! Sakın ha sakın Muhammed’e ümmet olan Tevhid ehli ile asla ve kat’a çatışma içinde olmayınız, İslam dinine karşıt kanunlar çıkarmayınız. Unutmayınız ki sizlerde günü geldiğinde bir varmış bir yokmuşa dönecek Kur’an-dan Allah’a (cc) hesap vereceksiniz. Şunu da çok iyi biliniz ki! La havle velaguvvete illa billah“Bütün güç ve Kuvvet yalınızca tek büyük olan Allah’a aittir”(Kehf-18/39)Fiemanillah.Allah’a emanet olunuz. VelhamdulillahiRabbilalemiin.ES
Şahin ÖZDAŞ 27.01.2016
|