Pazartesi, Temmuz 21, 2025
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Bir mektep olarak Kerbela

Hutbe: Bir mektep olarak Kerbela

by İlkav Editor
57 👁
A+A-
Reset

Hutbe: Bir mektep olarak Kerbela
“Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Ancak onları gözlerin donup kalacağı bir güne ertelemektedir.” (İbrahim: 42)
Kıymetli mü’minler bugün Hicri Muharrem ayının 23’ü 1447/Cuma.

Rabbimiz her olayı vahiy bakışı ile değerlendirip istikamet üzere olabilmeyi bizlere nasip eylesin.Bugün hutbemizde tarihte bu ay içerisinde yaşanmış Müslümanlar açısından en acımasız ve merhametsizliğin yaşandığı, acı hatıraları halen devam eden anlamak ve ders çıkarmak gerekirken anlamsız etkinliklerle üzeri örtülüp yas haline getirilen bir olaydan Kerbelâ’dan bahsedeceğiz kronolojik olarak değil ibret yönü ile almaya ve ders çıkarmaya çalışacağız.İslâm coğrafyası diye tarif edilen Müslüman halkların çoğunlukla yaşadığı bu bölgelerde değişik gün ve gecelere dair bir dizi tören, toplantı ve anmalar yapılır. Bu günlerin içerisinde Kerbela anmaları da ayrı bir öneme sahiptir. Diğer konularda olduğu gibi bu tarihi kırılmanın yaşandığı olayda çok da Kur’an ve hükümleri belirleyici olmamaktadır. Kimi Müslümanlar Kerbela’yı ve Hz Hüseyin’i anma adına vücutlarına zincir vurup değişik işkenceler yaparak “ya Hüseyin” diye zikredip vücutlarına vurarak, o gün yaşananları dramatik olarak biraz da abartarak anlatıp gözyaşı dökerek, ilâhî ve mersiyeler okuyarak anmaya çalışıyorlar. Oysaki rabbimiz kıssaların ve yaşananların birer ibret olarak değerlendirilmesi gerektiğini beyan ederek şöyle buyuruyordu: “Elbette onların hikâyelerinde akıl sahipleri için ibret vardır.” (Yûsuf: 111)
Evet, geçmişte yaşananlar ibretlik ders amaçlı değerlendirilmelidir. İşte Kerbela’yı da böyle bir laboratuvar olarak görmek gerekir. Yani aktörlerini, Kur’an’a göre duruşlarını ve temsiliyetlerini doğru tesbit etmek. Yezid’i (H.646-683) ve taraftarlarını, Hz Hüseyin’i (H.626-680) ve taraftarlarını, Ömer b. Sa’d’ı (H.620-686), Ubeydullah b. Ziyad’ı(H.622-673), Kufelileri,Yezid ve taraftarları, her ne pahasına olursa olsun elde edilen iktidarın, heva ile yürütülen saltanatın meşruiyetinin savunucusu, kendisini ulu’l-emr gören bir zihniyeti,Ziyad b. Ebih, saltanattan kaynaklı dünyevi gücün ve o güce herkesin boyun eğmek zorunda olduğunun temsilcisi,Ömer b. Sa’d, istemeyerek de olsa, içinden gelmese de makamı dünyalıkları ve getirilerini hesap ederek gayr-i meşru iktidardan ve görüşlerinden yana olmayı,Hz Hüseyin ve arkadaşları, haksızlığa ve bağye karşı susmadan direnmenin gerekliliğini savunan, bir avuç da olsa adaletin gereğini îfâ için koskoca bir orduya karşı direnmeyi temsil ediyor.

Kufeliler ise; gönülleri haktan adaletten yana olmakla beraber duruşları ve yaptıkları ile saltanata ve güce boyun eğmeyi, zulme desteği temsil ediyorlar.
Bugün yeryüzünün istisnasız her bölgesinde küçük ya da büyük Kerbelalar yaşanmaktadır. Kerbelayı yaşayanların ya da yaşattıranların isimlerinin de aynı olması gerekmiyor.
Günümüzün en büyük Kerbela’sı hiç kuşkusuz Gazze’dir. Gazze’de her bir gün, Kerbela’da şehid olanların toplamından daha fazla şehid vermekteyiz. Kerbela’da, kadın ve çocukların bedenleri mızraklarla, at nallarının altında parçalanırken, Gazze’de, tonluk bombalarla paramparça edilmekte, çadır ve barınaklarda cesetleri yakılmaktadır.
Fırat’ın suyuna hasret kalan Ehl-i Beyt’in çocukları gibi, Gazzeli kardeşlerimiz de bir yudum suya, bir parça ekmeğe, bir yardım eline muhtaçlar…
Bir adım ötedeki, “sözde” Müslüman ülkeleri bir yudum su vermekten âcizler… Bu ülkelerin müstemleke valisi yöneticileri, başkanları, iktidarlarının ellerinden gitmemesi için bu zulme seyirci kalarak işgalci siyonistlerle işbirliği yapıyorlar. Yaptıklarına bahaneleri de; ülkenin ekonomik, siyasî, askerî menfaatleri ve çıkarları oluşturuyor. Sözüm ona bu ülkelerin ellerinde birçok yaptırım gücü olduğu halde âciz Kufeliler gibi seyrediyorsa bu yaşananların Kerbela’dan bir farkı var mıdır? Herkes safını seçmeli Yezid’den mi yoksa Hz Hüseyin’den mi yanayız?
Dünyanın birçok ülkesine (içerisinde birçok Müslüman ülkenin de bulunduğu) açlık sınırının altında yaşattırılıyor. Yer altı ve yer üstü zenginlikleri yerli işbirlikçilerce talan edilip yerli halkları günlük üç-beş dolara çalıştırılarak aç bırakılıp ülkeler sömürülüyor. Müslüman ülke toprakları maden zenginlikleri üç-beş soysuza peşkeş çekiliyor, yasalarla tüm tabiat ve ürünleri yok ediliyor. Sözde Müslüman ülkeler beşeri, hevai hükümlerle çıkardıkları yasalarla yandaşlarını gayri meşru zenginleştirirken halkın çoğunluğunu da insani hayat standartlarının altında bir ücretle çalıştırıp zulmediyorlar. Müslüman olduklarını söz ve fiille ifade ettikleri halde Orta Asya’da, Orta Doğu’da veya dünyanın her hangi bir yerinde yapılan zulümlere dair hiçbir şey yapmıyorlar. Bunları yapanların Kerbela zalimlerinden ne farkları var?  Hüseyin’den ve adaletten yana olmak lafla olmuyor.
Gerek o günün, gerek günümüzün müstekbir ve zalimleri, Yezidleri bu vahşetleri ne için yaptılar ve yapıyorlar? Bir suç karşılığı mı? Bir yargılama sonrası mı? Hayır, hiç biri değil. İktidar hırsı, hepsi bu… Haksızlıkla ele geçirilen iktidarın elden çıkma korkusu…
Kerbelâ, iktidar hırsının insana neler yaptırabileceğinin açık göstergesi.
Kerbelâ, insanın ne kadar vahşileşebileceğinin açık isbatı.
Kerbelâ, ölçünün hakkaniyet ve vahiy olmamasının nelere yol açacağının açık uygulaması.

Kerbelâ, küçük ve âdî dünyalıklar uğruna insanın ne kadar küçülebileceğinin aynasıdır. Allah’ın laneti ve gazabı tüm zalimlere, yardım ve merhameti ise tüm mazlumların üzerine olsun.
18.07.2025
Hazırlayan: Hayati İSAOĞLU                                                                  

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar