3,3K
Ankara’da Gazze Günü Gerçekleştirildi
Ankara Filistin Dostları Platformu, bugün saat 12.00 de Gazze katliamını, İslami direnişi ve Türkiye’de yapılmakta olan eylemleri gündem yapan bir toplantı düzenledi. İLKAV Konferans salonunda her Cuma düzenlenen Cuma konferanslarının bu haftaki gündemi Gazze ve Gazze için yapılanlar, yapılması gerekenler oldu. Önce, Gazze’de İsrail terör devletinin katliamlarını ve direnişi işleyen bir slayt gösterisi gerçekleştirildi. Daha sonra da, Ankara Filistin Dostlarından Ali Kaçar ve Mehmet Pamak birer konuşma yaptılar. Sonuçta Gazze için yardımlar ve bu amaçla düzenlenecek kermes ile ilgili duyuru ve çağrılar yapıldı.
AFDP’den Genç Birikim Derrgisi editörü Ali Kaçar, Filistin sorunu ve direnişin tarihi serüvenini anlatarak, ilkeli ve İslami kimlikli İslami direnişin doğuşu ve sürecinin Filistin direnişi içindeki yeri ve öneminin altını çizdi. Kaçar özetle şu tespitleri yaptı: “Filistin topraklarında dünya Müslümanları, özellikle de Filistin Müslümanları için ilk yıkım, ABD’nin direktifleriyle BM (Birleşmiş Milletler) tarafından 14 Mayıs 1948’de Siyonist devletin kurulma kararı olmuştur. İkinci yıkım ise, 5 Haziran 1967’deki 6 gün savaşlarıyla Siyonist İsrail’in, işbirlikçi Arap yönetimlerinin beceriksizliği yüzünden Doğu Kudüs de dahil olmak üzere, Batı Şeria, Gazze, Golan Tepeleri ve Sina Yarımadasının işgal edilmesiyle yaşanmıştır. Filistinli Müslümanlara ilk ihanet, Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’ın 1978’de Siyonist İsrail’i tanıyan Camp David antlaşmasıyla yaşanmıştır. İkinci ihanet ise, Arafat ve FKÖ yönetiminin 1988’de BMGK’nin 242 sayılı kararını, yani 1967’den sonra işgal edilen topraklardan Siyonist İsrail’in çekilmesi, Filistinlilerin ise Siyonist İsrail’i tanımalarını öngören kararı kabul etmesiyle işlenmiştir. 1940’lı yılların sonlarından bugüne kadar, Siyonist İsrail tarafından, Filistin topraklarında sayısız katliam gerçekleştirilmiştir. Bu katliamlardan birisi de Gazze’de işlenen son vahşettir. Ne yazık ki, 13 gündür devam eden insanlık dışı bu vahşete bütün dünya seyirci kalmıştır. Ancak, 12. Günden itibaren Fransa Devlet Başkanı Sarkozy ile Mısır’ın çağdaş Firavunu na-Mübarek’in hazırladıkları geçici ateşkes planı gündeme getirilmiştir.
Ankara’da Gazze Günü Gerçekleştirildi
Ankara Filistin Dostları Platformu, bugün saat 12.00 de Gazze katliamını, İslami direnişi ve Türkiye’de yapılmakta olan eylemleri gündem yapan bir toplantı düzenledi. İLKAV Konferans salonunda her Cuma düzenlenen Cuma konferanslarının bu haftaki gündemi Gazze ve Gazze için yapılanlar, yapılması gerekenler oldu. Önce, Gazze’de İsrail terör devletinin katliamlarını ve direnişi işleyen bir slayt gösterisi gerçekleştirildi. Daha sonra da, Ankara Filistin Dostlarından Ali Kaçar ve Mehmet Pamak birer konuşma yaptılar. Sonuçta Gazze için yardımlar ve bu amaçla düzenlenecek kermes ile ilgili duyuru ve çağrılar yapıldı.
AFDP’den Genç Birikim Derrgisi editörü Ali Kaçar, Filistin sorunu ve direnişin tarihi serüvenini anlatarak, ilkeli ve İslami kimlikli İslami direnişin doğuşu ve sürecinin Filistin direnişi içindeki yeri ve öneminin altını çizdi. Kaçar özetle şu tespitleri yaptı: “Filistin topraklarında dünya Müslümanları, özellikle de Filistin Müslümanları için ilk yıkım, ABD’nin direktifleriyle BM (Birleşmiş Milletler) tarafından 14 Mayıs 1948’de Siyonist devletin kurulma kararı olmuştur. İkinci yıkım ise, 5 Haziran 1967’deki 6 gün savaşlarıyla Siyonist İsrail’in, işbirlikçi Arap yönetimlerinin beceriksizliği yüzünden Doğu Kudüs de dahil olmak üzere, Batı Şeria, Gazze, Golan Tepeleri ve Sina Yarımadasının işgal edilmesiyle yaşanmıştır. Filistinli Müslümanlara ilk ihanet, Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’ın 1978’de Siyonist İsrail’i tanıyan Camp David antlaşmasıyla yaşanmıştır. İkinci ihanet ise, Arafat ve FKÖ yönetiminin 1988’de BMGK’nin 242 sayılı kararını, yani 1967’den sonra işgal edilen topraklardan Siyonist İsrail’in çekilmesi, Filistinlilerin ise Siyonist İsrail’i tanımalarını öngören kararı kabul etmesiyle işlenmiştir. 1940’lı yılların sonlarından bugüne kadar, Siyonist İsrail tarafından, Filistin topraklarında sayısız katliam gerçekleştirilmiştir. Bu katliamlardan birisi de Gazze’de işlenen son vahşettir. Ne yazık ki, 13 gündür devam eden insanlık dışı bu vahşete bütün dünya seyirci kalmıştır. Ancak, 12. Günden itibaren Fransa Devlet Başkanı Sarkozy ile Mısır’ın çağdaş Firavunu na-Mübarek’in hazırladıkları geçici ateşkes planı gündeme getirilmiştir.
Bu plana göre; 1- İsrail, saldırılara ara verecek. 2- Gazze'ye yardım ulaşması sağlanacak. 3- Çözüm görüşmeleri için zemin hazırlanacak. 4- Gazze'ye silah sokulan tüneller imha edilecek, Suriye, Hamas'ın silah bırakması için baskı yapacak. 5- Mısır Gazze sınırına çok uluslu güç konuşlandırılacak. Hamas sözcüsü ise, kendileri için geçerli olabilecek geçici ateşkesin şartlarını şöyle açıklamıştır: 1 -İsrail kara ve hava saldırısına son verecek. 2 – İsrail, kara kuvvetlerini geri çekecek. 3 – Refah dâhil tüm sınır kapıları açılacak ve ambargo kalkacak.
BMGK de, 14 üyenin kabul ettiği, ABD’nin ise çekimser kalmasına rağmen desteklediği, 1860 no'lu kararda özetle: 1 – İsrail askerlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini sağlayacak acil, kalıcı ve tarafların saygı göstereceği (uyacağı) bir ateşkes çağrısının aciliyeti vurgulanıyor. 2 – Gıda, akaryakıt ve tıbbi malzemeler dahil insani yardımların Gazze'nin tamamına kesintisiz sağlanması ve dağıtımının yapılması çağrısı yapılıyor. 3 – İnsani yardımların ulaştırılması için koridorlar açılması ve diğer mekanizmaların devreye sokulması çabalarının memnuniyetle karşılandığı belirtiliyor. 4 – Sivillere yönelik tüm şiddet eylemleri ve düşmanlıklarla bütün terörizm faaliyetleri kınanıyor. 5 – Üye ülkelere, Gazze'de kalıcı ateşkesin sürekli hale getirilmesini teminat altına alacak düzenlemeler üzerinde yoğunlaşılması çağrısında bulunuluyor. 6 – İsrail-Filistin çatışmasına kalıcı çözümün sadece barışçıl yollarla sağlanabileceği belirtiliyor. 7 – Bölgedeki bütün devletlerin uluslar arası tanınan sınırlar çerçevesinde barış içinde yaşama hakkı teyit ediliyor.”
AFDP’den İLKAV Başkanı Mehmet Pamak ise, Ali Kaçar’ın konuşmasından hareketle, HAMAS sözcüsü Ubu Halid’in, "Biz Türk yahut Arap güçleri karşımıza almak istemiyoruz. Ancak şurası bir gerçek ki Gazze'ye gönderilecek askerler hangi ülkeden olursa olsun İsrail'in güvenliğini sağlayacak ve hiç güvenmediğimiz uluslararası gözetim çerçevesinde hareket edecektir" sözünü hatırlattı. HAMAS’ın, bütün kuşatılmışlığa rağmen, (işgalci terör devletinin askeri işbirliği içinde olduğu devletlerin güçleri olmaları hasebiyle) Türk ve Arap askerlerinin ancak İsrail’in güvenliğini sağlayacaklarını haklı olarak ifade edip bu öneriyi redderek onurlu ve ilkeli bir duruş sergilediğini vurguladı. Bu doğru ve haklı tutumun ısrarla desteklenmesini ve sözüm ona Filistine destek eylemlerinde “mehmetçik Gazze’ye” sloganlarını atanların da nasıl bir aymazlık ve ilkesizlik içinde bulunduklarını fark etmelerini temenni etti.
Mehmet Pamak, bugünlerin aynı zamanda, Kerbela’da Hz Hüseyin’in şehid edilişinin yıldönümü olduğunu, İslami direnişin ilkeli ve onurlu örneğini oluşturan Hz. Hüseyin’in şehadetinin, bu örnekliğinin bugün de yolumuzu aydınlatmaya devam ettiğini, onun, ileride Kur’an delik deşik edilecekse ben bugünden kendi vücudumu Kur’an’a siper ederim diyerek şehid edilişi örnekliğinin bugün de önemini koruduğunu ve Filistinli kardeşlerimizin onurlu direnişinde ete kemiğe bürünmekte olduğunu ifade etti. Filistin, Gazze İslami direnişinin, hepimizin onuru, ümmetin onuru olan Mescid-i Aksa’yı, Kudüs’ü savunma mücadelesini sürdürdüklerini, Kur’an’a ve sünnete dayalı bir toplum oluşturmak için can siperane çaba gösterdiklerini, bu büyük sorumluluğun, yalnızca, çaresizlik, silahsızlık ve çok boyutlu imkânsızlıklar içindeki Filistinli çocukların, kuşatma altındaki mustaz’af Filistin halkının omuzlarına bırakılamayacağını, bu konuda mutlaka bütün Müslümanların şartlarına uygun sorumluluklar üstlenmeleri gerektiğini söyledi. Bu konuda bir süredir Ankara Filistin Dostları Platformu adı altında birlikte olumlu çalışmalar ortaya konduğunu söyleyen Pamak, “hepinizin samimi ve değerli katkılarıyla gerçekten özgün ve önemli eylemliliklerin altına imza atılmakta, tevhidi İslami kimlik ve ilkelerdeki tavizsiz duruş sebebiyle de Rabbimiz bu çabalarımızı bereketlendirmekte, kalplerimizi ısındırmakta, kardeşliğimizi pekiştirmekte, hem katılım bakımından hem de alınan sonuçlar bakımından güzel bir görüntü ve örneklik oluşmaktadır. Hele katil İsrail takımının maçını iptal ettirme konusundaki yaklaşık 4.5 saat süren azimli, ısrarlı ve meydanı tevhidi mesajın tebliğ alanı haline dönüştüren ilkeli direnişiniz, Allah’ın da yardımıyla sonuç verdi. Ne mutlu ki böyle hayırlı kolektif bir ameli, ibadi bir bilinçle, kardeşçe dayanışarak hep birlikte yerine getirdik. Rabbimiz ibadetimizi kabul etsin. Allah hepinizden razı olsun ve bu tevhidi çizgide, bu ilkeli duruşta ayaklarımızı sabit kılsın” dedi.
Pamak konuşmasında özellikle, gerçekleştirilen eylemleri, amaçlarını ve İslami ilkeler açısından nasıl bir tutumun devam ettirilmesi gerektiğini açıklayarak şunları söyledi:
“Bizler Filistin halkını desteklerken bu büyük zulme karşı çıkarken, yaptığımız faaliyetlerle neyi amaçlıyoruz? Öncelikle Allah’ı, sonra da Filistinli kardeşlerimizi, şehitlerimizi razı etmeye çalışıyoruz. İslami, ibadi ve insani sorumluluklarımızı yerine getirmek istiyoruz. Rabbimizin huzuruna gidince, hesap gününde, hiç olmazsa O’nun koyduğu hudutları ve ilkeleri dikkate alarak yapmaya çalıştıklarımızı, yetersiz de olsa bir mazeret olarak sunabilmeye yüzümüz olsun istiyoruz. O halde Allah’ın koyduğu hudutları aşarak, tevhid akidesine aykırı davranarak Allah’ı razı edemeyeceğimizi bilmeliyiz. Filistin İslami Direnişini sürdüren kardeşlerimizin, uğrunda can feda ettikleri halde, büyük kuşatma ve zulme rağmen taviz vermedikleri İslami kimlik ve ilkelerden hem de onlara destek amacıyla taviz vererek, onları razı edemeyeceğimizi, bu değerler uğrunda can veren Şehid Şeyh Ahmet Yasin’in şikayetinin muhatabı olmaktan kurtulamayacağımızı unutmamalıyız.
Filistindeki, Gazzedeki İslami Direniş, İslami kimlik ve ilkelerden tavize yanaşmadığı için, ‘Devletin dini olmaz’ demediği için, laik demokrat anlayışa prim vermediği, İslami bir devlet kurmaktan vazgeçmediği için yok edilmek isteniyor. Ve yerine laik ulusalcı batıcı Mahmut Abbas (FKÖ) destekleniyor. ABD dışişleri bakanı Katar Doha’da yaptığı açıklamada Hamas ve Müslüman Kardeşleri uyararak, ancak laik demokrat bir hükümet kurmayı kabul etmeleri şartıyla önlerini açacaklarını ve bunu benimsemeleri halinde seçim kazanarak AKP gibi iktidar olabileceklerini ifade etmişti. Ama HAMAS buna yanaşmadığı, hem İslami ilke ve iddalarından, hem de İslami hükümet kurmaktan vazgeçmediği ve bu gerekçeyle de İsrail’i tanımaya, işgalini meşrulaştırmaya yanaşmadığı için onu yok etmeye, ulusalcı laik batıcı ve İsrail dostu Mahmut Abbas’ı yerine ikame etmeye ve Filistin halkını da bu istikamete zorla, baskıyla, katliamlarla ikna(!) etmeye çalışıyorlar.
Buna rağmen bizler, Filistin İslami direnişine destek verirken ve onların davalarını gündemleştirerek emperyalistlere, işgalcilere tepki gösterirken, seküler ulusal şiarları, Ulusal marş-bayrak gibi seküler ulusal motifleri ve liberal laik kavramları öne çıkaranlara iştirak edip, bu tür eylemliliklere ve bunları gerçekleştiren seküler, liberal anlayışlara meşruiyet kazandırırsak, Allah’ı ve Filitinli Müslümanları razı edebilir miyiz? Bu tür eylemliliklerde mutlaka sıkça gündeme getirilmesi gereken İslami şiarlardan, Tekbir ve Tevhid kelimelerinin (ki bunlar aynı zamanda Filistinli kardeşlerimizle de ortak paydamızdır) sıkça ifade edilmesinden bile rahatsız olanlara iştirak edebilir miyiz? Bu tür eylemlerde, terörist İsrail’in stratejik ortağı, askeri işbirliği odağı, darbeci generallerin yada çete koruyucularının da içinde önemli mevkilerde yer aldığı bir ordu için, üstelik Filistinle ilgili bir eylemde “Allah’ım şanlı ordumuzu” muzaffer eyle diye dua edenlere iştirak edebilir miyiz? “Ortak akıl” hareketi adı altında laikliği, seküler devlet modelini savunanlara, Aklın vahiyden bağımsız olarak ve zanna göre ürettiği hukukun da kurtuluşa götüreceğini söyleyenlere, seküler pozitif hukuku ve seküler insan haklarını benimseyenlere, Devletin de, derneğin de dini olmaz diyenlere, (Üstelik kamu alanında ve toplumsal, siyasal planda dinin belirleyiciliğiyle ve vahyin ölçülerine göre yapılacak düzenlemelerle özgürlükleri sınırlamanın tağutlaşmak olduğunu iddia edenlere), bu bağlamda bizim derneğimizin İslami kimliği yok, faaliyetlerine İslam yön vermez, din bireysel alana aittir, vahyin belirleyiciliği bireylerle ilgilidir diyenlere iştirak edersek yaptığımız faaliyet ibadet olur mu, hududullahı aşan bu söylem ve tavırlar Allah’ı razı eder mi? Filistinli İslami direnişçi kardeşlerimizin uğrunda can feda ettikleri İslami ilke ve değerleri, şiarları, onlara yardım adına terk etmek ve gayri İslami olanları öne çıkarmak bu kardeşlerimizi razı eder mi?
İşte bizler, 10 çevre olarak Filistin Dayanışma Platformun’da en azından şimdilik fiilen bir araya gelerek gerçekleştirdiğimiz 3 eylemimizde, hep tevhidi, İslami kimlik ve ilkeleri belirleyici kılmaya ve hem Rabbimizin, hemde Filistindeki kardeşlerimizin razı olacağı faaliyetler gerçekleştirmeye çalıştık. Hepinizin samimi ve değerli katkılarınızla Rabbimizin de bereketlendirmesi ve lütuflarıyla Elhamdülillah hayırlı sonuçlarla karşılaştık. Ohalde Allah rızası için bu ilkeli duruşu sürdürmekte ısrarcı olmalıyız. Dini bireysel alana hapsetmeye, protestanlaştırmaya ve liberalleştirmeye çalışan ve ‘ılımlı İslam’ projesiyle de örtüşen ‘millici’, liberal, seküler çizgiyi temsil eden grupların eylem ve söylemlerine, bu istikametteki sloganlarına iştirak etmemeliyiz. Onlara tabi olmak, meşruiyet kazandırmak ve bu seküler dönüşüme katkıda bulunarak vebale girmek yerine, Allah rızası için, onları da, emr-i b’il maruf sorumluluğumuz gereğince, tevhidi ilkeler dorultusunda uyarmalı, bu istikamette ıslah çabası göstermeliyiz.”
Toplantı, Filistin’e yardım teşviki ve dualarla sona erdi.