Gelibolu’daki Roman’ların geleneksel meslekleri, ayakkabı boyacılığı, çalgıcılık, seyyar satıcılık, hamallık ve yük taşıyıcılığı olarak öne çıkmakta. Halen rıhtımda birçok hamaliye işlerini onlar görmektedir. Okuma yazma oranı çok düşük, geneli ilkokul mezunu. Zorunlu eğitim gereği yeni yeni ortaokul mezunları çoğalmakta. Lise mezunları şimdilik az olsa da sayıları gün geçtikçe çoğalmaktadır. Üniversite okuyanları, parmakla sayılacak denli az.
Konferansın özeti
Umut-Der (Umut İlmi Araştırmalar, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği) yeni kurulmuş ve ilk konferansı vermek üzere, onlarla 1997’den bu yana tanışan ve zaman zaman ziyaretlerine giden Mehmet Pamak’ı çağırmayı uygun bulmuşlar. Geceye, Atilla Demirşah kardeşimiz Rahman süresinden bir bölümü okuyarak başladı. Tilaveti ve tecvidi oldukça iyi olan kari’in Arap ağzı ile okuduğu ayetler, orada bulunanların tamamını duygusallaştırdı. Bu durumdan kendisinin de etkilenmiş olduğunu sandığım Mehmet abi’nin sohbeti bir başka sıcaklıkta ve oldukça etkileyici atmosferde gerçekleşti.
Kur’an, nazil olduğu ilk topluma nasıl indiyse, şu an Roman mahallesine de aynen iniyor, bir farkla ki bizim önümüzde yolumuzu aydınlatmak üzere bu ilk neslin modeli de durmaktadır. Dolayısı ile sizlerin ve bizlerin de, kulluğumuz hususunda neyi, nasıl yapacağımızı, Kur’an’ın indiği ilk nesil-toplum hayatını iyi tahlil ederek, vahyin yönlendirmesiyle onların takip ettiği yolu takip ederek bileceğiz. Bunun için bu gün, şehidimiz Kutub’un da dediği gibi, o gün konulan yoldaki işaretleri konuşacağız.
Hac süresinin 78. ayetinde buyrulduğu gibi, önceki kitaplarda ve Kur’an da Allah adımızı Müslüman koydu. Peygamberleri biz inananlara şahit, bizleri de diğer insanlara karşı şahit tuttu. Müslümanlığın ne olduğu, nasıl anlaşılması ve nasıl yaşanması gerektiğine dair de elçi, hal (ahlakı-eylemi) ve kâl (sözü-söylemi) ile bizlere model oldu. Bizim de diğer insanlara karşı davet ve şahidlik sorumluluğumuzu yerine getirmek üzere, hayatımızda yaşayıp örnekleyerek Kur’ani mesajı en yakınımızdan başlayarak insanlara ulaştırma çabası içine girmemiz ve ölüme kadar bu çabamızı sadece Allah’ı razı etmek amacıyla sürdürmemiz gerekmektedir. İşte inşallah Umut-Der de burada bu büyük sorumluluğu taşımak üzere harekete geçmiş bulunuyor Allah bereketli kılsın.
S. Kutup, yoldaki işaretlerde ilk nesli tanıtırken şunların altını çiziyor: A- Onlar, doğrudan Kur’an’ dan beslendiler, Kur’anı hakkı ile okudular, sonrakilerle Kur’an arasına başka şeyler girdi. O halde önce Kur’an’la beslenmeli sonra diğer kitaplara vahyin ölçüleriyle bakmalı, yani öncelikle diğer kitaplardaki Kur’an’a aykırılıkları ayıklayabilecek Furkan özelliğini kavramalı. B- Onların kitaba yaklaşım amacı bilgilenmek kastıyla değildi. Kur’an’ı anlayıp öğüt almak, halini ve toplumunu değiştirmek için uğraşmak ve kurtuluşa ermek için ölmeden bir an önce vahyin ölçülerini yaşamlaştırmak amacıyla kitabı okumaya yöneliyorlardı. İşte ancak bu nitelikte olanlar hayatı Kur’an’la dönüştürüyor, hayatı ibadet kılarak tüm hayat alanlarında Allah’ın ismini yüceltiyorlardı. C- Onlar, cahiliyyeden İslam’a geçerken, kendilerinde cahiliyyeden ne varsa atıyor, dışarıda bırakıyorlardı ve yerine hak olanı ikame ediyorlardı. Sonrakiler, kendi cahiliyyesinden getirdikleri ile İslam giriyorlar, cahili tortuları ayıklayamadıkları için de arınamıyorlardı. Dolayısı ile Kur’ana rağmen tevhidi inanç kirletiliyor, imana şirk/zulüm bulaştırılıyordu.
Allah hakkıyla takdir edilemediği için sahih Allah inancı bozuldu. Bunun için Rabbimiz son kitabında kendisini hakkıyla takdir edip kadrini bilmeye çağırdı. Ancak Kur’an’ın tanımladığı Allah inancıyla ilahlık ve Rabliğinde Allah’ı tevhid etmeye yönelenler, sahih bir imana ulaştılar.
Bu yol dünyanın süslerine kapılmaya eğilimli nefisler açısından zorlu bir yoldur. Zorlu dava adamları ister; mert, sözünün eri, kimseleri aldatmayan, herkese yardımcı olmaya çabalayan, insanlığın kurtuluşu için koşturan, herkese hakkını veren, dünyayı değil ahreti önceleyen… Asr süresinde hatırlatıldığı gibi; zamana yemin ediyor Rabbimiz, iman sınanacak, salih amele dönüşecek, hakkı gizlemeyip duyuracak, bu yolda başa gelebilecek sıkıntı ve zorluklara sabredip direnecek.
İşte bu ilk nesil yalnızca iman ettik demediler, onunla kalmadılar, sınanmayı başardılar. Hayatı ve ölüme giden süreci böyle doldurdular. Onların ibadet algısı da önemlidir. Sadece Allah’ın rızasını kazanmak kastı ile onun koyduğu hudutlara riayetde titizlik gösteriyorlardı. Namaz, oruç gibi ibadetlerin yanında, yalan söylememek, kimseyi aldatmamak, doğru sözlü olmak, eşine güzel davranmak, komşusuna iyi muamele etmek, yetime-yoksula yardım etmek vs hepsi birbirini tamamlayan ubudiyet bütününün parçaları idi.
1- Öncelikle insanın içe dönük arınma çabası. Bu çaba bir kerelik değil sürekli olmalı. Cahili topluluklar kirletiyor. Birlikte hareket edenler, kendi aralarında temizlenmeye devam ederler. “Verrucze fehcur” emri gereğince şirk pisliği başta olmak üzere tüm kirlerden, günahlardan temizlenme çabamız devamlı olmalı, hayat boyu sürdürülmelidir. Dolayısı ile aklımızı, tasavvurumuzu, imanımızı, şahsiyetimizi, ahlakımızı ve ibadetlerimizi temiz tutmalı, vahiyle inşa etmeliyiz.
2- Dışa dönük çaba ise, ilk olarak tebliğ, şahitlik ve tevhidi eğitim çabaları, ikinci olarak egemen zorbalara, şirke, küfre ve ifsada karşı tevhid, adalet ve özgürlük mücadelesi, üçüncü olarak da içinde yaşadığımız toplumdaki bidat ve hurafelere dayalı yanlış din anlayışlarını, atalar dinini ifşa edip, açıklayarak, doğru dinin ölçülerini hatırlatarak gerçekleştirilecek ıslah etme çabası.
Haber: Hüseyin Alan