Cuma, Ekim 18, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ 28.09.2012 Cuma Hutbesi

28.09.2012 Cuma Hutbesi

by İlkav Editor
2,8K 👁
A+A-
Reset

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

 

وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَعَلَيْهِ الْقُرْآنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً كَذَلِكَ

 

Ekitap için tıklayın

لِنُثَبِّتَ بِهِ فُؤَادَكَوَرَتَّلْنَاهُ تَرْتِيلًا

 

İnkâr edenler, “Kur’an ona bir defada toptan indirilseydi ya!” dediler. Biz, Kur’an’la senin kalbini pekiştirmek için onu böyle kısım kısım indirdik ve onu ağır ağır okuduk. (Furkan Suresi–25/32)

Aziz ve muhterem din kardeşlerim! Bugünkü Hutbemizin mevzuu “Kur’an-ı Kerim’in okunması, anlaşılması ve hayatımıza tatbik edilmesi“ üzerine olacaktır. Ancak konunun önemine binaen ikinci bölümünü Allah nasip ederse başka bir hafta içinde sunmaya çalışacağım inşallah

Kur’ân veya Kur’ân-ı Kerim, Müslümanlarca İslam Dininin peygamberi Muhammed Mustafa (sav)’e ayetleri Allah tarafından Cebrail (as) aracılığıyla vahiyler şeklinde gönderildiğine inandığımız kutsal kitabımızdır. Allah’u Teala (cc), Kuran’ı ikinci bir isimde “Kitap” olarak adlandırmak suretiyle, daha en baştan itibaren bu metnin yazılı kitap haline getirilmesinin önemine işaret ettiğinden 7. yüzyılda halife Osman bin Affan tarafından kitap haline getirtilmiştir. Kura’n-ı Kerim Furkan, Kelamullah, Kitabullah gibi isimlerle anıldığı gibi, Ayet-i Celilelerde Kur’an için el-Furkân (Furkân Suresi, 25/1), ez-Zikr (Hicr Suresi, 15/9), en-Nûr (Nisâ Suresi, 4/174), er-Rûh (Şûrâ Suresi, 42/52) gibi isimler de kullanılmıştır. Kerim ise; “soylu, asil, eli açık, cömert” anlamlarına gelen Arapça kökenli bir kelimedir. İslam dinine göre Kuran’ı Kerim sözcüğü Arapçada kare’e yani “okudu” anlamını ifade ettiği gibi, Dikkat buyurun! Aynı zamanda Kur’an; “Anlam vermek” veya “Anlayarak okumak” anlamlarını da ifade eder. Bu anlam Yusuf Suresi, 2. Ayet-i Celilede “Biz onu okuyup akletmeniz için, anlaşılır, sade, arı bir okuyuşla/okunuşla indirdik” beyanıyla belirtilmiştir.

Kur’an-ı Kerim sureleri bazen bir bütün olarak bazen de bölümler halinde gelmiş 23 yılda parça parça tamamlanmış olup, Mekke'de eklenen sureler “Mekki”, Medine’de eklenen sureler ise “Medenî” olarak adlandırılmıştır. Mekke döneminde inen sure ve ayetler daha çok Allah (cc)’u Teala’nın birliğine, Meleklere, Peygamberlere, Kitaplara ve Ahiret günü’ne iman gibi, İslâm inanç ve ahlâkı ile ilgili konuları kapsar. Burada tüm insanlığın anlaması açısından, öncelikle Adem (as)’dan beri gelen “Tevhid” inancı işlenir. Yani Allah (cc)’u Teala ile eşit güçte, bir varlığın bazı uluhuyetlik sıfatlarına haiz olduğu, kurtarıcılık ve kayırıcılık yapabileceği görüşü işte bu surelerde reddedilir.

Medine döneminde ise inen sure ve ayetlerde daha çok Şer’i hukuk kuralları yer almıştır. Aile ve devletin oluşmasının tanzimi, düzeni, insanların birbiriyle veya devletle olan ilişkileri, anlaşmalar, barış ve savaş durumları bu ayetlerde açıklanmıştır. Demek ki Kur’an-ı Kerim için basit bir cümle kullanacak olursak “Genel esaslar tarzında, hukukun bütün alanlarını ihtiva eden Müslümanların anayasa kitabıdır” şeklinde, rahatça söyleyebiliriz. İşte mukaddes kitap olan Kur’an, Hz. Muhammed (sav)’e indirilmiş ve O’da (sav), her harfi ve her hükmü, bütün zemin ve zaman­larda geçerli olacak şekilde insanoğluna tebliğ etmiştir.

Allah (cc)’u Teala’nın inzal buyurduğu Kuranla birlikte Kral tanrıların ve insanların diğer insanlara arzuları doğrultusunda hâkimiyeti, baskı ve zulmü kalkmış, sömürü, faiz, vurgunculuk ve diğer ahlaksızlıklar bitmiş, kadınlar iffetli şahsiyet ve yetki sahibi olmuştur. Kısasta ise bizim için hayat bahşedilerek, hakça yaşama ve adalet gelmiştir. Fakat diğer taraftan şeytanların dostu kâfirler, münafıklar ve müşrikler, bunların ortak dostu da tağutlar, bir üçgen bağlantısı halinde görevlerine devam etmektedirler. Bunların ortak amacı Kur’an-ı hayatın dışına çıkararak onunla yakın ilişkiyi kesmek, ona samimiyetle inananların hak ve hukukunu tanzim eden “Şeriat devleti” inancıyla yaşayamaz hale getirmektir.

Muhterem din kardeşlerim; Rabbimiz Kur’anda “Namaz kılınız” emrini verince Ashab namaz kılmaya başlamıştı, “zekat veriniz” emri gelince, şartlarını taşıyanlar vermeyi bir iman zevki ve vicdan neşesi haline getirmişlerdi “Savaşınız” emri geldiğinde ise iman saflarında savaşmaya hazırlanmışlardı. “Vazgeçiniz” emri ile de müminler “Vazgeçtik yarabbi! Vazgeçtik yarabbi!” Demişlerdi. İşte bu Şer’i hükümleri anlayan ve uygulamak için yeterli bir güce sahip olan Mü’minler, Muhammed Mustafa (sav) yönetiminde, Medine’de İslâm Devletini oluşturmuşlardı. Sonrasında dünyada ve özellikle ülkemizde, Müslüman kimlikliler arasında, Kur’an okunmuş, amma manası anlaşılamadığından vahdet sağlanamamış, Şura oluşturulamamıştır. Bu vesile ile de Müslümanlar bir araya gelip bir güç oluşturamamış, bilgilerini eyleme döküp zalim tağuti sisteme baş kaldıramamışlardır.

Tıpkı günümüzdeki bazı dernek, cemaat ve cemiyetlerin yaptıkları gibi büyük cihat diye kabul ettikleri nefisleri tezkiye ile uğraş yolunu seçmiş, ve bunları anlatan ciltler dolusu kitapları Kur’an-a tercih ederek, kendi iç dünyalarını hurafe ve menkıbe bilgileri ile doldurmuş, içlerine kapanarak inzivaya çekilmiş “Cemaatim” ezberiyle yaşamlarını dört duvar arasında sürdürmüşlerdir. Ve dolayısıyla da siyasi yönetimin de yönlendirmeleri sonucu belkide Kuran okunmasının yolları açılmış amma fert ve toplum bazında Kur’an’ın anlaşılması, yaşatılması ve yasalaştırılması yolları kapatılmış, İslam şeriatı devletinden bigane kalınmıştır.

Muhterem din Kardeşlerim! Şer’i kanunları Allah (cc)’u Teala (cc) bize Vahyin yazılı olduğu Kur’an-ı Kerim aracılığıyla bildirdiğine göre, biz Müslümanlar Kur’an-ı Kerim-i şüpheden uzak, ve ilahi emirleri içine alan mukaddes bir kitap olarak bilir ona göre okur ve anlamını da tefekkür ederiz. Allah (cc)’u Teala Kur’anın anlaşılması ve kalbimize sabitlenmesi hususunda, Furkan Suresi 32. Ayet-i Celilede “Oysa Biz onu (Kur’an’ı sana) böyle tutarlı bir bütün oluşturacak şekilde belli bir düzen içinde, ağır ağır vahyediyoruz ki onunla senin kalbini pekiştirelim” Ve yine Müzzemmil suresi 4. ayette “Kur’an’ı da tertil ile (ağır ağır) oku” şeklinde beyan buyurmaktadır. Bu Ayetlerde geçen “Tertil”: Bazı şeyleri görünür şekilde, en uygun bir düzen içinde ve acele etmeden bir araya getirmek demektir. Tertil, Kur’an’ın okunuşu ile ilgili olarak kullanıldığında ise, anlamını düşünce süzgecinden geçirerek, sakin ve ölçülü bir şekilde okuyarak, onun kolay anlaşılabilecek ve üzerinde düşünülebilecek bir tarzda telaffuz edilmesi, hücrelere sindirilmesi anlamlarına gelir.

Allah (cc) Muhammed suresi 24. Ayette “Onlar Kur’an-ın üzerinde düşünmezler mi? yoksa kalplerinin üzerinde kilitler mi var” buyuruyor. Muhterem din kardeşlerim, hızlıca okunup geçilen hangi şey özümsenir? Tane tane okumak demek, okunan şeyi özümsemek, hücrelerine sindirmek, benimsemek ve hayatının her anını ona göre yaşamak niyetini yansıtır. Mümin kişi yalınızca Kur’anın musikisinden yararlanmak ve kültürünü artırmak için okuyamaz. Onu yaşamak için öğrenir, okur ve dinler. Meyveler yalınız kabuğunu yemek için değildir. Bir ilacın şifaya vesile olabilmesi için o ilacın kullanılması gerekir. Sadece reçetenin okunmasıyla şifa beklenebilir mi? Çünkü tatbik olunmayan bilgilerden bir menfaat elde edilemeyeceği gibi, inanılan, okunulan, anlaşılan, fakat yaşanmayan Kur’an-dan özlenen faydalar sağlanamaz. Kur’an hem ferdi hastalık, problem, stres ve buhranlarımız ve hem de sosyal kargaşamıza aynı zamanda devlet yönetiminin ölümcül kavmiyetçi, ırkçı hastalıklarına da şifadır.

Muhterem din Kardeşlerim, Bizler bugün kişilerin putlaştırıldığı düzenlerin ilahlaştırıldığı modern cahiliye toplumunda yaşıyoruz. Onun için dünya ve Ahirette hor ve hakir olmaktan kurtulmak için ashabın ve tevhid önderleri olan Muvahhidlerin Kur’an-a yaklaştığı gibi yaklaşmak, onların anladığı gibi Kur’an-ı anlamak ve onların yaşadığı gibi yaşamamız gerekmektedir. sadece Allah (cc)’a kul olabilmek, özgürlüğe kavuşup yükselmek için, Kur’an-ı harfiyen ve aynı heyecanla okuyup, anlayıp hayatımıza geçirmeliyiz. Ne mutlu Kur’an gölgesinde hayatını sürdüren canlı Kur’an-lara.

 

28.09.2012

Şahin ÖZDAŞ

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon