بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır. (Hucurât:13)”
Bugün 8 Cemaziye’l-Âhir 1434 Cuma
İslâm, insanlığa ilişki ve bağlantıların hakîkati ile ilgili yepyeni bir düşünce sistemi getirmiştir. Geldiği gün kıymetler ve değerlendirmelerin mahiyeti ile bu kıymetler ve değerlendirmelerin mahiyeti ile bu kıymetler ve bu değerlendirmelerin alınacağı cihetin içyüzü ile ilgili yeni bir düşünce tarzı ile gelmiştir.
İslâm, insanı Rabbine döndürmek, Rabb’in otoritesini ölçü ve değerlerin alınacağı biricik otorite kılması, insanın varlık ve hayat görüşünü o biricik otorite kaynağına dayandırmak, insanlar arası ilişkilerde bu otoriteyi tek dayanak olarak benimsetmek için gelmiştir; çünkü insan, O’nun iradesi ile südûr etmiş, dünyaya gelmiş ve yine O’na dönecektir. İslâm, insanlar arasında onları Allah’a bağlayan tek bir ilişki ve bağlantı gerekçesi bulunduğunu, bu bağ kalmayınca insanlar arasında sevgi ve yakınlık kalmayacağını belirtmek için gelmiştir. “Allah’a ve Âhiret gününe inanan bir milletin; babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa Allah’a, Rasûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin…(Mücadele:22)”
Ortada tek bir hizip vardır, o da Allah’ın hizbidir. Birden fazla olması söz konusu değildir. Bir de başka hizipler vardır ki onların tümü şeytanın ve tâğutun hizipleridir…
“İman edenler Allah yolunda, inkâr edenler de tâğut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostları ile savaşınız. Hiç şüphesiz, şeytanın tuzağı, hilesi zayıftır. (Nisa: 76)”
Ortada bir tek yol vardır insanı Allah’a ulaştıran. Diğer yolların hiçbiri O’na ulaştırmaz:
“Bu benim doğru yolumdur, ona uyunuz. Başka yollara uymayın; çünkü onlar sizi Allah’ın yolundan ayırır. (En’am: 153)”
Ortada bir tek nizam vardır İslâmî olan. Diğer bütün düzenler cahiliye düzenleridir:
“Yoksa cahiliye hükmünü mü istiyorlar? Oysa kiiyice bilen bir toplum için Allah’tan daha güzel hüküm veren kim olabilir? (Maide: 50)”
Ortada bir tek şeriat vardır, O da Allah’ın şeraitidir. Diğerleri bir takım keyfi arzu ve heveslerdir:
“Biz sana her hususta cevap veren bir şeriat koyduk, ona uy. Bilmeyenlerin keyfi arzularına uyma. (Câsiye: 18)”
Ortada bir tek hak vardır. Birden çok olması mümkün değildir. Onun dışında kalan her şey sapıklıktan ibarettir: “Haktan sonra sapıklıktan başka ne var? Öyleyse nasıl (Haktan sapıklığa) çevriliyorsunuz? (Yûnus: 32)”
Ortada bir tek t-yurt vardır, o da İslâm yurdu, İslâm devletinin hakim olduğu yurt… Allah’ın şeriatının hükümran olduğu, O’nun koyduğu ceza sisteminin uygulandığı ve Müslümanların birbirlerini dost edindikleri dâru’l-islam.
İslâm, işte böyle bir nitelikte ve bu kesinlikle insanı yüceltmek, yer ve çamur bağından, et ve kan bağımlılığından kurtarmak için geldi. Bütün bunlar yeryüzünün ve toprağın bağlarıdır. Müslüman’ın vatanı yalnız ve yalnız ilâhi şeriatın hâkim olduğu, yürürlükte olduğu yerdir. Vatan ile vatandaşlar arasındaki bağın Allah’a bağlılık esasına göre ayarlandığı yerdir. Müslüman’ın milliyeti sadece ve sadece akîdesidir. Müslüman’ın akrabalığı yalnız ve yalnız Allah yolunda akîde esasından doğar. Müslüman’ın akrabaları ile arasındaki bağ Allah yolunda birleşir.
Allah’a ulaştıran birinci derecedeki bağlantı kurulup, bu yoldan kan yakınlığı inanç ilişkisi ile pekişmedikçe Müslüman’ın babası, anası, kardeşi, eşi ve aşireti ile akrabalığı söz konusu değildir.
“Allah’a ve Âhiret gününe inanan bir milletin; babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa Allah’a, Rasûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin…(Mücadele:22)”
Akîde bağı kurulunca, tüm Mü’minler kardeştirler. İsterse aralarında kan ve soy akrabalığı bulunmasın… “Sadece Mü’minler kardeştir” Âyet-i Kerimesi bu gerçeği sağlamlaştırma ve sınırlama yoluyla ifade etmektedir.
Bu kardeşlik ve dostluk bağı, nesilden nesile geçer ve bu ümmetin başını sonuna, sonunu başına hem de sevgi, şefkat, dostluk ve yıkılmaz dayanışma bağıyla bağlar.
Aşiret, kabile, kavim, ırk, renk ve toprak asabiyeti, basit ve geri kalmışlık alâmeti olan bir asabiyettir. Cahili bir asabiyettir. Beşeriyetin rûhi çöküntü dönemlerinde tanıdığı bir asabiyettir. Rasulullah (s)’ın “kokuşmuş” diye adlandırdığı asabiyettir.
Yahûdiler kavim ve ırk olarak Allah’ın seçilmiş halkı olduklarını iddia ettikleri zaman, Allahu Teâlâ onların bu iddiasını reddetmiş, birbiri peşi sıra gelip geçen nesillere, kavim, ırk ve yurt farklılıklarına rağmen değer ölçüsü olarak sadece imanı göstermiştir.
19.04.2013
Emrullah AYAN