Pazar, Eylül 8, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ 08.02.2013 Cuma Hutbesi

08.02.2013 Cuma Hutbesi

by İlkav Editor
2,5K 👁
A+A-
Reset

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

 

وَإِنَّ مِنْهُمْ لَفَرِيقًا يَلْوُونَ أَلْسِنَتَهُم بِالْكِتَابِ لِتَحْسَبُوهُ مِنَ الْكِتَابِ

 

Ekitap için tıklayın

وَمَا هُوَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَقُولُونَ هُوَ مِنْ عِندِ اللّهِ وَمَا هُوَ مِنْ عِندِ

 

اللّهِ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ

 

Onlardan (Kitap ehlinden) bir grup var ki, Kitab’dan olmadığı hâlde Kitab’dan sanasınız diye (okudukları) Kitap’tanmış gibi dillerini eğip bükerler ve, “Bu, Allah katındandır” derler. Hâlbuki o, Allah katından değildir. Bile bile Allah’a karşı yalan söylerler. (ÂLİ İMRÂN – 78)

 

Kardeşlerim bugün 27 rebiul-evvel 1434 Cuma

 

Genellikle bu dinin âfeti, bu dinin adamları oldukları iddiasında oldukları iddiasında olan bir gruptan ileri gelmektedir.

 

Kur’an-ı Kerim kitap ehli üzerinden bu hali dile getirmektedir. Bu kimseler, kendi kitaplarında bulunan âyetleri saptırıyorlardı. Belirli bir takım kararlara varmak için dil oyunlarıyla tahrifat yapmaya çalışıyorlardı. Üstelik bu tahrifatın, âyetlerin gerçek anlamını ifade ettiğini ileri sürüyorlardı. Allah’ın kastının böyle olduğunu iddia ediyorlardı. Gerçekte ise bu kararları, Allah’ın diniyle temelden çatışıyordu. Bu davranışlarıyla onlar, pek çok dinleyicinin gerçek dini ve âyetlerin gerçek anlamını; yeltendikleri bu yalancı ve sahtekârlardan ayıramayacağını hesaplıyorlardı. Günümüzde biz, bazı “din adamları” arasındaki bu tip kimseleri çok iyi tanıyoruz. Yani bu dine zulmen nisbet edilen kimseleri… Dini, her tür keyfiliğe âmÂde kılan kimseleri… Âyetleri keyfice yönlendirenleri… Nâsları hevâ ve heveslerin peşinde sürükleyenleri… Maslahat ve çıkar görd,kleri her yerde, elde edilecek bir dünyevi hedefin söz konusu olduğu her zaman bu dinin naslarını başka yönlere çekenleri…

 

Hevâi arzuların peşinde koşa koşa yorulan ve bu nasları egemen olan hevâiliklere uydurabilmek için eğip büken kimseleri… Kelimeleri; bu dinle ve bu dinin gerçekleriyle çatışan düşüncelere uydurabilmek için asıl yerinden saptıranları… Herhangi bir Kur’an âyetini, uğrunda yüz suyu döktükleri egemen bâtıl görüşlere uydurabilmek için çaba harcayıp en ufak bir lafzî ilginin peşinde koşanları… “Bu, Allah’ın katındandır” derler. Halbuki o, Allah’ın katından değildir. Ve onlar bile bile Allah adına yalan söylerler. Bu âfet sadece kitap ehliyle ilgili olan bir afet değildir. Allah dinini hafife alan ümmetin başına gelen bir âfettir bu. Dünyevî bir menfaat uğruna yüz suyu dökerek beşerî arzuları razı etmeye çalışmak bu âfetin bir sonucudur. İlmi dürüstlüğün yozlaşıp kalbin günahla dolması; yani Allah’ın üzerine yalan söyleme günahının yüklenilmesi de bunun bir sonucudur. Çünkü hak kelimeler; Allah’ın kullarına yaranabilmek için, Allah’ın diniyle çatışan serseri zevklere uydırabilmek için asıl yerlerinden saptırılmaktadır. İşte bu “Din adamı” örnekleri; yani Allah’ın kitabını dil oyunlarıyla saptırma maddesi haline getiren, kelimeleri asıl yerlerinden kaydıran, Allah’ın âyetlerini bir dünyalık çıkar uğruna keyfî görüşlerin doğrultusundayorumlayan bu tür “din adamları”; hiç kuşkusuz eğri yolda yürüyenlerdir. Sırat-ı mustakimi istemeyen kimselerdir. İstikametten kopup eğrilikten yana olanlardır.

 

İstikametin, yani dosdoğru yolun bir tek biçimi vardır. O da Allah'ın gösterdiği yolda yürümektir. Allah'ın metod ve şeriatini izlemektir. Bunun dışındaki her şey hiç kuşkusuz eğriliktir. Eğrilikten yana olmaktır. Ve ahiret hayatını inkârla sonuçlanan tavır da budur. Çünkü ahirete inanıp Rabbine döneceğini bilen bir kimse için Allah yolunda bir engel olamaz. Allah'ın metod ve şeriatinden ayrılamaz. “Onlar (halkı) Alah yolundan alıkoyan ve onu eğri ve çelişkili göstermek isteyen kimselerdir. Hem de onlar âhireti inkâr edenlerin ta kendileridir. ( Hud:19)”

 

Allah'ın şeriatini beşeri zevklerin doğrultusunda yorumlayan kimselerin gerçek tasviri işte budur. Bu tür kimselerin gerçek niteliklerini ve içlerindeki asıl niyetleri ortaya koyan bir tanımlamadır bu.

 

Din adamlarının âfeti, hiç kuşkusuz dinin bir çıkar ve kazanç aracı haline gelmesiyle gerçekleşir. İticiliği ve sıcaklığı üzerinde olan bir inanç olmaktan çıkınca baş gösterir. Dini bir kazanç aracı olarak gördükleri içindir ki kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. Hayır yapmayı emreder; ama kendilerini unuturlar. Böylece hak kelimeleri, asıl yerinden saptırırlar. Beşerin zevk ve arzularına uysun diye âyetleri yorumlarlar. Dış görünümüyle naslara uygun; ama gerçekte dinin hakikatiyle çelişir fetva ve te'viller çıkarırlar. Ve bunları ellerinde mal veya iktidar bulunan kimselerin zevk ve amaçlarına gerekçe bulmak için yaparlar. İşte Âfet de budur. Kişinin davet ettiği iyiliğe davranışlarıyla ters düşmesidir afet… Gönüllere kuşku düşüren âfet budur.

 

08.02.2013

Emrullah AYAN

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon