Özgürder genel başkanı Hülya ŞEKERCİ:
"İLKAV KAPATILAMAZ"
28 Şubat darbesinin 10. yıldönümünün yaklaştığı bugünlerde darbeci zihniyetin tipik ve çirkin bir örneği ile daha yüz yüzeyiz. İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı (İLKAV) darbe sürecinde bolca tanık olduğumuz kapatma, sindirme, susturma operasyonlarının bir benzerine muhatap kılınmak isteniyor. Çarpıcı olan ise İLKAV “operasyonu”nun startının, malum süreçte sıkça karşılaştığımız şekliyle MGK, Genelkurmay ya da BÇG türü yapılanmalardan değil, doğrudan hükümet denetimindeki bir kurumdan gelmiş olması. Anlaşılan o ki, darbe sürecinin hukuksuzluğunu gidermek üzere halktan yetki isteyenler, “sıcak” hükümet koltuklarında oturmanın ancak darbeci gelenekle uzlaşmaktan geçtiğini kavramışlar!
İLKAV hakkında Vakıflar Genel Müdürlüğünün başvurusuyla açılan kapatma davası sadece bir hukuksuzluk göstergesi değildir. Asıl iktidar odakları karşısında korkaklığın; holding medyasına yaranmacılığın, özgürlükler konusunda ikiyüzlülüğün ve halka karşı samimiyetsizliğin bir ilanıdır aynı zamanda.
Nedir İLKAV’ın suçu? Kapatılmasını, yöneticilerinin cezalandırılmasını, mal varlığının müsaderesini talep etmeyi gerektiren ne suç işlemiştir? İLKAV ne yapmıştır da; hain listeleri yayınlayıp, silah üzerine öldürme yeminleri eden çeteler hakkında dahi kılını kıpırdatmayan yürütme ve yargı mekanizmasının harekete geçmesine neden olmuştur?
İLKAV’ın “suçu” resmi ideolojinin eğitim sisteminin bütünü ve özelde de din eğitimi Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün dava dilekçesinde sözü geçen panel etkinliği, açılışında Kuran okunmasından başlanarak bir dizi suçlamaya konu olmaktadır. Eğitim sistemi ile ilgili tespitlerin tartışılması bir suç unsuru gibi sunulmakta; kesintisiz eğitime yöneltilen eleştiriler, ideolojik dayatmalara karşı itiraz yükseltme çağrıları hep yasak faaliyet kapsamında değerlendirilmektedir. Üstelik bununla da yetinilmeyip, panelde yapılan konuşmalar dolayısıyla Bu nasıl bir hukuk anlayışıdır ki, yasal kovuşturmaya gerek görülmeyen bir konuda dahi idari bir makam “anayasaya aykırı faaliyet” suçlamasında bulunabilmektedir? 28 Şubat sürecinde bolca şahit olduğumuz “suç olmadan cezalandırma” hukuksuzluğuna benzer bir uygulamaya daha imza atmak AK Parti hükümetine nasip olmuştur. Kendilerini kutluyoruz! Ve buradan bir kere daha uyarıyoruz: Kraldan çok kralcılık bugüne dek kimseye hayır getirmemiştir, şahsiyet kazandırmamıştır. Bu hukuksuzluğun, işgüzarlığın hesabını veremezsiniz. Hem dünyada, hem ahirette ellerimiz yakanızda olacaktır.
İslami duyarlılık sahibi kitlelere hatırlatıyoruz: “Hele şu Nisan ayını bir atlatalım” yalanlarıyla bugüne dek kandırıldığınız, uyutulduğunuz yeter! Perşembe’nin gelişi, Çarşamba’dan bellidir! Yanlışlara, haksızlıklara, adaletsizliklere karşı sessiz kalmayın, hesap sorun! Eğer hükümettekileri kendinize yakın biliyorsanız dahi, bunu yapın çünkü aksi tutum “yakınlarınıza” hayır getirmiyor; bilakis onları zulme, ifsada daha bir meyyal kılıyor! Yine unutmayın ki, kişiliksizlik bulaşıcıdır! Bu sürecin sonunda ne kendinize saygınız, ne de savunabileceğiniz bir davanız, duyarlılığınız kalmayabilir!
Ve ilan ediyoruz: 8 Mart 2007 günü Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüşülecek olan davayı sadece İLKAV’ın kapatılması davası değil, İslami kimliğimizin yargılanması süreci olarak görüyoruz. O gün Özgür-Der olarak “İLKAV Kapatılamaz!” diye haykıracağız. Sorumluluk sahibi herkesi İLKAV ile dayanışmaya ve bu sesi yüksetmeye çağırıyoruz.
Özgür-Der Genel Başkanı
Hülya Şekerci