قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَاتَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًاإِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Zümer 53
Değerli Müslümanlar
Rabbimiz insanı yarattı ve insana hakikatin aydınlığını görebilmesi için akletme kabiliyetini verdi. İnsan herbiri Allah’ın bahşettiği nimetlerden biri olan bedeninin azalarıyla; Allah’ın arzında ayağa kalkıp yürüyecek, nefes alacak, Allah’ın nimetlerinden tadacak, Allah’ın bahşettiği en güzel manzaraları seyredecek, gönlüne huzur veren latif sesleri dinleyecek ve böylece yağan yağmurun, dünyayı aydınlatan güneşin, karanlıkta dünyayı süsleyen yıldızların, gecenin dinginliğinin,ılık ılık esen seher yelinin,sevmenin, sevilmenin kendisine bahşedilen bütün herşeyin şükrünü eda edebilmek için hakkın ve hakikatın kapısını arayacak ve aklederek rabbine ulaşacaktır. Sünnetullah gereği Kaiattaki muhteşem dengenin farkına varan insan kendisinin sıhhatli bir şekilde yaşaması içinde bir dengenin gerekli olduğunu yine aklederek anlayacaktır.
İnsanın hayatını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi için gerekli olan oksijeni nefes aldığı havanın içerisine gerektiği kadarıyla yerleştiren rabbimiz, insanın davranışlarında ona ihtiyar etme yani seçme gücü vermiştir. Isınan maddeden uzak durulması gerektiğini yaşadığımız tecrübelerimizle bize öğreten rabbimiz, insan için zararlı ve uzak durulması gereken birçok zararlı ameli, birçok tehlikeli davranışı da resulleri vasıtasıyla insanlığa öğretmiştir.
Fakat insan çok unutkandır fakat insan çok nankördür ve insan bazen kendisine bile acımadan hakkı ve hakikati unutup, heva ve hevesi peşinde koşmakta bir beis görmez . Bu haliyle insan Allah’ın verdiği nimetleri dengesiz bir şekilde kullanır ve israf eder. İsraf insanın yaptığı her fiilde haddi aşmasının adıdır. İsraf sınırları gözetmeden harcamaktır. İsraf farkında olmadan harcanmaktır. Allah’ın haram kıldığı şeyler yaklaşmak israftır. Bunun yanında Allah’ın helal kıldıklarında uzaklaşmakta israftır.
Ve Allah’ın kulları israf ederler. Kendi sınırlarını zorlarlar Allah’ın sınırlarını görmezden gelirler kim zaman şirke, günahlara dalarlar, kimi zaman boş işlere oyalanırlar. Fakat merhametlilerin en merhametli şefkatlilerin en şefkatlisi kullarına karşı şefkatlidir. Merhametlidir. Kullarına hayatının her döneminde yeniden başlamak için bir kapı bırakmıştır. O Resulunun diliyle kullarına seslenir:
يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ
"Ey kendi nefisleri aleyhine israf eden kullarım" der. Ey kendilerini harcayan kullarım der. Sakın ha sakın Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Sakın şeytanın yaptığı gibi yaptığınız yanlışlarınızdan dolayı Allah’tan ümidinizi keserek laneti haketmeyin. Günahlarınızdan hemen tevbe edin ve rahmanın şefkatine koşun. Kendi kafanızla Allah’ın rahmetine sınırlarda koymayın. Tevbe ettikten sonra şeytanın İşlediğiniz günahları sizin aleyhinize kullanmasına izin vermeyin.
Gerçekten kardeşlerim
Şeytan bize tevbelerimizden sonrada yaklaşır. Şeytan, “sen bu günahı işledin sen bu gevşekliği gösterdin tamam tevbe de ettin ama yarın yine aynı günahı yapabilirsin onun için fazla ümitlenme,tevbe ettin diye bir gecede hemen Ebu zer’mi olcaksın. Senden iyi bir kul olmaz olacağının ancak bu kadardır ” diyerek bütün varlığımızla Allah’a yönelmemizin önünü kesmeye çalışır. Oysaki Ebu Zer bir gecede Ebu zer olmuştu. Oysaki Bilal’in imanı onu bir anda nura gark etmiş bambaşka bir insan haline gelmişti. Evet, kardeşlerim bizlerde birçok kez tertemiz bir tevbenin ardından bizler için rahmet kapılarının sonuna kadar açıldığını hissederiz; fakat ne yazık ki birçoğumuz bu sınırsız rahmet deryasına hesapsız bir şekilde atlamaktan çekinir ve kapıda bekleyip yalnızca vicdanımızı rahatlatacak kadar rahmete talip oluruz. Sanki Allah’ın rahmet hazinesinden daha fazlasını istemeye utanırız. Rahmetin Geri kalanına bakmadan, rahmet deryasından bir damla aldıktan sonra o sınırsız merhamet kapısını kendimiz kapatırız. Oysaki yaptığımız nasuh bir tevbenin ardından rabbimiz belki de bizim bu çağın Ebu Bekir’leri, bu çağın Ömer’leri bu çağın Ali’leri, Fatıma’ları olmamız için rahmet kapılarını sonuna kadar açmıştı. Bundan dolayı Nasuh tevbe saatlerini iyi değerlendirelim kardeşlerim. “Keşke” dememek için “ah” etmemek için o kapılar bir daha açılması için ve rahmet deryasına gark olmak için dua edelim.
Rabbimiz bizleri
Azap gelmeden önce hakiki manada rabbine dönen ve ona teslim olanlardan kılsın.
Rabbimiz bizleri
“işlediğim kusurlardan dolayı vay halime!” demeden önce nasuh bir tevbe eden kullarından kılsın.
Rabbim bizleri onun rahmetinden asla ümit kesmeyenlerden ve rahmet deryasına çekinmeden kendini bırakanlardan kılsın.