Table of Contents
28 Şubat’ın zulüm bildirisini hazırladığını övünerek itiraf edip “bugün bu bildirinin gereklerini Erdoğan sürdürüyor, geminin kaptanı Erdoğan ama rotayı biz belirliyoruz” diyen Doğu Perinçek ile ilk darbe sürecinin iktidar ortağı MHP ve Bahçelinin son beş yıldır yeniden iktidar ortağı oldukları ve farklı uygulamalarla yeni bir 28 Şubat sürecinin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. İşte bu yeni 28 Şubat döneminde ilk 28 Şubat darbesi sürecinde Almanya’da muhacir olarak bulunduğum 2000 yılında şiir formunda kaleme aldığım “Hicrette Muhasebe”den gündeme uygun bir alıntıyı, o günkü ve bugünkü zalimleri bir daha protesto ederek paylaşmak istiyorum.
Halkın parasıyla alınan silahları ve tankları
Sürdüler halk üstüne, kalmadı işgalciden farkları
Hukuk tepelendi, halkın silahıyla vuruldu halk
İslami kimlik, hayat ve değerlere saldırdı tank
Utanmadılar halkın silahını halka çevirmekten
Halkın seçtiği hükümeti, zulümle devirmekten
Kendi anayasalarını çiğneyip darbe yaptılar
Halkı putlarına kurban edip, Kemalizme taptılar
“İrtica”ya karşıydı, yirmi sekiz Şubat darbesi
Hortumcu medya, bu zulmün en büyük destekçisi
“İrtica”sembolü, başörtü, İHL, Kur’an kursuydu
İslam’ın tebliği ve namaz bile, suç unsuruydu
Aslında “irtica”, geriye gitmek ve cehaletti
İslam’dan her dönüş, geriye götüren bir zilletti
Kartelci medya ve silahlı bürokrat ittifakıyla
Soyuldu, dibe vurdu ülke, “irtica” iftirasıyla
“İrtica” yaftasıyla saldırdı, MGK sürekli
Gündem saptıran bu kargaşa, hortumcuya gerekli
Darbeci, hortumcu el ele verir, böyle durumda
Halkın perişanlığı ise, hiç olmaz umurunda
İslam’a “irtica” demek, haksızlık ve iftiradır
Laiklik, İslam’dan ricatla gerçek bir irticadır
Haksızlık ve zulümdür, “mürteci” demek Müslüman’a
Nedense kimse hesap sormaz, bunca zulmü yapana
Peki kimindi bu görev, kim soracaktı hesabı?
Meclis çoğunluğunun bile, yetmiyordu nisabı
Bir kefede tüm meclis olsa, diğerinde beş asker
Yine de terazinin asker kefesi, çok ağır çeker
Hesabı soracak olanları, sîgaya çeker asker
Silahlı güce hesap soracak, bu ülkede ne gezer
Başbakanı çağırarak, brifing verir asker
İslamî konuda konuşur, “irtica”dan söz eder
Başbakanlar bu zulme sessiz kalıp başını eğer
Zalim darbeci azgınlaşıp, halkı daha çok ezer
Yargıyı da brifingleyip, dolduruşa getirir
Müslüman’a karşı kışkırtıp, kararı yönlendirir
Hukuk devleti olsa, bu brifingler cürümdür
Meclis, hükümet ve yargı, hesap soran kurumdur
Hükümetin, MGK karşısında sembolik bir hali var
Silahlı bürokrat vesayetinde, siyaset zevali var
Demokrasi oyununda, “brifing” takdir alır medyadan
Medya sivillere karşı, askeri destekler utanmadan
Medya-asker darbesiyle, halklar zulme muhatap
Çünkü böyle buyuruyor, malum kırmızı kitap
Bir kırmızı kitap dayatılır, her gelen iktidara
Kimse itiraz etmez bu zulme, yol açtığı zarara
Kırmızı kitabın içinde, Hakk’a sürüldü kara
Halkın sinesinde açıldı, daim kanayan yara
Halkın önemli bölümü, düşman diye suçlanır
Darbeci, halkı kurban eder, ilah devlet güçlenir
Hak, hukuk ve özgürlükler, tepelenir sürekli
Hesap soran çıkmıyor, erdemli ve cesur yürekli
“Derin devlet” yazdı diyorlar, bu “kırmızı kitabı”
Herkesi bağlayan kutsallıkta, sanki kul muhatabı
“Kırmızı”nın adı, “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi”
Hukuk, adalet ve özgürlüğü, yeşertmiyor gölgesi
Başörtüsü Zulmü
Düşman sayıldı şeriat, kaldırıldı hilafet
Dini, dindarı kontrol için kuruldu Diyanet
Laik devlet camiyi işgalle, zulmetti Hakka
Allah ile aldatarak, tuzaklar kurdu halka
Kemalizm’de, din kurban edildi laik devlete
Haksızlık ve zulümle, halk düşürüldü zillete
Faşizm azdı, başörtü yasağı tırmandı ülkede
Bu katmerli zulüm, bıraktı pek çok zulmü gölgede
Halk çocukları sokulmadı, halka ait mektebe
Kızlar muhatap oldu ilkelliğe, vahşi şiddete
Yasağı körükleyenler, MGK’da askerler
Laik soygun ve talanlarda yarışan “cengâverler”
Darbe için, emperyalizme sırtlarını yaslarlar
Halka gelince, aslan kesilip efelik taslarlar
Nice zulümler gördü halk, onu iç düşman sayandan
İşgalci bile yapamazdı, direniş korkusundan
Düşmanca saldırdılar, İslami kimlik ve hayata
İnsan onuru ve hakları, onlar için safsata
Dini istismar edenler, hem de kamu alanında
Tesettürü yasakladılar, neredeyse her yanda
Üniversite kamu alanı, başörtülü giremezse
Neden maliyeye zorla çağrılır, vergiyi ödemezse
Vergi için, kamu alanı açılır başörtüye
Eğitim almasına yasak konur, işte Türkiye
Askerlik yapıp vergi veren, köleydi komutana
Hizmet isteyince, sokulmadı devlet alanına
Diyanet ve camiler de içinde, laik alanın
Peki, bu alanda ne işi vardı, dinin, Kur’an’ın?
Putunu yedi, dini alırken kamu alanına
Başörtü zulmünü, yasladı laiklik yalanına
Cami kamu alanıdır, din görevlisi memurdur
Başörtüsü ve Kur’an, neden buralarda mezundur?
Bunlar; çirkin ikiyüzlülük ve dini istismardır
Hak ve özgürlük konusunda, yaşanan inkisardır
Kamu- özel ayrımı olmaz, kullanmada hakları
Bu çelişki ve yanıltmayla, aldattılar halkları
İnsanın, hak, hayat ve dini, bölünür mü ikiye?
Hak ve kişilik bölündü, “kamusal” ve “özel” diye
Başörtülüyü sokmazken, bir askeri garnizona
Oğlu ölünce “madalya” takar, örtülü anasına
Eşi örtülüyse, tahammül etmezken subaya
Ölüme gidecek “er” için, zorla alır orduya
Laik olmayan subayları, atıyorsan ordudan
Zorunlu askerliği kaldır, şeriatçı olandan
Vergi ve “er” için, zorla alır kamu alanına
Onun dışında yasak koyar, mü’minin hayatına
Bütün bu düşmanlık, aslında doğrudan Kur’an’a
Bunu açık söyleyemez, zulmeder Müslüman’a
Yasakçılar, hortumcu medyada aldılar soluğu
Kartel medyası düşman saydı, örtülü çocuğu
YÖK, militarizmin bir cephesi, karargâhıydı
Zulmü ısrarla sürdürmek, hepsinin günahıydı
Polisler, köpekler, birlikte tuttular kapıları
Okumak isteyenlerin, copla kırıldı kafaları
“Emir kulları”, hiç acımadı, Allah’ın kullarına
Kıydılar çocukların umuduna, güzel yıllarına
On binlerce kızımız, terk ettiler mektepleri
Bu durum utandırmadı, “ürkek ve erkekleri”
Pek çok acılar yaşandı, kızların cephesinde
Fırtınalar kopuyordu, hepsinin yüreğinde
Maalesef kötü oldu, ateş düştüğü yeri yaktı
Onurlu mazlumlar direndi, çünkü inancı Haktı
Üniversiteden sonra, İmam Hatibe geldi yasak
“Kur’an’ı yaşamasın” dendi, onu okuyan kuşak
Derslerde öğrenmişti, Rabb’in emrini ve Kur’an’ı
Örtünmeyi emrediyordu, vahye olan imanı
Küçük mü’minler zulme maruz, lisenin kapısında
Sıkıntıya direnmek vardı, onurlu yapısında
Coplar gölgesinde, yılmadan savundu onurunu
Hayâsız zalimler, şiddete maruz bıraktı onu
Hakaretle kovaladılar, meydan, sokak her yerde
Köpek ve copla saldırdılar, sürükleyip yerlerde
Küçük çocukları tutuklayıp, kelepçe taktılar
Ve gözaltında tehditlerle, umudu kararttılar
Şahsiyet, onur zulme maruz, “ikna odaları”nda
İnsandışılaşma yaşandı, zulüm odaklarında
Yetkililer aldırmadı, anaların feryadına
O, fedakârca koşuyordu, evladının yanına
Analara bile sövdüler ve alçakça vurdular
Hem de, “yedi polisi dövdü” deyip, hapse koydular
Tüm okullar ve üniversite, kışla gibiydi
Askeri baskı ve militarizm, hâkim rengiydi
Başörtüsü yasağında, asıl düşmanlık Kur’an’a
İslam hukukuna düşmanlık, yol açtı bu tuğyana
Allah değil de, modacılar emretse tesettürü
Mutlaka serbest olur; teşvik, takdir alır bir sürü
YÖK Komutanlığı
YÖK başkanı ve idareciler, sanki komutan
Okul faşizmin gölgesinde, yoktu ilim okutan
Komutanlara gidip, hükümeti ihbar ettiler
Askerî komutla, üniversiteyi yönettiler
YÖK, Ortaçağ Batı’sındaki Kilisenin yerinde
Hiçbir değer kabul etmez, Kemalizm üzerinde
Kemalist ilkeler, tartışılmaz, değişmez dogmadır
Beşeri ilkede taassup, yobazlıktan doğmadır
Üniversiteye sokulmaz, İHL öğrencisi
İslam’ı yaşamak isteyen, bu ülkenin “zenci”si
Hakkı söyleyen, ilim yapan, kovuldu fakülteden
Galile gibi zulüm gördü, “karanlığın gücü”nden
Üniversite uygulasa da, düşünceye falaka
YÖK’e rağmen “dünya dönüyordu”, yine mutlaka
İlmî özgürlük ve özerklik, tamamen bitirildi
Despotizmin baskısıyla, ilmî şahsiyet yitirildi
Eğitimde nitelik yoktu, terk edilmişti ilim
İlim, irfan yerine geçti, ezberci dogmatizm
Laik Aydınlar, Karanlığa Savruldular
İdeolojik devlette, “ aydın”lar da satıldılar
Sürekli yalan yazarak, zulümlere katıldılar
Pozitivistler, düşmandılar halka ve dinine
Ancak ölünce sığındılar, İslam’ın camisine
Ölene dek şeriatla savaşırken Kemalistler
Ölünce neden camiden kaldırılır ateistler?
Laik aydınlar çok tutarsız ve ikiyüzlüydüler
Hâkim sisteme payanda, zihince özürlüydüler
Biz açıkça söylerken,“laik, Kemalist değiliz” diye
Onlar, “Müslüman olmadığını” söyleyemez, niye?
Baskıyken, Müslüman’ı ikiyüzlülüğe zorlayan
Laikler, tutarsız, ilkesiz tutumla oldu Müslüman
Sözde “aydın”lar, devleti aldılar hep merkeze
Halktan, Hak’tan koparak, rezil oldular herkese
Medya ve laik “aydın”lar, hep devletten yanaydı
Hak ve özgürlüğe karşı, zalimin safındaydı
Halkın özgürlük talebi, hep horlanıp, dışlandı
Darbeciler ve zalimler, sürekli alkışlandı
Çünkü devlet ve darbeci var, hortumun kaynağında
“Aydın”(!) ve medyanın gözüyse, bu rantın kaymağında
Bu yüzden devlete meyledip, hep ona kul oldular
Statükoyu destekleyip, karanlığa savruldular
Aydınlanma zannedildi, pozitivizm karanlığı
Laik “aydın” kolay satıldı, terk etti insanlığı
“Sol”un, “sağ”ın referansı, “aydınlanma” felsefesi
Sekülerizme dayanıyor, hepsinin düşüncesi
Marksizm, liberalizm düşman, aynı paradigma içinde
“Pozitif” felsefe vardı, ikisinin de temelinde
Laiklik halktan koparıp, Kemalizm’e sürükledi
Pek çok solcuyu halka karşı sisteme eklemledi
“Sol”un en büyük açmazı, bu çarpıcı gerçekti
Sistemle ittifaka, bu laik payda sevk etti
Bu yüzden, darbeye, ya destek verdi, ya sessiz kaldı
Çünkü zulme muhatap olan, “gerici”(!) Müslüman’dı
Kemalist Aydınların Cehaleti
Tek taraflı okudular ve zırcahil kaldılar
İlahi olanı dışlayıp, hep hevaya daldılar
Halkın dini, kültürü hakkında, hem cahildiler
Hem de, kendini bilmeyecek kadar gafildiler
Haktan ve halktan kopan, tabii ki zelil olur
Etrafa bilgiçlik taslarken, cahilce rezil olur
İlmi az, taassubu çoktur dogmatik cahillerin
Ufku, batıyı taklitle sınırlı, bu sefillerin
Laikçi yobazlıktan uzakta, çok az aydın vardı
Bir kaç liberal ve solcu aydın, erdemli kaldı
Erdemleri, çifte standartsız savunmaktı hakları
Mazlumdan diyet istemekse, Müslüman’dan farkları