Sayın Erdoğan! “Kalplerimiz ve söylemlerimiz HAMAS’la, icraatlarımız İsrail ve Abbas’la beraber” mi diyorsunuz?
Ankara Filistin Dostları Platformu (AFDP), görev süresi 9 Ocak’ta dolmasına ve pek çok bakımdan Filistin halkını temsil niteliğini yitirmesine rağmen Filistin Devlet Başkanı sıfatıyla Türkiye’ye davet edilen işbirlikçi Mahmut Abbas ve bu daveti gerçekleştiren TC yetkililerini protesto ettiler.
Gazze bölgesinde HAMAS ve diğer gruplara karşı İsrail ile işbirliği yaparak Filistin direnişine ihanet eden Mahmut Abbas’ın Türkiye’ye davet edilmesinin TC Başbakan’ı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerinin arkasında durmadığının göstergesi olduğuna dikkat çekilen basın açıklaması sık sık, ‘İşbirlikçi Abbas Türkiye’den Defol’, ‘HAMAS’a Selam Direnişe Devam’, Direnen HAMAS, İşbirlikçi Abbas’, ‘İslami Direniş Engellenemez’ sloganları ve tekbirler ile kesildi.
Çok sayıda kişinin katıldığı protesto eyleminde ‘İşbirlikçi Mahmut Abbas Filistin Halkını Temsil Edemez’, ‘Filistin Halkının Gerçek Temsilcisi Direnen HAMAS’tır’, afişleri ve ‘HAMAS Geldi Abbas Yolcu, ‘HAMAS’a Selam Direnişe Devam’, ‘Peres: Bizi En İyi Anlayan Mahmut Abbas’, ‘Onlar Kaçmadılar ve İleri Atıldılar’, ‘Ehud Olmert: If I Release The Mınısters Abbas Wıll Go Grazy’ pankartları ile HAMAS bayrakları taşındı.
Ankara Filistin Dostları Platformu adına basın açıklamasını okuyan İLKAV Genel Başkanı Mehmet Pamak, HAMAS öncülüğündeki Filistin İslami direnişini arkadan hançerleyen, Gazze’ye yönelik Siyonist kuşatma ve katliamda parmağı olan Mahmut Abbas’ın, AKP hükümetinin daveti üzerine Ankara’ya geldiğini kaydederek; “Bizler, Filistin halkının, onun meşru temsilcilerinin ve İslami direnişin gerçek dostları olarak bu açık haksızlığa karşı çıkmak, işbirlikçileri ve onları Filistin halkının temsilcisi sayarak muhatap alanları kınamak ve Filistin halkının gerçek temsilcileri olan HAMAS öncülüğündeki İslami direnişin yanında olduğumuzu haykırmak üzere burada toplanmış bulunuyoruz” dedi.
FKÖ ve Abbas’ın İsrail ve ABD işbirliğiyle gerçekleştirdikleri entrikalarla HAMAS’ı ve direnişi yıldırmaya çalıştığına dikkat çeken Pamak; “Ulusalcı, laik ve Batıcı Mahmut Abbas, tıpkı Türkiye’deki Ergenekoncu, ulusalcı Kemalist yoldaşları gibi, öncelikle halkına ve halkının İslami kimliğine yabancılaşarak ve bu değerleri düşmanlaştırarak, Batının seküler değerlerini ve hayat tarzını içselleştirerek, Filistin halkını temsil niteliğini kaybetmiş bulunmaktadır. Diğer yandan da işgalci Siyonist terör devletiyle ve başta ABD olmak üzere emperyalist devletlerle işbirliği yaparak, fakir halkının kaynaklarını çalıp yolsuzluğa bulaşarak Filistin halkı nezdinde itibarını tamamen yitirmiş ve bu yüzden de son seçimlerde halkının desteğini çok büyük oranda kaybetmiştir. Üstelik Başkanlıktaki süresini de bitirdiği ve hukuksuz bir şekilde Filistin Devlet Başkanı koltuğunda oturduğu herkesçe bilinmektedir. İşte tüm bu sebeplerle, Mahmut Abbas, Filistin halkını temsil etme konumunu tamamen yitirmiş bir şahsiyettir. Halkının işgale karşı onurlu mücadelesinde ihaneti tercih etmiş, ABD ve İsrail terör devletlerinin işbirlikçisi hüviyetini kazanmış, onlardan aldığı destekle kendi halkının büyük desteğine sahip bulunan İslami direnişi arkadan vurmuş, halkına yönelik ambargo, kuşatma ve saldırılara istihbarat desteği sağlamış, halkına ve İslami direnişçilere yönelik provokasyon ve suikastlara bulaşmış bir hain konumundadır” dedi
Açıklamada şunlar ifade edildi: “Gerek Filistin halkı, gerekse tüm dünya nezdindeki açık işbirlikçi kimliğine rağmen, utanmadan Filistin halkının temsilcisi gibi Ankara’ya gelen işbirlikçi hain Mahmut Abbas’ı protesto ediyor, Ankara’dan defol diyoruz. Filistin halkını temsil etmediği gibi, üstelik halkının kanına da eli bulaşmış bu şahsı muhatap alarak, Filistin halkının gerçek temsilcilerine zulmedenleri de protesto ediyoruz. AKP hükümetine sesleniyor, ahlaklı ve tutarlı olmaya çağırıyoruz. Hem dünya devletlerini ve İsrail’i, HAMAS’ı muhatap almaya çağıracak, HAMAS olmadan çözüm üretilemez diyeceksiniz, hem de bizzat kendiniz HAMAS’ı, halkın seçtiği Başbakan İsmail Heniye’yi değil de işbirlikçi Abbas’ı muhatap almayı sürdüreceksiniz. Hem Mahmut Abbas’ın İsrail işbirlikçiliğini dünyaya ilan edeceksiniz, hem de Filistin halkını temsil etme kabiliyetini de tamamen kaybetmiş bu işbirlikçiyi, Filistin halkı adına muhatap kabul edip Ankara’ya çağıracaksınız. Hem Peres’in konuşmasını alkışlayanları bile “insanlık suçuna iştirak” konumunda değerlendiren çıkışlar yapacaksınız, hem de İsrail’e açıkça verilen askeri ve ekonomik destekle kendinizin de alkışlayanlardan daha da ileri derecede bu “insanlık suçu”nun ortakları konumunda bulunduğunuzu idrakten uzak duracaksınız. Bu, ahlaklı ve tutarlı bir politika mıdır? Hak, hukuk ve adalet bu politikanın neresindedir? Yoksa “kalplerimiz ve söylemlerimiz HAMAS’tan yana, ama ‘reel politik’ gereği eylem ve icraatlarımız ise, İsrail ve işbirlikçisi Mahmut Abbas’tan yana” mı demek istiyorsunuz? Yazıklar olsun reel politiğe bu kadar teslim olanlara. Yazıklar olsun, Gazze için yüksek perdeden konuşup da, sıra somut adımlar atmaya gelince ahlaki, insani ölçüleri ve değerleri ayaklar altına alma pahasına, Siyonist terör devletine ve işbirlikçilerine desteği ısrarla sürdürenlere.”
Basın Açıklamasının Tam Metni:
HAMAS öncülüğündeki Filistin İslami direnişini arkadan hançerleyen, Gazze’ye yönelik Siyonist kuşatma ve katliamda parmağı olan Mahmut Abbas, AKP hükümetinin daveti üzerine Ankara’ya gelmiş bulunuyor. Bizler, Filistin halkının, onun meşru temsilcilerinin ve İslami direnişin gerçek dostları olarak bu açık haksızlığa karşı çıkmak, işbirlikçileri ve onları Filistin halkının temsilcisi sayarak muhatap alanları kınamak ve Filistin halkının gerçek temsilcileri olan HAMAS öncülüğündeki İslami direnişin yanında olduğumuzu haykırmak üzere burada toplanmış bulunuyoruz.
Mahmut Abbas kimdir ve kimi temsil etmektedir? Mahmut Abbas daha birkaç gün önce; “Filistin Kurtuluş Örgütü`nün (FKÖ) üstünlüğünü kabul etmedikçe Hamas`la diyaloğun imkansız olduğunu” söylemiş birisidir. Yani kendisini halka rağmen öyle bir konumda görmektedir ki, tam despot bir üslupla, kendisine teslim olmadıkları takdirde, halkın gerçek temsilcileri olan meşru HAMAS hükümetini muhatap bile kabul etmeyeceğini cüretkârca ifade edebiliyor. Çünkü sırtını halka değil ABD ve İsrail’e dayamış bulunuyor. Aynı Mahmut Abbas, HAMAS ve diğer İslami direniş gruplarını, tıpkı işbirlikçiliğini yaptığı İsrail terör devleti ve ABD gibi ''kanlı teröristler'' olarak tanımlamaktan da utanmayacak kadar, işgali ve Siyonist devleti içselleştiren ve meselelere emperyalistlerin ölçüleriyle yaklaşan bir konumu temsil ediyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın DAVOS’ta ifşa ettiği üzere, siyonist rejim Başbakanı Ehud Olmert ile görüşmesinde, esir Filistinli bakan ve milletvekillerinin serbest bırakılması istendiğinde, Olmert, bu durumun Mahmud Abbas tarafından kabul edilmediğini, eğer böyle bir şey yaparsa Abbas’ın kriz geçireceğini ifade etmiş bulunuyor. Sadece bu olay bile, Mahmud Abbas yönetiminin ne denli büyük bir ihanet içinde olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Buna rağmen muhatap alınması ise, hükümet için büyük bir çelişki ve tutarsızlık oluşturmaktadır. Mahmud Abbas yönetimi Siyonist İsrail rejiminin tüm saldırı ve katliamlarına doğrudan ortak olmuş, hem Gazze hem de Batı Şeria’daki siyonist saldırganlığa doğrudan ve dolaylı olarak lojistik destek sunmuştur. Abbas yönetimi, Filistin toprakları üzerinde ABD ve İsrail’in taşaron bir örgütü olarak bulunmaktan başka hiçbir anlam ifade etmemektedir.
Filistin halkı fakr-u zaruret içinde kıvranırken, FKÖ, gelen yardımları bile kendi yandaşlarına dağıtmış ve boğazına kadar yolsuzluğa batmış, bir avuç FKÖ önderi ve yandaşı lüks içinde gayri İslami bir yaşam sürmeye başlamıştır. Böylece emperyalistlerin kültürünü yaşamlaştırarak halkına ve İslami değerlere yabancılaşan ve bunun sonucu olarak işgal güçleriyle uzlaşarak direniş çizgisini terk eden FKÖ, 2006 yılında yapılan seçimlerden büyük bir yenilgiyle çıkmıştır. Seçimlerden büyük halk desteğiyle çıkan ise, halkının İslami kimlik ve değerlerini esas alan, emperyalizme ve bölgedeki temsilcisi Siyonist terör devleti İsrail’e karşı İslami direnişi sürdüren, işgalciyle uzlaşmayı reddeden HAMAS olmuştur. HAMAS’ın seçim zaferine rağmen, başta FKÖ ve Mahmut Abbas olmak üzere, arkasındaki güçler İsrail, ABD, AB ve bölgedeki işbirlikçi despot Arap yöneticileri bu sonucu hazmedememişlerdir. Bölgeyi BOP’la demokratikleştireceğiz diyen emperyalist güçler, HAMAS’a verilen büyük halk desteğine rağmen, seçimle gelen meşru HAMAS hükümetini kabul etmemişlerdir. Yüzlerindeki maske düşmüş ve gerçek sahtekâr yüzleri çok kısa sürede ortaya çıkıvermişti.
Bunun üzerine, türlü entirikalarla, provokasyonlarla, ambargo ve kuşatmalarla, iğrenç baskı ve saldırılarla, bir yandan HAMAS’ı tasfiye etmeye, diğer yandan da halkı yıldırıp sindirerek HAMAS’a desteğini kırmaya çalıştılar. Hamas hükümetinin kurulmasıyla birlikte, Hamas'ın Siyonist İsrail rejimini asla tanımayacağını ve İslami direnişi terk etmeyeceğini açıklaması ve bu kararlılığını sürdürmesi üzerine, Amerika ve Avrupa, siyonist İsrail rejimiyle birlikte Gazze'ye yönelik insanlık dışı bir ambargo başlattılar. Birkaçı haricinde Türkiye de dahil bütün dünya devletleri bu zulmü utanmadan seyrettiler ve demokrasi putlarını da kolayca yiyip hazmettiler. Halkın oylarıyla hükümet kurma hakkını elde eden HAMAS’ın meşru hükümetini tanıma ve destekleme çabası içine girmedikleri gibi, tam tersine seçimden ağır yenilgiyle çıkan ve Devlet başkanlığı meşruiyetini bile yitirmiş FKÖ’yü ve işbirlikçileri Mahmut Abbas’ı destekleyip, HAMAS’ın her yandan kuşatılıp yok edilmesine yönelik Siyonist Devlet ve Mahmut Abbas’ın ortak projesine sonuna kadar destek verdiler.
Bir yandan Muhammet Dahlan komutasındaki FKÖ militanlarınca, Başbakan İsmail Heniye dahil HAMAS önderlerine suikastlar düzenlenirken, diğer yandan da ambargo ve kuşatma altında ıstıraplar dayanılmaz boyutlara ulaşıyordu. Halk en zaruri ihtiyaçlarını bile karşılayamıyordu. Bunun üzerine, Katar ve Endonezya, BM Güvenlik Konseyi'nde, Gazze'ye uygulanan ambargonun kaldırılmasına yönelik bir teklifi gündeme getirdiler. İşte bu süreçte, Mahmud Abbas'ın BM'deki adamı görülmemiş bir ihanete imza atarak, Gazze'ye uygulanan ambargonun kaldırılmasına karşı çıktı. El Fetih de Amerika ve İsrail gibi Gazze'nin boğulmasını, Gazze'deki Filistinlilerin açlık ve yokluğa mahkum edilerek sindirilmesini istiyordu. Kundaktaki bebeklerin çığlıkları bile bu El Fetih hainlerinin yüreğini sızlatmıyordu.
Gazze'nin Hamas'ın kontrolüne geçmesinden sonra El Fetih karargâhlarında ele geçirilen belgelerde, Mahmud Abbas çetesinin siyonistlerle olan işbirliği, Filistin halkının parasını nasıl çaldıkları, ne iğrenç ilişkilere girdikleri ve nasıl yolsuzluklar yaptıkları belgelerle bir bir ortaya serildi. Gazze'de yaşadıkları tarihi ve stratejik yenilgi sonrasında Mahmud Abbas hemen Mısır'ın Şerm el Şeyh kentinde efendileri ile buluştu. Amerika, İsrail, Ürdün ve Mısır baş başa vererek Mahmud Abbas çetesini bütünüyle yıkılmaktan kurtarmanın ve Mahmud Abbas ile el ele vererek Hamas hareketi ve hükümetinin tecrit ve tasfiye edilmesinin planlarını yaptılar. Bunun üzerine Mahmud Abbas aceleyle Amerika'nın emir eri Selam Feyyad başbakanlığında gayrimeşru bir hükümet ataması yaptı. Tamamen Amerikan-İsrail direktifleri çevresinde kurulan ve hiç bir meşruiyeti bulunmayan bu hükümetin varlık sebebinin, sadece Filistin İslami direnişini tasfiye ve direnişi bitirme olduğu hükümetin icraatları ve aldığı kararlarla ortaya çıktı.
Bugün gelinen noktada, seküler zihniyetli FKÖ hakimiyetindeki “Batı Şeria”da yüzlerce HAMAS üyesi Müslüman hapishanelere doldurulmuş bulunuyor. Üstelik Abbas’ın faşist militanları onlara akıl almaz işkenceler yapıyorlar. Türkiye’nin Kemalist ulusalcı Ergenekoncuları gibi, kendi halkına yönelik pek çok provokasyonun altına imza atan bu Siyonist işbirlikçisi ulusalcı laik FKÖ çetesi, bir yandan Müslüman direnişçileri arkadan vururken, bir yandan da Siyonist terör devletine İslami direniş önderlerinin yerlerinin istihbaratını sağlayarak ve alçak suikastçılara yardım-yataklık yaparak, şehid edilmelerine sebep olmaktan bile utanmamıştır. Tıpkı Türkiye’dekilerin yaptığı gibi, insanlar kaçırılıyor, faili meçhuller yaygınlaşıyor ve böylece halk bu FKÖ’lü zorbalara ve Siyonist terör devletine teslim olmaya zorlanıyor. HAMAS’tan yapılan açıklamada, Batı Şeria’da, FKÖ’lü emniyet güçlerince kaçırılanların akıbetlerinin bilinmediği ve yakınlarına hiçbir bilgi verilmediği bildiriliyor. HAMAS hareketi liderlerinden Halil el Hayya'nın basın açıklamasında belgelerle ifşa ettiği üzere, Gazze'de Filistinli mücahidlere yönelik siyonist saldırılara enformasyon desteği sağlayan El Fetih hainleri bu kez, alçakça ihanetlerini Batı Şeria'da sahneleyerek, siyonist İsrail rejimi işgal güçleri ile birlikte HAMAS mücahidleri avına çıkmış bulunuyorlar.
Daha birkaç gün önce, Batı Yaka'nın Cenin şehri yakınlarında bulunan Kubatiye'de Siyonist özel timler tarafından gerçekleştirilen cinayette de İslâmî Cihad Hareketi'nin askerî kanadı Kudüs Seriyyeleri'nin komutanlarından Alâaddin İsam Ebu'r-Rub şehit edildi. İslami Cihad teşkilatı adına yapılan açıklamada, komutan Alaaddin Ebu'r-Rub'un Filistin özerk yönetiminin eski başkanı Mahmud Abbas'a bağlı güvenlik organları tarafından takibe alındığı, cinayetin de işte bu takip sonrasında gerçekleştirildiği dolayısıyla Abbas güçleriyle işgal yönetimi arasındaki güvenlik işbirliğinin bir ürünü olduğu vurgulandı. Mücahitlerin yerlerinin tespitinde Abbas'a bağlı istihbarat elemanlarının işgalcilere yardımcı olduğu daha önce yasadışı Selâm Feyyad hükümetinin güvenlik bakanı tarafından da itiraf edilmişti.
Mahmut Abbas’ın, Filistin halkını temsil etmeyen bir işbirlikçi olduğunu Filistinli direniş gruplarının ortak bildirisi de açıkça ifade etmiş bulunuyor. Bundan bir süre önce, Mahmut Abbas’ın Filistin’i temsilen Arap Birliği toplantısına çağrılmasına HAMAS ve diğer İslami direniş grupları itiraz etmiş ve bugün Türkiye’ye çağrılmasını da kapsayacak bir açıklama yapmışlardı. Filistin direniş grupları, Arap Birliği`nin Mahmut Abbas`ı Filistin Devlet Başkanı olarak Arap Birliği zirvesine davet etmesini reddettiklerini belirterek, Mahmut Abbas`ın meşruluğunu yitirdiğini ve sadece kendini temsil ettiğini dile getirdiler. Filistin direniş grupları 19 Ocak’da yaptıkları ortak açıklamada, Gazze`nin imarı için güvenilir olmayan Ramallah`taki gayri meşru hükümetin muhatap alınmaması konusunda da uyarıda bulundular. Direniş grupları, Mahmut Abbas için, İsrail terör devletiyle işbirliği yaparak Gazzelilerin kanının akıtılmasında payı olduğu halde şimdi timsah gözyaşları dökerek bölge ülkelerini gezdiğini, asla temsil etmediği Filistin halkı adına görüşmeler yaptığını İslami direnişin zaferini çalma çabası içine girdiğini ifade ediyorlar.
Bütün bunlar gösteriyor ki, ulusalcı, laik ve Batıcı Mahmut Abbas, tıpkı Türkiye’deki yoldaşları gibi, öncelikle halkına ve halkının İslami kimliğine yabancılaşarak ve bu değerleri düşmanlaştırarak, Batının seküler değerlerini ve hayat tarzını içselleştirerek Filistin halkını temsil kabiliyetinden yoksun bulunmaktadır. Diğer yandan da işgalci Siyonist terör devletiyle ve başta ABD olmak üzere emperyalist devletlerle işbirliği yaparak, fakir halkının kaynaklarını çalıp yolsuzluğa bulaşarak Filistin halkı nezdinde itibarını tamamen yitirmiş ve bu yüzden de son seçimlerde halkının desteğini çok büyük oranda kaybetmiştir. Üstelik Başkanlıktaki süresini de bitirdiği ve hukuksuz bir şekilde Filistin Başkanı koltuğunda oturduğu herkesçe bilinmektedir. İşte tüm bu sebeplerle, Mahmut Abbas, Filistin halkını temsil etme konumunu tamamen yitirmiş bir şahsiyettir. Halkının işgale karşı onurlu mücadelesinde ihaneti tercih etmiş, ABD ve İsrail terör devletlerinin işbirlikçisi hüviyetini kazanmış, onlardan aldığı destekle kendi halkının büyük desteğine sahip bulunan İslami direnişi arkadan vurmuş, halkına yönelik ambargo, kuşatma ve saldırılara istihbarat desteği sağlamış, halkına ve İslami direnişçilere yönelik provokasyon ve suikastlara bulaşmış bir hain konumundadır.
İşte böyle bir hüviyete sahip bu işbirlikçi hainin, Gazze halkına yönelik katliamda payı olduğunu ve işbirlikçi kimliğini DAVOS’ta bile açıkça ifade eden Başbakan Erdoğan tarafından Filistin halkının temsilcisi olarak Ankara’ya davet edilmiş olması çok büyük bir çelişki oluşturmuştur. Gazze halkının katledilmesine karşı açık tavır alan ve Mahmut Abbas’ın HAMAS’a karşı İsrail yanlısı tutumunu ifşa etmiş bulunan Türkiye Başbakan’ının, Filistin halkının kahir ekseriyetinin desteğine sahip meşru hükümetin başbakanı ve işgale karşı direnişin lideri İsmail Heniye’yi değil de işbirlikçi Mahmut Abbas’ı muhatap alması, hangi mazeretin ardına sığınılırsa sığınılsın, hiçbir sebeple mazur görülemeyecek derecede büyük bir tutarsızlıktır.
Dünya’ya ve bölge ülkelerine, HAMAS’ı muhatap almalarını, onunla diyaloga geçilmesinin önemini anlatmaya çalışan TC hükümeti yetkililerinin neden bir kez olsun seçilmiş meşru hükümeti ve onun onurlu Başbakanı İsmail Heniye’yi muhatap alıp resmen Türkiye’ye davet etmedikleri sorusu cevap beklemektedir. Bilindiği üzere, bu hükümetin yetkilileri daha önce de Mahmut Abbas ve Şimon Peres ikilisini Türkiye’ye çağırıp Filistin halkının kanına bulanmış katillerin ellerini sıkmışlar ve TBMM’de konuşturup itibar göstermişlerdi. Halbuki Peres ile Abbas zaten sürekli görüşen, İslami direnişe karşı birlikte saldırılar düzenleyen iki müttefiktiler. Bütün bu ikiyüzlülükler, çelişkiler ve tutarsızlıklarla, “kalplerimiz ve söylemlerimiz HAMAS’tan yana, ama reel politik gereği eylem ve icraatlarımız ise, İsrail ve işbirlikçisi Mahmut Abbas’tan yana” mı denmek isteniyor?
İşte Siyonist terör devleti yetkilileri de, “bekara karı boşamak kolay” anlayışıyla içselleştirilen bu tutarsız politikanın sonucu olan “söylem ve eylem arasındaki çelişkiyi” çok iyi bildikleri için, Tayip Erdoğan’ın hepimizin takdir ettiğimiz DAVOS’taki haklı ve sert çıkışından çok fazla rahatsız olmadılar. Bizzat bu sert tepkiye muhatap kılınan Peres’in ağzından yaptıkları açıklamada, “TC devletine ve Tayip Erdoğan’a çok saygı duyduklarını ve Türkiye’nin, İran’ı dengelemek bakımından bölge ve kendileri için çok önemli olduğunu, ilişkilerin hiçbir zarar görmeden aynen devam edeceğini” söylediler ve hep alttan aldılar. Çünkü onlar da, bu tepkinin sadece bir söylemden ibaret olduğunu, stratejik işbirliğinin aynen devam edeceğini çok iyi biliyorlardı. Yazıklar olsun reel politiğe bu kadar teslim olanlara. Yazıklar olsun, Gazze için yüksek perdeden konuşup da, sıra somut adımlar atmaya gelince ahlaki, insani ölçüleri ve değerleri ayaklar altına alma pahasına, Siyonist terör devletine ve işbirlikçilerine desteği ısrarla sürdürenlere.
Gerek Filistin halkı, gerekse tüm dünya nezdindeki açık işbirlikçi kimliğine rağmen, utanmadan Filistin halkının temsilcisi gibi Ankara’ya gelen işbirlikçi hain Mahmut Abbas’ı protesto ediyor, Ankara’dan defol diyoruz. Filistin halkını temsil etmediği gibi, üstelik halkının kanına da eli bulaşmış bu şahsı muhatap alarak, Filistin halkının gerçek temsilcilerine zulmedenleri de protesto ediyoruz. AKP hükümetine sesleniyor, ahlaklı ve tutarlı olmaya çağırıyoruz. Hem dünya devletlerini ve İsrail’i, HAMAS’ı muahatap almaya çağıracak, HAMAS olmadan çözüm üretilemez diyeceksiniz, hem de bizzat kendiniz HAMAS’ı, halkın seçtiği Başbakan Heniye’yi değil de işbirlikçi Abbas’ı muhatap almayı sürdüreceksiniz. Hem Mahmut Abbas’ın İsrail işbirlikçiliğini dünyaya ilan edeceksiniz, hem de Filistin halkını temsil etme kabiliyetini de tamamen kaybetmiş bu işbirlikçiyi, Filistin halkı adına muhatap kabul edip Ankara’ya çağıracaksınız. Hem Peres’in konuşmasını alkışlayanları bile “insanlık suçuna iştirak” konumunda değerlendiren çıkışlar yapacaksınız, hem de İsrail’e açıkça verilen askeri ve ekonomik destekle kendinizin de alkışlayanlardan daha da ileri derecede bu “insanlık suçu”nun ortakları konumunda bulunduğunuzu idrakten uzak duracaksınız. Bu, ahlaklı ve tutarlı bir politika mıdır? Hak, hukuk ve adalet bu politikanın neresindedir?
Sonuç olarak, Başbakan tayip Erdoğan’ı DAVOS’taki sözlerinin arkasında durmaya, katillerle ve Filistin halkını temsil etmeyen işbirlikçi hainlerle görüşmeyi bırakmaya ve artık Filistin halkının meşru temsilcileriyle görüşmeye çağırıyoruz. Sözlü tepkilerini icraat planına taşıyıp tutarlı olmaya, İsrail terör devletine askeri ve ekonomik açık destek mahiyetindeki ilişkileri kesmeye ve böylece “insanlık suçunun” ortağı olmaktan kurtulmak için somut adımlar atmaya çağırıyoruz.
ANKARA FİLİSTİN DOSTLARI PLATFORMU