Salı, Aralık 3, 2024
Ana sayfa BASIN AÇIKLAMALARI İdeolojik Kuşatma Altında Öğütüme Karşı Özgürlük Mücadelesi

İdeolojik Kuşatma Altında Öğütüme Karşı Özgürlük Mücadelesi

by İlkav Editor
2,5K 👁
A+A-
Reset
 

Pamak, sistem içi görece özgürleşme vaat edenlerin dikkatlerini bu alanda yaşanan büyük zulümlere çekerek, “eğer ülkeyi yönetenlerin güçleri yetiyorsa özgürleşmeye öncelikle eğitim alanından başlamalıdırlar” dedi. Seküler tapınak ve kışlaya dönüştürülen, tamamen bir beyin yıkama ve kişiliksizleştirme işlevi gördürülen okullardaki öğütüme son verilerek sağlanacak özgürleşmenin önemine ve aciliyetine değinerek şunları söyledi; “sivilleşme ve özgürleşme yolunda ilk adım olarak, topyekun eğitim sisteminin askeri vesayetten ve militarist kuşatmadan kurtarılması, eğitimdeki ideolojik kıskaca son verilmesi gerekmektedir. İnsan haklarına saygıdan ve özgürlükten bir nebze bahsedilebilmesi için dahi, öncelikle bu özgürleşmenin gerçekleştirilmesi, bu bağlamda Kemalizmin amentüsü olan “andımız” ve askeri komutlu militarist ulusal marş törenlerine, saygı duruşu adı altındaki putperest ritüellere son verilmesi, başta milli güvenlik ve inkılap tarihi dersleri olmak üzere, laiklikle-resmi ideolojiyle karıştırılmış resmi din dersleri ve tüm ideolojik derslerin müfredattan çıkarılması ve bütün ders programlarının resmi ideolojiden tamamen arındırılması şarttır.” Bu ideolojik zulme karşı özgürlük mücadelesinin gerekliliğine dikkat çeken Pamak şu çağrıyı yaptı: “Zalimlerin hak ve özgürlükleri hediye olarak vermeyeceklerinin bilinciyle, bu büyük ideolojik, militarist kuşatmayı yarmak, zulmü geriletmek, gasp edilmiş hak ve özgürlüklerimizi fethetmek amacıyla harekete geçmeliyiz. Çocuklarımıza resmi ideoloji dayatılan okulların ya da Öğütüm Bakanlığının önünde, öncelikle bu dayatmaya, resmi ideoloji andı söyletmeye, askerlerce verilen derslere, eğitim üzerindeki ideolojik, militarist, askeri baskı ve yönlendirmelere karşı itirazımızı yükselten eylemler yaparak, sivil itirazlar ortaya koymalıyız. Biz, herkes için adalet ve özgürlük isteyen bu mücadelemizle, resmi ideolojinin tapınakları, kışlaları, beyin yıkama merkezleri olarak kullanılan okulların, ideolojilerden ve militarizmden arındırılarak özgürlük adaları haline getirilmesini gündemleştirmeliyiz. Bu okullarda hiç kimseye hiçbir din ve ideoloji dayatılmamasını, insanların istedikleri din ve ideolojiyi özgürce tercih edip eğitimini almasını ve özgürce kendilerini gerçekleştirecekleri adalet vasatına ulaşmasını amaçlamalıyız. İslam dini veya diğer dinlerin derslerinin de Atatürkçülük dersinin de seçmeli olmasını, dileyenin dilediğini seçebilmesini, ama her din ve ideolojinin müntesiplerinin kendi çocuklarına verilecek bu derslerin müfredatını da kendilerinin kendi kaynaklarına dayanarak tespit edebilmesini ve buna devletin karışmamasını temin edecek açılımları talep ve teşvik etmeliyiz.”

Mehmet Pamak’ın açıklamasının tam metni: “Çocuklarımız için, “Resmi İdeoloji Kıskacında” yeni bir öğütüm yılı başladı. Ve maalesef çoğumuz, her zamanki umursamalığımızla, zulmü kanıksamışlığımızla, edilgen ve pasif duruşumuzu sürdürerek, ateşten korumakla mükellef kılındığımız çocuklarımıza yönelik bu büyük zulmü, ideolojik-dogmatik-militarist kuşatmayı sadece seyrediyoruz. Bilindiği üzere, 03.12.2006 tarihinde Ankara Kocatepe Kültür Merkezi konferans salonunda düzenlediği “Resmi İdeoloji Kıskacında Eğitim Sistemi ve Din Eğitimi” konulu panelde yapılan konuşmalar sebebiyle kartel medyasının tahrikiyle İLKAV için kapatma, iki konuşmacı hakkında da TCK 301. maddeyi ihlal suçlamasıyla ceza davası açılmıştı. Resmi ideolojinin tapınakları, kışlaları, beyin yıkama merkezleri olarak kullanılan okullar, ideolojilerden ve militarizmden arındırılarak özgürlük adaları haline getirilsin, hiç kimseye hiçbir din ve ideoloji dayatılmasın, insanlar özgürce istedikleri din ve ideolojiyi tercih edip eğitimini alsın ve özgürce kendisini gerçekleştirsin dediğimiz için açıldı tüm bu davalar. İslam dini dersleri de Atatürkçülük dersleri de seçmeli olsun dileyen dilediğini seçsin dediğimiz için. Yaklaşık iki buçuk yıl süren medya linçi ve siyasi amaçlı davalar sonunda, Rabbimizin lütfuyla her iki dava da düşmüş bulunuyor. İşte bu davalara ve medya linçine gerekçe kılınan ve söz konusu panelin öğleden önce ve sonraki iki oturumunda yaptığım, mahkemeye dosyasında da yer alan konuşma metnimden bazı paragrafları, bugün yeniden hatırlatmakta fayda gördüğüm için aşağıya alıntılıyorum. İnşallah her birimiz, eğitim alanında yaşanan bu militarist kuşatma ve ideolojik öğütüm karşısındaki sorumluluklarımızı tekrar hatırlayarak gereğince amel etme bilincini yakalarız.

İnsan olmak, insanca ve özgürce yaşamak, egemenlerin oyunlarını bozarak, hak ve özgürlüklerimizi geri almak istiyorsak, işe, düşüncemizin biçimlendirildiği, egemenlerin uyduruk bilgilerle, kendi çıkarlarına ve sömürü düzenlerine uyumlu müfredatlarla önce zihnimizi işgal edip, bilahare hayatımızı belirledikleri eğitim siteminden, okullardan başlamalıyız. Okullardaki ders programlarına karşı, kendimizi, şahsiyetimizi, kimliğimizi, hak ve özgürlüklerimizi savunmazsak, bu programlarda zihnimize zerk edilen düşünceler, değerler düşmanımız olmayı sürdüreceklerdir. Biz, ailemiz ve halkımız, okulların ders programlarını kendimiz düzenlemiyorsak, hangi tür eğitimi ve hangi müfredatla alacağımızı özgün vahyi değerlerimiz istikametinde bizler belirlemiyorsak, yaşama biçimimizi, hayata dair ölçü ve ilkelerimizi başkaları belirliyor demektir. Bu büyük zulme rıza göstermek ezenlerinin kölesi olmayı kabul etmektir. Ulus devletler, okulu adeta bir ulus yaratma laboratuarı olarak kullanmaya çalışmışlardır. Okul adlı atölyeler, taze yürek ve zihinlerin, eldeki şablonlara göre kesilip biçileceği alanlar olarak algılanmıştır. Egemenler, kurdukları sömürü ve zulüm düzenini ayakta tutmak için, bu sistemin mağdurlarını kendi çıkarlarını koruyacak biçimde yetiştirecek ideolojik zorunlu eğitimi bir araç olarak kullanmaktan asla tavize yanaşmıyorlar. Sonuçta mazlumları, zalimlerini ayakta tutan payandalar haline dönüştürme gayesi güden zorunlu ideolojik okul eğitimini ısrarla sürdürüyorlar. Kemalist eğitim sisteminin dayalı olduğu Paradigma aslında ülkede yaşanan bütün sorunların kaynağında yatan temel meseledir. Kemalist ulus-devlet, sistemini ayakta tutabilmek, çıkarlarını ve kendilerine iktidar ve rant sağlayan statükoyu muhafaza edebilmek için, itiraz etmeyecek, itaatkâr yeni nesiller yetiştirmek için eğitim sistemini kullanmıştır. Kullanmaya da devam etmektedir.

Resmi ideolojik dogmaların karanlığında kalan eğitim sisteminde, zihinleri ve duyguları işgal edip kirletmişler, kendine ve köklerine yabancılaşan nesiller yetiştirmeye çalışmışlardır. Okulları, paganist batı kültürüyle örtüşen Kemalizm dininin tapınakları haline dönüştürerek, ilimden uzak, resmi ideoloji ezberciliğini esas alan programlarla, toplumun eğitim ve kültür seviyesinde büyük erozyona sebep olmuşlardır. İşte Kemalist eğitim sisteminin bu hedefi, bugünkü çürümenin gerçek sebebini teşkil etmektedir. Tornadan geçirilen nesillerin fıtratlarının bozulması, şahsiyetlerinin öğütülmesi ve özgün paradigmalarından, kendisine anlam, değer ve şahsiyet kazandıran kimlik değerlerinden soyutlanması sonucunda, kendisi de, başkası da olamayan, gerçekten ne idüğü belirsiz nevzuhur bir toplum ortaya çıkarılmıştır. Sistem içi görece özgürleşme vadedenler bilmelidirler ki, sivilleşme ve özgürleşme yolunda ilk adım olarak, topyekun eğitim sisteminin askeri vesayetten ve militarist kuşatmadan kurtarılması, eğitimdeki ideolojik kıskaca son verilmesi gerekmektedir. İnsan haklarına saygıdan ve özgürlükten bir nebze bahsedilebilmesi için dahi, öncelikle bu özgürleşmenin gerçekleştirilmesi, bu bağlamda Kemalizmin amentüsü olan “andımız” ve askeri komutlu militarist ulusal marş törenlerine, saygı duruşu adı altındaki putperest ritüellere son verilmesi, başta milli güvenlik ve inkılap tarihi dersleri olmak üzere, laiklikle-resmi ideolojiyle karıştırılmış resmi din dersleri ve tüm ideolojik derslerin müfredattan çıkarılması ve bütün ders programlarının resmi ideolojiden arındırılması şarttır. Zalimlerin hak ve özgürlükleri hediye olarak vermeyeceklerinin bilinciyle, bu büyük ideolojik, militarist kuşatmayı yarmak, zulmü geriletmek, gasp edilmiş hak ve özgürlüklerimizi fethetmek amacıyla harekete geçmeliyiz. Çocuklarımıza resmi ideoloji dayatılan okulların önlerinde, öncelikle bu dayatmaya, resmi ideoloji andı söyletmeye, askerlerce verilen derslere, eğitim üzerindeki ideolojik, militarist, askeri baskı ve yönlendirmelere karşı itirazımızı yükselten eylemler yaparak, sivil itirazlar ortaya koymalıyız.

Ekitap için tıklayın

Bugün burada başlattığımız gibi imza kampanyalarıyla toplumu bilinçlendirerek ve sorumluluklarını hatırlatarak, kamuoyu oluşturarak, eğitimde özgürleşmeyi getirecek, hak ve özgürlük mücadelesini süreklilik arz eden bir biçimde sürdürmeliyiz. Ülkenin eğitim sistemini tüm çarpıklıkları ve çürümüşlükleri ile ortaya koyup toplumu bilinçlendirecek ilmi toplantılar, sempozyumlar, paneller yapmalıyız. Bu alandaki zulümleri ve insan hakları ihlallerini ve özgürlük taleplerimizi güncelleştirerek halkı aydınlatıcı, kamuoyu oluşturucu, muhalefet bilincini yükseltip yaygınlaştırıcı çalışmalar yapmalıyız.Allah’ın bize emrettiği, çocuklarımızı İslam’a göre eğitme hakkımızı ve büyük sorumluluğumuzu ısrarla gündemde tutmalı, bir gün mutlaka alacağımızın bilinci ile süreklilik arz eden bir mücadeleyi ısrarla sürdürmeliyiz.

Çocuklarımızın devletin değil bizim çocuklarımız olduğunu ve onların nasıl bir eğitim almaları gerektiğini, tıpkı taklit edilen Avrupa’da olduğu gibi, ancak bizim belirleyebileceğimizi ve TC tarafından da altına imza atılmış insan hakları beyannamesinin de bunu öngördüğünü, her yönden haklı olmanın sağladığı büyük güç ve cesaretle haykırmalıyız.

Gerçekten haklı olmak ne kadar büyük bir güçtür. İşte bu gücü harekete geçirmeli ve laik devletin asla karışma yetkisi olmaması gereken İslami eğitim hakkımızı ısrarla gündemleştirmeliyiz.Sonuç olarak, bir yandan çocuklarımızı bilinçlendirecek ve sürekli arındıracak, alternatif arınma merkezleri, eğitim merkezleri, tabiri caiz ise bir nevi diyaliz merkezleri olarak alternatif eğitim programları uygulayan çağımızın “Dar-ül Erkam”larını harekete geçirmeliyiz.

Toplumda, eğitimde, medyada kirlenen çocuklarımızı ve kendimizi, bu diyaliz merkezlerinde arındıracak, ideolojik kuşatma altında sürekli kirletilen, fıtratı bozan virüsler bulaştırılan çocuklarımızı evlerimizde ve dernek/vakıf benzeri ortak alanlarımızda anti virüs programlarıyla arındırıp özgün değerlerimizle inşa etmeye yönelik projeler geliştirmeliyiz.

Bir yandan çocuklarımızı bilinçlendirerek ve sürekli arındırarak okullardaki kişiliksizleştirmeyi, kirlenmeyi, kuşatmayı aşmaya çalışmalı, diğer yandan da zulüm sistemini geriletmeye ve yeni özgürlük alanları kazanmaya ve gasp edilmiş haklarımızı geri almaya yönelik sivil itirazlar ve şiddeti içermeyen direnişler ortaya koymalıyız. İnanıp, salih amel işleyenler ve Allah yolunda bedel ödemekten çekinmeyen fedakâr müminler için Allah’ın yardımının çok yakın olduğunu unutmamalıyız.

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon