Salı, Aralık 3, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe:Mü’minler Hiçbir Kimsenin Kınamasından Korkmazlar

Hutbe:Mü’minler Hiçbir Kimsenin Kınamasından Korkmazlar

by İlkav Editor
5,K 👁
A+A-
Reset

Hutbe: Mü’minler Hiçbir Kimsenin Kınamasından Korkmazlar                                                     

“…Onlar, Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar…” (Maide: 54)

Mü’minler, Allah yolunda cihad ederler. Nefisleri yolunda değil… Kavimleri yolunda değil… Yurtları yolunda değil sadece Allah yolunda cihad ederler. İlahi sistemin kurulması, hakimiyetinin gerçekleşmesi, şeriatının uygulanması ve bu yolla tüm insanlığa hayır sağlanması için sadece Allah yolunda… Bu davada onların şahsına bir şey yoktur. Bu hisseden, kendilerine bir şey yoktur. Her şey Allah için ve ortağı olmayan Allah’ın yolunda. Onlar Allah yolunda cihad edip hiçbir kimsenin kınamasından korkmazlar. Sonra, niye korksunlar ki? İnsanların alışkanlığı; halkın örfü ve cahiliyenin geleneği, sünnetullah’ı izleyerek Allah’ın hayat nizamını kurmaya çalışanları niye durdurabilsin ki?
İnsanların kınamasından ancak ölçü ve hükümlerini onların heva-heveslerinden alan kimseler korkabilir. Peki imdat ve yardımını insanların katından bekleyen kim!? Ölçü ve değerlerini; insanların arzu, şehvet ve değerlerine egemen kılmak için Yüce Allah’tan alan, güç ve üstünlüğünü de Yüce Allah’ın güç ve üstünlüğünden alan kimse, insanların söz ve tavırlarını muhakkak ki umursamaz. Bu insanlar kim olursa olsun, mevcut hayat şartları ne olursa olsun, uygarlıkları, ilim ve kültürleri ne olursa olsun umursamaz. Eğer biz insanların söz ve davranışlarını, iktidar ve kavramlarını, pratik hayatlarının ölçü ve değerlendirmelerini hesaba katıyorsak, asıl ölçülerden muhakkak ki gafiliz. Yahut asıl başvurulması gereken ölçüyü, standardı ve değerlendirmeyi unutmuşuzdur. Çünkü sözkonusu olan, Allah’ın nizamı, şeriat ve hükmüdür. Yegane hak budur. Bunun dışında kalan her şey -ister milyonlarca insanın örfü olsun ve isterse asırlardan beri kabul gören bir gelenek olsun- batıldır. Mevcut ve somut olan, insanlar tarafından benimsenip yaşanan ve hayata esas kılınan beşerî kıymetlerin, konumların, örf veya geleneklerin hiçbir değeri yoktur.
Beşerî ölçüler, İslam düşüncesinin asla kabul etmediği ölçülerdir. Herhangi bir konumun, yargının, örf veya geleneğin değeri, İlahî hayat sisteminin esaslarından birine dayalı olmasından ileri gelir. Çünkü tüm değer ve ölçülerin kaynağı İlahî sistemdir. Bundan dolayı mü’min grup, hiçbir kimsenin kınamasından korkmadan Allah yolunda cihad eder. Allah’tan başka hiçbir kimseden korkmayan seçkin mü’minlerin vazgeçilmez özellikleri budur.
Mü’minlerin yüreği, sarsılmaz, sabit ve dünyanın hiçbir gücüne yenilmez niteliktedir. Çünkü o, işinde galip ve kulların tümüne egemen olan Yüce Allah’ın gücüne bağlanmıştır. Bu kalbin tehlikelere karşı biraz sarsılması belki mümkündür ama bu sarsıntının bozgun ve kaçışa neden olması caiz değildir. Eceller, Allah’ın elindedir. Bu bakımdan mü’min, ölüm endişesiyle geriye dönüp kaçamaz. Çünkü bu, gücü aşan bir yükümlülük değildir. Mü’min, insandır ve nihayet kendisi gibi bir, insan olan düşmana karşı koyar. Taraflar bu açıdan eşit konumda bulunmaktadırlar. Ama bunun yanında mü’minin ayrı bir desteği vardır. Çünkü o, asla yenilmez büyük bir güce bağlanmıştır. Eğer sağ kalırsa Allah’a yönelmiştir. Kaderinde şehadet yazılmışsa gene Allah’a yönelmiştir. O, bu her iki haliyle de hasmından daha güçlüdür.
“Ey iman edenler! Toplu haldeki kafirlerle karşılaşırsanız sakın (bozulup) geri kaçmayın. Kim bu karşılaşma gününde -vurmak için bir tarafa yönelmek veya başka bir gruba katılmak maksadı dışında- düşmana arka dönüp kaçarsa, muhakkak ki o, Allah’tan bir gazaba uğramıştır ve onun varacağı yer de cehennemdir. Cehennem ise ne de kötü bir varış yeridir.” (Enfal: 15,16)
Mü’min, tüm bunlardan dolayı hiçbir kuldan korkmaz. Çünkü o, sadece Allah’tan korkar:
“Siz onlardan mı korkarsınız? Halbuki kendisinden korkmanız gereken Allah’tır. Eğer mü’minler iseniz.” (Tevbe: 13)
Bu ayetin ve bu ayetin anlattığı dehşetli olayların ve bu olayların tesiri karşısında mü’minin coşmaması mümkün değildir. Öyleyse ey İslam davetçileri! Bilin ki, siz ilahî kudretin vesilesi ve İlahî iradenin araçlarısınız:
“Yoksa siz Allah’ın içinizden cihad edip Allah’tan, Rasulünden ve mü’minlerden başkasını sırdaş (dost) edinmeyen kimseleri ortaya çıkarmadan kendi halinizde bırakılacağınızı mı sandınız. Allah, hiç şüphesiz yaptıklarınızdan haberdardır.” (Tevbe: 16)
Ağzı iyi laf yapan, geride kalışına inandırıcı sözleriyle mazeretler uydurarak Müslüman saffın içine sızan kimseler elbette ki bulunacaktır. Bundan dolayı örtülerin kalkması, Müslüman cemaatin iyiliğinedir. Çünkü samimî mücadele ehli mü’minlerle savsaklayanların birbirinden ayrılması şarttır.
Kardeşlerim, geçtiğimiz Çarşamba günü 16 Mart Halepçe katliamının 28. yıldönümü idi. Bu katliamı hatırlamadan, lanetlemeden geçmek de istemedim.
16 Mart 1988 tarihinde ve 5 binden fazla insanın ölümüne sebep olan Halepçe Katliamı’nın yıldönümü idi.
İran-Irak Savaşı sırasında Halepçe’ye zehirli gaz saldırısı, Halepçe Katliamı olarak bilinir.  1986-1988 yılları arasında Saddam Hüseyin’in Kuzey Irak’ta el-Enfal Harekatı, zalim Saddam’a karşı isyan eden Kürt kardeşlerimize karşı düzenlettiği bir dizi katliamın adıdır. Operasyonlar özellikle 1988 yılında doruğuna ulaşmıştır. Enfal Operasyonu kara harekatları, havadan bombalamalar, yerleşkelerin sistematik bir şekilde yıkılması, toplu zorunlu göçler, idam mangaları ve kimyasal silah kullanımı içermiştir ki operasyonun baş ismi el-Mecid buradan hareketle daha sonra “Kimyasal Ali” olarak anılmaya başlanmıştır. Operasyon ayrıca Süryanileri ve Irak Türkmenlerini de hedef almıştır. Bağımsız kaynaklar 180 bin civarında insanımızın öldürüldüğü tahmininde bulunurken, 100 bin kadar kadının dul kaldığı ve daha büyük sayıda çocuğun yetim kaldığı ifade edilmiştir.
Biz de Müslümanlar olarak bu yapılan katliamı ve bunun dışında yapılmış bulunan ABD’nin Afganistan ve Irak’ta, Rusya’nın Çeçenistan’da ve Afganistan’da, Çin’in Uygur Türklerine, Hindu çetelerinin de Arakan’da, Suriye’de baba Esed’in geçmişte, oğlunun da şimdilerde gerçekleştirmekte oldukları bu insanlık suçu katliamlarını şiddetle kınıyor, Allah’ın ve bütün lanet edicilerin lanetinin bu zalim katillerin üzerine olmasını Rabbimizden niyaz ediyoruz.
13 Mart Pazar günü Ankara’daki terör saldırısında Genç-Birikim Dergisi çevresinden kardeşimiz Feyza ACISU hayatını kaybetmişti. Bir gazetenin internet sitesine yapılan yorumda, vefat eden kardeşimizin başörtülü/tesettürlü oluşundan dolayı “tesellimiz, ölenlerden biri başörtülü” yorumunu paylaştı. Bu yorumu yapanlar, bunu sayfalarında paylaşanların insanlıktan zerre kadar nasiplerinin olmadığını görüyor ve onları nefretle kınıyoruz.
İşte biz de Müslümanlarla Dayanışma Platformu olarak yapılan bu katliamın tel’îni ve Feyza ACISU kardeşimiz için Cumartesi günü saat: 13:00’de bombanın patlatıldığı yer olan Güven Park’ın bulvar üzerindeki Çankaya’ya gidiş tarafında bir basın açıklaması yapacağız. Hepinizin İslamî sorumlulukla bu basın açıklamasına katılımınızı bekliyoruz.     

                                                                                                                                 18.03.2016
                                                                                                                  Hazırlayan: Emrullah AYAN  

Ekitap için tıklayın

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon