Hutbe: Küfür tek millettir
“Kâfirler birbirlerinin velisidirler. Eğer siz de öyle yapmazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat çıkar.” (Enfal: 73)
Kıymetli mü’minler bugün Hicri Muharrem ayının 2’si 1447/Cuma. Rabbimiz, bizleri yeni hicri yılımızda Kur’an bilinci ile diriltsin ve bizlere rahmet ve bereketini ihsan eylesin.
Yeryüzü kafirleri hep beraber değişik yol ve yöntemlerle insanlığın huzurunu bozmaya, fesadı yaymaya olanca gücü ve hızı ile devam etmektedir. Rabbimiz tüm insanlığın salahı ve kurtuluşu için elçileri aracılığı ile vahiyler inzal buyurmuştur. Ancak tarih boyunca sürekli şeytan ve dostları bu hak dini ve elçilerini hedef alarak vahyi bozup kendileri ile beraber insanlığı helake sürüklemişlerdir. İnsanları hep yoksullukta bırakmak sureti ile kendilerine köle edinmişlerdir. Bir kısmını da değişik oyun ve eğlencelerle akıl edemez, düşünemez hâle getirmişler, kimilerini de batıl dinlerle, sahte mutluluklarla uyutmuşlardır. Kur’âni hakikatlerden haberdar çok az sayıda insan bu oyunları fark edip Allah’ın ipine sarılmışlardır. Âdem (a)’dan günümüze bu düzen isimler ve aktörler değişse de insanlığın aldatılması saptırılması hâli değişmemiştir. Halen de bu hal devam etmektedir.
Geçtiğimiz hafta siyonist terör örgütü İsrail’in İran’a saldırısıyla başlatılan savaş başta büyük şeytan ABD’nin ve diğer batılı canavarların İsrail’i desteklemesi ve İsrail’in yanında olduklarını açıkça ifade etmeleri Rasul (S)’in “Küfür tek millettir” beyanının tecellisi bu gerçeği bir kez daha doğrulamıştır. Bu saldırıda İngiltere, Fransa, Almanya ilk elden kendilerini İsrail’in yanında olduklarını hemen beyan etmişlerdir. Bu ülkeler İran ile olan ticari ilişkilerinden dolayı da İran pazarını da kaybetmek istemeyen bir tutum izlemektedirler. Benzer işgal ve saldırıyı biz 2003 yılında Irak’ın işgalinde de görmüştük. Hatırlarsak tüm dünya Irak’ın da nükleer silah ürettiği gerekçesi ile işgal edildiğine şahid olmuştu. Ancak yıllar süren işgal sonucunda herhangi bir kitle imha silahına rastlanmadığı ortaya çıkmıştı. Ancak bu işgal sonucu binlerce masum insan Batılı canavarlarca katledilmişti, o medeni(!) insani değerlerine imrendiğimiz batılılarca…
Dünyanın birçok ülkesinde Özellikle ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İsrail de çok açık olarak bulundurulan ve halen de üretilen bu silahlar Müslüman ülkelerde ve üçüncü dünya ülkelerinde bulundurulması ve üretimi ise kesin olarak yasaktır. Bu ise dünyanın her yerini kendi bahçeleri olarak gören ABD ve batılıların ortaya koyduğu bir kuraldır. Kendilerini dünyanın sahibi ve jandarması olarak gören bu sefihler istedikleri bölgeyi ve ülkeyi “suyumu bulandırdın” diyen kurt misali işgal edebilmektedir. (ABD ne hakla ve cüret ile Afganistan’a Yemen’e ve Irak’a karışmakta ve müdahale etmektedir) Ve kendilerinden başka ülkelerin söz sahibi olmadığı BM’de yaptıkları katliamlardan dolayı hesap bile vermemektedirler. Bu zalimler BM’in etkili olarak alınabilecek kınama kararlarını bile kabul etmeyerek veto etmektedirler.
Körfez ülkeleri ise, ne İsrail’in, ne de ABD nin yaptığı saldırıya bir kınama mesajı atabildiler. Ülkelerindeki ve diğer bölgelerdeki Müslümanlardan çekinmeseler her halde İsrail ve ABD ye destek verecekler.
Dünya Müslümanları neden Aziz olan Allah’a dayanıp O’nun gönderdiği Kitab’a sımsıkı sarılıp, ümmet olma bilinci ile izzetli onurlu duruşlar sergilemeyip zillet bataklığında gittikçe gömülen batının hayat tarzına ve olmayan vicdan ve merhametine sığınmaya çalışıyorlar. Düşman gördüğümüz batının kokuşmuş, çürümüş felsefe ve hayat tarzından medet bekliyor, onların hayat tarzlarına özeniyor ve maymun gibi onları taklid etmeye çalışıyoruz. Oysa rabbimiz Kitab-ı Kerim’inde Kur’an’a işaretle “Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerde olanlar için bir şifa ve mü’minler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.” (10/57) buyurmuştu. Bize düşen bu ve benzer ayetler ışığında “işittik ve itaat ettik” diyerek teslim olup tüm insanlığa örneklik teşkil etmektir. Kitabı günümüzde birçok Müslümanın yaptığı gibi bir ölü kitabı haline getirmeden, Arapçasından bolca anlamadan okuyarak onu bir sevap makinası olarak görmeden, sayısal değerleri üzerinden ebced hesabıyla kıyamet hesaplarına girmeden okunup, anlaşılıp yaşanması gereken bir kitap olarak görmek gerekir.
Kitap sadece namaz, oruç, zekat ve haccın nasıl yapılacağı konusunda değil ailevi, ticari, hukuki, eğitim ve tüm toplumsal yaşantıya şekil veren bir hayat kitabı olarak işlev görmelidir ki kurtuluşumuza vesile olsun. Kitap bizim nasıl kazanıp nasıl harcayacağımızı, kimlerle ne için savaşacağımızı, kimleri veli edinip kimlerden uzak duracağımızı, gerek bu dünya da gerek ahirette kimsenin sırtından geçinerek bir kazanım elde edemeyeceğimizi kısacası Allah’ın dışında hiçbir şeyi ilah makamında yetkili göremeyeceğimizi ve sadece Allah’ı, tüm eksikliklerden tenzih ederek yalnız O’nu yüceltmemizi emretmektedir.
Ümmet olarak önemli bir zaaf noktasına da Sevban (ra)’a nisbet edilen bir rivayette Rasul (S) şöyle buyurmuşlardır:
“Yakında milletler, yemek yiyenlerin (başkalarını) çanaklarına (sofralarına) davet ettikleri gibi, size karşı (savaşmak için) birbirlerini davet edecekler.”
Birisi: ”Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak?” dedi.
Rasûlullah (S), ”Hayır, aksine siz o gün kalabalık, fakat selin önündeki çerçöp gibi zayıf olacaksınız. Allah düşmanlarınızın gönlünden sizden korkma hissini soyup alacak, sizin gönlünüze de vehn atacak.” buyurdu.
Yine bir adam: ”Vehn nedir ya Rasûlullah?” diye sorunca:
“Vehn, dünyayı (fazlaca) sevmek ve ölümü kötü görmektir.” buyurdu. (bk. Ebu Davud, Melahim, 5)
Rivayette dünya Müslümanlarının düçar olduğu tüm belaların en önemli iki sebebine işaret edilmiştir. Biri dünyevileşmek diğeri de buna bağlı ölümden korkmak ve onu kötü görmek. Rabbimiz bizleri Rasulullahın sakındırdığı bu hale düşmekten muhafaza eylesin.
27.06.2025
Hazırlayan: Hayati İSAOĞLU