Hutbe: Gafiller cehenneme yakıt olurlar “Andolsun Biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.” (A’râf: 179) Kardeşlerim, bugün Hicrî Rabiu’l-Evvel ayının 20’si 1447/Cuma Hutbemize konu olan âyette, Rabbimiz “Biz insanlardan ve cinlerden pek çoğunu cehennemlik kıldık” diyor. Bu ifade Rabbimizin insanlar ve cinlerden pek çoğunu zorla cehenneme sokacağı anlamına gelmez. Aksine, yaratılış öncesi kendilerinden mîsâk alıp fıtratlarını bu mîsâka zorlayacak biçimde yoğurarak, sonra da bu mîsâkı hatırlatıcı birçok görsel ve işitsel âyet gönderip kullarının cennetinden yana olduğunu anlatmıştı Rabbimiz. Bunun anlamı; tüm lehlerine hazırlanmış şartlara rağmen insanlardan ve cinlerden pek çoğunun cehennemi tercih edecekleri anlatılıyor. Rablerinin gerek kendileri için kâinattaki meşhûd âyetleri, gerek rasulleri vasıtasıyla kendilerine gönderdiği âyetler, gerekse de kendi içlerinde Allah’ın gösterdiği âyetler onları hakka davet ediyordu. Bu âyetler onların hayatlarının yanlışlığını ortaya koyuyordu. Peki, neden bunların pek çoğu cehenneme gidecek? Rabbimiz bunun sebebini şöyle anlatıyor: Onların kalpleri vardır, onunla anlamazlar. Allah’ın kendilerine anlamak ve değişmek için verdiği kalplerinin Allah’ın âyetleriyle karşılaşmasına izin vermiyorlar. Kalplerinin dışa açılan iki penceresi, göz ve kulaklarını Allah’ın âyetlerinden uzak tutuyor ve istemedikleri halde birgün kalpleri Allah’ın görsel ve işitsel âyetleriyle karşı karşıya gelmişse o zaman da kalplerinin etkilenip o âyetlerle değişmesine izin vermiyorlar. Halbuki Allah kalplerini onlara bunun için vermişti ama bunlar kalplerini kullanmak istememişler. Demek ki bunların cehenneme gidişlerinin sebebi buymuş, yoksa Allah’ın kimseye bir düşmanlığı yoktur. Halbuki kalplerini kullanarak anlayacaklar ve beyinsizler gibi olmayacaklar, sadece atalarını taklid etmeyecekler, şeytanların ve hevâlarının peşine takılmayıp onların şirkleri üzerine hayatlarını bina etmeye kalkışmayacaklardı. Atalarımızı demokratik sistem üzerinde bulduk, onlar kesin doğrudur diyerek bunun tartışılmasını bile caiz görmeyerek onların izi üzerinde gitmeyeceklerdi. Allah onları insan olarak yaratmıştı. Akıl ve kalp vermişti onlara ama onlar bunu kullanmamışlar, başka… Onların gözleri vardır, ama onunla hakkı, hakikati görmezler, Allah’ın enfüs ile âfakta yarattığı, meşhûd ve metlûv âyetlerini görmezler. Yeryüzü müstekbirlerinin başkalarının malını yiyebilmek için kan emmeye koştukları, doyumsuz mideleri için binlerce insanın kanına girdikleri şu günlerde, görüyorlar ama gözleriyle gördüklerini dilleriyle inkâr ediyorlar. Neden yapıyorlar bunu? Çünkü hayatlarının değişip rahatlarının kaçmasını istemiyorlar. İstiyorlar ki hevâ ve heveslerine göre bir hayat yaşasınlar. İstiyorlar ki hayatlarında bir sınır, bir kayıt olmasın. Bunlar, Allah’ı ve Allah’a kulluğu hatırlatacak, Allah’a verdikleri mîsâkı hatırlatacak, huzurlarını kaçıracak hiç bir âyeti görmek istemiyorlar. Onların kulakları vardır ama bunları hakkı duymada, Allah’ın âyetlerini duyup dinlemede, etraflarında kendilerini uyaran yığınlarca âyetin uyarılarına kulak vermede kullanmıyorlar. Kendilerini cennete götürecek, lehlerinde sonuçlar doğuracak uyarıcıları kulaklarıyla duymuyor ve cehennemlerini hazırlıyorlar. İşte bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta hidâyet ve yol bulma yönünden daha da aşağıdırlar. Çünkü hayvanlar insanlar gibi yaratılmamış, hayvanlara akıl ve fikir verilmemiştir. Hayvanlar içgüdüleriyle nasıl hareket edeceklerini bilir ve ona göre ayarlarlar. İradeleri de olmadığı için Rabbimiz onlara nasıl bir fonksiyon ve görev yüklemişse onun dışına çıkamıyor ve onu yerine getiriyorlar. İnsanlar ise hayvanlar gibi değildir. Allah hayvanlardan farklı olarak insana akıl ve irade vermiştir. Ama Allah’ın kendilerine verdiği bu nimetleri kullanmadıkları için bunlar hayvanların da aşağısına düşmüşlerdir. Çünkü Rabbimizin onlara verdiği bu özellikler onları hayvanlardan ayıran özelliklerdi. “…İşte bunlar gâfillerin ta kendileridir.” Tam anlamıyla gâfil diye işte bunlara denilir. Zira beyinleri ve kalpleri var, fakat şuurları yoktur. Nefislerine karşı şahid olmuşlardır da kendilerinden haberleri olmaz, fıtratlarındaki mîsak ve taahhüdü duymazlar, aldırmazlar. Kendi iç gözlemleriyle duymadıkları gibi, dışarıdan gözlerine sokulan âyetlerin ve kulaklarına okunan hak kelâmının verdiği haberlerin şahidliğiyle de duymayıp kimin kulu olduklarını bilmezler. Gönülleri boş hevâ, gözleri şekil ve resim, kulakları anlamsız sesler peşinde dolaşır durur. Kendilerine kalp, göz, kulak verip yaratan, yaratılıştan kendilerini rablik mîsakına taahhüd ettiren, Semi, Basîr ve eşi-benzeri olmayan Allah’a çeşitli şirkler koşup gafletlerinden dolayı şirk içinde oraya-buraya savrulurlar. 12.09.2025 Hazırlayan: Emrullah AYAN