Hutbe: Allah kurban kesmeyi her ümmete ibadet olarak emretti
“Biz her ümmete kurban kesmeyi, ibadet olarak emrettik. Amaç, Allah’ın insanlara rızık olarak sunduğu hayvanları keserken O’nun adını anmaktır. İlahınız tek ilahtır, yalnız O’na boyun eğiniz. (Ey Muhammed,) alçak gönüllü saygılıları müjdele!” (Hacc: 34) Kardeşlerim, bugün Hicrî Zilhicce ayının 3’ü 1446/Cuma Hutbemize konu olan âyet-i kerîmede şu hususlar vurgulanıyor: Biz her bir ümmet için bir kurban şekli, ya da bir ibadet yasası belirledik. Kendilerine şeriat verdiğimiz her rasul ve her ümmet için kurban kesmeyi meşru kıldık. Yani kurban kesmek tüm ümmetler için Allah’a kulluğun göstergesidir. Allah’a iman eden mü’minler malları konusunda Allah’ı söz sahibi bilmelerinin ifadesi olarak, Allah adına kurban keserler. Ama sadece Allah için ve O’nun adını anarak keserler. Allah’tan başkaları adına kurban kesmek şirktir. Çünkü sizin ilahınız tek ilahtır. Kulluğunuzu Kendisine sunup dinlemeniz, gereken ilahınız tek ilah olan Allah’tır. Tüm rasuller, farklı dönemlerde gelmiş olsalar da, şeriatlarında farklılıklar olsa da hepsi tek ilaha kulluk etmişlerdir. Hepsi sadece Allah’ı dinlemişler, O’nun adına kurban kesmişlerdir. Öyleyse sizler de her konuda iradelerinizi tek ilah olan Allah’a teslim edin. Kulluğunuzu sadece O’na sunun. Her konuda sadece Allah’ı dinleyin. Âyetin son cümlesinde, “(Rasulüm,) Muhbitîn’i müjdele!” yani, Rasulüm; Allah karşısında güç ve bilgi, varlık ve benlik iddiasında bulunmayan, tevazu gösteren, varlıklarını Allah’a kulluğa adayan, iradelerini Allah’a teslim ederek O’nun seçimini kendileri için seçim kabul eden, tüm hayatlarını Allah için yaşayan muhbitîni müjdele Rasulüm! Kıymetli mü’minler, kurban, Allah için sevdiklerimizi feda etmenin bir sembolüdür. Kurban ile Allah’ın sevgi ve rızasını kazanmak hayatın gayesidir. Bu konuda İbrahim ve İsmail peygamberler Vedûdiyette, Tevhid’in/sevgide Allah’ı tek olarak bilmenin numune-i imtisalidirler. İkisi de hayatta en çok sevdiklerini Allah’ın rızası için feda etmede hiçbir kararsızlık göstermemişlerdir. Onların Allah için, feda etme ve feda edilme bilinçleri, örnek olarak bizlere hatırlatılıyor. Çünkü onlar Allah’ın fedaisidirler. İbrahim (a.s) hayatta en çok sevdiği oğlunu Allah’a kurban edecek kadar Tevhîdî bilince sahiptir. İsmail (a.s) ise, Allah’a kurban olmayı göze alacak kadar yüreğinde Tevhîdî bilinç taşımaktadır.
Unutmayalım ki, biz de onlar gibi “Rabbin yolunda fedakârlık şuuru”na sahip olmadıkça imanımızın kalelerini şeytana karşı perçinleyemeyiz. İbrahim (a.s) dünyada en çok sevdiği oğlundan Allah için feda edip vazgeçebilmekte, İsmail (a.s) ise Allah’ın emrine gönülden boyun eğerek feda edilmeyi kabul edendir. Bu örnek fedakârlıklar Kur’an’da şöyle anlatılır: “Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, ‘Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?’ dedi. O da, ‘Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşâAllah beni sabredenlerden bulacaksın’ dedi.” (Saffat: 102) Sonuç; kurban bir sembol olarak; Rezzak olan Allah’ın bize seferber ettiği imkânları, sadece bize ait saymayıp başkaları için de seferber etmektir. İnsanlardaki “mülkiyet tutkusu” ve “enâniyet”, sahip olunanlardan vazgeçmeyi zorlaştıran bir “fitne/imtihan” aracıdır. Şeytan; Allah’ın rahmetinden uzaklaşan ve uzaklaştırandır. Kurban ise; Allah’ın rahmetine yaklaştıran demektir. Bu iki kelimenin ilâhî bir kelam olan Kur’an’da kullanılması ve birbiri ile ters orantılı bir manâ ifade etmesi bir tesadüf değildir. Fakat Âdem’in salih oğlu gibi varını yoğunu seferber ederek feda eden, “şehidler” gibi “en sevdiği canından vazgeçerek” feda edilmeyi kabul edenler, fitne ile başa çıkmış, hayırda yarış imtihanını kazanmış en bahtiyar insanlardır. Kurban; Allah’ın rızasını elde etmek için yerinde malı-mülkü, kanı-canı feda etmek, yerinde uykuyu, rahatı feda etmek, yerinde zamanı-mekânı feda etmek, yerinde makamı-mevkii feda etmek, yerinde sevgiyi-aşkı feda etmektir. Kısaca istek ve arzularımızın günaha çağıran tüm davetlerini reddetmektir. 30.05.2025 Hazırlayan: Emrullah AYAN