Ankara adliyesi önünden yükselen mesaj :
“BİZ BU ÜLKENİN GERÇEĞİYİZ, BİZİ KABULLENMEK ZORUNDASINIZ”
3 Aralık 2006’da düzenlemiş olduğu eğitim paneli sebebiyle, Vakıflar Genel Müdürlüğünce İLKAV hakkında açılan kapatma davasının ilk duruşması bugün Ankara Adliyesi 26. Asliye Hukuk Mahkemesinde görüldü. Sözlü savunmaya fırsat verilmeyen mahkemede savunmaların yazılı verilmesi istenirken, Vakıfları temsil eden Avukatın mazeret beyanıyla mahkemeye katılmadığı görüldü. Mahkemeye gelmeyen Vakıflar temsilcisinin, Vakfın tamamen çalışamaz hale getirilmesi için elinden geleni yapmayı da ihmal etmediği ve Mahkemeye verdiği ek dilekçe ile Vakfın Albaraka-Türk Finans kurumundaki hesabına tedbir konulmasını istediği ve böylece yeni bir işgüzarlığın altına imza attığı dosya incelemesinden anlaşıldı. Ayrıca, Vakıflar Genel Müdürlüğünün, İLKAV ve Panel konuşmacıları hakkında savcılığa yaptığı suç duyurusunun sonucunda savcılığın mahkemeyle yazışmaya geçtiği anlaşıldı. Daha sonra, Mahkeme, duruşmayı, taraf teşkilinin tamamlanması ve yazılı verilen savunmalara idarenin cevabının beklenmesi için 17 Nisan 2007 tarihine erteledi.
Mahkeme çıkışında, İLKAV’ın kapatılmasına tepki göstermek ve İLKAV’a destek vermek üzere adliye önünde toplanan İLKAV dostları bir basın açıklaması yaptılar. “İLKAV’a değil rantçılara dava”, “İLKAV’a değil çetelere barikat”, “İLKAV susturulamaz”, “İslami Kimliğimizi Koruyacağız”, “Zulme Karşı Direneceğiz”, “Uyan Diren Özgürleş”, “Tevhid Adalet Özgürlük” ve “tekbir” sloganlarıyla sık sık kesilen ve “İLKAV susturulamaz” dövizlerinin süslediği adliye önünde yapılan konuşmalarla zalimlere çarpıcı mesajlar verildi.
İLKAV adına Abdurrahman Çeliker’in okuduğu ve "İLKAV’a saldırı İslami kimliğimize saldırıdır!" başlığını taşıyan Basın Açıklamasında özetle şu mesajlar verildi: “Hortumcuların, darbecilerin, devlet içi çetelerin üzerine gidemeyenler, faili meçhullerin, yargısız infazların hesabını soramayanlar, katillere bir kahraman gibi davranıp fotoğraf çektirme yarışına giren zihniyeti hesaba çekemeyenler, ülkenin her yanında “Ogün Samast çiftlikleri” gibi katil yetiştirme faaliyeti gösteren ulusalcı militarist yapılanmaları kapatamayanlar, tam tersine bu derin çetelerin, katillerin üzerine gidebilme cesareti gösteren birkaç savcının suçlu konumuna oturtulup tasfiye edilişine destek sunanlar, düşünceyi suç sayarak İLKAV’ı kapatmak istiyorlar.
Silah ve bayrak üzerine, ölmeye, öldürmeye yönelik yeminlerle üye kaydı yapan ve binlerce kişiden oluşan hain listeleri hazırladığını, bunlara, kurdukları motorize silahlı birliklerle hesap soracaklarını cüretkarca açıklayan Kemalist ulusalcı dernekler, serbestçe faaliyetlerini sürdürüyorken, şiddet ve hakaret içermeyen ilmi tespit, eleştiri ve öneriler içeren düşünce açıklamalarına, şiddete değil sivil itirazlara çağrı yapanlara zemin hazırladığı için, İLKAV kapatılmak isteniyor. Daha doğru ifadeyle susturulmak isteniyor.
Muhalif görüşlerin susturulmaya, bastırılmaya çalışılmasının somut bir örneği olan Vakfımıza yönelik kapatma davasını aynı zamanda İslami kimliğimize yöneltilmiş doğrudan bir saldırı olarak görüyoruz. Zalimler ve işbirlikçileri rahatsız olsa da, bugüne kadar, kimseye zulmetmeden, şiddete başvurmadan ve hakaret etmeden, adaleti, merhameti ve herkes için özgürlükleri savunarak yürüttüğümüz faaliyetlerimizi aynı şekilde yılmadan, çözülmeden, dağılmadan sürdüreceğimizi ve zulme karşı direneceğimizi ilan ediyoruz.”
İLKAV’a destek için Adliye önüne gelen değişik sivil toplum kuruluşu temsilcileri şunlardan oluşuyordu: Özgür Der Genel Merkez, Bursa, Çorum, Diyarbakır şube başkanları ve temsilcileri, Konya Edav temsilcileri, Öğretmen-Sen, Eğitim-Bir-Sen, Mazlum-Der, Diyanet-Sen Genel Başkanları, İlkder, Mekdav, Genç Birikim Dergisi temsilcileri ve Kayseri’den Mehmet Göktaş.
İLKAV’a destek için gelen sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden iki eğitim sendikası ve iki insan hakları kuruluşunun temsilcilerine ve Hak-Söz dergisi sahibi Hamza Türkmen’e konuşmaları için söz verildi.
İlk sözü alan Özgür-Der Genel Başkanı Hülya ŞEKERCİ; “Ben de oradaydım, ben de o panele hem konuşmacı, hem de dinleyici olarak katıldım. Orada söylenenlerin hiçbiri suç teşkil etmiyordu. Eğer muhalefetimizi, itirazımızı eleştirilerimizi, dile getiremeyeceksek vakıflar açmamızın, dernekler açmamızın bir gereği yoktur. Bu panelde hukuka, adalete aykırı bir şeyin söylenmediği, tam aksine eğitim ve öğretimin önündeki ciddi engellerin aşılması noktasında ciddi önerilerin olduğunu söylemek istiyorum. İlkav’a kapatma davasını bizzat Özgür-Der’e ve İslami kimliğimize açılmış bir dava olarak görüyoruz. 28 Şubat sürecinin 10. yılında yine vakıfların derneklerin üzerine gidilmektedir. İlkav’ın üzerine değil darbecilerin, çetelerin üzerine gidilmelidir.”dedi.
Daha sonra söz alan Mazlum-Der Genel Başkanı Ayhan BİLGEN konuşmasında; ” Türkiye’nin yeniden bir 28 Şubat sürecine yöneldiği dönemde bu davanın büyük bir önemi olduğunu düşünüyoruz. Bu vakfın kısaltması ilim ve kültürle ilgili ama aslında bu kısaltmanın bir ilk av gibi algılandığını da düşünüyorum. Bir vakfın ilk av olarak kapatılmasına sessiz kalırsak ardından başka vakıfların, derneklerin, gazetelerin, radyoların da kapatılabileceğini gözden kaçırmamamız gerekir. Ezberi bozacak ve birilerinin rahatını bozacak açıklamalar, etkinlikler, faaliyetler ifade özgürlüğü olarak görülmelidir. Bu yanlıştan dönülmesi gerektiğinin ısrarla altını çiziyoruz. Basın da yargı sürecini beklemeden adım atarak, hukuku zorlamış, hukuku siyasallaştırılmıştır. Bu davanın tarafı olan Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün atılan adımı bir kez daha düşünmesini daha büyük ve geri dönüşü olmayan bir yanlış ortaya çıkmadan tavır değiştirmesini bekliyoruz.” İfadelerine yer verdi.
Hak-Söz Dergisi sahibi Hamza TÜRKMEN ise; “İlkav, Milli Eğitim Sistemini düşüncel planda eleştiren malum panel nedeniyle bugün burada yargılandı. Biliyorsunuz Türkiye’de yasalara göre yargılama sürecini eleştirmek suçtur. Ama biz burada bu yargılama sürecini tetikleyen zihniyeti eleştirmek için, biz burada inanç, düşünce, ifade özgürlüğünü savunmak için toplandığımızı düşünüyorum. Düşünce açıklamak, şiddet içermeyen eleştiride bulunmak yargıya, andıçlara, Kuvay-ı Milliyecilere, devletçi çetelere göre suç olabilir. Şiddet içermeyen açıklamada bulunmak insan fıtratına da evrensel hukuka da aykırı değildir. Bu panelde, Resmi ideoloji kıskacında ki Milli Eğitim, serkeşliği, ahlaksızlığı, uyuşturucu kullanımını, erimeyi-çürümeyi engelleyemiyor denilmişti. İşte bu görüşlerden dolayı İlkav suçlu bulundu. Bir de Birant’ın suç unsuru bulduğu bir hal vardı. Sanki bu toplumun en önemli ortaklığı İslamiyet değilmiş gibi diyor ki; “Bu panel Kur-an okunarak açıldı.” Bunlar Kur-an’ı mezarlıkta okunan veya fal bakılan bir kitap mı zannediyorlar? Oysa bu kitap bizim hayat rehberimizdir. Bu kitap Rabbimizden bize gelen evrensel bir çağrıdır ve biz bu evrensel çağrının bağlılarıyız ve onun için buradayız. Bunun için yaşanılan karanlığa, yaşanan zulme, yaşanan haksızlıklara karşı duruyoruz.” diyerek, topluluğa “Peki İlkav panelinde ortaya konulan görüşler, suç takdim edilen görüşler, bizi bağlıyor mu? Burada bulunan insanlara inanç özgürlüğünden yana olanlara soruyorum. İlkav panelinde ortaya konulan konular Milli Eğitim Sistemini eleştirici düşüncelere katılıyor musunuz? sorusunu sorduğunda topluluk hep birlikte “KATILIYORUZ” cevabı verdi. TÜRKMEN devamında; “O halde sadece İlkav ve İlkav yönetimi yargılanmamalı. Özgürlükten yana insanlıktan yana olan hepimiz yargılanmalıyız. Herkes şunu iyi bilmeli ve anlamalıdır ki, Biz ilkelerimizle varız. Kimliğimizle varız. Her türlü hukuksuzluğa, her türlü baskıya, her türlü işbirlikçiliğine karşı da hep var olacağız.”diyerek konuşmasını bitirdi.
Hamza TÜRKMEN’in ardından söz alan Eğitim-Bir-Sen Başkanı Ahmet GÜNDOĞDU; “Türkiyenin en önemli meselesi demokratikleşmedir. Demokratikleşemediğimiz için kaliteli adam yetiştiremiyoruz. Ve eğitim sistemimizde ki çarpıklıklardan dolayı da demokratikleşemiyoruz. 28 Şubat sürecinin baş aktörlerinin her türlü pişmanlığı sergilediği bugünlerde sivil toplum örgütlerinin eğitim sistemi ile ilgili söylemlerinden, fikirlerinden, çalışmalarından yararlanması gerekenlerin 28 Şubat sürecinin aktörlerinin ekmeğine yağ süren yaklaşımlarda bulunması demokratikleşme adımlarıyla örtüşük değildir. Bu gün alkol, uyuşturucu ve esrar içme yaşının, ilköğretimin birinci basamağına kadar indiği ve okullardaki ahlaksızlıkların ibretle izlendiği şu günlerde yetkililere çağrımız sivil toplum örgütlerini susturmak değil sivil toplum örgütlerinin söylediği şeylerden yararlanmak olmalıdır. Siyasi partilerin, sendikaların, vakıfların, derneklerin kapatma davasıyla meşgul olduğu ayıplı günleri geride bırakmaktır. İlkav’ın direnişini canı gönülden destekliyoruz.” dedi.
Daha sonra söz alan Öğretmen-Sen Genel Başkanı Yusuf TANRIVERDİ; “Değerli dostlar. Bildiğiniz gibi İlkav Eğitimle ilgili bir panel düzenledi. Orada ben de konuşmacıydım. Bizler söz konusu panelde; Bu ülkenin içine düştüğü yolsuzlukların temelinde eğitim sisteminin, insan yetiştirememesinden kaynaklandığını belirterek yetkililere; “Madem demokrasi iddiasında bulunuyorsunuz o zaman benzer devletlere benzer ülkelere bir bakın, eğitimle ilgili oradaki uygulamalar nasıl? Batıda toplum diyor ki çocuklarımıza din dersi vereceksiniz. Devlet ise; “Ben laik’im, bunu yapamam, eğer belli standartlarda sizler yapabilirseniz size parasal destek verelim siz kendiniz yapın.” diyor. Ve insanlar kendi okullarını kendi müfredatlarını oluşturuyorlar ve bu eğitimi veriyorlar.” ifadelerine yer verdiği konuşmasını “Mevcut Eğitim Sistemini eleştirdik ve bu nedenle de medya ve hükümetin yoğun baskısıyla karşılaştık. Sonuçta İlkav’a kapatma davası açıldı. Biz, özgür bir eğitim ortamı istiyoruz ve M. Ali Şahin’e şunu söylüyoruz. Bizler yaşadığımız ülkede özellikle 28 Şubat sonrasında “Emret Paşam” diyerek iş yapan Bakanları gördük ama M. Ali Şahin gibi “Emret Enkırmenim” diyen Bakan’la ilk defa karşılaştık. Bu nedenle AK partili kadrolara M. A. Şahin konusunu gözden geçirmelerini teklif ediyorum.” diyerek sona erdirdi.
Basın açıklamasında son olarak söz alan İlkav Başkanı Mehmet PAMAK ise; “Sayın basın mensupları, kıymetli kardeşlerimiz. İLKAV’ın susturulmak istenmesine, kapatılmasına tepki göstermek, yanımızda yer almak ve haklı adalet ve özgürlük mücadelemizde bize destek vermek üzere buraya gelmiş bulunmanızdan dolayı hepinize teşekkür ederiz. Ankara içinden ve Ankara dışından değişik illerden ÖZGÜRDER şubelerinden Konya EDAV’dan gelen kardeşlerimizin buraya kadar zahmet etmelerinden dolayı kendilerine dua ediyoruz. Bu değerli desteğiniz, zulme karşı güzel bir dayanışma örnekliğini ortaya koyması ve zulme karşı kardeşlik hukuku gereğince böylesine bütünleşmiş olması önemlidir. Önemli bir mesaj içermektedir. Bu örnekliğin yaygınlaşması ve zulme karşı tüm mazlumların, erdemli ve onurlu insanların güç birliği yapmaması için önemli bir örnek teşkil etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bildiğiniz gibi İLKAV 18 yıldır Ankara’da var. Ve İLKAV son on yıldır çok yoğun bir faaliyet içerisinde. Biz İLKAV olarak Ankara’da yüzlerce defa konferanslar paneller seminerler ve basın açıklamaları yapa geldik. Ve biz onlarca defa teftiş edildik, denetimden geçtik. Ama asla bu son eğitim panelinde gördüğümüz baskıyı, saldırıyı görmedik. dediği konuşmasında “Asker darbecilerin 28 Şubat döneminde bile İLKAV var olmaya devam etti. Ama askerlerin devşirdikleri, dönüştürdükleri siyasi kadroların eliyle İLKAV bugün kapatılmaya çalışılıyor. Gerçekten ezilenler ezenlerine öykünüyor. Ezenlerine benziyor ve onların çizgisinden yürüyorlar. İslami kimliği ve ilkelerimizi belirleyici kılarak adalet ve özgürlük mücadelesi veriyoruz. Toplumu aydınlatmaya muhalefet bilincini güçlendirmeye hak ve özgürlükleri talep edecek şahsiyetli onurlu bir tutum kazanmasına yardımcı olmaya çalışıyoruz. İLKAV olarak toplumun niteliğini yükseltmeye halkımızın bilgi seviyesini yükseltmeye yönelik ilmi araştırmalar yapıyor ve bu ilmi araştırmaların sonuçlarını halkımızla paylaşıyoruz. Ve bu alanda önemli bir toplumsal sorumluluğu yerine getiriyoruz. Ve toplumsal sorunlarla ilgili öneriler geliştiriyor, topluma halkımıza yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bu yaptıklarımız, ancak statükoyu her şeye rağmen sürdürmek isteyen, halkı köle kendilerini efendi konumuna oturan oligarşiyi korkutabilir. Bilsinler ki halk köle değildir. Bu ülkenin gerçek sahibidir ve biz halkız. Egemenler oligarşiyi oluşturanlar, devleti ele geçirmiş olanlar bu sistemin kurucuları olduğunu ve halkın da sahibi olduklarını ilan edenler asla efendi değildir. Onlar bize hesap sorma makamında değildir. Hesap soracak olan biziz. Biz halkız ve hesap soracağız. İLKAVın faaliyetleri oligarşiyi, statükoyu korumak, ele geçirdikleri iktidar ve rantı korumak isteyenleri rahatsız etmiştir. Biz zalimlerin rahatsız olmalarını temine devam edeceğiz. İLKAV’ı kapatabilirler, ama kanunlara sadakat söz konusu olsa asla kapatamazlar.” ifadelerine yer verdi.
PAMAK, konuşmasını: “Keyfi kararlar verilmezse İLKAV kapatılamaz. Eğer keyfi karar ve idari baskılarla İLKAV kapatılsa bile bizi susturmaları mümkün değildir. Egemen oligarşi ve işbirlikçileri şunu bilsinler ki, resmi ideoloji dayatmalarına asla teslim olmayacağız. İlkeli İslami kimlik ibrazına, İslami kimlik ve ilkelerimizi tavizsiz korumaya, zulme karşı daha gür sesle hakkı haykırmaya devam edeceğiz. Zulme karşı onurlu bir direnişle, tevhid, adalet ve özgürlük mücadelemizi, zulüm ülkemizden def olana kadar, ısrarlı ve istikrarlı bir biçimde sürdüreceğiz. Biz bu ülkenin asıl sahipleriyiz, biz bu ülkenin Müslüman halkıyız. Biz varız, bu ülkenin gerçeğiyiz ve var olmaya da devam edeceğiz. Bize herkes alışmak ve kabullenmek zorundadır. Bizi susturamazlar. Zulümlere karşı itiraz etmeye, hukuk ve özgürlükleri gündemleştirmeye, herkes için ayrımsız bir şekilde adalet ve özgürlük istemeye devam edeceğiz. Ve zulme karşı direneceğiz. İnşallah biz erdemli bütün insanların güç birliğini temin ederek bu zulmü ülkemizden def edeceğiz. O güne kadar zulme karşı mücadelemiz sürecektir. Hepinize desteklerinizden dolayı yeniden teşekkür ediyorum.” sözleriyle tamamladı.