“28 Şubat ve İslami Kimliği Savunma”
Sakarya Adalet Girişimi'nin(SAGİR) düzenlediği konferanslar dizisindeSAGİR adına Özgür-Der Sakarya Şubesi'nin konuğu olarak İLKAV BaşkanıMehmet PAMAK, "28 Şubatı Aşma Sürecinde İslami Kimliği Savunma" konulubir sunumda bulundu.
Sakarya'da faaliyet gösteren Diriliş SaatiDergisi, İlim ve Hikmet Vakfı, Ribat Vakfı, Sakarya Dayanışma Platformuve Vahdet Vakfı'nın oluşturduğu SAGİR'in her ay düzenlediğikonferanslar dizisinde bu ay SAGİR adına Özgür-Der Sakarya Şubesi'ninkonuğu olarak "28 Şubatı Aşma Sürecinde İslami Kimliği Savunma" konulukonferansta sunumda bulunmak üzere İLKAV Başkanı Mehmet PAMAKdavetliydi. Program Kur'an tilavetiyle başladı. Sonrasında SAGİR veSakarya Dayanışma Platformu'nu tanıtan sinevizyon gösterimi yapıldı.Sinevizyonun ardından İLKAV Başkanı Mehmet Pamak'ın sunumunugerçekleştirdiği program, Pamak'ın bu sürecin aşılmasında Müslümanlarınyapması gerekenleri sıralamasıyla son buldu.
Sinevizyon gösteriminde SAGİR'in kuruluş amacı ve misyonu şu sözlerle ifade edildi: "Sakarya Adalet Girişimi mensupları, dünyadaki ve ülkedeki egemenlerin, kurdukları mekanizmalarla insanları mazlumlaştırmasına; ezmesine, sömürmesine ya da yok etmesine seyirci kalamayız. İnsanların açlıktan kırıldığı; yoksulluk sınırlarında yaşayanların atıklara mahkum edildiği; işsizlik tehdidiyle emeğin sömürüldüğü; saldırı ve işgallerle masum insanların, kadın-çocuk ayrımı gözetilmeden canlarının alındığı; işkencenin her türlüsünün acımasızca ve alçakça yapıldığı; halkların insanlık dışı uygulamalara maruz bırakıldığı; yasaklarla ve zorbalıklarla en temel insani hakların dahi gasp edildiği ve yalan gündemlerle kitlelerin uyuşturulduğu bir zaman diliminde; tüm bu yaşananlara karşı güçlü bir itirazı yükseltmenin ve daha adil bir gelecek için erdemlice bir direnişi sürdürmenin gerekliliğine inanıyoruz.
Kapitalist dünya sisteminin tüm bölgeleri kuşattığı; tüketim ideolojisini yaymak adına insanların şahsiyetsizleştirildiği; dinin, laik ve ibadetin, bireyci kılınmak istendiği bir zaman diliminde, dayanışma bilinciyle kuşanmaya ihtiyacımız var. İşte bu yüzden Sakarya Adalet Girişimi olarak, yerel, bölgesel ve küresel sorunlarımız karşısında susmamayı; doğru bildiklerimizi paylaşarak yaymayı; zulüm karşısında boyun eğmeden, tutarlı tavırlar takınmayı; resmi ideoloji ve oligarşik bürokrasi korkusuyla ilkelerimizden vazgeçmemeyi seçtik."
Sinevizyonun ardından sahneye gelen İLKAV Başkanı Mehmet PAMAK, 28 Şubat sürecinin 11.yıldönümünün yaşandığı şu günlerde bu sürecin tarihsel arkaplanı ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: "28 Şubat, Osmanlı'nın son döneminde başlayan, Cumhuriyetle tam bir kopuş ve halkını kuşatma anlamında zirveye tırmandırılan, batılılaştırma ve modernleştirme projelerinin bir parçasıdır. Bu bağlamda Cumhuriyet dönemiyle beraber öncelikle İslami kimliğin, Osmanlı'dan alınan bir miras olmakla birlikte, İslami kimliğin doğrudan doğruya ve tam anlamıyla dışlandığı, hedefe konduğu ve İslami kimliğe karşı, onu gösteren bir yaklaşımın esas alındığı bir süreç başlıyor. İslami kimliğimiz Cumhuriyetle beraber tehdit ve düşman ilan edildi. Ümmet anlayışının mahkum edilmesi ve dışlanmasıyla oluşan boşluk ulusalcı, laik, kemalist resmi ideoloji tarafından ve resmi ideoloji dinleştirilmek suretiyle doldurulmaya çalışıldı. Tabii bu terkip kaçınılmaz olarak Türk ulusalcılığına dayalı yeni bir din anlayışının İslam yerine ikame edilmeye çalışılmasına; İslami kimlikle beraber Kürt kimliğinin de ötekileştirilerek ve yok sayılarak Kemalist-laik ve seküler bir kimliğin topluma dayatılmasını beraberinde getirdi. Bu süreçte kuşatılan halk egemen oligarşinin dini olan kemalizme iman etmek ve o istikamette bir yeniden şekillenmeyi kabullenmek mecburiyetinde bırakılmışlardır. Bunun için İslami kimliğe ve kürt kimliğine yönelik baskı ve asimilasyon politikaları her geçen gün artıyor. Çözüm üretmeye çalışan siyasi kadrolar oligarşi tarafından korkutulup, çözüm üretmeleri engelleniyor. Askeri vesayeti esas alarak kurulan ulus-devlet sisteminde Türliye'de, oligarşinin İslam ve İslami kimlikle savaşı o gün bugündür sürüyor, 28 Şubat bu durumun son halkasını teşkil ediyor."
PAMAK, konuşmasının devamında bu süreçte laik-pozitif hukun dayatılıp, İslam hukukunun yürürlükten kaldırıldığını; İslam'ın kamusal ve toplumsal hayattan uzaklaştırılmasına çalışıldığını; İslam kardeşliği çerçevesinde vahiy merkezli ümmet anlayışının yerine ulusçuluğun bir din gibi dayatıldığını; harf ve alfabe değişikliğiyle hafızası sıfırlanmış, köklerinden uzaklaştırılmış, batıcı-seküler kodlarla tektipleştirilmiş, nevzuhur bir toplumun ortaya çıkartıldığını; bu durumun gerçekleştirilebilinmesi için ise İslam'dan kopuk, pozitivizme dayalı materyalist bir eğitim anlayışının okullarda uygulandığını ifade etti.
PAMAK, konuşmasının sonraki bölümlerinde bu süreçte eğitimde yapılanları mercek altına aldı. Anaokulundan üniversiteye kadar eğitimde resmi ideoloji kuşatmasının yaşandığını; kışla haline getirilen okullarda militarizme dayalı beyin yıkama işlemlerinin gerçekleştirildiğini; dönüştürme ve tektipleştirme projeleri içerisinde eğitimin bir öğütüm mekanizması haline getirildiğini; Kemalizm dininin ritüelleri hakim kılınarak, okullarda çocukların resmi ideoloji tarafından üretilen bu kutsallara ibadet etmekle mükellef kılındığının altını çizdi. PAMAK konuşmasına şu sözlerle devam etti: "Laik eğitimi esas alan tevhid-i tedrisatla tektip insanın dayatılması fıtratların bozulmasına neden oldu. Okulların Kemalist tapınaklar haline dönüştürülmesi, çocuk zihinlerin bu dogmalarla işgali büyük sıkıntı ve ıstıraplara yol açıyor. İslami eğitim yasaklanışı, Ku'an öğretimi ve Kur'an kursu yasağı ve Başörtüsü yasağı İslam'a yönelik bu yasaklar zincirinin bir parçasını teşkil ediyor. "
Laik diyanet teşkilatının kurulması ile İslam'ın denetim altına alınarak, Müslümanların kontrol altına alınmak istendiğini; Camilerin bir nevi resmi ideoloji tarafından işgal altında olduğunu, laik sistemin politika ve projelerinin topluma kabul ettirilmesi için bir araç haline getirildiğini ifade ettiği konuşmasının sonunda PAMAK, Müslümanların yapması gerekenleri şu şekilde sıraladı:
- Geleneksel ve modern bidat ve hurafelerden arınarak, Kur'an ve Sünnet çizgisinde kardeşleşmeyi öne çıkarmalıyız.
- Bir ekol ve mezhebe kendimizi yakın hissedebiliriz ama asla o ekol ve mezhebin mutaassıbı olmamalıyız. Ekol ve mezheplerin sınırlarını aşarak Allah'ın bize verdiği ismin; Müslüman isminin altında toplanmalıyız.
- Küresel ve yerel bazda egemen ve zorba sistemlere karşı, adalet ve özgürlük mücadelesinin örnekliğini, şahitliğini sergilemeliyiz.
- Zalime karşı, mazlumdan yana adil şahitler olmalıyız.
- Toplumdaki yanlış din anlayışlarına karşı; sahih, gerçek İslam'ı bireysel ve toplumsal hayata hakim kılmak için ıslah mücadelesi vermeliyiz.