“FİLİSTİN'DE KADINLAR SINIRLARDA DOĞUM YAPARKEN ÖLÜYOR”
Vakfımızın düzenlemiş olduğu alternatif eğitim konferanslarının bu haftaki konuğu Ahmet Varol katılımcılarla Ortadoğu’da son gelişmeler ve Filistin sorunu konusundaki görüşleri paylaştı.
Filistin sorununu tanımlamada kullanılan kavramların aslında insanların konu hakkındaki bakış açısını ve fikirlerini belirlediğini vurgulayarak sözlerine başlayan Varol,şöyle devam etti;
“Bu konuda İsrail tanımlaması oldukça önemlidir. İsrail devleti dendiğinde işgalci terör devleti, toprak bütünlüğüne sahip bir devlet olarak nitelendiriliyor. İsrail bir devlet değil bir işgalcidir. 1948’de bu işgalci devlet İsrail adını BM’den almıştır. Birleşmiş milletler destekli terör devleti birçok insan hakları ihlali ile Filistinlileri yurtlarından topraklarından çıkarmışlardır. Yurtlarından çıkarılan bu Filistinli kardeşlerimizin Hedefleri tek idealleri yurtlarına geri dönmektir. Bu tanımlamalarımızda bu işgalcileri israil devleti olarak değil Filistin devletindeki işgalciler diye tanımlamamız daha doğru olur.”
Filistin ve Çeçen halkı tarafından oluşan İslami hareket gruplarının militan değil mücahit olduğunu vurgulayan Varol, “Filistin, Siyonistler tarafından işgal edildi. Buna karşı oluşan İslami hareket grupları Hamas ve İslami Cihad üyeleri militan olarak yansıtılmaya çalışılıyor. Bizim medya da buna alet olarak yansıtılmayla çalışılıyor. Bizim medyada buna alet olarak, haberlerinde bu insanları militan olarak adlandırıyor. Bu çok yanlış bir şey. Bu insanlar meşru ve haklı bir şekilde topraklarını ve dinlerini koruyorlar. Toprağına ve dinine sahip çıkanlara militan değil, mücahit denir. Hamas ve İslami cihat hareketleri, buradaki fitneciler tarafından birbirine düşürülmeye çalışılıyor. Ancak bu çalışmaların boşa çıktığını her defasında görüyoruz” diye konuştu.
Gazze’nin işgal altında olduğunu, Batı Yaka’nın ise üç parçaya bölündüğünü söyleyen Varol, bunun BM kararına ters düştüğünü belirtti Varol, konuşmasına şöyle devam etti: ”Gazze işgal altında, Batı Yakası ise A, B,C şeklinde üçe ayrılmış durumda A bölgesi şehir, B bölgesi ilçeleri, C bölgesi ise küçük köyleri barındırıyor. Bu bölgelerde sınır kontrolleri İsrail askerleri tarafından yapılıyor. Bu BM’nin kararlarına ters düşüyor. BM, bu bölgeleri Filistin’in kontrolüne bırakmıştır. Bu bölgelerin sınırlarında bulunan İsrail askerleri, birçok Filistinli kadının ölümüne sebep olmuştur. B bölgesinden A bölgesine doğum yapmak için geçmek isteyen birçok Filistinli kadın, İsrail askerlerinin izin vermemesinden dolayı orada doğum yaparak hayatını kaybetmiştir. Avrupa devletleri, İsrail’in bu insanlık suçuna ortak olurken, İslam ülkeleri olan Mısır ve Ürdün ise en az Avrupa kadar İsrail’e destek oluyorlar.”
İşgalci güçlerin Gazze’de uyguladığı ambargolara da değinen Varol, halk iradesinin ve insan Haklarının sözde savunuculuğunu yapan B.M ve Avrupa’nın ne kadar ikiyüzlü olduklarını ortaya koyduğunu ifade ederek şöyle dedi, “Ürdün’de bir cami tanklarla basıldı. Camide ‘El-Kaide örgütlenmesi yapılıyor’ diye Filistinde’ki işgal güçlerini savunmak isteyen bir grup genç direnişçi dağıtıldı. Lübnan’da ise Nehru’l-Barid Mülteci Kampı’nda bulunan 35 bin Filistinli, askeri operasyonla dağıtıldı. Bu insanlar perişan oldu. Sarkozy denen Amerikan emperyalizminin Fransa’daki temsilcisi, Filistinliler için ‘Yurtlarına dönme sevdasından vazgeçmeli’ diye bir açıklama yaptı. Filistin’i işgal et, öte yandan yurduna dönme hakkını elinden al. O zaman bu insanları dünyadan yok mu edelim? Böyle bir anlayış olmaz. Ayrıca Amerika Devlet Başkanı’nın, Ortadoğu Barış Konferansı ya da Sonbahar Konferansı adı altında düzenlemek istediği bir konferans var. Bu konferanslardaki amaç Orta doğu barışı değil. İslamiyet’in tasfiyesidir. İslami hareketi yasadışı ilan etmeye çalışmaktır. Bu emellerine asla ulaşamayacaklardır.”
Konferansın son bölümünde İslami direniş hareketlerinin birliğine değinen Varol,şunları söyledi:”Filistinde direnen Hamas İslami cihat aynı mücadelenin iki parçasıdır. “Müminler ancak kardeştirler onun için iki kardeşinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki rahmete layık olasınız” (49 Hucurat 9-10)
Bizlere düşen direnen bu iki İslami grubun yanında olmak bu haklı mücadelelerinde onlara her fırsatta destek vermeyi sürdürmektir.