Perşembe, Kasım 21, 2024
Ana sayfa HABERLER İlke-Der Cuma Seminerleri

İlke-Der Cuma Seminerleri

by İlkav Editor
2,9K 👁
A+A-
Reset

İlke-Der Cuma seminerlerinin bu haftaki konuğu Ankara İLKAV'dan Abdurrahman Çeliker oldu.

İlke Der’de her Cuma akşamı dernek merkezinde saat 20.30 da değişik konuşmacıların katılımı ile Kur’an çerçevesinde seminerler düzenlenmekte. Bu hafta semineri sunan Abdurrahman Çeliker “Dünyevileşmeye Karşı İslami Şahsiyet ve İlkelerin Korunması” konulu sunumunda özetle şunları söyledi.

Dünyevileşme-Sekülarizm, amelde, itikatta bilinçte bozulma; dünyevîleşme yönünde değişim, hayatın her alanında dinsel düşünmeyi devre dışı bırakma, dini sembolleri anlamsızlaştırma ve dini ancak vicdanî tahayyül olarak konumlandırmadır. Farklı bir ifadeyle sekülarizm, insanî değerlerin dinî ve metafizik denetimden uzaklaştırılmasıdır. Bu anlamıyla da o, her şeye matematiksel bakıştır.

Ekitap için tıklayın

Hayatı ancak bu dünya hayatından ibaret kabul etmek; uhrevî olanı ertelemek anlamında dünyevîleşmek, insanlığın tarihi kadar eski bir geçmişe sahiptir. Bu açıdan bakıldığında kanaatimiz o ki, sekülarizm, dünyevîleşmek olduğu halde dünyevîleşmek daha geniş bir anlam çerçevesine sahiptir. Sekülarizm, Hıristiyanlığın hayatın her alanına egemen olduğu ortaçağın sonlarında Aydınlanma, Rönesans ve reformlar ile birlikte meydana gelen büyük dönüşümün (modernite) dinsel açıdan nitelenmesidir. Farklı bir ifadeyle sekülerleşme, dinin toplumda otoritesini yitirme sürecidir.

Seküler projelerin başarısız olmasıyla sekülerleşmenin bir başka formu olan Protestanlaştırma projesi gündeme alınmıştır. Protestanlaştırma, dinin sekülerleştirilmesi çabasıdır. Yani Protestanlaşma sekülerleşmenin bir başka ama daha özel biçimidir. İslâm'ın Protestanlaştırılması hesabı onun siyasaldan soyutlanması imkânını da kendilerine sağlayacaktı. İslâm'ın Protestanlaştırılması amacı, dinin kamusal alandan yani siyasî, toplumsal, ekonomik, kültürel alandan uzaklaştırılması ve sadece Allah'la kul arasında olup biten bireysel bir inanç meselesine indirgenmesine yöneliktir.

Televole nev'i pop kültürü, fanatik spor anlayışı, star yaratma(!) hafifliği hep popüler kültüre dayanmaktadır. Bütün bunların özgürlük fenomenine dayandırılması ise trajikomik bir paradokstur. Bugün, İslâm'ın bu şekilde sapkınlıklarla harmanlanması, İslâmî argümanların popülize edilmesi Müslüman birey ve ailenin karşı karşıya olduğu vehamettir. Bu durum da dünyevîleşmenin hem sebebi hem de neticesidir. Popülizm, aileyi çözülme ile tehdit etmektedir. Her şeye parçacı bir mantıkla bakma tavrı, yaşamı doğru okuma imkânını zayi etmiştir. İhtisaslaşma, neredeyse 'her duruma gider' aymazlığıyla uygulanmaktadır. İhtisaslaşma, modern popüler kültürün aslında bir yamamasıdır. Bu, eğitimde de böyledir, işte de sağlıkta da sanatta da… Parçacı bir yaklaşım olarak ihtisaslaşma getirdiğinden fazlasını götürmüştür. Bebeğin, 'anasının okulu' varken 'anaokuluna' gönderilmesi bu konuda ihtisasa ihtiyaç(!) duyulan somut bir örnektir kanaatindeyim. Çocukların eğitiminde gösterilmesi gereken hassasiyet, adeta yavrucakları at yarışına hazırlamaya dönüşmüştür. Ebeveynler çoğu kez kendi eksikliklerinin telafisini çocukların başarısı üzerinden geri almaya çalışmaktadırlar.

Günümüz insanları, hırsla dünyaya yönelmekte sürekli dünya malı ve serveti peşinde koşmaktadır. Bugün insanların geçimden başka bir endişeleri yok gibidir. Dünyevileşme günümüz insanının en önemli hastalıklarından bir tanesidir. Aslında insanın tarihiyle başlayan bir hastalıktır bu. Habil-Kabil kıssasında unu görebiliriz. Kabil dünyaya, dünya nimetlerine yöneldiği için ilk cinayetini işlemiştir

Sonuç itibarıyla dünyevîleşme, bizatihi Allah'ı tanımama, ona karşı istiğna, tekebbür, onu unutma, nimetlerini ve ayetlerini görmezlikten gelme, yani nankörlük olarak nitelenebilir bir ahlâksızlıktır. Bu birçok ahlâksızlığın da nedenidir.

Bizleri karanlıklardan aydınlığa çıkaracak olan Kur’an-ı rehber edinmeli, Resulün güzel şahitliğini hayatın içerisinde yeniden ikame ederek, bir tevhid eylemi olarak namazı aramızda yeniden dirilterek, onu ete kemiğe büründürüp vahyin şahitleri olarak iman-amel bütünlüğü içerisinde hayatımızı anlamlı kılmalıyız. Günü birlikçi, hayalci projelerle değil, vahyin hayat bahşeden rehberliğinde ve Resulün sahih sünneti eşliğinde, hayattan kopmadan, onun akıntısına da kapılmadan vahiyle anlamlandırarak yaşamalıyız.

Unutmayalım ki her inişten sonra bir çıkış her geceden sonra bir gündüz vardır ve Rabbimiz günleri aramızda evirip çevirmektedir. Yeter ki Rabbimizin razı olacağı vahyin ahlak ve ölçüleriyle bütünleşip, mücadele safhamızla ilgili Sünnetullahı doğru değerlendirelim.

Namazı bir tevhid eylemi olarak hakkını vererek kılmak da dünyevileşmeye karşı vahyi ayaklandırmanın başka bir yönüdür. Zira Maun suresinde anlatılan ve dünya hayatını ahirete meyledenlerin kıldıkları namazlarında boş olduğunu söylemektedir. Bununla birlikte bir tevhid eylemi olan namazı hakkıyla ikame etmek, onu diriltmek dünyevileşmeye meyleden bir kavmi uyarması açısından son derece önemlidir. Şuayb (a.s)’ın kıssası bu konuda önemli bir örnekliktir.

Allah, imana erişip dürüst ve erdemli davranışlarda bulunanlara, tıpkı kendilerinden önce gelip geçen [bazı toplumları] egemen kıldığı gibi, onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına; onları üzerinde görmekten hoşnut olduğu dini onlar için kuvvetle kökleştireceğine ve çektikleri korkulardan, kaygılardan sonra onları mutlaka güvenli bir duruma kavuşturacağına dair söz vermiştir; çünkü (böyleleri yalnız) Bana kulluk eder, Benden başkasına ilahi güçler ve nitelikler yakıştırmazlar. Artık [bütün] bu [açıklamalardan] sonra da hakkı inkar yolunu seçenler, günaha gömülüp gitmiş olanların tâ kendileridir! (24/55-NUR)

İnanmayanların sorunu Kur'an iledir. Biz de inanıyoruz ki çözüm ondadır. Dünyevîleşme kıskacında ızdırap çeken günümüz insanı için tek çare öze dönüştür.

Bu nedenle bizleri karanlıklardan aydınlığa çıkaracak olan Kur’an-ı rehber edinmeli, Resulün güzel şahitliğini hayatın içerisinde yeniden ikame ederek, bir tevhid eylemi olarak namazı aramızda yeniden dirilterek, onu ete kemiğe büründürüp vahyin şahitleri olarak iman-amel bütünlüğü içerisinde hayatımızı anlamlı kılmalıyız. Günü birlikçi, hayalci projelerle değil, vahyin hayat bahşeden rehberliğinde ve Resulün sahih sünneti eşliğinde, hayattan kopmadan, onun akıntısına da kapılmadan vahiyle anlamlandırarak yaşamalıyız.İLKE-DER

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon