Hutbe: Müslümanların Savrulmalarının Sebepleri “Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve sadece yalan uyduruyorlar.” (En’am: 116) Kardeşlerim, bugün Hicrî Şaban ayının 22’si 1446/Cuma Müslümanların, Kur’an’ın emrettiği kulluk merkezli hayat tasavvuru ve mücadele yöntemini bırakıp iktidar merkezli, hevaya dayalı sistem ve yöntemlere savrularak sistem içi politikalara eklemlenmelerinin sebeplerinden bazılarını maddeler halinde sunmak istiyorum: 1- İlk nesil gibi Kur’an’a yaklaşmamak, Kur’an’ı temel belirleyici kılmamak. Müslümanların istikameti koruyamamasının, baskı ya da dünyevîleşmeye dair rüzgârların önünde istikamet krizi yaşamasının asıl sebebi; çoğu Müslümanın ilk neslin yaklaştığı gibi Kur’an’a yaklaşmaması, İslam’a onlar gibi cahiliyeden tamamen arınarak girmemesidir. İlk Kur’an nesli, Seyyid Kutub’un ifadesiyle, dini doğrudan Kur’an’dan alıp başka kitapları araya sokmamıştı. Yani önce Kur’an ile teçhiz olup furkan kabiliyetini kazanmadan başka kitaplar okuyan Müslümanlar ise bunların hak ve batıl yanlarını ayıramadığı için hak kabul edip sapmışlardır. Bu kitapların şartlandırmasıyla Kur’an’a yaklaşan Müslümanların önyargıların ipoteği altında Kur’an’ı doğru anlamaları mümkün olamamıştır. Diğer önemli husus; ilk neslin Kur’an okurken amacı; bilgi edinmek, fıkıh bilgisini artırmak, akademik kariyer yapmak olmadığı gibi, anlamadan hatim indirmek, ölülere okumak ya da tegannî ile okuyup haz duymak da değildi. Onlar Kur’an’ı anlayıp yaşamak için okuyordu. Rabbimiz, bunu “hakkıyla okumak” olarak niteliyor. Diğer taraftan, bu ilk nesil vahye teslim olup İslâm’a girerken; cahiliyeye ait, akîde, düşünce, örf, âdet, ahlâk ne varsa, “Ve’r-rucze fehcur” emrince hepsinden arınıp giriyorlardı. Günümüzde maalesef birçoğu bu kirlilikleri de İslamî düşünce ve hayatlarına taşıyabiliyor. 2- Kur’an’ı hakkıyla okumamak, Kur’an’ı ilk inşa ettiği hayatın içinden kalkarak okumamak ve bugünkü hayatla da bağını kuramamak. Kur’ân’ı okumadaki yüzeysellik önemli bir zaaf oluşturmuştur. Kur’ân’ı, benimseyip hayatla bağını kurmadan, onu teorik bir okuyuşa hapsedip ilk indiği ve inşâ ettiği hayatla ve bugünkü hayatla bağını kuramadan okumak onun hayat kitabı kılınmasını engellemiştir. Kur’an’ı, Rasulün ve ilk neslin örnekliğini, mücadele sünnetini dikkate almadan okumak, bu tür okuyuşlarla sahih bir imana ve İslâmî bir hayata ulaşmayı engelleyici rol oynamıştır. 3- Kulluk eksenli hayat tasavvuru yerine iktidar eksenli tasavvuru esas almak. Kulluk eksenli mücadele yerine iktidar eksenli mücadelelere heveslenilmesi, kulluğun parçalanıp, bazı parçaların dinin/bütünün yerine ikame edilmesi, kimileri açısından kulluktan soyutlanmış bir siyasî mücadelenin dinin tümü gibi algılanması, hem de diğer alanları yok sayacak derecede birinci plana çıkarılması da bir başka savrulma sebebidir. 4- İman-amel bütünlüğünü sağlayıp söylediğini yaşayan tutarlı mü’minler olmayı başaramamak. Kur’ânî hüküm ve ölçüleri hayat düsturu haline getirememek, iman edildiği iddia edilen değerleri Salih Amele çevirememek ve iman-amel bütünlüğünü parçalayan tutumlar da savrulmalarda önemli rol oynamaktadır. 5- Derinlikten uzak ve sığ okumaların yol açtığı fikirde ve tavırda yüzeysellik. Derinlikten uzak okur-yazarlık sonucunda oluşan fikir ve tavırda sığlıktan dolayı derinlik kazanamama yüzünden duygu, heyecan ve tepkiselliğin eyleme yön vermesi, vahiy ve aklın yönlendirme ve denetiminden çıkılması ve bu halin çözümsüzlüklere yol açması da savrulmaların önemli bir boyutunu oluşturuyor. 6- Niteliksiz ve ilkesiz okumaların yol açtığı hak-batıl karışımı düşünceleri hak sanmak, batıl kavramlarla zihinleri bulandırmak. 7- Davet, eğitim ve şahidlikle toplumu dönüştürmeye dair mücadeleye nefesi yetmeyenlerin bıkkınlık, yılgınlık ve aceleyle iktidar ve ranta ulaşma eğilimi. 8- Korku ve baskıların etkisiyle sistemin meşru saydığı alanlara sığınmak. 9- Dünyevîleşme, çıkar ve menfaat temini gibi amaçlarla pragmatizme kaymak. Çıkar eksenli hesaplar. İktidar, makam, mevki, ihale kapma amaçlı sisteme eklemlenmeler, süreklilik arz eden, en yaygın ve en etkili savrulmalardır. 10- Çözümsüzlük, alternatif projeler üretmede yetersizlik sebebiyle yanlış da olsa bir şeyler yapanlara meyletmek. 11- Toplumu dönüştürmede başarısız olduklarını düşünenlerin, marjinallikten kurtulmak amacıyla kitlelerin geleneksel din algılarına doğru meyletmeleri. Aceleyle, toplumu dönüştürmede sonuç almayı ve hemen bir inkılab yapmayı umanlar, uzun vadeli çalışmayı göze alamadıkları için sabredemeyip yılgınlığa düşmekteler. Sonuçta da, dönüştüremedikleri toplumun cahilî değerlerini tekrar keşfedip daha önce hata ettiklerini itiraf edip ne olursa olsun kitleyle buluşmak ve itibar görmek, güç olmak adına topluma doğru bir dönüşüm geçirdiler. 12- Mağlubiyet psikolojisinin yol açtığı sığınmacılık ve teslimiyetçilik. 13- Egemenlere hizmet eden “iktidar uleması ya da aydınların” savrulmalarının kolaylaştırıcı etkileri. Bel’amların, “zalim yönetimlere itaatin” lüzumuna dair beyanlarının mevcut iktidarlara itaat bilincini oluşturması ve bu sapmanın sistem tarafından sürekli beslenmesi, toplumun zulüm ve fitnenin adresini dışarıda aramaya alıştırılmış olması da genel anlamda savrulmaların kolaylaştırıcı bir tesiri olmuştur. 21.02.2025 Hazırlayan: Emrullah AYAN Not: Konu, Mehmet PAMAK’ın “Türkiye’de ve Bölgede Sorunlarımız ve Sorumluluklarımız” adlı kitabının 141 ve 159. sayfalarından özetlenerek hutbeleştirilmiştir.