Pazar, Eylül 8, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Mü’minler Her Zaman Üstündür.

Hutbe: Mü’minler Her Zaman Üstündür.

by İlkav Editor
5,1K 👁
A+A-
Reset

Hutbe: Mü’minler Her Zaman Üstündür.                                                                                  “Gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer mü’minseniz, üstün olan sizlersiniz.” (Al-i İmran: 139)

Bu direktif karşısında insan zihninde ilk beliren şey, bunun savaş anında ortaya çıkan cihad sahnesini canlandırmasıdır. Ne var ki bu direktifin gerçek yanı ve kapsamı bütün yönleri ile ele aldığımızda bu tek durumdan daha geniş ve önemlidir.

Bu tevcih, mü’minin sahip olması gerektiği şuur halini, düşüncesini, eşyayı, olayları, değerleri ve kişileri yerli yerine oturtan değerlendirme tarzını belirten devamlı bir durumu ifade ediyor.

Bu hüküm, bir mü’minin vicdanında yer etmesi gereken her şey, her durum, her değer ve herkes karşısında takınacağı üstünlük durumunu belirtir. İman dışı kaynaklardan beslenen bütün değer ölçülerinin üstüne çıkarmak ve onları üstün tutmak durumunu belirtir.

Ekitap için tıklayın

İman sisteminden sapmış, yeryüzü güçlerinin tümünden üstün olmak… İman temelinden kaynaklanmayan yeryüzü değer ölçülerine karşı üstünlük… İmanın biçimlendirmediği yeryüzü geleneklerine karşı, iman tarafından yürürlüğe konmayan yeryüzü kanunlarına karşı, iman kaynağından doğmayan yeryüzü uygulamalarına, vaziyet şekillerine karşı üstünlük…

Kuvvetçe zayıflığa, sayıca azlığa ve malca fakirliğe rağmen üstünlük; tıpkı kuvvete, sayı çokluğuna ve zenginliğe sahip olan bir üstünlük gibidir.

Ne zorbanın gücü önünde, ne de sosyal gelenek önünde, ne batıl kanun önünde ve ne de imani bir dayanağı olmadığı halde insanlar tarafından kabul görülen, onaylanan bir uygulama önünde boyun eğmeyen bir üstünlük duygusu…

Cihad esnasındaki dayanışma ve direnç hali, bu yüce ilahi direktifin kapsamı içine aldığı üstünlük durumlarından sadece bir tanesidir.

İmana dayanan üstünlük duygusu sadece bir azimden, bir atılımdan ibaret değildir. İnsanı harekete sevk eden bir gurur gösterisi de değildir. İçten coşup gelen bir kahramanlık arzusu da değildir. Varlığın tabiatında saklı duran, değişmez gerçeğe dayanan bir üstünlük duygusudur. Kuvvet mantığını, cemiyet düşüncesini, toplum geleneğini ve yerleşmiş insan alışkanlıklarını aşan gerçeğe dayanır. Çünkü bu gerçek ölümsüz, diri olan Allah’a bağlıdır.

Toplumun karşısına dikilen, onun geçerli mantığına, yaygın geleneklerine, değer ölçülerine, fikir ve düşüncelerine, sapıklıklarına ve ihtiraslarına karşı koyan kişi, elbette ki insanlardan daha güçlü, yerden daha sabit ve hayattan daha değerli bir desteğe dayanmadıkça, zayıflık duygusuna kapılacağı gibi yabancılık da hisseder. Şüphesiz ki Allahu Teala mü’mini baskılarla karşılaşırken yalnız bırakmayacaktır. Ağır yük altında, çaresizlik ve mutsuzluk içinde yalnız terketmeyecektir. İşte bunun için gelmiştir bu ilahi direktif: “Gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer mü’minseniz, üstün olan sizlersiniz.” (Al-i İmran: 139)

Bu direktif gevşekliğe karşı koymak için geldiği gibi üzüntüye de karşı koymak için gelmiştir. Bu iki duygu, böyle bir durumda nefsi kuşatırlar. İşte bu direktif her ikisine de mücerred manada sabır ve direnme ile değil, üstünlük duygusu ile de karşı koyar. Zorba güçlere, yürürlükteki değer ölçülerine, yaygın düşüncelere, bakış açılarına, uygulamalara, geleneklere, adetlere ve sapıklıkta birleşmiş kalabalıklara, insan yığınlarına tedavi edilmesi gereken bir hasta gözü ile baktıran bir üstünlük duygusu ile…

Şüphesiz üstün olan mü’mindir. O hem dayanak, hem kaynak bakımından üstün olandır. Yeryüzünün tümü de ne oluyormuş? İnsanlar ne oluyormuş? Yeryüzünde geçerli sayılan değer ölçüleri de ne oluyormuş? İnsanlar arasında yaygın bakış açıları da ne oluyormuş? Mü’min sırf Allah’tan alır mesajını… Sırf Allah’a dayanır ve Allah’ın metoduna/nizamına uygun olarak yürür yolunda…

Mü’min varlığın hakikatini idrak etme ve onunla ilgili düşünce bakımından üstündür. Evet, bu parlak, açık, hoş ve tutarlı düşünce sistemi, öbür yığınlar ve saçmalıklarla karşılaştırılınca, İslam akidesinin üstünlüğü, hiçbir devrede açığa çıkmamış tarzda ortaya çıkar. Hiç şüphesiz, bu gerçeği bilenler, çevrelerinde bulunan herkesten daha üstündürler.

Mü’min, hayatı, eşyayı, olayları ve kişileri ölçen ve değerlendiren düşünce sistemi bakımından üstündür. Allah’ı tanımaktan kaynaklanan akideye sahip olmakla, İslam’ın getirdiği ve öğrettiği tarzda Allah’ın sıfatlarını kabullenmekle, değerlerin gerçek yüzünü daracık yeryüzü sahasında değil, büyük kainat çapında bilmeye dayanan inanç sahibi olmakla…

Mü’min, vicdan, şuur, ahlak ve hareket bakımından da üstündür. Çünkü mü’minin “Esmau’l-Hüsna”  sahibi ve örnek sıfatların maliki olan Allah’a inancı bizzat ona şerefi, ruh asaletini, temizliği, iffeti, takvayı, salih ameli ve yapıcı halifeliği bahşeder. Bunun da üstünde sahip olduğu bu akide, ona, bütün dünya acılarını ve sıkıntılarını önemsizleştiren ahiret mükafaatı inancını da telkin eder.

Hem şeriat ve nizam yönünden de üstündür mü’min. Eskisi ile yenisi ile insanlığın tanımış olduğu bütün sistemlerle, bütün şeriat ve düzen taslakları ile kendi şeriatı ve nizamı arasında bir karşılaştırma yapıp araştırmaya giriştiği zaman kendisinin sahip olduğu olgun şeriat ve kamil nizam karşısında, öbür tüm taslakların en çok çocuk oyunlarına ve körlerin el yordamı ile yürümelerine benzediklerini görecektir. 
                                                                                                                            03.04.2015

Hazırlayan: Emrullah AYAN

 

 

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon