Hutbe: Ey Allah’ın kulları, O’nun rahmetinden ümidinizi kesmeyin!
“(Benden onlara) De ki: ‘Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Zümer: 53)
~Kardeşlerim, bugün Hicrî Cemâziye’l-Evvel ayının 20’si 1446/Cuma
Ey günâhlar, isyanlar, kötülükler içinde kendi kendilerine zulmeden, kendi kendilerini Allah’a kulluktan çıkarıp küfür ve şirk anlayışları içinde kendilerine yazık eden kullar! Allah’ın rahmetinden sakın ümidinizi kesmeyin. “Şu yapıp ettiklerimden sonra artık Allah asla beni affetmez, benim için hiçbir ümit kapısı ve cennet ümidim kalmamıştır” diyerek ümitsizliğe düşmeyin.
Allah’ın rahmeti geniş ve boldur. Rabbinizin rahmet kapıları sonuna kadar açıktır. Kitap ve rasul Allah’ın kullarına açtığı rahmet kapılarıdır. Kitabı ve rasulü kendileri için açılmış rahmet kapısı bilip onlara ittibâ edenler için, bilesiniz ki cennet kapıları sonuna kadar açıktır. Dünyada bu rahmete erebilecek kadar ömür, akıl ve irade verilmiştir. Üstelik İçimizde, dışımızda, fıtratımızda Rabbimize yönelmemizi sağlayacak âyetler yerleştirilmiştir. İnsan için açılmış bu kadar rahmet kapısı varken bir insanın Rabbinin rahmetinden ümit kesmesi nasıl mümkün olabilir?
Nisâ: 48’de şöyle buyrulur: “Allah kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse, şüphesiz büyük bir günâhla iftira etmiş olur.”
Rabbimiz tüm günâhları affedeceğini müjdeliyor ama bir şartla, şirk olmayacak. Kişi mahşer yerine Allah’a ortak koşmadan gelmiş olacak. Değilse asla affetmem, şirkin dışında hangi günâh ne kadar büyük olursa olsun affederim diyor Allah. Zaten kul günâha girerken bu günahları Allah’ın kulu olarak yapmıştır. Allah’ı, Rab olarak, Rahmân ve Rahîm olarak bilip kabul ettiği müddetçe kulun işleyeceği günâhların büyüklüğü, Allah’ın büyüklüğü yanında ne olabilir ki?
Ama kişi şirk koşar, Kendisini anlattığı biçimde Allah’ı kabul etmez, noksan sıfatlardan münezzeh olarak Allah’a iman etmeyip şirke düşünce, her konuda, hayatın her alanında söz sahibi ve egemen olarak yalnız Allah’ı değil de başka rab, ilâh ve efendileri de kabul edince, işte o zaman iş değişmiştir.
Biz biliyoruz ki İslâm insanın insanlığını, zaaflarını asla göz ardı etmez. İnsanı yaratan, onun fıtratını herkesten daha iyi bilen Rabbimiz her an insanın unutup gaflet edebileceğini bilir. Bütünüyle İslâm’ı yaşamaya çalışsa da insan olması hasebiyle yine de eksikleri olacaktır. Dünya tüm alçaklığıyla, aldatıcı süs, para, kadın, makam, mevki ve menfaatler karşılığında aldatabilecektir. Yani insan; gaflet, nefisten bir dürtü, şeytandan bir etki sonucu bazen günâh işleyebilir. Çünkü insan günâh işlemeyen bir varlık değildir. Ama günâhtan sonra aklı başına gelir, tevbe edip kendini toparlar, programını değiştirir, irtibatının kesildiği Rabbine dönerse, kesinlikle bilelim ki Allah onu affedecektir. Bundan daha büyük müjde ve lütuf olabilir mi?
İnsan günâha girerken bunları Allah’ın kulu olarak yapar. Yeter ki kul Allah’ı tek Rab ve İlâh bilip O’nu tüm günâhları affedecek yegâne kapı bilsin. Ama bir kişi şirke düşünce, Allah’ı güçsüz ve âciz bilip birilerine yetki devrinde bulunduğu zannıyla yalnız Allah’ı değil de başka rab, ilah ve efendi kabul edince işte o zaman iş değişir ve hiçbir günâhı affedilmez. Çünkü artık onun; günâhlarını affedebilecek büyüklük, kudret ve hâkimiyette tek olan Allah’ı yoktur. Onun kendi icadettiği, bölünüp parçalanmış, yetkileri alınıp arzdaki güç ve otoritesini yitirmiş, egemenliğini başkalarına kaptırmış, yardımcıları olan âciz bir Allah’ı vardır. Böyle bir Allah onun günâhlarını nasıl affedebilsin?
Müşrik, işte böyle bir Allah inancındadır. Onun inandığı Allah kanun yapmasını bilmez, kanunu yerdekiler yapmalıdır. Onun inandığı Allah kulları için hayat programı belirleme konusunda âcizdir. Onun inandığı Allah hukuktan anlamaz, onu hukukçular belirlemelidir. Onun inandığı Allah eğitim konusunda âcizdir ve bilgisizdir, eğitim uzmanlarına ihtiyaç vardır. Onun inandığı Allah, kılık-kıyafet, yeme-içme, kazanıp harcama, evlenme-boşanma, haram-helâl belirleme gibi konularda hâsılı tüm hayatta yetki ve otorite sahibi değildir O Allah. Tüm bu konuları ya kendisi ve çevresi ya da yasalar ve âdetler düzenlemelidir. Bu konular Allah’a sorulmamalıdır. Çünkü güçsüz, âciz, yetkilerini başkalarına devretmiş bir Allah’tır O. Şimdi böyle müşrikçe Allah’a inanan birini Allah neden bağışlasın?
Ama Allah’ı kitabında tanıttığı gibi mutlak kudret sahibi, hayata karışıp hayata program yapmaya, kulluk edilip sözü dinlenmeye tek yetkili Rab ve İlâh kabul eden kişinin Allah’ı elbette gök ve yer dolusu günâhı da affetmeye muktedirdir. Öyleyse hiç kimse Allah’ın rahmetinden ümit kesemez. Çünkü kullarına karşı sonsuz merhamet sahibi olan Allah, elbette küfür, şirk ve isyandan vazgeçip kendisine kulluğa yönelenleri bağışlayıp günâhlarını silip örtecek, onlara karşı tevbe kapısını açacaktır. Allah ister ki, kulları tevbe kapısı kapanmadan O’na yönelsinler. İş işten geçmeden tevbelerini yani, dönüşlerini gerçekleştirsinler.
22.11.2024
Hazırlayan: Emrullah AYAN
Hutbe: Ey Allah’ın kulları, O’nun rahmetinden ümidinizi kesmeyin!
43