Perşembe, Kasım 21, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Dünyadan yararlanıp âhirette azaba sürüklenen kâfirler

Hutbe: Dünyadan yararlanıp âhirette azaba sürüklenen kâfirler

by İlkav Editor
611 👁
A+A-
Reset

Hutbe: Dünyadan yararlanıp âhirette azaba sürüklenen kâfirler
“Biz, onları (dünyada) biraz yararlandırırız. Sonra da onları ağır bir azaba sürükleriz.” (Lokman: 24)
Kardeşlerim, bugün Hicrî Zilkâde ayının 20’si 1444/Cuma

Hutbemize konu olan bu âyette Rabbimiz; Biz onlara dünyada az biraz nimet veririz, az biraz faydalandırırız onları. İmkân veririz, fırsat veririz, haydi biraz yaşayın bakalım deriz. Kâfirlere az bir şeyler veririz diyor.
Hâlbuki bakıyoruz ki Müslümanlara verdiğinin fazlasını vermiş onlara.
Meselâ şu anda kâfirlerin ellerindekileri baygın baygın seyreden Müslümanlara, bu dünyada en büyük nimeti Allah kimlere vermiş diye sorsanız, herkes diyecek ki kâfirlere vermiş. Yazık, vahiyden habersiz hayatı değerlendiren, Allah’ın değer yargılarını tanımadan hüküm veren Müslümanlara!
O kadar derbeder bir durumdalar ki, anlayışları basîretten, furkandan o kadar uzaklaştı ki, o kadar kısırlaştı ki nimetlerin bu dünyada en fazlasının kâfirlere verildiğini söyleyecek kadar ahmaklaştı.
İşte Müslümanların sözleri böyle derbederce… Zihinde nimet olarak sadece para olunca, mal-mülk, makam-mevki olunca elbette böyle konuşacaklar, böyle değerlendirecekler. Nimet deyince sadece para, sadece güç-kuvvet olunca bu da kâfirlerde olunca Müslümanlar elbette böyle düşünecekler, böyle inanacaklar, başkası da beklenemez onlardan.
Ey Müslüman! Hiç düşünmüyor musun? Allah sana îman verdi, Allah sana hidâyet verdi, Allah sana kitap verdi, peygamber verdi, namaz verdi, oruç verdi, iffet verdi, hâyâ verdi, temizlik verdi, âhiret inancı verdi, hayatı değerlendirme bilgisi verdi, cennete gitme yolu verdi, ateşten kurtulma yöntemi verdi.
Bu nimetlerden daha büyük nimet olur mu? Niçin Allah’ın bize verdiği bu nimetleri görmezlikten geliyoruz? Yoksa bu nimetler karın doyurmuyor, para getirmiyor mu? Allah’tan korkup kuldan utanmamız gerek. Bu nimetler bize dünyada da âhirette de en büyük haseneyi kazandıracak.
Bir Müslümana sorsak, acaba bir vakit namazını dünyanın bütün altın ve gümüşlerine değiştirebilir mi? Bir günlük orucuna dünyayı değiştirebilir mi? Size verilen mi fazla, yoksa kâfirlere verilenler mi fazla, Allah aşkına bir düşünün! Hayır hayır onlara verilen çok azdır. Tüm dünyayı bir tek kâfire verse bile âhiretin yanında çok azdır. Çünkü bütün bunlar bir gün bitecek ve âhirete hiçbir şey intikal etmeyecektir. Hatta âhirette karşılaşacağı azaptan kurtulmak için, dünyada iken çok değerli diye düşündüğü bütün mal varlığını bırakın, dünya ve içindekileri fidye olarak verse bu onlardan kabul edilmeyecektir.
Öyleyse bizim, Allah’ın bunca nimetlerine karşı bu nankörlüklerimiz niye? Utanmıyor muyuz Allah’tan? Yarın onlar dünya kadar altın ve gümüşe sahip olsalar ve tamamını verseler cehennemden kurtulamayacaklar. Öyleyse niye imreniyoruz bu kâfirlerin elindekilere? Bir Müslüman yarım hurmayla bile cenneti kazanabilecekken söyleyin şimdi bakalım yarım ekmekle biz mi zenginiz yoksa tüm dünyaya sahip olsalar bile bu kâfirler mi zengin, akletmiyor muyuz? Nasıl böyle bir değerlendirmeye gidebiliyoruz?
Yani dünyanın bütün varlığı onun olsa bile yarın kâfir cehennemden kurtulamayacakken bizim akîdemiz, namazımız, orucumuz, îmanımız, teslimiyetimiz, iffetimiz, dürüstlüğümüz bizi cennete götürecek. Şu anda dünyanın en zengin, en mutlu insanı biziz. Neden bundan habersizmiş gibi anlayışlar içindeyiz?
Ey Müslüman! Dünyada kâfirler kadar derbeder, kâfirler kadar fakir, onlar kadar zavallı yoktur. Neden bunu anlamaya yanaşmıyorsun? Onlara acı da, hem kendinin hem de onların cenneti için geceni gündüzünü fedâya hazır ol. Sen bırakmışsın onları İslâm’a daveti de onların karşısında ezim, ezim eziliyorsun.
Onlar karşısında izzet ve şerefini kaybetmiş, onlar gibi olmanın, onlar gibi yaşamanın kavgasını veriyorken onların gözünde de küçüldükçe küçülüyorsun. Böylece hem kendine hem de onlara zulmetmiş oluyorsun. Zavallı Müslüman! İyi düşün, sen ona değil o sana imrensin. Sen onun hayatına değil, o senin hayatına yönelsin. Sen önde ol da, sen cennete doğru giderken o seni örnek alıp arkandan gelsin.
Evet, “onlara bu dünyada az biraz bir şeyler veririz de sonra onları galiz bir azaba, ağır bir azaba yuvarlayıveririz, mahkûm ediveririz” diyor Rabbimiz.
Evet, Rabbimiz kendi yolunda olanlara güzel bir hedef, kendi yolunun dışında hareket edenlere de ağır bir azapla dünyadaki mal, mülk ve saltanatın bitişini haber veriyor. İşte yaşadığımız hayatın en güzel bir biçimde sorgulanması da bizlere en büyük nimetlerden birisidir. Bu âyetleriyle Rabbimiz bizi uyarmasaydı durumumuz gerçekten çok kötü olurdu.
Allah’ın, kendi indirdiği vahyi inkâr etmelerine ve gönderdiği peygamberine inanmayıp ona eziyet etmelerine rağmen onları dünya hayatında yararlandırması ve onları yaşatıp nimetlerinden yararlanmalarına imkân vermesi merhametinin bir sonucudur. Onlara dünya hayatları boyunca imkân vermektedir. Belki akıllarını başlarına alıp durumlarını düzeltirler. Ama kendilerini düzeltmeyecek olurlarsa âhirette onları şiddetli bir azabın içine atacaktır.
09.06.2023
Hazırlayan: Emrullah AYAN

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon