Perşembe, Kasım 21, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Cahiliye Ahlâk Anlayışı/Ahlâksızlığı

Hutbe: Cahiliye Ahlâk Anlayışı/Ahlâksızlığı

by İlkav Editor
1,4K 👁
A+A-
Reset

Hutbe: Cahiliye Ahlâk Anlayışı/Ahlâksızlığı

“(Ey peygamber hanımları) Evlerinizde vakarla oturun (evlerinizi karargâh edinin); ilk cahiliye (çağı kadınları)nın açılıp saçılması gibi açılıp saçılarak (kırıta kırıta) yürümeyin!…”(Ahzâb: 33)

Öncelikle modernizmin kadına bakışı ile ilgili olarak kısa bir değerlendirme yapalım. Modernizm bütün değerleri tüketerek, dünya genelinde yepyeni bir sistem oluşturma iddiasında. Bunu yaparken de insanın varoluş nedenini çarpıtarak “insan”ı sömürmektedir. Ve modern düşünce, insanın tüm zaaflarını kışkırtarak korkunç bir tüketim alışkanlığını “moda” adı altında sunmaktadır. Bu çerçeveden bakıldığında “çağdaş kadın” aldatmacası içerisinde kadının sömürülmesi ciddî boyutlara ulaşmıştır.
Modern düşüncede genellikle kadın, bilgisi, görgüsü ve ahlâkıyla değil; kendi güzelliğini pazarlayabildiği oranda değer kazanır. Öyle ki günümüzde haremin değil; harem duvarlarının kaldırıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. “Modernizmin evleri, işyerlerini ve sokakları kaplayan hareminde sadece genç, güzel ve bu özelliklerini bir şekilde pazarlamaktan kaçınmayan kadınlara yer vardır. O yüzden de Müslüman kadına, Müslüman kalmak isteyen kadına hiç mi hiç tahammülü yoktur. Çünkü modernizm onu istediği gibi sömüremeyecektir.  
Kısacası, çağımız câhiliyyesinde kadın, özgürlüğü ve kendi kimliğini bulma adına, onurlu, şerefli konumunu bir kenara itip câhilî oyunların kurbanı olmuştur. Arap toplumunda diri diri toprağa gömülen kadın bugün, kendi mutluluğu ve bağımsızlığı iddiâsıyla tezgâhlanan oyunlarla toplum bataklığına yine diri diri gömülmektedir. Ancak bir farkla; bu defa kadın gerçekten diri diri bir batağa girdiğinin farkında değildir. Kadın, modern dünyanın kendisine sunduğu imaj ve kimliği kutsadığı ve onu gerçekleştirebilmek için tüm değerlerini fedâ ettiği müddetçe de bunu farketmesi mümkün olmayacaktır. 
Modernizmin kadına bakışı ve onu her yönüyle sömürmesine dair değerlendirmelerden sonra hutbemin başında okuduğum âyetteki çağrıya dönecek olursak; bu çağrı her ne kadar peygamber hanımlarına yapılmışsa da, tüm mü’min kadınlara da yönelik bir emirdir. Böylelikle Müslüman kadınların sokak ve çarşılarda yürüyüş, davranış ve konuşmalarına yönelik takip edecekleri yol ve yordamlar izah edilmiş oluyor. Kur’an’ın kadına verdiği değer ve ona biçtiği rol toplumca benimsenip ona göre bir hayat kurgulanmış olsa kadınlarımız, erkeklerimiz dolayısıyla çocuklarımız ve âilemiz cahiliyenin, modernizmin kölesi ve kurbanı olmaktan işte o zaman kurtulabilirler.                                                                                                                                   
Biz bu âyetin uygulamasını, sahabe kadınların uygulamasında müşâhade ediyoruz. Onlar bu âyetleri çok iyi anlamış ve hayatlarında tatbik etme konusunda titiz davranmışlardı. 
Âyet-i kerimedeki “teberruc”, bir kadının kocasından başka kimselere zînetlerini (altın, gümüş, gerdanlık…) ve fizîkî güzelliğini teşhir ederek göstermesi, böbürlenerek ve kırıtarak yürümesidir. 
Ahzâb suresi 33. âyetle Allah, mü’min kadınları teberruc halinde, bu şekilde bir yürüyüşten menetmiştir. Büyük tefsir âlimi Mukâtil’e göre “teberruc”, kadının örtüyü başına atıp bağlamadan onu bırakması; gerdanlık, küpe, boyun ve boğazını açık bulundurmasıdır. İşte o günün tesettürsüzlüğü, açıklığı bu idi. 
Bu demek değildir ki, “cahiliye kadınları hiç başörtüsü kullanmıyorlardı. Fakat onlar, yalnız enselerine bağlar veya arkalarına bırakırlar, yakaları önden açılır, zînetleri görünürdü. Yani halayık yaparlardı. Demek ki, zamanımızdaki çağdaşlık sayılan tesettürsüzlük böyle bir eski cahiliye şiârı idi. İslâm bu açıklığı yasaklayıp kadınların başörtülerini yakaları üzerine koyarak örtünmelerini emrederek farz kıldı. 
Hicab; sapıklık, çıplaklık ve faydasız şeyler için bir engeldir. Kadının psikolojik açıdan kişiliğinin gelişiminde çok önemli bir güç unsurudur. Hiçbir din ve şeriat yoktur ki, o din ve şeriatte hicab övülmesin ve teberruca (açıklığa ve ahlâksızlığa) izin verilsin. Bu fıtrata aykırıdır. İnsan kaynaklı şeriatler, hayâ duygusunu ihlal nedeniyle bu teberruc olayını, sadece kanun yaprakları üzerinde “tehlike” olarak isimlendirmişlerdir. Vicdan ve iman kanalıyla önleme cihetine gidemeyince, kanun zoruyla engel olmaya giderler ama başaramazlar. 
Kadınlar bir iş için dışarı çıkmak istediklerinde, İslâm öncesi ve günümüz cahiliye kadınları gibi çıkmamalıdırlar. Çünkü vücudunu ortaya koyarak ve zînetlerini, güzel elbiselerini göstererek, endamlı bir şekilde yürümek İslâm toplumundan bir kadına yakışır bir davranış değildir. Bunlar, İslâm’ın kabul etmediği cahiliye âdet ve davranışlarıdır. Şimdi herkes, bu ülkede popüler hale getirilen kültürün, Kur’an’a göre, İslâm kültürü mü yoksa cahiliye kültürü mü olduğuna kendisi düşünüp karar versin.
07.08.2020
Hazırlayan: Emrullah AYAN
 

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

Hutbe: Cahiliye Ahlâk Anlayışı/Ahlâksızlığı

by İlkav Editor
1,6K 👁
A+A-
Reset

“(Ey peygamber hanımları) Evlerinizde vakarla oturun (evlerinizi karargâh edinin); ilk cahiliye (çağı kadınları)nın açılıp saçılması gibi açılıp saçılarak (kırıta kırıta) yürümeyin!…”(Ahzâb: 33)

Öncelikle modernizmin kadına bakışı ile ilgili olarak kısa bir değerlendirme yapalım. Modernizm bütün değerleri tüketerek, dünya genelinde yepyeni bir sistem oluşturma iddiasında. Bunu yaparken de insanın varoluş nedenini çarpıtarak “insan”ı sömürmektedir. Ve modern düşünce, insanın tüm zaaflarını kışkırtarak korkunç bir tüketim alışkanlığını “moda” adı altında sunmaktadır. Bu çerçeveden bakıldığında “çağdaş kadın” aldatmacası içerisinde kadının sömürülmesi ciddî boyutlara ulaşmıştır.
Modern düşüncede genellikle kadın, bilgisi, görgüsü ve ahlâkıyla değil; kendi güzelliğini pazarlayabildiği oranda değer kazanır. Öyle ki günümüzde haremin değil; harem duvarlarının kaldırıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. “Modernizmin evleri, işyerlerini ve sokakları kaplayan hareminde sadece genç, güzel ve bu özelliklerini bir şekilde pazarlamaktan kaçınmayan kadınlara yer vardır. O yüzden de Müslüman kadına, Müslüman kalmak isteyen kadına hiç mi hiç tahammülü yoktur. Çünkü modernizm onu istediği gibi sömüremeyecektir. 

Kısacası, çağımız câhiliyyesinde kadın, özgürlüğü ve kendi kimliğini bulma adına, onurlu, şerefli konumunu bir kenara itip câhilî oyunların kurbanı olmuştur. Arap toplumunda diri diri toprağa gömülen kadın bugün, kendi mutluluğu ve bağımsızlığı iddiâsıyla tezgâhlanan oyunlarla toplum bataklığına yine diri diri gömülmektedir. Ancak bir farkla; bu defa kadın gerçekten diri diri bir batağa girdiğinin farkında değildir. Kadın, modern dünyanın kendisine sunduğu imaj ve kimliği kutsadığı ve onu gerçekleştirebilmek için tüm değerlerini fedâ ettiği müddetçe de bunu farketmesi mümkün olmayacaktır. 

Modernizmin kadına bakışı ve onu her yönüyle sömürmesine dair değerlendirmelerden sonra hutbemin başında okuduğum âyetteki çağrıya dönecek olursak; bu çağrı her ne kadar peygamber hanımlarına yapılmışsa da, tüm mü’min kadınlara da yönelik bir emirdir. Böylelikle Müslüman kadınların sokak ve çarşılarda yürüyüş, davranış ve konuşmalarına yönelik takip edecekleri yol ve yordamlar izah edilmiş oluyor. Kur’an’ın kadına verdiği değer ve ona biçtiği rol toplumca benimsenip ona göre bir hayat kurgulanmış olsa kadınlarımız, erkeklerimiz dolayısıyla çocuklarımız ve âilemiz cahiliyenin, modernizmin kölesi ve kurbanı olmaktan işte o zaman kurtulabilirler.                                                                                                                                   

Ekitap için tıklayın

Biz bu âyetin uygulamasını, sahabe kadınların uygulamasında müşâhade ediyoruz. Onlar bu âyetleri çok iyi anlamış ve hayatlarında tatbik etme konusunda titiz davranmışlardı.

Âyet-i kerimedeki “teberruc”, bir kadının kocasından başka kimselere zînetlerini (altın, gümüş, gerdanlık…) ve fizîkî güzelliğini teşhir ederek göstermesi, böbürlenerek ve kırıtarak yürümesidir.

Ahzâb suresi 33. âyetle Allah, mü’min kadınları teberruc halinde, bu şekilde bir yürüyüşten menetmiştir. Mukâtil’e göre “teberruc”, kadının örtüyü başına atıp bağlamadan onu bırakması; gerdanlık, küpe, boyun ve boğazını açık bulundurmasıdır. İşte o günün tesettürsüzlüğü, açıklığı bu idi.

Bu demek değildir ki, “cahiliye kadınları hiç başörtüsü kullanmıyorlardı. Fakat onlar, yalnız enselerine bağlar veya arkalarına bırakırlar, yakaları önden açılır, zînetleri görünürdü. Yani halayık yaparlardı. Demek ki, zamanımızdaki çağdaşlık sayılan tesettürsüzlük böyle bir eski cahiliye şiârı idi. İslam bu açıklığı yasaklayıp kadınların başörtülerini yakaları üzerine koyarak örtünmelerini emrederek farz kıldı.

Hicab; sapıklık, çıplaklık ve faydasız şeyler için bir engeldir. Kadının psikolojik açıdan kişiliğinin gelişiminde çok önemli bir güç unsurudur. Hiçbir din ve şeriat yoktur ki, o din ve şeriatte hicab övülmesin ve teberruca (açıklığa ve ahlâksızlığa) izin verilsin. Bu fıtrata aykırıdır. İnsan merkezli şeriatler, hayâ duygusunu ihlal nedeniyle bu teberruc olayını, sadece kanun yaprakları üzerinde “tehlike” olarak isimlendirmişlerdir. Vicdan ve iman kanalıyla önleme cihetine gidemeyince, kanun zoruyla engel olmaya giderler ama başaramazlar.

Kadınlar bir iş için dışarı çıkmak istediklerinde, İslâm öncesi ve günümüz cahiliye kadınları gibi çıkmamalıdırlar. Çünkü vücudunu ortaya koyarak ve zînetlerini, güzel elbiselerini göstererek, endamlı bir şekilde yürümek İslâm toplumundan bir kadına yakışır bir davranış değildir. Bunlar, İslam’ın kabul etmediği cahiliye âdet ve davranışlarıdır. Şimdi herkes, bu ülkede popüler hale getirilen kültürün, Kur’an’a göre, İslâm kültürü mü yoksa cahiliye kültürü mü olduğuna kendisi düşünüp karar versin.

 

13.07.2018
 Hazırlayan: Emrullah AYAN

 

 

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon