Bazı kardeşlerimiz de, tevhidi netliği ibraz edenlere ya da “tağutu red” etmekten ve “cihad”tan bahsedenlere, “şirk”, “küfür” kavramlarını kullananlara bile tahammül edemeyip, hemen “tekfirci” yaftasını yapıştırma kolaycılığını tercih etmektedirler. Aslında böyle yaparak, kendi savrulmalarına yönelik eleştirilerin önünü kesmeye, “emri bi’l maruf ve nehyi ani’l münker” sorumluluğunun yerine getirilmesini engellemeye, bunu yapmaya teşebbüs edenleri susturmaya çalışıyorlar. Onlara göre bir kimse “Müslüman’ım” diyorsa, artık ne yaparsa yapsın, ne yazarsa yazsın Müslüman kabul edilmeli ve kimse onu akıdevi sapmalarından dolayı eleştirmeye kalkışmamalıdır. Bu yaklaşım, giderek bir hastalık gibi yayılmakta ve artık oldukça azalmış bir aşırılık olan gerçek “tekfirci” yaklaşımın karşısında çok daha tehlikeli ve yaygın bir yozlaşmaya yol açmaktadır.
Giderek yaygınlaşan bu yanlış yaklaşıma göre, bugün artık, “şirk, küfür, tağut” yoktur, herkes Müslüman ve sevilmesi gereken kardeşlerimizdir. Halbuki, tevhidi dönüşüm ancak, tevhidi, Kur’ani kavramları belirleyici kılıp gündem yaparak, Kur’ani kavramları tarihte bırakmayıp günümüzde ete kemiğe büründürerek, günümüzdeki karşılıklarını açıkça tespit edip ifşa ederek sağlanabilir. “Şirk, küfür ve tağut” kavramlarını bugünün gündeminden kovarak tarihe gömmeye çalışanlar, sonuçta “tevhid” kavramını da tarihe gömdüklerini unutmamalıdırlar. Kur’ani kavramların, içinde yaşadığımız toplum ve sistemdeki karşılıkları somut olarak gösterilmeden, “tevhid, şirk, küfür, münker, tağut, cihad” kavramlarının karşılıkları bugünkü hayat içinde netleştirilmeden ve bu kavramlardan bir öcü gibi kaçılıp somutlaştırılmasından uzak durularak tevhid anlatılamaz. Bu tür sapmalardan korunmak, uzaklaşmak, beri olmak, onlara karşı çıkıp itiraz etmek ve yerine tevhidi olanı ikame etmek gibi İslami mücadelenin temel pratikleri de gerçekleştirilemez. Böyle bir yaklaşımla, içinde yaşadığımız topluma tevhid dininin daveti ve şahidliği hakkıyla yapılamaz.
Sonra hayat boşluk kabul etmez, kendi dininizin özgün kavramlarıyla kendinizi ve inancınızı tanımlayıp ifade etmekten imtina ettiğinizde, doğan boşluğu başka kavramlar doldurur. Kavramların dönüştürme etkileri vardır, hangi fikrin ve inancın kavramlarıyla kendinizi ve düşüncelerinizi tanımlayıp ifade ediyorsanız, zihninizde, nefsinizde yer verip içselleştirdiğiniz o kavramlar ait oldukları düşünce ve inanca doğru sizi dönüştürür. Sonuçta siz de muhataplarınızı oraya doğru dönüştürme etkisi yapmaya başlarsınız ve böylece topluca değişip savrulursunuz da farkına bile varmazsınız.