Hutbe: Kur’an okunduğunda onu dinleyin!
“Kur'an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.” (A’raf: 204)
Kardeşlerim, bugün Hicrî Cemâziye’l-Evvel ayının 29’u 1444/Cuma
Bu Kur'an'ın okunduğu her yerde onu dikkatle ve sessizce dinlemek bu sözün yüceliğine ve onu indiren yüce Allah'ın şanına en uygun hareket tarzıdır! Yüce Allah buyurur da insanlar susmaz ve onun sözlerine kulak asmaz mı? Sonra onlar için rahmet umudu söz konusudur.
Kur'an'ın okunduğu insanların onu dikkatle ve sessizce dinlediği her yerde onu anlamak kendisinden etkilenmek ve direktiflerini kabul etmek mümkündür. Aynı şekilde onların bu hareketleri hem dünyada hem de âhirette merhamet edilmelerine neden olabilir.
O halde, okumak nedir? Okumaktan amaç herhangi bir metnin harflerini sadece telaffuz etmek midir?
Kur’an’ın bizden istediği, metnini düşünmeden, anlamadan seslendirmek midir?
Kur’an’ı anlamak gibi bir amaçtan yoksun olarak onun metnini telaffuz etmek yani seslendirmek onu okumak anlamına gelir mi?Kur’an’ı anlamak amacından uzak olarak telaffuz etmek yani seslendirmek ile öğüt alınabilir mi?Unutmayalım ki, Kur’an’ı okumak; manasını anlayarak okumak, üzerinde düşünmek, tefekkür etmek, yaşamak ve bildirip-tebliğ etmek demektir.
Değerli kardeşlerim, biliyorsunuz ki, Kur’an zikirdir yani bir öğüttür, bir nasihattir.
“O (Kur’an) bütün âlemlere öğüttür. Elbette ki aranızdan doğru yolda gitmek isteyenler için!” (Tekvir: 27, 28)
Görüldüğü üzere Kur’an ancak doğru yolda olmayı dileyenlere, öğüt almak isteyenlere öğüt verir. Yoksa Kur’an’ı anlamını bilmeden dolayısıyla da düşünmeden telaffuz eden veya kültürel bir bilgi birikimi olsun diye okuyanlar ve okuduklarıyla da amel etmeyenler bu Kur’an’dan öğüt alamazlar.
Şimdi bu manada, mü’minlerin Kur’an’ı okumaları gerektiğini gösteren âyetlerden sadece bir tanesi şöyle: “Gerçekten Allah’ın Kitab’ını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler, kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler.” (Fatır: 29)
Konunun diğer bir yönü de; boğazdan aşağısına, kalbe ulaşmayan bir okumanın da değil kişiye küfre karşı koyma gücü vermek, şirkten uzaklaştırmak, imanında sebat etmesi için yeterli güç bile veremeyeceğine dikkat edilmelidir. Bu tür insanlar hakkında bir hadiste şöyle buyrulmaktadır:
“Onlar Kur’an okuyacaklar, fakat Kur’an boğazlarından aşağıya geçmeyecektir. Onlar okun yaydan çıktığı gibi imandan çıkarlar.” (Buhârî, Müslim, Muvatta’)
Böyle bir okuyuş, kişinin heva heves ve ruhunu ıslah edip güçlendirmez, aksine onu Allah’a karşı daha küstah, vicdanına karşı inatçı yapar ve karakterini tamamen bozar.
Hutbemin başında okuduğum A’raf suresinin bu âyetinde, Kur’an okunduğu zaman susup onu dinleyin ki size Rabbiniz tarafından merhamet edilsin diyerek Allah bize yol gösteriyor. Bize merhameti gereği usul öğretiyor. Rabbimiz, yeryüzünde koyduğu bir yasayı hatırlatıyor bize…
Kur’an insanların yaşadıkları bu dünya hayatında basîretlerle dolu bir kitap olduğu gibi bu hayatın sonunda başımıza nelerin geleceği, bizi nelerin beklediği konusunda da basîrettir. Hayatın önünü de sonunu da gösteren bir görüntü, bir basîret, bir hidâyet ve rahmettir bu kitap. Ama tabi iman edecek olanlar için, yollarını bu kitaba soracak, hayat programları konusunda bu kitaba müracaat edecekler için.
İşte bu kitapla beraberlikte nasıl bir tavır takınacağımızı anlatıyor Rabbimiz. Bu kitap okunurken susacağız, ukalalık etmeyecek, kendi düşüncelerimizi, başkalarının düşüncelerini onun önüne geçirmeyecek veya kendi düşüncelerimizi Kur’an’a onaylattırmayacak, gündemi bu kitaba belirlettirecek ve bu kitabın istediği bir hayatı sergileyeceğiz. Yani Allah’ın Resûlü bu kitabı nasıl okuduysa, hangi gayeyle, hangi niyetle okuduysa o şekilde okuyacak, okumanın şeklini, biçimini, zamanını, miktarını, hedefini onun tayin buyurduğu biçimde tayin edeceğiz.
Biz biliyoruz ki Allah’ın Resûlü bu kitabı anlamadan sadece mücerret olarak telaffuz etmek için okumadı. Sadece bilgi olsun diye okumadı. Âyetler kalbine indi Rasulullah (S)’in, hayatına indi. İşte biz de onun gibi okuyacağız. Anlamak ve hayatımızı onunla düzenlemek üzere okuyacağız. Kalbimizde ve hayatımızda tesirler ve değişiklikler icra edecek biçimde okuyacağız. Dil, akıl, kalp uyumu içinde okuyacağız. İşte gerçek okuma budur. Gerçek bir okumada dil âyetleri telaffuz eder, akıl onları tercüme eder, kalp de onun istediği biçimde müteessir olup şekil alır, tavır alır. İşte gerçek bir okuma budur.
Eğer böyle yaparsanız, Kur’an okunurken susar, sadece onu dinler, onu Allah ve Resûlünün istediği biçimde anlar ve hayatınıza aktarma çabası içine girerseniz bilesiniz ki size Rabbinizin rahmet kapıları açılacak ve dünya ile âhiretin tüm nimetleri sizinle beraber olacaktır.
23.12.2022
Hazırlayan: Emrullah AYAN