VAKFIMIZ İÇİN KAPATMA DAVASI AÇILDI
İLKAV’a Kapatma Davası Açıldı
28 Şubat’ın yıldönümünde, özgürleşme olarak nitelenen AB sürecinde, Vakıflara ve düşünceye baskılar sürüyor.
Düzenlediği eğitim panelinde ifade edilen görüşler sebebiyle İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı (İLKAV) susturulmak isteniyor.
Davayı, M. Ali Birant’ın tahrikiyle, M. Ali Şahin Açtırdı
Davayı açan ise savcılık değil, M. Ali Şahin’in harekete geçirdiği Vakıflar Genel Müdürlüğü.
Ankara’da, ilgi toplayan ilmi ve kültürel çalışmaları, adalet ve özgürlük eksenli kitlesel etkinlikleriyle öne çıkan İLKAV’ın kapatılmak istenmesi 28 Şubat sürecinin devam ettiğini gösteriyor. Çünkü ezilenler yetki elde ettiklerinde ezenleri gibi davranmaya başlıyor. Siyasi hesaplar ahlaki ve hukuki ilkelerin önüne geçiyor, değerler aşınıyor ve metalaşıyor.
Vakıflardan sorumlu devlet bakanı Mehmet Ali Şahin'in uyarısıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü, İLKAV'a, 03 Aralık 2006’da düzenlediği, konuşmacı ve katılımcılarının arasında akademisyenlerin, yazarların ve eğitimcilerin de bulunduğu "Resmi İdeoloji Kıskacında Eğitim Sistemi ve Din Eğitimi" konulu panelden sonra soruşturma başlatmış ve bu soruşturma sonunda da vakfa kapatılma davası açılmıştır. AKP’nin atadığı Vakıflar Genel Müdürü’nün görevlendirmesiyle mahkemeye verilen İLKAV’ın “dağıtılması” istemli dava dilekçesinde, kartel medyasının “panelin açılışında Kur’an okunmasını” suç gibi gösteren ifadelerine de yer verildi. Üstelik, MGV (Milli Gençlik Vakfı) hakkında 28 Şubat sürecinde verilen kapatma kararı da haklı görülerek, İLKAV’ın da kapatılması için örnek alınması gereken emsal karar olarak gösterildi.
Kendisi de daha önce “andıç mağduru” olan kartel medyasının önde gelen ismi M. Ali BİRANT’ın Kanal D Ana Haber Bülteni'ndeki tahrikiyle, canlı yayında hedef gösteren haber daha bitmeden, medya yetkililerini arayarak ve hiçbir incelemeye de gerek görmeden yaptığı açıklamada “gerekirse kapatılır” diyen Bakan M. Ali Şahin, kartel medyasına verdiği bu sözünü tuttu ve İLKAV hakkında hemen harekete geçirdiği Vakıflar Genel Müdürlüğü eliyle kapatma davası açtırdı. Halbuki M. Ali Şahin de, Refah Partisi ve Fazilet Partisi saflarında kartel medyasının ve 28 Şubat hukuksuzluğunun mağdurları arasında yer almıştı. Şahin zihniyeti, o zaman muhtemelen haksız ve hukuksuz bulduğu MGV’ye yönelik kapatma kararını bile bugün İLKAV’ın kapatılması için örnek alınması gereken bir karar olarak mahkemeye sunabiliyor.
İlginç bir işgüzarlıkla durumdan vazife çıkaran idare,
Savcıları da göreve çağırdı
Son derece ibret verici bir başka işgüzarlık daha söz konusu bu davada. Kartel medyasının bütün tahriklerine rağmen, hiçbir suç unsuru taşımayan panel hakkında yaklaşık 3 aydır herhangi bir takibata geçmeyen savcılık da, durumdan vazife çıkaran Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından, konuşmacılar hakkında cezai dava açmaya çağrıldı. Vakıflar Müfettişlerinin hazırladığı rapor bu amaçla savcılığa da gönderildi. İhbarcı “kartel medyası”nın dolduruşuna gelmeyen savcıların, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün bu ihbar ve yönlendirmesini ciddiye alıp almayacağı merak ediliyor.
Panelde neler söylenmişti
İLKAV'ın “Resmi İdeoloji Kıskacında Eğitim Sistemi ve Din Eğitimi” paneli 3 Aralık 2006 tarihinde Ankara Kocatepe Kültür merkezinde yapılmıştı. Bu panelde konuşmacılar, Resmi İdeoloji kıskacındaki eğitim siteminin toplumda meydana getirdiği çürüme ve yozlaşmaya dikkat çekerek, bu büyük ve yaygın bozulmanın sebeplerini ilmi bir muhtevayla irdelemişlerdi. Araştırmalar, raporlar ve anketlerle ortaya konan bu çürümeye ve gençler arasında giderek yaygınlaşan uyuşturucu, şiddet ve tecavüz eğilimlerine, şahsiyetleri öğütme, dönüştürme ve tektipleştirmeyi hedefleyen militarist resmi ideoloji dayatmasının ve dini dışlayan seküler-pozitivist eğitim programlarının sebep olduğuna dikkat çekmişlerdi. Eğitim sisteminin bütün din ve ideolojilerden soyutlanarak, din ve ideolojilerle ilgili derslerin, talep edenler için seçmeli hale getirilmesi ve bu seçmeli dersler dışında kalan alanda fıtri-insani erdemleri esas alan ve insan hakları zeminine oturan nötr eğitim programları uygulamasına geçilmesi teklifinde bulunmuşlardı. İdeolojilerden arındırılması istenen kamu okulları dışında her din yada ideolojinin kendi eğitim kurumunu açmasına da fırsat verilmesi ve bu bağlamda laik devletin eğitiminden bağımsız İslami eğitim kurumlarının da, tıpkı AB ülkelerindeki gibi, açılabilmesi gerektiği ifade edilmişti.
Eğitimin ideolojik ve militarist kuşatmadan kurtarılarak özgürleştirilmesi talep edilen panelde, sistemin model aldığı Batı'da da olduğu gibi, çocuğun nasıl bir eğitim alması konusunda devletin değil ailelerin söz sahibi kılınması önerilmişti. Devletin laiklik ilkesine de aykırı bizantinist bir tutumla din ve diyanet üzerinde vesayet ve hakimiyet oluşturması eleştirilmiş, devletin kendi tercihine sadakat göstererek, hiç değilse batılı anlamda laikliğe uyması istenmişti. Ayrıca, toplumu teşkil eden bütün kesimler için özgürlük ve adalet talep edilerek, insanların hangi dini ya da ideolojiyi tercih edeceklerinin kendi özgür iradelerine bırakılması gerektiği ifade edilmişti. Bu bağlamda, eğitim, din ve düşünce özgürlüklerinin önündeki tüm engellerin, yasakların ve okullardaki, fıtratları bozan militarist ve ideolojik dayatmaların kaldırılması gerektiği gündemleştirilmişti. Ayrıca veliler özgürlükleri yok eden dayatmalara karşı sivil itiraza, hak ve özgürlüklerini elde etme amacıyla, insani erdemlere dayalı hukuki mücadeleye davet edilmişlerdi.
Kartel medyası ağzıyla kaleme alınan dava dilekçesinde; İLKAV’ın, “Kur’an okunarak başlatılan” panelinde, konuşmacıların “resmi ideoloji olarak tanımlanan Atatürk ilke ve inkılapları ile getirilen laik eğitim sistemi”ne ve “zorunlu eğitim”e yönelik eleştirel görüşleri ön plana çıkardıkları, bu ideolojik baskı ve dayatmalara karşı “sivil itaatsizlik ve benzeri şiddet içermeyen” itirazlar yükseltmeye çağrı yapıldığı ve Vakfın da bu konuşmalara zemin hazırlamaktan sorumlu olduğu ifade edilerek, Medeni Kanunun 101 ve 116. maddelerinde zikredilen, “Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine aykırı amaç” güttüğü, “yasak faaliyet” yaptığı iddiasıyla İLKAV’ın dağıtılması ve mal varlığına el konulması talep edilmiştir.
M. Ali Birant ise İLKAV panelini “kim bunlar” diye hedef göstererek, savcıları ve Vakıflarla ilgili bakanı hukuksuzluk olarak nitelendirilebilecek bir tutuma yönlendirirken; öte yanda ölmeyi ve öldürmeyi esas alan yeminlerle şiddete yönelik açıklamalar yapan Kemalist ulusalcı “Kuvva-i Milliye” derneklerini ise “32. Gün” programına çıkarıp itibar göstermekten ve onları birleşerek daha güçlü olmaya teşvik eden açıklamalar yapmaktan çekinmemektedir. Susurluk, Şemdinli, Atabeyler vb çeteleşmelerin üzeri örtülürken, düşünce açıklamaları susturulmaya çalışılıyor. İLKAV’a ilim ve düşünce adamlarının düşüncelerini özgürce açıklamalarına zemin hazırlamaktan dolayı baskı ve kapatma reva görülürken, öldürmeye and içen ulusalcı derneklere ise itibar, koruma ve teşvik yapılıyor. İşte, kartel ve 28 Şubat zihniyeti budur.
İLKAV’a yönelik kapatma davasının ilk duruşması:
Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi, 08. 03. 2007, saat: 11.10