Üstüntaş: İnsanlığın ahlâk sorununun çözümü irade ve bedel ödemeyi gerektiriyor
İLKAV Cuma Konferansında Ramazan Üstüntaş konuk oldu.
Üstüntaş; “Dindarlık ve Ahlâk” konulu bir sunum gerçekleştirdi.
Üstüntaş, konuşmasında şu hususlara değindi: – İnsanlığın bir ahlâk sorunu var. Buna dair çözümler irade ve bedel ödemeyi gerektiriyor. Bu bedeli ödeyenler başarılı olanlardır. – Dindar: Allah’a karşı kulluk görevlerini yerine getiren, üstün ahlâkî özelliklere sahip, güvenilen, adaletli, merhametli ve dürüst insan demektir. Fakat maalesef Müslüman olanlar bu özellikler konusunda olumsuz bir noktada olabiliyor. – Müslümanların dünyaya dair bir iddiaları varsa o da ahlâklı bireylerden oluşan ahlâklı bir toplum oluşturma iddiasıdır. Din bunun için gelmiştir ve amacı da budur. – Dinimiz İslâm bizi neden ahlâklı yapmadı? Bunun birçok sebebi var. Konunun iç ve dış etkileri var. Dış etkilerin en önemlisi, egemenlerin Müslümanlar üzerindeki oyun ve entrikalarıdır. Zuhrûf: 53’te, “Firavun, kavmini küçük düşürdü (ezdi). Onlar da kendisine itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplumdu.” buyruluyor. Firavun bütün toplumun kişiliğini ortadan kaldırdıktan sonra onların erkek çocuklarını öldürüyordu. Çünkü toplum kişiliğini kaybettiğinde edilgen bir hâle gelmişti. İslâm toplumlarının neden bu halde olduklarını bu tesbit çok güzel açıklar. – Narkozlanmış birey ve toplum hiçbir şey yapamaz. Cep telefonları da bunu sağlayan aletlerdendir. Dindarlık ve ahlâk ilişkisine dair olumsuz durumları şu şekilde sıralayabiliriz: 1- Din ve ahlâk ilişkisini kavrayamamak. Kur’an daha ilk surelerinden birinde Rasulullah (S) için şöyle diyor: “Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” (Kalem: 4) Hz. Âişe’den gelen bir rivayette de; kendisine Rasulullah’ın ahlâkı sorulduğunda biraz da çıkışarak; “Siz hiç Kur’an okumuyor musunuz? Onun ahlâkı Kur’an idi” diyor. Din ve ahlâk ilişkisi, âyet ve Hz. Âişe rivayetinin beyanı birbirinden ayrılmaz iki özelliği oluşturduğunu ifade eder. 2- İman ve amel ilişkisinin kavranamaması 3- İbadet ve takvayı belli zaman ve mekânlara tahsis etmek 4- Sünnetin de ahlâkın somut bir kaynağı olarak görmemek 5- Ahlâkın vicdan boyutunu anlayamamak 6- Dinin ihlâs ve samimiyet boyutunu kavrayamamak 7- Din ile dindarlığın aynı şey olduğunu zannetmek – Din Allah’ın insanlar için ortaya koyduğu hayat tarzıdır. Dindarlık ise, insanların ondan anlayıp uyguladıklarıdır. Bu yüzden dindara bakarak dini yargılamak çok büyük bir yanılgıdır. Gerçek dindarlık; hayatın bütününde namaz, oruç, hacc gibi ibadetlerin yanı sıra hayatı Allah’a kulluk şuuru içinde yaşamaktır. Endonezya ve Malezya gibi yerlerde İslâm’ın Müslüman tüccarlar tarafından yayıldığını düşündüğümüzde ne demek istediğimiz net olarak anlaşılır. – Ahlâk ile hayatın bağı koparılınca her şey yozlaştırılmış oluyor. – Dindarlıklarını ahlâka dönüştüremeyenleri Kur’an şiddetle eleştirir (Mâûn: 1-7). – İslâm iyi insan yetişmenin ilâhî projesidir. – Dinin ortaya koyduğu ana hedef; güven içinde yaşayan bir toplum oluşturmaktır. Güven toplumunun ortaya çıkmaması, dinin ahlâk boyutunun ihmal edilmesinden dolayıdır.