"BÜTÜN DİRENİŞ HAREKETLERİ MÜSLÜMANLARIN KAZANIMLARIDIR"
İlmi Ve Kültürel Araştırmalar Vakfı ( İLKAV )’ın düzenlemiş olduğu Eğitim Konferansının bu haftaki konuğu Rıdvan Kaya, ilke ve zaafları açısından İslami direniş hareketlerini konu alan bir konuşma yaptı. 18. ve 19. yüzyıllarda sömürgecilik olgusu ile yüz yüze gelen Müslümanların yenilgi ve aşağılanma olgusuyla beraber bir arayış ve sorgulama dönemine girdiğini belirten Kaya, o dönemde bu zilletin nedeni ve çözümü üzerinde durulduğunu dile getirdi.
Rıdvan Kaya ardından şunları söyledi: “Sağlıklı bir yaklaşımla konuyu inceleyenler zilletin sebebini İslam’dan uzaklaşma olarak tespit etmiş ve çözümünde gerçek İslam nizamı olduğu üzerinde durmuştur. Çözümün zeminini ıslah ve tecdit geleneği üzerine bina eden hareketlerin hepsi Kuran ve sünnete dönüş çağrılarını dile getirmişler ve İslam ümmetinin değişik bölgelerinde aynı çağrı yankılanmıştır. Hilafetin çökmesi; merkezi otorite yokluğunun en açık ifadesini oluşturuyordu. Saldırı ve kuşatma çok boyutluydu. Sadece askeri, siyasi, ya da ekonomik değil, kültürel psikolojik ve zihinsel bir teslimiyet dayatılıyordu. Bu çok yönlü saldırılara ancak İslam’ın kuşatıcı boyutu ile cevap verilebilirdi"
Kaya;daha sonra tecdid hareketlerinin İslam dünyasını etkileyen yansımaları üzerinde durdu. Bu bağlamda arap yarımadasında başlayan selefi akım, Afrika’da daha çok tasavvuf menşeli olan direniş hareketleri, ulemanın etkin olduğu ve İran İslam devrimine kadar devam eden İran İslami hareketi ve özellikle Orta Doğu ve Pakistan’da etkin olan hizb ve partileşerek çalışan cemaati İslami ve ihvanı müslümin gibi İslami hareketler ele alındı. Bu hareketlerin ortak kaygısının İslam’ı bütüncül bir sistem ve kapsamlı bir dünya görüşü olarak sunmak ve sahih bir kimlik inşasını gelecek kuşak üzerinde sağlamak olduğuna vurgu yapıldı. Yükselen ve kısa zamanda kabul gören bu İslami hareketlere karşı küfrün üç farklı uslup geliştirdiği, bunların birincisinin; Orta Asya, Türkiye ve son zamanlarda Cezayir de uygulandığı üzere baskı ve sindirme, ikincisinin Hindistan’da görüldüğü üzere işbirlikçiliğin derinleştirilmesi, sonuncusunun da Mısır ve benzeri ülkelerdeki gibi İslamizasyon çabaları olduğu üzerinde duruldu. Ardından ümmet üzerinde uzun süre etki bırakan ve hala da etkileri devam eden direniş hareketleri konu edildi. Bu çerçevede İhvanı müslimin, İran inkılâbı, Cemaat-i İslami ve Afganistan menşeli selefi direniş hareketleri (el-kaide ve Taliban ve dünyanın farklı bölgelerindeki diğer cihad hareketleri) değerlendirildi.
Konferansta bu hareketlerin her birinin farklı yönleriyle Müslümanların kazanımları olduğu konusuna dikkat çekildi.Ayrıca hareketlerin şiddete yaklaşımdaki yöntemlerine de değinilerek cemaati İslami ve ihvan gibi hareketlerin Keşmir ve Filistin gibi bazı bölgeler haricinde genellikle silahlı mücadeleden yana olmadıkları eğitim, bilinçlendirme, tebliğ ve davet çalışmalarını ön planda tuttukları hatırlatıldı.Aynı zamanda ihvan ve Cemaati İslami’nin ortak zaaflarına da değinilerek siyasi pragmatizmin bu cemaatler üzerindeki olumsuz etkisi üzerinde duruldu.Konferansta İran İslami hareketinin mezhebi kimlik konusunu aşamadığı hatırlatılırken, el kaidenin ise hedef kitlesinin darlığı ve net hedefinin olması gibi zaaflarına dikkat çekildi.Daha sonra İslami direniş hareketlerinin hepsinde ortak olan genel zaaflara temas edildi. Bu konuda öncelikli olarak aşağıdaki başlıklar üzerinde duruldu:
a- Genelde geleneksel kalıpların bazı değişikliklerle beraber fazlaca sorgulanmaksızın devam ettirilmesi
b- Kitlesellik kaygısıyla vahiy dışı anlayış ve geleneklerin içselleştirilmesi. c- Otoriter ve mutlakıyetçi yönetim anlayışının istişare zeminini tahrip etmesi d- Etnik, mezhebi, ulusal, kabilevi kimliklerin bir türlü aşılamaması
Rıdvan Kaya’nın sunumunun ardından soru-cevap kısmına geçildi. Soruların oldukça yoğun ve düzeyli olduğu bu bölümün ardından konferans sona erdi.