İLKAV’ DA KURBAN BAYRAMI NAMAZI KILINDI VE BAYRAMLAŞMA YAPILDI
Sabahın erken saatlerinde Kurban Bayramı namazı için bir araya gelen Ankaralı Müslümanlar bayram namazını kıldıktan sonra birbirleri ile bayramlaştılar.
Namazdan önce Şeyho Duman Hocanın sohbeti oldu. Sohbette Duman hoca şu hususlara değindi:
Duman: Bayram; Allah’a itaatin sevincini duymak ve zevkine varmaktır.
Dünyaya geldik gidiyoruz, âhirete uyanınca bir daha geri dönüş yok. Âhiretten dünyaya tekrar dönüş mümkün değil. O yüzden bu hayatı her yönüyle temiz olarak yaşayıp temiz olarak teslim-i ruh etmeliyiz.
Bir bayrama daha erdik elhamdülillah… İki bayramımız var, Ramazan ve Kurban bayramları…
Bayramın anlamı; Rabbimizin, sahibimizin emrine itaat etmiş olmanın zevkine varmaktır. Allah’ın emrine itaat ederek bu emirlerde muvaffak olmaktan dolayı sevinç duyuyoruz, bu başarının zevkine varıyoruz ve bu sebepten de bayram yapıyoruz.
Ramazan ayında, Sahibimiz olan Allah Kur’an’ını indirdi bunun şükrünü edâ için Rabbimiz emretti oruç tutuyoruz, bundan dolayı sevinç duyuyoruz ve onun da bayramını yapıyoruz.
Kurban bayramı ise, İbrahim (A.s.)’ın örnekliği üzerinden Allah’a boyun eğmiş olmanın gereği olarak itaat ediyoruz, kurban kesiyoruz, Rabbimizin/Sahibimizin emrini yerine getiriyoruz, sevinç duyuyor ve bayram ediyoruz. İtaatte başarılı olmanın bayramını yaşıyoruz. Allah’a mutlak boyun eğmenin zevkini yaşıyoruz, bayram ediyoruz.
Konumuzla ilgili olarak Mümtehine Suresinin 4. “âyetine bakalım:
“İbrahim ve onunla birlikte bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimlerine; ‘biz sizlerden ve Allah’ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız…’ ”
Âyetin ilk bölümünde İbrahim (A.S.)’ın örnekliğinin birinci şekli şöyle ifade ediliyor:
Müslümanlar! Allah’ın emirlerine aykırı bir durumda karşılaşırsanız ona karşı durmak ve o münkerden ve münkerin mensuplarından berâetinizi ilan etmek zorundasınız.
Âyetin devamında; “…Biz sizi tanımayıp inkâr ettik…” yani, sizin yolunuza inanmıyoruz. Siz Allah’a aykırı bir sistem icad etmişsiniz, bu yüzden de biz sizin yolunuzu reddediyoruz.
Âyetimizin devamında “… Siz, tek olan Allah’a iman edinceye kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir’ demişlerdi…’ “
İnsan icadı gayr-i meşrû olan sistemlere hiçbir zaman itaat etmeyeceğimizi ilan etmeli, âyette de vurgulandığı gibi bu sistemlere karşı düşmanlığımız ile nefretimizi net ve diri bir şekilde tutmamız gerekir.
Bütün bunlardan dolayı niçin bayram yaptığımızın farkına varmamız, bu farkındalıkla beraber tuğyânı temsil eden sistemlere karşı tavrımızla elde etmiş olduğumuz bu başarıdan dolayı sevinç duymak, bu başarının zevkine varmak bizim bayramımızdır.
Emrullah Ayan hoca bayram namazını kıldırdı ve bayram hutbesini îrâd etti. Hutbe aşağıda verilmiştir.
Hutbe: Rabbin İçin Namaz Kıl ve Kurban Kes!
“Şüphesiz Biz sana, Kevser’i verdik. Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Asıl sonu kesik olan, sana buğzedendir.” (Kevser: 1-3)
Kurban; sözlükte mastar olarak yaklaşmak, isim olarak da “Allah’a yakınlık sağlamaya vesîle kılınan şey” anlamına gelir. Belli nitelikleri olan bir hayvanı belirli günlerde ibadet niyyetiyle usûlüne uygun bir biçimde kesmeyi ifade eder.
Kurban; maddî ve manevî her türlü yakın olma, yaklaşma anlam yelpazesine sahip bir kelimedir. Bu, taatler ile kâim olmaktır; yani kulun her şeyiyle Allah’a yaklaşmasıdır.
Kurban kesme ibadeti bütün peygamberlerin uygulamalarında vardır. Rasûlullah (S) de kurban kesmiş ve ümmetinin de kesmelerini istemiştir. Kurban, zengin sayılan mü’minlerin yerine getirmesi gereken bir ibadettir. Nebî (S), bu meyanda “Kim kurban kesebilecek zenginlikte olur da kurban kesmezse mescidimize yaklaşmasın” buyurmuştur.
İnsanlık tarihi boyunca hemen hemen bütün dinlerde kurban uygulamalarının bulunduğu tesbit edilebilmekte; fakat gerek kurbanlıklar ve kurban etme/kesim şekilleri gerekse kurban amaçları bakımından farklılıkların bulunduğu gözlenmektedir.
Kur’ân-ı Kerîm’de, Hacc Sûresi 34. âyetten tüm vahyî dinlerde ibadet amacı ile hayvan kesme anlamında kurban hükmünün teşri’ kılındığı anlaşılmaktadır:
“Biz, her ümmete (kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah’ın adını ansınlar diye kurban kesmeyi gerekli kıldık. Şimdi, ilâhınız tek ilah’tır. Öyleyse, O’na teslim olun. (Ey Muhammed!) o ihlaslı ve mütevâzî insanları müjdele!” (Hacc: 34)
Allah, tevhîdi aşılamak için insanların kendisinden başkası adına kurban kesmelerini yasaklamıştır. Bu, Allah’tan başkası önünde yapılması yasaklanan diğer şeylerle de uyum içindedir. Meselâ: Allah’tan başkası önünde secde etmek, Allah’tan başkası adına yemin etmek, Allah’ın belirlediği yerler dışındaki yerleri kutsal kabul edip ziyaret etmek, Allah’tan başkası için oruç tutmak v.b. hep yasaklanmıştır.
İslâm’da kurbanın dînî bir hüküm oluşu Kitap ve Sünnet ile sabit olup teşri’ kılınmıştır. Rasûlullah (S)’in hicretin ikinci yılından itibaren kurban kesmeye başladığını, hacc ve umre esnasındaki uygulamalarını ve kurbanla ilgili çeşitli açıklamalarını hadislerden öğrenmekteyiz.
Kurban kesiminde Allah’a ulaşacak olanın kan ve et olmayıp ancak samimiyet ile Allah’a yöneliş demek olan takvâ olduğunun belirtilmiş olması, kastı izah açısından belirleyicidir. Nitekim aslolan bütün ibadetlerde de samimiyetin gerekliliğidir. İbadetlerimizde bizi Allah rızasına ulaştıracak olan temel unsur, kalplerimizin takvâsı, yani bütün ibadetleri gösterişten uzak olarak sırf Allah rızası için ve O’nun emrettiği şekilde yapma çabasıdır. Bu da doğal olarak Kur’an ve Sünnet’te karşılığı olmayan bid’at ve hurafelerden uzak bir iman ve amel demektir. Nitekim Rabbimiz, Hacc sûresi 37. âyette; “Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır; fakat O’na sadece takvânız ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız, iyilik edenleri müjdele!”
Hayatı, Allah’a kutlu bir yakınlık sağlama yarışı olarak değerlendiren mü’minlerin kurbanı makbuldür. Kur’an’da bu erdemli insanlara Rabbimiz “mukarrebûn” demektedir. Onlar, kurbanı kabul edilen kesimdir. Çünkü onlar Allah’a yakınlık sağlamayı başarmış bahtiyar insanlardır.
İman eden, gereklerini icrâ etmede tembellik ve gevşeklik göstermeyen numûne-i imtisâl ve öncü olan mü’minler Sâbikûn’dur/Mukarrebûn’dur. Onlar, Allah’ın rızasını kazanmış, övülmeyi hak etmiş, şanları âlemlere örnek olmuş ölümsüz şâhidliklerin insanlarıdırlar. Çünkü onlar, hiç kimse yokken, türlü türlü işkencelere ve zorluklara göğüs germeyi göze almış fedâkâr, cefâkâr mü’minlerdir. Allah’a yakınlaşma talepleri kabul edilmiş bu mü’minlerle ilgili Rabbimizin beyanını Vâkıa Sûresi’den okuyalım:
“Sâbikûn/hayatta iken inanç ve güzel fiillerde öne çıkanlar, (âhirette de) öne çıkanlar olacaktır. İşte onlar Allah’a yakınlık sağlayanlardır. Esenlik ve mutluluk bahçelerinde (yaşayacaklardır).” (Vâkıa: 10-12)
Kurban ile Allah’ın sevgi ve rızasını kazanmak hayatın gayesidir. Bu konuda İbrahim ve İsmail Peygamberler (A.S) Vedûdiyette, Tevhîd’in/sevgide Allah’ı tek olarak kabul etmenin numûne-i imtisâlidirler. İkisi de hayatta en sevdiklerini Yaratıcı’nın rızası için fedâ etmede hiçbir kararsızlık göstermemişlerdir.
Onların Allah için, fedâ etme ve fedâ edilme bilinçleri, örnek olarak bizlere hatırlatılmaktadır. Çünkü onlar, Allah’ın fedâîleridirler. İbrahim Peygamber hayatta en çok sevdiği oğlunu Allah’a kurban edecek kadar Tevhîdî bilince sahiptir. İsmail Peygamber ise Allah için kurban edilmeyi göze alacak kadar, yüreğinde Tevhîdî bilinç taşımaktadır.
Unutmayalım ki, biz de onlar gibi “ Rabbin yolunda fedâkârlık şuuru”na sahip olmadıkça imanımızın kalelerini şeytana karşı perçinleyemeyiz. İbrahim (A.S.) dünyada en çok sevdiği oğlundan Allah için vazgeçebilmekte, İsmail (A.S.) ise Allah’ın emrine gönülden boyun eğmektedir.
Kurban, Allah’ın rızasını elde etmek için malı-mülkü, kanı-canı, uykuyu, rahatı, zamanı-mekânı, makamı-mevkii, şânı-şöhreti, bilgiyi-ilgiyi, sevgiyi-aşkı fedâ etmektir, kısacası şeytanın ve istek ve arzularımızın günaha çağıran tüm da’vetlerini reddetmektir…
Kurban, ibadettir, ibadetse ancak ve ancak Allah’a yapılır. Kurban adayıştır. Sahip olunanların en güzeliyle yapma kastedilir. Adayış, karşılıksız ve gözü arkada kalmadan yapılırsa kurbandır. İmran âilesi ve İbrahimce ve takvâ üzere…
Suriye’den Yemen’e, Gazze’den Kudüs’e, Irak’tan Afganistan’a, Mısır’dan Libya’ya, Mekke’den Çeçenistan’a, Türkiye’den Arakan’a, Patani’den Filipinler’e, Somali’den Doğu Türkistan’a, Asya’dan Afrika’ya ve diğer bölgelere bütün İslâm ümmetinin bayramı mubarek olsun.
Zalimlerin bayramlarımızı zehir etme çabalarına karşı akîdemizi ve değerlerimizi sahiplenerek İslâmî kimliği taşımaktan vazgeçmeyeceğimizi tüm dünyaya ilan ediyoruz. Tevhid, adalet ve özgürlük sevdalılarının bayramı mübarek olsun…
11.08.2019