Perşembe, Ekim 31, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe : Kur’an Ay’ı Ramazan

Hutbe : Kur’an Ay’ı Ramazan

by İlkav Editor
4,1K 👁
A+A-
Reset

           Hutbe : Kur’an Ay’ı Ramazan

         “Ey İman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye size de farz kılındı.” (Bakara:183)
“Ramazan ayı, içinde insanlara doğru yolu gösteren, doğru ile yanlışı birbirinden ayırıp açıklayan, bir rehber olmak üzere Kur’an’ın indirildiği aydır.”  (Bakara:185)

            Kıymetli Müslümanlar!
            Bugün 30 Şaban 1438 Cuma Rabbimiz günlerimizi ve ömrümüzü rızasına muvafık geçirmemizi kolaylaştırsın bizlere yardımını esirgemesin.
Yeni bir rahmet ve bereket mevsimine bizleri kavuşturduğu için O’na Hamd eder, O’na şükrederiz. Rabbimiz bizlerin ümmet olarak zilletine, acziyetine bakmadan yardımıyla tecelli etsin, Ramazanımızı mübarek kılsın.
Bu taleplerimiz elbette bizlerin ortaya koyacağı çalışma ve gayretlerle olabilecek şeyler nev’indendir. Mübarek gün ay ve geceler kendilerinden menkul bereket ve hayır kaynağı değildirler. Sözle veya temennîlerle elde edilecek değerler de değildirler. Mesela Ramazanın mübarekliği bizim o ay vesilesi ile atacağımız doğru adımlar ve değişimler ve de yapacağımız güzel davranışlarımızla bereketli hale gelecektir. Bizler bu ay vesilesi ile hayatımızın her anına ve alanına orucun güzelliklerini ve Ramazanı yaygınlaştırmaz isek ya da o ayda elde edilen güzel hasletleri bayramla birlikte terk edersek bu durumda bereketten ve hayırda söz edemeyiz.

              Hutbemim başında okuduğum ayet-i kerime’de ifade edilen orucun hikmeti olarak vasıflandırılan takvayı elde etmekte kılık kıyafetle, dış görüntüyle ya da bir şeyhe mürit olmakla elde edilebilecek bir durum değildir. Takva ancak O yüce Kudretin sınırlarına azamî riayet ederek mümkün olabilir:

             De ki: "Benim tüm istek ve arzum, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'a armağan olsun!” (En’am: 162)  Yani kulluğu yalnız Allah’a has kılıp, O’na hiçbir şeyi ortak kılmamak, namazı gereği gibi ve düzenli ikame etmek, namus ve ırzlarını muhafaza etmek, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını gidermek, insanlara iyilikle muamele etmek, güzel söz söylemek, sözleşme ve ahitlere sadakat göstermek, ana-babaya ihsanda bulunmak, hayatında yalan, kötü söz, bulunmamak, kimseye kaba davranış ve hakarete kalkışmamak ve genel çerçevesini çizmeye çalıştığımız bu davranışlara riayet bizleri takvaya ulaştıracaktır. Takva Allah’tan, O’nun razı olmadığı davranışlardan, sırf O’nu gücendirmemek adına kaçınmak, emrettiklerini de gönül hoşluğu içerisinde yerine getirmektir. Oruç da böyle değil mi? O emretti bizler helal kıldıklarını dahi imsak vaktinden, iftar vaktine değin nefsimize yasak kıldık. Hiçbir güç bizim üzerimizde O’nun kadar etkili olmadı, olmamalı. İşte iman, İslam ve takva bu değil mi? Yoksa Rasulullah’ın:
Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terketmezse,  Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez” (Buhârî, Savm 8, Edeb 51) uyarılarının muhatabı olur ve oruçtan bizlere açlıktan başka bir şey kalmaz.

                Ramazan Kur’an ayıdır. Kur’an’ın ve hükümlerinin gündemleştirilmesi ve güncellenmesi gereken bir aydır. Ama maalesef Kur’an’ımız toplumumuzun genel ekseriyetince çok okunmasına mukabeleler, hatimler yapılmasına rağmen anlaşılmayan, anlaşılması için çaba sarf edilmeyen, mahzun ve metruk bir Kitab haline getirilmiştir:  Elçi de: "Ya Rabbi, kavmim, bu Kur'an'ı terk edilmiş bıraktılar" demiştir” (Furkan: 30.) ayetinde dile getirilen Rasul’ün şikayetine konu olan durumu toplum olarak yaşıyoruz. Bu Ramazanı fırsat bilip yeniden Kitabımızı hayat Kitabı haline getirmek için elimizden gelen gayreti göstermeliyiz. Kur’an’ı anlama seferberliği düzenlemeliyiz. Çünkü Kur’anı okumak ve anlamak farzdır:                                                                                                                                                                                      “Ve Kur’an okumam [emredildi]; artık kim doğru yolu bulursa kendi yararına yolu bulmuş olur; kim de saparsa de ki: Ben ancak uyarıcılardanım.” (Neml 27/92)“Kur’an’ı senin üzerine farz kılan elbette seni varılacak yere döndürecektir …” (Neml: 85)  Zira Kur’an anlaşılmayı, tedebbürü, (derinliğine düşünmeyi) teakkulü, uluhiyeti sadece Allah’a vererek hayatı sosyal, siyasal, ekonomik, hukukî tüm bireysel ve toplumsal alanlarıyla düzenlemeyi beklemektedir. Ve Kur’an’ın inzal gerekçesi de budur.

Bir de toplumda yaygınlaştırılmaya çalışılan bir Müslümanlık, Ramazan algısı var ki; kaçınılması gereken ve de ifşa edilmesi gereken. Etliye sütlüye karışmayan, Kur’an’ı hayata müdahale ettirmeyen ve duayı tablet gibi dilinden düşürmeyen, Ramazanda oruç tutup bayramda içkisini içen, kredi ve faizde bir sakınca görmeyen, yerine göre umreye giden, yerine göre günah galerisi tatillerden geri kalmayan, herkesi dost, kardeş, Müslüman gören bir zihniyet. Bu anlayışı yaygınlaştırmak isteyenlerden uzak duralım, insanlarımızı bunlara karşı uyanık olmaya çağıralım. Ayrıca Ramazanı müzik, eğlence ve tiyatro ayına dönüştürmek isteyen siyasi zihniyetlere karşı da dikkatli olalım, bu şeytanın sağdan yaklaşması türünden tüm oluşumlara karşı Kur’anî ahlâkımızı ve duruşumuzu ortaya koyalım. Ramazan ayını O’na yakışır bir şekilde karşılayıp istifade etmeye çalışalım. Yoksa nice Ramazanlar gelir geçer bizlerde zerre kadar tesiri olmaz.

                  Değerli Müslümanlar!                                                             
                  Gelin öyleyse bu bereketi elde etmeye çalışalım. Bu ayda Kur’an seferberliği gerçekleştirelim. Kur’an okumasını bilmeyenlerimiz bu ayı fırsat bilip öğrenme gayreti gösterelim. Kur’an’ı anlayarak okuma programları gerçekleştirelim. Namazları daha bir şuurla, anlayarak kılalım. Gece ibadetlerimizi artıralım. Sahurları sadece midemizi doldurmakla geçirmeyelim. Fecrin huzurlu ortamını fırsat bilip günahlarımız için, ümmetin dağınıklığının ber tarafı için, küfrün fiili, kültürel, siyasal işgal ve istilasından kurtulmak için göz yaşı dökelim, tefekkür edelim, çareler arayalım. İftarlarımızı sevdiklerimizle ve özellikle muhtaçlarla paylaşalım. İnfaklarımızla ümmetin yetim, öksüz ve mustaz’afları arasındaki kardeşlik köprülerini geliştirelim. Bugünlerin kıymetini idrak edelim, farkında olarak yaşayalım. Geçmiş yıllarımızın hesabını yapıp, yanlışlarımıza tevbe edelim, önümüzdeki günlerimizi en güzel şekilde O’na kulluk sınırlarına riayetle yaşamanın kararını verelim. Âhiretimiz için takva azığı hazırlayalım. Unutmayalım ki! O gün kimsenin kimseye fayda sağlamayacağı,  yardımlaşmanın olmayacağı, insanların birbirlerinden kaçacağı, mazeretlerin geçersiz olacağı ve herkesin tek başına hesap vereceği çok dehşetli bir gündür. Rabbimiz bizleri o günün endişe ve korkusundan emin eylesin, rahmetinin altında hesabını kolay verip cennet müjdesi alanlardan eylesin. Bizleri, bu Ramazanı hakkıyla ifa edip, gerçek Bayramlara ümmetçe kavuştursun İNŞAALLAH.


                                                                                                                       26.05.2017
                                                                                                         Hazırlayan: Hayati İSAOĞLU

                                                                                                                                              

 

                                                                                                                                         

 

 

 

 

 

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon