Hutbe: Allah’ı unutanlar gibi olmayın! “Allah’ı unutan ve Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar, yoldan çıkmış olanlardır.” (Haşr: 19) Değerli Müslümanlar bugün Hicri Rabiü’l-Âhir ayının 4’ü 1447 Cuma. Rabbimiz her dem O’nu hesaba katarak bilinçle yaşamayı bizlere lütfetsin. Yaşam için her türlü donanımla mükemmel bir şekilde yaratılan insan fıtrî olarak müsbet şeyleri tercihe yatkın olmasının yanı sıra vahiy ve nebilerle de desteklenmiştir. İnsana rabbimiz tarafından o kadar şey ikram edilip tüm organları en mükemmel bir şekilde dizayn edilmiştir. Ki, “O seni yarattı, sana şekil verdi ve dengeli bir yapıya kavuşturdu.” 82/7 buyrulmuştur. Mesela; bir göz kapağımızın veya gözyaşının olmaması hayatımızı nasıl olumsuz etkilerdi. Bir tükürük bezi olmasaydı yeme ve konuşmada nasıl güçlük çekerdik. Bu nimetleri tek tek bir düşünelim. Bu nimetlerin şükrü için Allah’ı unutmamak, yani hamdetmek, şükretmek, sadece O’na kulluk etmek gerekirken O’nu unutmak, ihmal ve iptal etmek, hatta yaratılmışlara veya cansız varlıklara kulluk yapmak O’na karşı affedilmeyen en büyük cürümdür. Bunca nimetlerle donatılan insan maalesef şeytan ve dostlarından yana bir irade ile rabbini ya tamamen veya kısmen unutup hevasının peşinde bir hayatı tercih edebilmektedir. Âlemlerin rabbini unutarak zımnen ulûhiyet yarışı yapanlara kulluk yapabilmektedir. Rabbinin hükümleri yerine kendisi gibi insanların oluşturduğu yasalara itaat ederek O’nun yanı sıra ilahlar edinip rabbine ihanet ederek O’nu unutabilmektedir. Oysa; kâinattaki yerini bir düşünse milyonlarca galaksi, bir o kadar güneş sistemi ve gezegenler. Bu gezegenlerden bir dünya ve bu dünyadaki 8 milyar insandan bir insan. Okyanusta bir damla bile değil. Bu hal ve acziyetle Allah’ı unutuyor, isyan ediyor, müstekbirleşiyor veya sahte ilahlara kulluk yapıyor. Ne kadar da saçma ve aşağılık durum. Şu Allah’ı unutan ve ilahlık taslayan insanın hali; yaratılışta bize zerkedilen bazı istekleri bir an önce yerine getirme düşüncesi ve doyumsuzluk, fıtratın ve vahyin dışında bir hayatı ve sonunda hüsranı beraberinde getiriyor. Bu durum insanda hesap günü pişmanlık ve hasretle yeniden dünyaya dönme talebi olarak tezahür etmektedir. Ancak nafile… Konuya dair Kur’an’da birçok âyet mevcuttur. (6/28, 35/12, 23/100) Hutbemin başında okuduğum âyet çok net ve anlamlı bir vurgu ile hayatın Allah’sız bir şekilde yaşanmaması gerektiğinin altını kalınca çizmektedir. Burada Allah’ı unutanlar vurgusu, hayatımızda kullandığımız bir sözü hatırlamama veya birbirimizi unutma olarak algılanmamalıdır. Dinsizliği, Allah’sızlığı, ateizmi veya deizmi de hedef alan bir ifade değildir. Bilakis hayatında Allah inancı olmasına rağmen sadece dilde kalan, fiiliyatta pek başvurulmayan, kandil gecelerine ve mabetlere hapsedilen, ihtiyaç oldukça kullanılan ve anılan bir Allah inancı bahse konu ediliyor. Âyette unutulmaması istenilen Allah herkesin kendince oluşturduğu bir Allah tasavvuru değildir. Kur’an’ın çerçevesini çizdiği her an diri, kayyûm, kendisinden başka, ilah, rab ve melik olmayan, hayatın her alanına karışan, hayata dair hükümler vaz eden etkin bir Allah. Yani, eğitiminden ekonomisine, asgarî ücretinden malın fahiş fiyata satılmamasına, Kur’an’ın adaletine teslim olunmasından zenginlerin malında fakirlerin hissesinin mevcudiyetine, hesap gününün tek hakimi ve o günde kayırma torpil ve iltimasın olmayacağını bildiren, zerre kadar işlenenlerin dahi karşılığının verileceğini bildiren, tüm dünyayı elde etme ve insanlığı köleleştirme hedefi ile çoluk-çocuk, kadın-erkek silahsız ve savunmasız insanları katleden canavarlara karşı bebekleri annesiz, anneleri evlatsız bırakan ve küçücük bir ülkeyi dümdüz eden, zalim güçlere karşı ümmet olarak mücadele etmeyi, ellerinde onca petrol ve birçok yaptırım gücü olduğu halde onları kullanmayıp en sert sloganları atan veya hiçbir şey yapmadan seyreden zalim destekçileriyle mücadeledir Allah’ı hayata karıştırmak. Çerçevesi Kur’an tarafından belirlenen Allah bilgisi ve imanı ile sabah-akşam gece-gündüz, otururken, yatarken yani her ânında o yapılan işe dair Allah’ın iradesine teslim olmaktır Allah’ı unutmamak. Allah’ı her an dilimizle vird olarak şuursuzca tekrarlamaktan ziyade yaptığımız ve yapacağımız tüm plan ve eylemlerimizde Allah ve Rasûlünün tercihlerine gönülden teslim olmaktır. Aynen “Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü’min bir erkek ve mü’min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resûlü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.” 33/36 da buyrulduğu gibi. Veya “ De ki: Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” 6/162’de buyrulduğu gibi. Kısacası bu âyet bizden sorumluluk bilinci ile yaşamayı ve hayatımızın her alanında ve ânında Allah’ı unutmamayı, tek yetkili olarak O’nu bilmeyi ve kabullenmeyi istemektedir. 26.09.2025 Hazırlayan: Hayati İSAOĞLU