Perşembe, Kasım 21, 2024
Ana sayfa KALK VE UYAR

KALK VE UYAR

by İlkav Editor
1,3K 👁
A+A-
Reset

Bizler bugün, kişilerin putlaştırıldığı, sistem ve düzenlerin ilâhlaştırıldığı, ahlâksızlığın tüm boyutlarıyla aramızda kol gezdiği, modern bir câhiliyye ortamında yaşıyoruz. Ve etrafımızdaki çirkefliklerden tek başımıza çıkmamız mümkün değil.

Ahlâksız bir dünyada yaşasak ta, bilinen tüm olumsuzluklara rağmen, ahlaklı yaşamanın imkânı da yine bizlerin, müslümanların elindedir. Ahlakı kuşanarak ayağa kaldırdığımızda mü’min yürekler arasında nice hayır köprülerinin örüldüğünü ve nice kapalı sandığımız kapıların ardına kadar açıldığını, aramızda var olduğunu sandığımız engellerin teker teker aşıldığını göreceğiz inşaallah.

Farklılıklarımızı zenginlik olarak görmeyi, içinde bulunduğumuz geçici ve değişken hâllerimizi, yapı, kurum ve araçlarımızı, güç ve organizasyonlarımızı nihai amaç ve hedefe dönüştürmeden, mevcudu korumaya ve idealize etmeye yönelmeden, birbirimizi Kur’an ve Sünnet perspektifiyle, kardeşlik duygularıyla anlamaya, sevmeye çalışmalıyız. Birbirimizin yokluğunda, birbirimize rağmen değil birlikte var olmalı, kulluk ve mücadeleyi, şahitlik ve fedakârlığı hizmeti, gayreti beraber omuzlamalıyız.

Bütün bu düşüncelerle sizleri; sorumluluklarımızın ve kulluğumuzun îfâsı, değerlerimizin ihyası, geleceğin inşası, iman ailemizin ve yarınlarımızın selâmeti için el ele, vermeye, yürek yüreğe yaslanmaya, birlikte adımlar atmaya, yüklerimizi paylaşmaya, hayırlarda yarışmaya, lafta kalan kardeşlik ve dayanışmayı hayatın içinde ve bir an önce gerçekleştirmeye çağırıyoruz.

Ekitap için tıklayın

Tüm zamanların müslümanlarını bekleyen sorumluluklar birbirinin aynıdır. Bu gün de müslümanlara gerici, mürteci, radikal, fundamentalist, fanatik, köktenci suçlamasında bulunabilirler, bu mümkündür. Fakat bizlere soyguncu, hortumcu, talancı, yalancı, sahtekar, hilekar, dolandırıcı, ahlâksız, ırz düşmanı diyemezler, dedirtmemeliyiz. Müslümanlık izzet ve şerefimiz buna müsaade etmemeli, erdem, onur, iffet ve ahlâkımız hep bizden birkaç adım önde yürümelidir.

Ahlâkî davranış müslümanların İslâmî kişiliğinin bir özelliğidir. Ahlâkî davranışın birçok yönü vardır, ama en karakteristik özelliklerinden biri “emîn kişilik”tir. Emîn olma, Yüce Peygamber’in (Müslüman-müşrik tüm) halk nezdinde tescillenmiş özelliğidir. Bu bütün müslümanlar için; her zaman ve her yerde vazgeçilmez bir unsurdur. Hz. Peygamberi “el emin” yapan ve müslümanlar olarak karşılaştığımız tüm meselelerde bizlere ortak bir inanç ve ortak bir tavır verebilecek, hakem olup aramızda hükmedecek olan tek Kaynak hiç kuşkusuz ki, Allah’ın vahyi olan Kur’an-ı Kerim ve Sünnet’tir.

Allah(cc); insan hayatındaki ibadî, sosyal, siyasal, bireysel, toplumsal, kültürel, ekonomik, askerî ne kadar alan varsa, o konuda rehberlik yapar, yol haritası olarak yol gösterir. Kur'anî bir hayat yaşamaya çalışanlara hayatın tüm alanlarına dair ince bir işçilik, titiz ve anlaşılabilir bir dille, vahiyle müslümanların kırmızı çizgilerini belirler. Vahyi, Kur’anımızı okumalı, anlamalı, anladıklarımızı hayata aktarmak ve kulluğumuz için gerekli olan her meşru vesileyle Kur’an’ı Müslümanların gündeminde tutmalıyız. Kırmızı çizgilerimizi ve gündemi Kur’an’ın perspektifiyle okumalı ve anlamalıyız.

Fakat Kur’an’ın çok okunan ve en hızlı ezberlenen bir kitap oluşu onun bizlerce anlaşılmasına yetmemiş, toplumsal huzursuzluklarımızı huzura sevk edecek Kur’ânî bir değişim ve inkılâp oluşmamıştır. Yaşadığımız coğrafya da dâhil, dünya üzerinde en çok okunan kitap olmasına rağmen, nedense bilinçli, şuurlu fert ve toplumlar bir türlü oluşamamaktadır. Suskun, terkedilmiş, hayattan dışlanmış insanlara müdahale etmeyen bir Kur’an ne sadra şifâ olmuş, ne de toplumları yönlendirebilmiştir. Gerçek anlamda çağ kapatıp çağ açan bir kitap olan Kur’an, bizleri canlandırıp diriltmiyorsa, bir ruh kazandırmıyorsa bu bizim suçumuzdur, Kur’an’ın değil. Çünkü Kur’an aynı Kur’andır. Mesajı herkes tarafından anlaşılacak şekilde açıktır. O’nu okumaktan asıl amaç; anlamak, öğrendiklerini korumak, unutmamak ve başkalarıyla paylaşmaktır. O’nu anlamak farzdır. Zira Kur'an anlaşılamazsa yaşanamaz.

Bildiğimiz gibi Hz. Peygamber’e “kalk ve uyar” diye emredildi, O’da kalktı ve ömrünün sonuna kadar durup, dinlenmeden, hep ayaktaydı. İnsanlığın ebedî kurtuluşu için, bıkıp usanmadan gece gündüz demeden canla başla çalışıp didindi.

Bizler, Dünyevileşmek, Bireyselleşmek, Gayesizlik, Eylemsizlik, Değersizlik, Duyarsızlık Yılgınlık ve Uzlaşma eğilimlerinden, çaresizlik psikozu ve tembellikten, salıvermişliğin girdabından kurtulmak için Sorumluluk Bilinciyle, gereken oluşumu bir an önce başlatmalı ve yarınlar için kollarımızı sıvamalıyız. İslâmî mücadele, tebliğ, davet yeryüzünün her neresinde olursa olsun Müslüman olan herkesin omuzlarına yüklenen şer’i bir tekliftir. Ve bu mücadele bütün müslümanların kurdukları ilk cephenin adıdır.

Dolayısıyla; şerlerin Hayra, batılların Hakka, şirklerin Tevhid’e, isyanların İtaat ve İbadete tebdil olması, zulumat ve karanlıkların, Nurun aydınlığıyla değişip dönüşmesi için canla başla çalışacak bir kardeşlik ve dayanışma vasatını oluşturmaya şiddetle ihtiyacımız var.

Müslümanlar olarak önümüze gerçekçi hedefler koymalı; kısa, orta ve uzun vadeli programlar oluşturarak üzerimize düşen görevleri hakkıyla yapmalı, birikim ve enerjimizi sağlıklı, istikrarlı ve kuşatıcı, Tevhidî bir gelecek istikametinde kanalize etmeli, beşerî yorumları, din ve mutlak hakikat gibi değerlendirmemeli, insanları kendi doğrularımıza, kendi mezhep, meşrep, dernek, vakıf, cemaat ve faâliyetlerimize dâvet etmek yerine, İslâm'ın Evrensel ve mutlak doğrularına çağırmalıyız. Müslümanlar arası müsamaha, anlayış ve toleransın da çıtasını oldukça yüksek tutmalıyız.

Akîde bağıyla bir araya gelen, ırk, renk, vatan, ülke ve sınıf ayrımı yapmayan bir toplumun temel dinamikleri kardeşlik, yardımlaşma, eşitlik, adâlet, hakkı ve sabrı tavsiye etme, iyiliği yayma, kötülüğe karşı birlikte mücâdeledir. Dolayısıyla ilişkilerimizde Ümmetin akîde ve düşünce birliğini somutlaştıran naslar ve değerler bir an önce ortaya çıkartılmalıdır. Lokal değil Global, Mevzii değil Küresel ölçekte çalışma ve anlayışların peşinde olmalıyız. Allah’ın bak dediği yerden bakmalı ve gör dediğini görebilmeliyiz ki Peygamberimizin yoluna ulaşabilelim, İman ailesinin ve iman kardeşliğinin de tadına varabilelim ki inananlar ancak kardeştirler düsturunu her yerde ve her şartta yaşatabilelim.

Ne mutlu İslâm’ın gölgesinde, Kur’an’ın Hidayetiyle Hz. Peygamber’in rehberliğinde hayatını sürdürenlere ve bu uğurda mücadele ederek Kur’an ahkâmını ikame etmeye, canlı Kur’an’lar olmaya çalışan fedakârlara!

Kiminle Beraber Olacağız?
Esnaf, Memur, İşçi, Öğrenci, Serbest Meslek Sahibi, Genç-Yaşlı, Kadın-Erkek Hepimizden Oluşan, Ümmet Vasatında, Öncü Nesil Sorumluluğunda, Zengin Bir Katılımla,

Evrensel Ölçekte ve Yerel Gerçeklikte Yol Alan; Muvahhidçe, Kuşatıcı ve Kucaklayıcı, Aidiyet Sınırlaması veya Angaje Borcu Olmayan Özgür Bireylerle ve Adanmış Kimlik Sahipleriyle,

Din Adamı ve Kurtarıcılara, Şeyhlere, Üstadlara, Hocalara, Ağabeylere, Kurumlara Endekslenmemiş, Vahyin Yüklediği Sorumluluğu Severek ve Gönüllü Olarak Üstlenen Yürekli Dâva Adamlarıyla,

Nasıl Bir Yol İzleyeceğiz?
Kur’an ve Sünnet Işığında; Kardeşçe Paylaşım ve Birlikteliklerle, Teklifsiz, Davetsiz, Ayırımsız, Ayrıcalıksız, Biz Bilincinde ve Mücadele Ekseninde, Sosyal-Siyasî Şahitliklerimizi Çoğaltarak,

Sahip Olduğumuz Değil, Emanet Aldığımız Bilinciyle, İstişare ve Murakabe Sorumluluğunda Hareket Edip, Bireylerin ve Toplumun Gündemini Vahiyle Belirleyerek, Cahiliyyenin Tüm Kurumlarından Ayrışarak,

Egemenleri ve Halkı Birbirine Karıştırmadan; Üstlendiği Kimlik, Misyon ve Çizgi Olarak Hizip, Gurup, Cemaat ve Kurum Kimliğinden Daha Öncelikli, Evrensel İslâmî Kardeşlik Anlayışını Diriltip Pekiştirerek,

Kuşatılmış ve Sistem İçi Araçlarla Değil, Kur’anî Çizgide, Özgür, Tevhidî Bir Duruş ve İnsiyatif Oluşturarak,

Uzlaşıp Anlaşarak veya Değişerek Değil, İlkeli ve Tavizsiz Bir Duruşla ve LÂ Bilinciyle Hareket Ederek,

Araçları Amaç Edinmeden, Meşru Yol ve Araçlarla Toplumu Tevhidî ve Kur’anî İstikamette Değiştirerek,

Gönüllülük Esasıyla, Sorumluluk ve Yük Alıp Paylaşarak, Bedel Ödemeyi, Sıkıntı, Çile ve Fedakârlıkları Göze Alarak,

Niçin Çalışacağız?
Allah’ı Razı Etmek, Râsüllerin İzinden Gitmek, Değerlerimizi İhya Etmek, İmanlarımızı Amele Dönüştürmek, Toplumda Dar’ul Erkâm Çalışma Modelini Bir Şemsiye ve Çatı Olarak Tekrar İnşâ Etmek İçin,

Vahdete Giden Yolda; Vakıf, Sendika, Dernek, Kurumlarca oluşturulan “Kurumsal Kamusal Alan” Duvarlarını – Sınırlarını Aşmak ve Aramızdan Kaldırmak, Tevhîd Sancağını Arzda Dalgalandırmak İçin,

Kur’an Neslini Tekrar İnşa Etmek, Kardeşler Olup Muvahhidçe Kucaklaşmak, Her Türlü Zincir ve Engellerden Kurtulmak, Düşünen ve Akleden, Kalb-î Selîm Bir Kulluk ve Duyarlılık Oluşturmak İçin,

Kendimizi Kurtarılmış Bölgelerimize, Cemaatlere “Kurumsal Kamusallara” Hapsetmeyelim Diye,

Nerede Olacağız?
Evde, İşte, Okulda, Yurtta, Çarşı-Pazarda, Sokakta, Vakıf-Dernek-Lokal ve Sendikada, Camide, Kurumsallaşmanın ve Kurum Kimliğinin Olmazsa Olmaz Şart Olarak Görülmediği, Cemaatsel Aidiyet Endişesi veya Bina, Çatı, Tabela, Logo Gibi Bağnazlıkları Olmayan, Allah’ın Razı Olacağı Her Yerde,
………………………

Geçici olan bu dünyadan kalıcı bir iz bırakarak ayrılmak için çalışırsak; korkutmayıp müjdeler, zorlaştırmayıp kolaylaştırır ve hepsinden önemlisi de, zulme, küfre, şirke karşı birlik olup karşı koyar, yaşanan Din yalnız Allah’ın oluncaya, fitne ve zorla dinden döndürme ortadan kalkıncaya kadar mücadele ederek Allah’ın rızasını arayıp çabalarsak, zor görülen birçok şeyin kolaylaştığını, uzak sanılan birçok şeyin de yakınlaştığını görürüz. Yarınlarda İslâm’ın gür sesini duyacaksak çok çalışmalıyız.

Unutmamalıyız ki, mücadele Hakkı ortaya koymak, doğruyu temsil ederek teslim etmek, tarafını belirlemek için verilir, hiç bir zaman ve sadece kazanmak için verilmez. Unutmayalım ki yardımcısı ve dayanağı Allah, Önderi ve Rehberi Peygamber, kaynağı Kur’an olanın sırtı asla yere gelmez. Mücadele elde ne varsa onunla yapılır ve hiçbir hakikatin üstü ebediyen örtülemez. Mekke’leri Medine’ye çevirebilmek ve Mekke’lerimizi de fethetmek için korkusuzca, cesaretle ve birlikte yola koyulmalıyız. İlâhî hukukun hayat bahşeden müjdelerini insanlara ulaştırmalı, onları beşerî boyunduruklardan kurtarmalıyız.

Daha söyleyecek çok sözü ve yapacak çok işi olanlara, yola çıkacak ve yol arkadaşlığı yapacaklaradır sözümüz.

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon