Perşembe, Kasım 21, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Ramazan yine hoş geldi

Hutbe: Ramazan yine hoş geldi

by İlkav Editor
451 👁
A+A-
Reset

Hutbe: Ramazan yine hoş geldi
“Ramazan ayı, içinde insanlara doğru yolu gösteren, doğru ile yanlışı birbirinden ayırıp açıklayan, bir rehber olmak üzere Kur'an'ın indirildiği aydır. Sizden kim o aya erişirse oruç tutsun.” (Bakara: 185)
Kıymetli Müslümanlar, bugün Hicrî Ramazan ayının 2’si 1444/Cuma
Rabbimiz bizlere Ramazan ayımızı da bereketlendirecek bilinç versin. Şeytan ve temsilcilerine karşı da hepimizi uyanık eylesin.
Ramazan, 1400 küsur yıldır zamanı gelince geldiği gibi geldi. Yine hoş geldi, kıymetini bilenlere bereketlerle, lütuflarla, hidayetle, güzelliklerle geldi. Onu fark edenler için kıymetini bilenler için. Gereği gibi idrak etmeyenler için ise sıradan bir gün ve ay olarak gelir gider. Elbette bazılarının zannettiği gibi Ramazan’ın kendisinden menkul bir sihirli değneği veya formülü de bulunmamaktadır.
Oruç sadece iki organa sahip olmakla îfâ edilebilecek bir ibadet değildir. Bilakis tüm bedenin bu ibadette hissedar olması gerekmektedir. Akıl, kalp, düşünce, el, ayak, tüm organlar orucun hikmetinden nasiplenmelidir. Mide, oruç tutarken ağız yalan söylememeli, gıybetten uzak kalmalı, eller ve ayaklar hak için çabalamalı, hakka şahidlik yapmalıdır.
Konuya dair Rasul (S) “Oruçlu bir kimse yalanı ve yalanla iş yapmayı terk etmezse onun yemesini içmesini terk etmesine Allah’ın hiçbir ihtiyacı yoktur.”  [Buhari, Savm, 8.] buyurmuştur.
Bu aydan istifade etmek isteyen her bir kişi âyetlerde de işaret edildiği gibi takvayı, sakınma melekesini, kulluk bilincini elde etmek için malum olduğu üzere oruç tutma eylemini gerçekleştirecek, yanı sıra bu ay içerisinde inzal olmaya başlayan kulluk kitabını yaşama amaçlı gereği gibi anlama ve içselleştirme ameliyesini yerine getirme çabası gösterecektir.
Bakara 183. âyetinde orucun hikmeti olarak en başta takvaya ve insanlara yol gösteren, hakkı batıldan ayıran yani Furkan olan ve rehber olması istenen Kur’an’ın önemine işaret edildiği görülmektedir. Demek ki Ramazan’ı anlamak ya da ondan faydalanmak için bu iki konunun yine Kur’an bakış açısı ile tesbit edilmesi ve bu doğrultuda hayatın değiştirilmesi için çaba sarf edilmelidir.
Öyle ise takva nedir der isek, Kur’an bize özetle: ”Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere Allah’ın belirlediği ölçülerde iman etmek, ilahlığı, rabbliği, melikliği, yalnız O’na verip O’ndan başkalarına canlı ya da cansız kişi, kurum ve kuruluşlara, Allah’a rağmen hayata dair kurallar belirlemek, kanun koymak anlamına gelen ilahlık ve rablik vermemek, söz ve fiilleri ile sahte ilahları reddedip, yardımı ancak Allah’tan beklemek, duayı tevbeyi sadece O’na yapmak, her tür işi Allah’ın onayına sunup sonucuna gönül rahatlığı ile teslim olmak, malını sevgisine rağmen; bollukta ve darlıkta akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolculara, istese de istemese de vermek, namazı dosdoğru ikâme etmek,  gecenin çok az bir kısmında uyuyup,  seher vakitlerinde de Allah’tan bağışlanma dilemek, öfkesine hâkim olmak, insanların kusurlarını bağışlamak, sözleştikleri zaman sözlerini yerine getirmek, sıkıntıda, hastalıkta ve savaşta sabretmek, bir aşırılık yaptıkları yahut birbirlerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayarak, hemen günahlarının affedilmesini dilemek, işledikleri günâhlarda bilerek ısrar etmemek ve kıyametin, hesabın sıkıntı ve zorluğunu düşünüp ona göre davranmak şeklinde cevap verecektir.
Kur’an’ın özetle sunduğu bu takva tarifini Ramazan vesilesi ile içselleştirip yaşantımıza aktarır isek bu bizim için önemli bir kazanım olacaktır.
Hutbenin başında okuduğum Bakara 185. âyetinde de Ramazan ayının farkına işaret edilirken bunun ana nedeninin bu ayda insanlığın son kurtuluş reçetesi olan, hayat kitapları Kur’an’ın bu ayda yani Ramazan’da inmeye başlaması olduğuna dikkat çekildiği görülür. Öyleyse biz de bu âyetten hareketle bu ayı Kur’an ayı olarak telâkkî edip, hep beraber Kur’an seferberliğine katkı sağlamalıyız. Geleneğimizde hatalı bir anlayış sonucu olarak yaygın bir uygulama biçimi olan mukabele anlayışını doğrusunu ortaya koymak sureti ile yaygınlaştırmalıyız. En azından aile içerisinde örneklemeliyiz. Yani anlama amaçlı, hayata aktarma amaçlı bir kıraat gerçekleştirmeliyiz. Ama bu sadece meali ile sınırlı kalmamalı. Orijinalini de okumak sureti ile yapılmalı. Aile içerisinde ve çevremizde bilmeyenlere de öğretmeliyiz.
Yardımlaşma ahlakının gereği infaklarımızı bu yıl her zamankinden daha fazla yapılmalıyız. Özellikle deprem bölgeleri ve oradan çevremize gelen insanlarımızı düşünmeliyiz.
Oruç denildiğinde kimilerince haklı olarak maalesef zengin menülerle hazırlanan iftar ve sahurlar akla gelmekte. Artık bu israf, gösteriş ve aşırılıklardan vazgeçilmelidir. Bu olumsuz anlayışa uygulamaları ile sebep olanlar Allah’a bu yaptıklarının hesabını veremezler. Evet, Müslümanlar giyim kuşamları ile sofraları ile ev tefrişleri ile kısacası tüm hayatları ile aynen peygamberimiz ve sahabesi gibi toplumlarına önemli bir örneklik sunmalıdırlar.
Rabbimizin sunduğu bu fırsat mevsimini gereği gibi değerlendirenlere selam olsun. Bizleri yüzümüzün akı ile bayramlara kavuştursun.
24.03.2023
Hazırlayan: Hayati İSAOĞLU 

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon