Türkiye Müslümanlarında Çözülme, Savrulma, Yozlaşma ve Hüsran Neden ve Nasıl Yaşandı?
Selamün aleyküm değerli kardeşlerim
Ancak birkaç ciltlik kitap yazarak anlatılabilecek çaptaki önemli konuları, şiir formunda altı sahifede anlatmaya çalıştım.
İnşaAllah sizler de okumaya üşenmeden tamamını okuyarak ve daha yaygın biçimde okunmasına da vesile olarak hayırlı bir uyanışa ve bu halin ıslahına katkıda bulunursunuz.
Bu çabalarımızla, Gazze’deki mü’min ve mücahid kardeşlerimizin, TC’deki iktidar misali ulusalcı, laik ve İsrail terör Devleti’nin destekçisi ve işbirlikçisi olan FKÖ yönetimi ile uzlaşıp bütünleşmek yerine tevhîdî ilke ve istikameti koruyarak bağımsız İslâmî kimlikli ve izzetli direniş örnekliğini ortaya koyduğu bu süreçte, Türkiye Müslümanlarının tersini yaşayarak sürüklendikkeri zilleti sorgulayıp yeniden bir uyanış ve diriliş yaşamalarına vesile oluruz inşaAllah.
Rabbimiz, omuzlarımıza yüklediği bu büyük sorumluluğu idrak edip bu yoldaki ıslah ve yeniden inşa çabalarımızı hayırlı-bereketli kılıp rızasını kazanmayı hepimize nasip etsin.
Rabbimiz, Türkiye Müslümanlarının da hallerini sorgulayıp yaşadıkları istikamet krizi ve yozlaşmadan kurtularak vahiyle yeniden dirilişine dair sarsıcı bir şahidlik ortaya koyan izzetli Kassam Tugaylarının ve onların arkasında büyük azimle saf tutup dağılmayan onurlu Gazze halkının sabır ve direnme gücünü arttırsın ve onları kâfir terörist İsrail’e karşı muhafaza ve muzaffer eylesin. Lanetlenmiş terörist siyonistleri de ağır bir yenilgiye uğratarak dünyada zelil, ahirette ise şedid azaba uğratarak kahretsin inşaAllah.
Türkiye Müslümanlarında Çözülme, Savrulma, Yozlaşma ve Hüsran Neden ve Nasıl Yaşandı?
Akıl ve vahyin denetiminden çıkıldı çoğu zaman
Dinde belirleyici oldu, duygu, heyecan ve zan
Terk edildi Kur’an, bozuldu Allah’la olan ahid
Yayıldı, derinlikten yoksun sığ düşünce ve taklid
Kimileri aklı terk edip de yönelirken taklide
Bazıları da aklı ilahlaştırıp yöneldiler tahrife
Kur’an’da yer alan hükmü, akılları almayınca reddettiler
Aklı esas alıp, vahyin bildirmediğini ona söylettiler
Bazıları ise çabuk bıktı, az sayıda olmaktan
Kitleye doğru savruldu, korkup da “marjinal” kalmaktan
Allah’ın Rasûlleri de, başlangıçta hep marjinaldi
Çünkü davetin muhatapları, onlara da direndi
Dokuz yüz elli yılda, gemisi dolmadı Nûh’un
Çoğu isyanı tercih etmişti, azgın gürûhun
Halkı dönüştürme iddiasıyla, çıkan meydana
Davete direnince, savrulmamalı ondan yana
Uzun, zorlu bir yol, toplumsal dönüşüm ve inkılâb
Sabrı, sebatı olmayan, çabuk bıkar ve düşer bîtab
Yetmedi pek çoğunun, bu uzun yola nefesleri
Zaten güçsüz ve kırılgandı, fikir ve hevesleri
“Savrulma” ve “çözümsüzlük”, bunalımlar getirdi
Bu zaafın faturası, hep yönteme kesildi
Oysa Kur’an-sünnet eksenliyse, doğruydu yöntem
Zaaflı olanlar ise, kadro, eylem ve söylem
Dini ideoloji sanan, kulluğu makasladı
Siyasi slogan üretip, modernizme yasladı
Oysa hayatı kuşatan bir bütündür, Allah’ın dini
Özgün hayat tarzı ve ahlâkla, tanıtır kendisini
Tüm hayatı kuşatan kulluk, parçaya feda oldu
Siyaset ve bazı ibadât, bütün yerine kondu
Yirmi sekiz Şubat süreciydi, çözülmeyi arttıran
Belki de, mazeret arayana mazeret oluşturan
Gelenekçi ve particinin, başta savrulduğu görüldü
Yeni “süreç”teyse, önce “aydın”,“akademisyen” çözüldü
Bu da bir imtihandı, aslında çok mesaj verir bize
Sorgulayıp, çekidüzen verelim diye hâlimize
Uzun süredir, bu hâli tefekkürle geçer zamanım
Çözüm üretmeye ve umutlanmaya zorlar imanım
Öylesine hız kazandı ki, bu belalı çözülme
Gel de, “Abant Konsili”ne katılanlara üzülme
Kimisi de tevhîdî kimlik ve ilkelerini kolay unuttu
Laik kapitalist iktidar partisinin arkasında saf tuttu
Kırk yıllık tevhîdî uyanış birikimi, son on beş yılda harcandı
Yüzde doksanı laik siyasetle uzlaşıp aynı renge boyandı
Bu kesimde çoğunluk, altı ay önceki yerini korumaz oldu
Sonuçta Müslüman’a güveni sarsan, kaotik bir ortam doğdu
Bazı Tevhid Ehlinin Savrulma Sebepleri ; “yerlilik”,
”Türkiyecilik”, “modernleşme”, “topluma savrulma”
Bazısı, meşruiyet kaynağını çıkarıp üçe
“Tarih, toplum, Kur’an” deyip, savruldu “ulusçu” güce
Başlandı, nass alanında da, yeni fikir üretmeye
Tarihsel, toplumsal olanı, yeni diye keşfetmeye
Birçok fikir uydurdular, sırf yenilik adına
Tekrardan kaçmak yol açtı, onların fesadına
Kompleksli davranıp, vahyi tekrardan utandılar
Batıyı tekrarı kanıksayıp, hevaya tapındılar
Her şeye rağmen kitleleşmek, kazanmak için halkı
Çok kolayca feda ettiler, vahye dayalı Hakk’ı
Konjonktürden etkilenip, çok geriye gidildi
“Yerlilik” iddiasıyla, Türkçülük keşfedildi
Pek çok aydın kapıldı, şu “yerlilik” sevdasına
Ulusçu kirlenme savurdu, “ulusal din” sapmasına
Sürekli sempozyumlar düzenlendi, Kur’an adına
Fırsat sunuldu, tarihselci, demokrat fesadına
İtibar umdular, laik, demokrat ilahiyatçıdan
Modern, liberal akademisyenden, siyasal rantçıdan
Böylece, Kur’an’a hizmet adıyla yapıldı tahrîfât
Sistemin itibar ettiğine idi, bütün iltifât
Yeniden keşfediyordu, tasavvufu kimisi
Mesneviyi yüceltiyordu,“muvahhid”in birisi
Kimisi sığındı, edebiyatın sakin limanına
Sanat için sanatla, vardılar rehavet ortamına
Sanat ve edebiyat dergileri, hızla çoğaldı
Birçok eski “radikal”, neden bu alana yığıldı?
Yazanlar, yazılanlar, çoğu hevaya dalıyordu
Nedense insanlar meylediyor ve haz alıyordu
Kulluk ve İslâmî mücadele, ikinci plandaydı
Pek çok vakit-enerji sarfı, bu zaaflı alandaydı
Kimisi,“milli modernizme” yönelirken nefsinde
Dinde reform hevesi, tekrar depreşti kimisinde
Kimi bid’atçı geleneğe savrulup da değişti
Kimisi de “Yarın”da, ulusçu olup modernleşti
Popülistçe savruldular, kısa günün kârına
“Milli modern” ile kirlenip, ulaştılar “Yarın”a
Batı destekli Fazlurrahman’da, moderni keşfetmeyi
Yeni sandılar, ulusçu stratejiye meyletmeyi
Müslüman olup terk ettiğimizi, yeni buldular
Ve bu aptalca “keşiflerle”(!), kolay mesut oldular
İç içeydiler artık, istihbaratçı stratejistlerle
Pek çok ortak noktada buluştular, bu faşistlerle
Kimisi de, “İslamcılığın bittiğini” öngördü
Sonra, ucube “yeni İslamcılık”ı, öne sürdü
Her tehlike gördüklerinde, terk ettiler tezlerini
Fikir değiştirip, tekrar yükselttiler seslerini
Aslında tükenen, kendi düşünce ve nefesleri
İstikrarsız-ilkesiz olan, fikir ve hevesleri
Rabbimiz, Müslim koymuş adımızı, “İslamcı” değil
O halde yalnız Müslim olup, Allah önünde eğil
Müslim olmak yetmiyor mu, “İslamcılık” nerden çıktı?
İndirileni terk eden, hep üretilenle saptı
Konjonktür için üretilen, temelsiz her düşünce
Tabi kolayca terk edilir, konjonktür değişince
“İslamcılık” saydılar, İslam’la ilgisiz olanı
İslam dışı laik partiyi, “demokratik” yalanı
Savunuldu, mü’minle kafirin velayeti bile
Pragmatizm ölçü bırakmadı, kanıksandı her hile
Yayıldı, İslam’ı protestanlaştırma çabası
Ve laikliği İslam’la uzlaştırma safsatası
Kimi, İslam’da devleti, tüm dinlerden soyutladı
Her dine eşit uzaklıkta, bir sistem sayıkladı
Birçok yazar, aydın, akademisyen ve pek çok önder
Sorumsuzca, her biri, ayrı bir İslam’dan bahseder
Kaos oluşturdu, din adına, pek çok çelişik beyan
İnsanlar şaşırıp kaldı, hangisiydi, Kur’an’a uyan?
Davetin muhatabı ne yapsın, bu kaos ortamında?
İstikrarsız ve ilkesizin, davet yaptığı zamanda
Halk şaşkın, İslam adına söylenenin hangisi doğru?
Böyle bir kargaşada, tesir eder mi İslam’a çağrı?
En güvendiğimiz mü’minler bile, şaşırtıyordu
Dün söyleyip, yazdığını, bugün tekzip ediyordu
Tarihselcilik, İzafilik ve Abantçılık
Tarihe gömüp Kur’an’ı, sekülerleşildi hızla
Nass’lar da değiştirilmek istendi,“entel”ci hazla
Tarihselciler değiştirdi, neredeyse her hükmü
Modern bid’at, hurafeyi dine katmak, özgürlük mü?
“İzafilik”le, anlam kargaşası çıkarmanın anlamı
Kur’an’ı işlevsiz kılıp, her şeyle uzlaştırmak İslam’ı
Sabitelerde dahi, tam bir özgürlük iddiasıyla
Azgınlığa koştular, medyatik olmak ihtirasıyla
Varsa bir meselede, Allah ve Rasûlün hükmü, teşriî
Aynı meselede, olamaz mü’minlerin başka tercihi
Bu husus, Kur’an’ın en temel anayasal prensibi
Din adına yeni tercih yapan, bid’atın müntesibi
Değişmezler bile, hep hevaya uydurulursa
Kur’an tarihe gömülür, bu sapma yayılırsa
Kimi laik oldu, kimi de “demokratik tövbe” yaptı
İslam’ı uydurup hallerine, çoğu hevaya taptı
General başkanlığında kuruldu, reform komitesi
Başı çeken ise, bir kaç İlahiyat Fakültesi
Sözde Kur’an’a çağıran, bazı ilahiyatçılar
Sistemle iş birliği yapmaktaydı, üçkağıtçılar
Bu amaçla ücretsizdi, “İslam Gerçeği” kitâbı
Sistemle uzlaştırıldı, Rabb’in evrensel hitâbı
Bir kısım âlim de, maalesef ilmiyle âmil değil
Tevhidi kimlik ibrazında, maalesef kâmil değil
Bilgi yüklenmiş bazıları, sanki bir bilgisayar
İhlassız, amelsiz haliyle, herkese bilgi satar
Kur’an’a göre bunlar, sanki kitap yüklenmiş merkep
İlmiyle âmil olmayandan, asla oluşmaz mektep
İlmini çıkar için kullanan, hep ikbâl peşindedir
Ümmetin haliyle ilgilenmez, izmihlâl içindedir
Bazısı da, “devlet gemisini” gözü gibi korudu
Konjonktürü belirleyici kılarak, hep ona uydu
Savunuyor, İslam’a düşman, laik ulus devleti
Onun zulmü altında kahrolsa da İslam milleti
İzzetin tamamı Rabb’in yanındaydı, aldandılar
Yanlış yerde arayınca, zilleti izzet sandılar
Müşrikler, uzlaşma teklif etmişlerdi, Peygamber’e
Bugün uzlaşma teklifi, “Müslüman”dan müşriklere
“Toplum mühendisleri”yle ittifak, Abant’la gelişti
Çok Müslüman yazar, profesör, laiklerle birleşti
Uzlaştırdılar “İslam”ı(!), laiklik ve demokrasiyle
Bazıları bu toplantıyı savundu, demagojiyle
Sanki lütfettiler de Allah’a,“kozmik hakimiyet”i
Teşride halkı ilah yapıp, yıktılar meşruiyeti
Rasyonalizmi savundular, hem de İslam adına
Aklı belirleyici kıldılar, geçip Batı safına
Allah’ın dinini uydurup, sistemin hevasına
Modern hurafeler soktular, toplumun kafasına
Abant’ta, sahih din anlayışını tahrif ettiler
Egemen sisteme, uzlaşma teklifi ürettiler
Her “konsil”den sonra, laik devlete gidildi, niye?
“Dini size uydurduk, lütfen kabul buyurun” diye
Yenilginin Diğer Bazı Nedenleri
Neden bu hale gelindi, neden yaşandı hüsran?
Mücadelede, neresi noksan ve zaaflı yan?
İslamî uyanış; sığ bilgilenme, kuru heyecandı
İnançta, mutmainlik ve derinlik en büyük noksandı
Kur’an’ı bilgi için okudu, birçok Müslüman
Ahlâk edinmede zaaf gösterdi, çoğu zaman
İslam’a yönelende, heyecan ön plandaydı
Eğitim ve şahsiyetse, zaaflı alandaydı
Heyecanlar bitince, ortaya çıktı bu zaaflar
İlkesizlik, tutarsızlık ve sığlıktan doğdu gaflar
Eğitimsiz, derinliksiz ve yakînden uzak iman
Geri dönüşe, savrulmaya yol açtı, çoğu zaman
Sözde hidayete eren, tepeden baktı ana babaya
Hikmetle değil de, “tekfir”le yaklaştı tüm akrabaya
Kur’an ve sünnet önermişti, hep yakından başlamayı
Hevaları tahrik etti, çevreye bilgiçlik taslamayı
Bu sebeple de, tevhîdî davet yakından başlamadı
Sonuçta mesaj, akrabaya ve topluma ulaşmadı
Halbuki Kur’an’ın emri, Rasûl’ün sünneti
En yakından başlayarak, yaymaktı daveti
Böyle yapılsa, tüm topluma yayılırdı davet
Aksi oldu, tıkandık ve gerçekleşmedi sünnet
Kapalı devre yayın, birebir tebliğ yaşandı
Halka yönelik tebliğde ise, yollar tıkandı
Topluma ve sorunlarına, çok bigâne kalındı
Fildişi kulelerden, hep teori pompalandı
Hâlbuki, insanlara şahidlikle görevliydik
Vahyi sosyalleştirmede, çok zaaflar gösterdik
Kimi de, sosyalleşirken bâtıl siyasete meyletti
Bâtılı Hakk’a bulaştırıp, vahye şahidliği terk etti
Tabi, örneklik sunmalıydık, her hayat alanında
Ancak, ilkeli tevhîdî duruşu koruma planında
Tevhid, adalet, hürriyet için çıkmalı meydanlara
Vahye şahidlikle, örneklik sunmalı tüm insanlara
Muhatap, halimizden okumalı mesajını Kur’an’ın
Hayata geçerek ahlâk olmalı, ölçüleri imanın
Mazlumdan ve mahrumdan yana olmalı misyonumuz
Yoksulu, yetimi gözetmek, en doğal vizyonumuz
Mazluma, mahruma yardım, Kur’anî bir gerekti
Allah, pek çok hükmü, infak, yardım için vahyetti
Yeterli ifa edilemedi, şahidlik görevimiz
Bu yüzden halkı kuşatamadı, hâl ile tebliğimiz
Halimizi Sorgulamalıyız
Bilmeli ki, kurmak için bir İslamî hayatı
Önce yolda ve ilkede, göstermeli sebatı
Tatmayacak mıyız ölümü, sonuçta her birimiz?
Dünyayı verseler de, bâki kalacak mı nefsimiz?
Nedendir, dünyanın süsüne bunca rağbetimiz?
Ahiret ve hesabın ihmali, garabetimiz
Belirleyici olması gerekmez mi Kur’an’ın?
İlkeli İslamî kimlik, gereğidir imanın
Herkes tefekkürle sorgulasın, yaşadığı hâlini
Düşünsün ahiretini ve İslam’ın istikbâlini