بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
…وَلِلّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلاً…
“…Ona bir yol bulup güç yetirenlerin Ev’I haccetmesi Allah’ın insanlar üzerindeki hakkıdır…”(Âl-i İmran:97)
İbadetler içerisinde haccı, peygamberler içerisinde Hz. Muhammed’e ve semavi mesajlar içerisinde Kur`an’a benzetebiliriz. Nasıl ki Hz. Peygamber her peygamberin en güçlü özelliklerini kendinde birleştiren bir şahsiyet, Kur`ân da tüm vahiylerin özünü bünyesinde barındıran bir hitapsa, hac da tüm ibadetlerin özünü bünyesinde birleştiren bir özge ibadettir.
Hac, tıpkı namaz gibi, belli zamanlarda ve belli mekanlarda yapılan rükunlarıyla zaman şuuru ve mekan şuuru kazandırır.
Hac, hem namaz ve oruç gibi bedeni, hem zekat gibi mâlî, hem cum’a ve cihad gibi sosyal ve siyasi bir ibadettir. Bu üç boyutu böylesine vurgulu bir biçimde bünyesinde toplayan tek ibadettir. Bu nedenledir ki, Hz. Peygamberin dilinden diğer hiçbir ibadet için verilmeyen müjdeler hac için verilmiştir. Neki bir tek şartla: Makbul olması, mebrur olması, yani kabul görmüş olması şartıyla… Hz. Peygamber buyurur: “Allah katında mebrur(kabul olmuş) haccın karşılığı kesinlikle cennettir.”
Görüldüğü gibi haccın makbul olanı ve olmayanı vardır. Makbul olmayan hac, sıkıntılı bir turistik seyahatten başka birşey değildir. Kabul görmüş bir hac ise, diğer tüm ibadetleri dirilten bir hayat iksiridir. Haccını diriltmiş bir insanın namazı, orucu, zekatı, cihadı, daveti, feraseti, basireti, fıtratı ve şahsiyeti yeniden dirilecektir. Bu anlayışta hac, adeta topyekun bir “ba’su badel Mevt (yeniden diriliş)” hareketidir. İbadetlerin tümünü diriltmenin ve yeniden kazanmanın en kısa ve kesin yolu haccı diriltmekten geçmektedir. Haccı dirilten bir ümmet ise kaybettiği onur ve kişiliğine yeniden kavuşacaktır.
Hac evrensel bir diriliş muştusudur. Hacı, Allah’la sözleşmesini yenilemiş insandır. Mekke kendisini Hz. İbrahime nisbet eden herkesin ortak merkezidir. Kendisini Hz. İbrahim’e nisbet eden herkes onun inanç soyuna mensuptur. Hz. İbrahim ve İsmail’İn duası, tıpkı miladi 7. yüzyıl cahiliyesinde tuttuğu gibi, hac tekrar dirildiği zaman, 21. yüzyıl cahiliyesinde de tutacaktır.
Hac bir kongredir. Tanışma ve danışma kongresi. Orada planlar çizilir, projeler yapılır, kuvvetler birleştirilir. Bilge ve tecrübeler mübadele edilir. Hac yılda bir kere en mükemmel şekliyle İslam birliğinin toplantı mahallidir. Orada Allah’ın evinin yakınında ve Allah’ın yardımıyla… Eski ve yeni ibadet numunelerinin en yanında ve en uygun yerde, en uygun zamanda ve en uygun havada görünen ve görülmeyen hatıraların içerisinde yılda bir kere toplanılır ve planlar yapılır.
Hac, Hz. İbrahim’in mirasıdır. Kur`an’da Allah onun yolunu izlememizi emreder: “(O sizden) atanız İbrahim’in inanç sistemini (izlemenizi ister)”(Hacc:78). Hz. Peygamber de bu bağlamda şunu söyler: “Hac menasikini ifa ettiğiniz yer/zaman/hal(meşair) üzerinde durunuz. Çünkü siz, atanız İbrahim’in mirası üzerinesiniz.”. Hz. İbrahim, kendinden sonraki bütün muvahhidlerin inanç atasıdır. İnsanlık inançta onun çocukları hükmündedir. Hac aynı zamanda insanlığın iman atasına hürmetin bir ifadesidir.
Hac insana “yolcu” olduğunu hatırlatılmasıdır. Çünkü bu dünya ve öte dünyasıyla, ruhunun mazisi ve istikbaliyle, gerçekten hayat yolculuktan başka birşey değildir. Yani hac, ‘kıldan ince kılıçtan keskince’ bir sırat olan hayat yolunda insanoğluna yürüyüşü öğretme amacı taşıyan bir ibadettir.
Hac, kendi kendisine yabancılaşan bireyin kimliğini, kişiliğini, bulup kendisiyle tanışık ve barışık yaşamak için başlattığı soylu yolculuğun adıdır.
Özetle hac, mahşerin provasıdır.
10 Zilhicce 1433/ 26 Ekim 2012
Hazırlayan: Emrullah AYAN