Üye Ol  -  Şifremi Unuttum?
Facebook
 
 
> Bugün 12 Eylül 1980 darbesinin yıl dönümü...

> Kadir Gecesinin ve Ona Değer Kazandıran Kur’an’ın Kadrini Bilmek...

> Erdoğan’ın, Karşılığı Olmayan Sert Söylemleri Filistin’den Yana, ...

> Ömrümüzden Bir Yıl Daha Azaldı, Gelin Hâlimizi Sorgulayalım!...

> Küresel İfsadın Fıtratı ve Doğal Dengeyi Bozması ile İnsanlığın Y...

   
En Çok Okunanlar

Anasayfa  >   BASIN AÇIKLAMALARI  >  2014
 
Gazze Şehitleri için Gıyabi Cenaze Namazı ve Basın Açıklaması Gerçekleştirildi.
Tarih: 27/07/2014
   


Müslümanlarla Dayanışma Platformunun Hacıbayram Camii’inde gerçekleştirdiği program her zaman olduğu gibi Allah’ın Kelamı ile başladı. Okunan Kur’an-ı Kerim’in ardından İLKAV Yönetim Kurulu üyesi Emrullah AYAN Gazze’de şehid olan kardeşlerimiz için gıyabi cenaze namazı kıldırdı. Ayan, Cenaze namazı öncesi kısa bir konuşma yaptı ve şunlara değindi:

Müslümanlarla Dayanışma Platformunun Hacıbayram Camii’inde gerçekleştirdiği program her zaman olduğu gibi Allah’ın Kelamı ile başladı. Okunan Kur’an-ı Kerim’in ardından İLKAV Yönetim Kurulu üyesi Emrullah AYAN Gazze’de şehid olan kardeşlerimiz için gıyabi cenaze namazı kıldırdı. Ayan, Cenaze namazı öncesi kısa bir konuşma yaptı ve şunlara değindi:

Müslümanlar, kardeşler, dünyanın dört bir yanında zulüm icra edilmektedir. Biz Müslümanlar Allah’ın kitabına sımsıkı sarılırsak, onun gereklerini yerine getirirsek inanın edilgen bir şekilde zayıf bırakılmış olma halinden kurtulabiliriz. Başka türlü kurtuluş anlayışlarının anlamının ve değerinin olmadığını İslam ümmeti yıllardır görmekte ve bunu canıyla, kanıyla ve gözyaşlarıyla derinden yaşamaktadır.

Bu gidişat ancak ve ancak Müslümanların kendi özlerine ve kimliklerine dönmesiyle değiştirilebilir.

O zaman Mescidi Haram’ın ve Mescidi Aksa’nın kurtuluşu da mümkün olacaktır. Kafirler ve zalimler bu zulümlerini Müslümanlar üzerinde gerçekleştiremeyeceklerdir. O yüzden bizler Müslümanlar olarak sizleri ve kendimizi Allah’ın kitabına ve onun gereklerini yerine getirmeye çağırıyoruz. Yapılan zulümlere seyirci kalmamaya, direnmeye ve itirazımızı yükseltmeye davet ediyoruz.

Basın açıklamasını yapmak üzere söz alan Genç Birikim adına Ali KAÇAR şunları söyledi:

Bugün, İslam coğrafyasının her yerinde işgal var, katliam var, gözyaşı var. Üzülerek belirtelim ki, 1.5 milyar olduğu iddia edilen İslam Dünyasında, bu işgal ve katliamları durduracak bir güç, bugüne kadar oluşturulamamıştır.

Siyonist İsrail ise, 1948’li yıllardan beri katliamına, tecavüzüne ve işgaline emperyal güçler ve bölgedeki işbirlikçi yönetimlerin desteğiyle devam etmektedir

 1948’de işlenen Deir Yasin katliamı, bu katliamların ilk halkasını, 1980’den sonra Sabra ve Şatilla, Kana, Cenin, Refah Mülteci Kampı ve benzeri diğer katliamlar ise diğer halkalarını oluşturmaktadır.

Ama bunca işgal ve katliama rağmen, Filistin’de direniş de devam etmektedir.

Basın açıklamasının ardından Vahdet Vakfından Muhiddin ÖZDEMİR’in yapmış olduğu dua ile program sona erdi.

Basın Açıklamasının Tam Metni

Bugün, İslam coğrafyasının her yerinde işgal var, katliam var, gözyaşı var. Üzülerek belirtelim ki, 1.5 milyar olduğu iddia edilen İslam Dünyasında, bu işgal ve katliamları durduracak bir güç, bugüne kadar oluşturulamamıştır. Bu nedenledir ki, bu coğrafyada bebek, çocuk, kadın, yaşlı ayrımı yapılmaksızın her gün onlarca, yüzlerce Müslüman kanı akıtılmaktadır. Emperyal kâfirler ve Siyonist güçler, bölgesel işbirlikçi yönetimlerle el birliği yaparak Müslümanlara adeta kan kusturmaktadırlar.

İşgaller, İstilalar ve katliamlar bir yüzyılı aşkın bir süreden beri aralıksız devam etmektedir. Sadece Irak işgalinde, emperyalist ABD tarafından bir milyondan fazla insan katledilmiştir. Aynı şekilde Afganistan’da, Mısır’da, Sudan’da, Somali’de, Çeçenistan’da, Arakan’da, Doğu Türkistan’da ve daha birçok yerde bu sayıyı birkaç kez katlayacak kadar insanımız katledilmiş ve katledilmeye de devam edilmektedir.

Siyonist İsrail ise, 1948’li yıllardan beri katliamına, tecavüzüne ve işgaline emperyal güçler ve bölgedeki işbirlikçi yönetimlerin desteğiyle devam etmektedir. 12 Haziran’da başlayan ve halen devam eden soykırım ise, Siyonist İsrail’in, işlediği katliam ve soykırıma bundan sonra da devam edeceğini göstermektedir. Çünkü bu topraklarda, 1948’den beri, benzeri birçok katliam gerçekleştirilmiştir. Nitekim 1948’de işlenen Deir Yasin katliamı, bu katliamların ilk halkasını, 1980’den sonra Sabra ve Şatilla, Kana, Cenin, Refah Mülteci Kampı ve benzeri diğer katliamlar ise diğer halkalarını oluşturmaktadır.

Filistin’de, 1948’den beri işlenen hiçbir katliamı unutmadık. 19 Temmuz gecesi işlenen Şucaiyye Katliamını da unutmayacağız ve unutturmayacağız. Şucaiyye’de çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere 100’den fazla masum sivil insan vahşice katledilmiş, yüzlerce insan da yaralanmıştır. Cesed parçaları ya yıkılan binaların altında ya da sokaklarda zar zor toplanabilmiştir. Bir oğlu, gelini ve iki torunu katledilen Hamas Siyasi Büro üyesi Halil el-Hayya, "Şucaiyye'de yaşananlar, dik duruşun sembolüdür. Filistin halkı, kahramanlık, izzet ve şeref mücadelesi veriyor. Bu halk için yılmak ve umutsuzluk yoktur" ifadesini kullanmıştır.

Şucaiyyeli bir anne olan Şevva ise, 'Her yerden ölüm kokusu yükseliyordu. Cesetler hala enkazların altında. Her şeyi yakıp yıktılar' diyerek sessiz kalan kör ve sağır vicdanlara haykırıyordu.

Saldırıda kanlar içinde kalan 27 yaşındaki Ahmed Mansur adlı Gazzeli genç ise, 'Bizim insanlarımızı öldürdüler. İnsanları evlerini terk ederken bombaladılar. Hangi tür insan böyle bir şeyi yapabilir' diye soruyordu.

Şucaiyye sakinlerinden bir kısmı kaçamadıkları için evlerinde, bir kısmı da kaçmaya ya da saklanmaya çalışırken Siyonist katillerin bombalarına hedef olmuştur.

Siyonist İsrail, dünya kamuoyunun ve özellikle de Müslümanların vurdumduymazlığı nedeniyle her katliam sonrasında hem işgal alanını genişletmiş, hem de yeni katliamlar için zemin hazırlamıştır. Çünkü Siyonistlerin gözünde en iyi Filistinli ölü Filistinlidir.

Ama bunca işgal ve katliama rağmen, Filistin’de direniş de devam etmektedir. Boyun eğmeden, eyvallah demeden, Siyonist devletin varlığını asla kabul etmeden direniş de, mücadele de devam etmektedir.

İzzeddin el Kassam ile başlayan Şeyh Ahmed Yasin’le devam eden ve Halid Meş’al, İsmail Heniye ve diğer direniş örgüt liderleriyle zirveye tırmanan bu direniş, ABD’nin, İngiltere’nin ve diğer emperyal küfür güçlerinin verdikleri her türlü destek ve yardıma rağmen devam edecektir.

Filistin’de, her işgal, oluşturulan her yeni yerleşim yeri ve gerçekleştirilen her katliam, Filistinlileri daha da bileylemiş ve cesaretlendirmiştir. Kim bilir şimdiye kadar Filistinlilerin evleri kaç kez yerle bir edilmiş, ailelerinden, komşularından ve akrabalarından kaç kişi şehit düşmüştür. Filistinliler, şehid vere vere, evleri yıkıla yıkıla olgunlaşmışlar, bırakın Siyonist katillerden, öle öle ölümden bile korkmaz hale gelmişlerdir. Ne mutlu onlara! Eli kanlı katil Menaham Begin’in dediği gibi ölümden korkmayan bu insanlar, ne ile ve nasıl korkutulabilir ki?

Dünya, medeni denilen dünya, bebeklerin, çocukların, kadınların yasaklanmış ölüm kusan silahlarla katledilmesini seyrediyor. Demokrat, insan hakları savunucusu Batılı ülkeler; ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, BM ve diğerleri seyrediyor. Seyretmekle de kalmıyorlar; Siyonist İsrail’i bütün imkânlarıyla destekliyorlar. Nitekim utanmadan ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve diğer emperal Batılı ve Doğulu güçler bunca bebek, çocuk, kadın katliamına rağmen, Siyonist İsrail’i, kendini savunma hakkını kullanıyor demek suretiyle alçakça destekliyorlar. Siyonist İsrail de, bu desteğe güvenerek katliamını, işgalini pervasızca devam ettiriyor.

Gazze’de dökülen her damla kanda, gerçekleştirilen her katliamda, en az Netanyahu kadar bu ismi sayılan ve sayılmayan ülke yöneticilerinin de sorumluluğu ve vebali vardır. Norveçli Doktor, Obama’ya boşuna çağrıda bulunuyor. Çünkü Obama ve Siyonist İsrail destekçisi liderlerin insanlıkla zerre kadar ilgi ve alakaları yoktur. Dolayısıyla bu çağrının da Obama üzerinde hiçbir etkisi olmayacaktır. Nitekim olmamıştır da. Daha dün ABD Dışişleri Bakan sözcüsü ‘biz dünyada yalnız da kalsak İsrail’i desteklemeye devam edeceğiz’ hezeyanında bulunmuştur.

Bunca bebek ve sivil katliamlarını, insanlıkla hiç ilgisi olmayan hatta hayvandan da aşağı olan Siyonistler ise, güle oynaya dans ederek kutluyorlar. İnsanlıkla ilgisi kalmayan İsrailli kadın milletvekili çocuklarla birlikte annelerini de öldürmekten bahsediyor, İsrailli kimi akademisyenler Gazzelilerin annelerine, kız kardeşlerine tecavüz etmeyi öneriyor, İngiltere başbakanı katledilen ve çoğunluğu çocuk ve kadın olan 700’den fazla Gazzeli için tek kelime etmezken ölen İsrail askerleri için eli kanlı katil Netanyahu’ya taziyede bulunuyor. Bunlar insan mı, insan demek için herhalde bin şahit gerekir.

Siyonist İsrail’in ve destekçisi ülkelerin bütün yardımlarına rağmen Siyonist İsrail halkı tedirgin ve korku içerisindedir. Gazze’den atılan her roket, Siyonistleri evlerinden, korkudan girdikleri deliklerinden çıkamaz hale getirmiştir. Siyonist İsrail’de hayat felç olmuş, ticaret durma noktasına gelmiştir. Sirenler çaldığı ya da Hamas roket atacağız dediği zaman korkularından girecek delik aramaktadırlar. Telaviv Havaalanı işlemez hale gelmiş, bu nedenle Türkiye dahil, ABD, Almanya, Norveç ve Fransa başta olmak üzere bazı ülkeler, Siyonist İsrail’e uçuşları geçici de olsa durdurmuşlardır.

Ayrıca Gazze’ye, özellikle de direniş örgütlerine kısa sürede boyun eğdireceğini düşünen Netanyahu, 60’den fazla asker kaybı ve iki de askerini esir vermek zorunda kalmıştır. Üstelik en gözde Golani Tugayı adı verilen özel komando birliğinin komutanı da Kassam Tugayları tarafından öldürülmüştür. 2008-2009 dökme Kurşun Operasyonunda da kara hareketi yapılmış ve kendi iddialarına göre 10 asker kayıp verilmişti. Bu kayıp bile dönemin eli kanlı katili Olmert’in sonunu getirmişti. Acaba şimdi Netanyahu ne yapacak? Gerçi bu önemli değil, çünkü Netanyahu gider, yerine bir başka eli kanlı katil gelir.

Siyonistlerin Gazze’de gerçekleştirdiği insanlık dışı katliama darbeci Sisi ve avenesi de, Suud krallığı da, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer kukla işbirlikçi bölge ülke yönetimleri de ortaktır. Bu işbirlikçi yönetimler nezdinde Hamas, Siyonist İsrail’den daha tehlikelidir. Zaten darbeci Sisi’nin, darbeden hemen sonra yaptığı işlerden birisi Refah sınır kapısını kapatmak ve Hamas’ı da terörist bir örgüt olarak ilan ederek bürosunu kapatmak olmuştur. Bununla kendisini destekleyen Siyonist İsrail’e ve diğer emperyal ülkelere az da olsa diyetini ödemiştir.

Hamas bu son saldırıların durması için ne istiyor? Hamas,"Gazze'ye uygulanan ambargonun kalkmasını, Refah Sınır Kapısı'nın sürekli açık tutulmasını, 12 Haziran'dan bu yana tutuklananların serbest bırakılmasını ve esir takası anlaşmasına bağlı kalınmasını, Gazze sahilinde sürekli daraltılan balık avı alanının genişletilmesini, İsrail'in uzlaşı hükümetini sabote etmemesini ve yeni hükümetin işlerine karışmamasını ve ayrıca Hava saldırılarının ve Gazze üzerindeki keşif uçuşlarının durdurulmasını" istiyor.

Siyonist İsrail yönetiminin yedekleri askere alma çağrısı yaptıktan sonra Türkiye’den de masum Filistin halkına karşı katliam gerçekleştirmek üzere giden Siyonistler olmuştur. Hükümet, Siyonist İsrail’in yanında masum Filistinli halkına karşı savaşmaya giden bu Siyonistleri mutlaka tesbit ederek bunlara hak ettikleri cezayı vermelidir.

Bu Siyonist çapulcuların bizlerle birlikte aynı mahallede, ayna semtte, aynı ilde, hatta aynı ülkede yaşamasına asla izin verilmemelidir. Bizler, bu Siyonist katillerin biran önce tesbitinin yapılarak en azından ifşa edilmesini hükümetten istiyor ve bekliyoruz. Aksi halde bu hükümet de, geçmiş hükümetler gibi hem insanlık nezdinde ve hem de tarih nezdinde sorumlu olacaktır.

Ayrıca,

Türkiye’nin;

1- Siyonist İsrail’in, terör yuvasına dönmüş büyükelçilik, konsolosluk, varsa Mossad bürosunu/bürolarını hemen kapatarak, personelini de sınır dışı etmesi gerekir.

2- Gerek özel ve gerekse kamu şirketlerince yapılan bütün ticari faaliyetleri durdurması gerekir.

3- Siyonist İsrail’e, Filistinli mazlum halkı katletmek için Türkiye’den giden Siyonistlerin mutlaka ve acilen tesbit edilerek hak ettikleri cezayı vermesini istiyor ve bekliyoruz.

4- Siyonist İsrail’in NATO üyesi olması ya da olmaması önemli değildir. Çünkü NATO demek Amerika demektir; Amerika demek ise, İsrail demektir; dolayısıyla İsrail demek de NATO demektir. NATO, ABD’nin dolayısıyla da Siyonist İsrail’in tetikçi kuruluşudur. NATO üyeliği devam ettiği müddetçe bilgilerin Siyonist İsrail’e gitmesi asla engellenemez.

Bu içerik 4662 defa görüntülendi.
 
 
Yorumlar
Yorum Ekleyin
Adınız Soyadınız
e-Posta Adresiniz
Başlık
Yorum
Kalan karakter sayısı : 6000
Güvenlik Kodu
 
 
Copyright © 2013 İLKAV - İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı
Strazburg Caddesi No:18/4 SIHHIYE/ANKARA
Telefon :  +90 (312) 229 79 76 e-posta:  iletisim@ilkav.org
İLKAV Teknik Komisyon