Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesinde devam eden İLKAV kapatma davasının 10. duruşması bugün 17 Mart 2009 saat 10.00’da yapıldı. Duruşmaya İLKAV vekili Av. Yusuf Akmaz, İLKAV Mütevelli Heyeti üyelerinden Mehmet Pamak, Hayati İsaoğlu, Bülent Koca ve Ali Bıyık ile Vakıflar Genel Müdürlüğü Avukatı Fatma Oflaz katıldılar.

İLKAV Mütevelli Heyeti, önceki duruşmada Mahkemeye sunduğu dilekçede, bu davanın da bağlantılı olduğu 3. Asliye Ceza Mahkemesinde 301. maddeden açılan ceza davasının düşmesini hatırlatarak, bu davanın da ya Vakıflar Genel Müdürlüğünce geri çekilmesini ya da Mahkemece reddini talep ederek şunları ifade etmişti:

“Vakfımız hakkında kapatma davası açılmasını, emrindeki Vakıflar Genel Müdürlüğünü harekete geçirerek sağlayan, bugün ise Adalet Bakanı olan Mehmet Ali Şahin, artık aradan bunca zaman geçip olay bütün yönleriyle araştırılıp, bütün muhtevasıyla dosyalar önüne geldiğinde, İLKAV’ın kapatılması davasına gerekçe kılınan Mehmet Pamak ve Yusuf Tanrıverdi’nin konuşmalarında suç unsuru bulunmadığını ve bu konuşmaların “düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında eleştiri amacı ile söylendiği kanaati”yle davanın düşürülmesi gerektiğini beyan etmiş bulunmaktadır. Bu sebeple, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün, Adalet Bakanlığının, hukukçulara incelettiği dosya münderecatına dayanarak vardığı sonucu dikkate almak suretiyle, haksız ve hukuksuz olarak açtığı bu davadan vazgeçmesi idare adına tutarlılık olacaktır. Vakıflar Genel Müdürlüğü, bu haksızlığı düzeltici bir tutumla davadan vazgeçmediği takdirde, Mahkemenizce, Adalet Bakanlığının açıklamalarını ve Ankara 3. Asliye Ceza mahkemesinin söz konusu kararını ve dava süresince yaptığımız hukuki açıklamalarımızı, sunduğumuz belge ve delillerimizi dikkate alarak, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Vakfımızın mütevelli heyetinin azli ve Vakıf tüzel kişiliğinin dağıtılmasına dair, haksız ve hukuka aykırı istemlerinin reddine karar verilmesini talep ediyoruz.”

Vakıflar Genel Müdürlüğü avukatı ise, bir önceki duruşmada İLKAV Mütevelli heyetinin verdiği bu dilekçesine cevaben bugün verdiği itiraz dilekçesinde:

“Davalı vakıf yöneticilerinin TCK’nun 301. maddesi uyarınca yargılanmaları yukarıda belirtilen kanun değişikliği ve Adalet Bakanlığınca soruşturma izni verilmemesi nedeniyle mümkün olmamıştır. Yani, davalılar TCK 301. maddesi uyarınca yargılanamadıklarından dolayı anılan suçu işleyip işlemedikleri hususunda bir karar verilmesi mümkün olmamıştır. Kaldı ki; davalı vakıf yöneticilerinin Türk Ceza Kanunu açısından suç işleyip işlemedikleri onların cezai sorumluluğu açısından önemlidir. Oysa davamız bir hukuk davası olup davalıların hukuki sorumluluklarının bulunup bulunmadığı araştırılmaktadır. Davalı vakıf yöneticileri gerek Türk Medeni Kanunu, gerekse Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün ilgili maddeleri uyarınca kusurlu davranışları nedeniyle sorumludurlar… Sayın Mahkemeden, Vakıf hukuku konusunda uzman Bilirkişi nezdinde dosya üzerinde inceleme yaptırarak davamızla ilgili rapor alınmasını talep etmekteyiz.”

İLKAV’ın kapatılması davasının açılmasına sebep olan eğitim panelinde herhangi bir suçun oluşmadığına dair net bir hukuki durum ortaya çıkmıştır. Bu panelin düşünce ve ifade özgürlüğü içinde kaldığını açıkça tespit ve ifade eden Adalet Bakanlığı görüş ve kararının bildirilmiş bulunmasıyla da daha bir belirginleşen son derece açık hukuki duruma rağmen, Vakıflar Genel Müdürlüğü yukarıda içeriği açıklanan yeni dilekçeyle, kapatma davasında ısrarcı olduğunu ifade etmiştir. Başbakan’ın İstanbul Belediyesindeki kadrosundan getirerek atadığı AKP hükümetinin has bürokratlarından olan Vakıflar Genel Müdürünün avukatı yukarıdaki kapatma talebinde ısrar dilekçesiyle, adil ve hukuki bir tavır sergileyerek bu haksız davayı geri çekmek yerine, bu hukuki yetkiyi kullanmayarak, şartları ve hukuku da zorlayarak İLKAV’ın ne pahasına olursa olsun kapatılmasını sağlamak için çalıştıkları imajını oluşturmuştur. Adalet, hukuk ve özgürlük vaat ederek iktidar olanların, İLKAV ve Özgür-Der kapatma davalarıyla ve bunları bizzat kendi direktifleri altındaki bürokratlara yaptırarak, hatta bu hususta inisiyatif ve yetkilerini hukuku ve yargıyı da zorlayacak istikamette adalet ve özgürlükler aleyhinde kullanarak, adalet ve hukuku yok etme ısrarı içinde olmaları oldukça düşündürücü bir durum olarak dikkati çekmektedir.

Mahkeme, Ankara 3. Asliye ceza Mahkemesindeki dosyanın celp ve tetkikine, Vakıflar Genel Müdürlüğü avukatının taleplerinin daha sonra karara bağlanmasına ve duruşmanın 05. 05. 2009 günü saat 9.35’e bırakılmasına karar verdi.